3 Mayıs 2024 - 24 Şevval 1445 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Fetih Suresi 11. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Seyekûlu leke-lmuḣallefûne mine-l-a’râbi şeġaletnâ emvâlunâ ve ehlûnâ festaġfir lenâ(c) yekûlûne bi-elsinetihim mâ leyse fî kulûbihim(c) kul femen yemliku lekum mina(A)llâhi şey-en in erâde bikum darran ev erâde bikum nef’â(an)(c) bel kâna(A)llâhu bimâ ta’melûne ḣabîrâ(n)

Bedevilerden geri kalanlar, diyecekler ki sana: Bizi mallarımız ve çoluğumuz çocuğumuz oyaladı, artık sen, yarlıganma dile bize; gönüllerinde olmayanı dilleriyle söylerler; de ki: Gerçekten de size bir zarar eriştirmek isterse, yahut bir fayda vermek dilerse Allah'tan, herhangi bir suretle ona ait birşeyi kim giderebilir? Hayır; Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Yakında Bedevilerden (Medine civarındaki köylü Arap kabilelerinden olup basit bahanelerle cihad görevinden ve Hudeybiye seferinden) geri kalmış (ve nasipsiz bırakılmış) olanlar gelip Sana: "Mallarımız (hayvanlarımız ve tarlalarımızın bakımı) ve evladü iyalimizin (korunması ve ihtiyaçlarının karşılanması gibi mazeretler) bizi oyalayıp engelledi. (Yoksa gönlümüz ve duamız sizinle beraberdir. Bu nedenle) Allah’tan bizim için mağfiret dile" diyeceklerdir. (Oysa) Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylemektedirler. Onlara de ki: "(Rabbim, kalbinizde gizlediklerinizi ve gerçek niyetlerinizi bilip durduğu için) Eğer Allah size bir zarar gelmesini murad etse veya bir menfaate erişmenizi dilese, O’nun bu kararına karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki Allah bütün yaptıklarınıza (ve kafanızda tasarladıklarınıza) Habîr’dir (her şeyden haberdar olup Bilendir)."

Bedevilerden geri kalıp seninle umre yolculuğuna çıkmayanlar, sana karşı: ”Mallarımız, çoluk çocuklarımız bizi meşgul etti. Sen bizim için Allah'tan bağışlanmamızı iste” diyecekler. Böylece onlar kalplerinde olmayan gerçekleri, dilleriyle sahte olarak söylerler. De ki: “Allah size bir zarar vermek veya yarar sağlamak istese, kim Allah'ın istediği birşeyi geri çevirebilir. Hayır, kimse çeviremez. Allah yapmakta olduğunuz herşeyden tamamiyle haberdardır.”

Yakında, savaşa giden orduya katılmayıp cephe gerisinde kalan Bedevî Araplardan bazıları, sana:
“Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu, bizi meşgul etti. Allah'tan bizim bağışlanmamızı, koruma kalkanına alınmanızı dile.” diyecekler. Onlar kalplerinde, akıllarında olmayanı, dilleriyle söylüyorlar.
“Allah, size bir zarar gelmesini dilerse, veya bir fayda elde etmenizi isterse, O'na karşı kimin birşey yapmaya gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah işlediğiniz gizli-açık bütün amellerden haberdardır.” de.

Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Bundan dolayı bizim için bağışlanma dile!" Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah eğer size bir zarar dilerse veya bir yarar dilerse O'na karşı sizin için kim ne yapabilir? Hayır. Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: 'Bizi mallarımız ve ailelerimiz uğraştırdı. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile.' Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: 'Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır.'

(Henüz iman kalblerinde yerleşmemiş olduğundan Hudeybiye seferinden) geri kalan bazı Bedevî'ler sana şöyle diyeceklerdir: “- Mallarımız ve ailelerimiz bizi, (seninle Hudeybiye seferine çıkmaktan) alıkoydu. Onun için bize mağfiret dile.” Onlar, kalblerinde olmıyan şeyi ağızlarıyla söyliyecekler. (Ey Rasûlüm, sen onlara) de ki:”- Eğer Allah size bir zarar dilerse, yahud size bir fayda dilerse, artık onun dilemesinden sizi kim koruyabilir? Doğrusu Allah bütün yaptıklarınızdan haberdar bulunuyor.

Savaşa katılmayan bedeviler “mal ve çoluk çocuğumuz bizi savaştan alıkoydu; bizim için Allah’tan mağfiret dile” diyecekler. Bunlar kalplerinde olmayan bir şeyi sadece dilleriyle diyorlar. Sen de ki: Allah size bir zarar veya yarar vermek isterse kim mani (engel) olabilir. (Yalan söylemeyin! Çünkü) Allah yaptığınızdan haberdardır.

Bedevîlerden savaştan geri kalanlar sana, “Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Bizim için af dile” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah size bir zarar vermeyi dilerse, yahut bir fayda murat ederse, onun sizin için dilediğine kim engel olabilir? Doğrusu şu ki, Allah sizin yaptıklarınızdan haberdardır.”

Göçebe Araplardan, arkada kalmış bulunanlar, sana diyecekler ki: «Mallarımız, ailelerimiz bizi uğraştırmıştır; bizim için bağışlanmak iste sen, içlerinden olmıyanı, dilleriyle söylerler»; diyesin ki: «Ya bir zarar, ya da bir iyilik dilerse size, Allaha karşı kim gelebilir? Allahsa biliyor işlerinizi

(Hudeybiye Seferine katılmayan) bedeviler (göçebe Araplar) yakında sana: “Bizleri mallarımız ve ailelerimiz(e bakma mecburiyeti) oyaladı, bizim için Allah'tan af dile!” diyecekler. Kalplerinde olmayan şeyi ağızlarıyla söyleyecekler. De ki: “Eğer Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse yahut bir yarar elde etmenizi murad ederse Allah'a karşı kim bir şey yapabilir? (Her şeyden haberdar olan) Allah, sizin yaptıklarınızdan (sefere katılmayışınızın gerçek sebebinden) de haberdardır.”

Müslümanların niyeti sadece umre yapmaktı. Zulümle, baskıyla çıkarıldıkları yurtlarını geri almak için savaş gibi bir niyetleri yoktu. Hz. Muhammed ya... Devamı..

’Arablardan yemîninde halef idüb geride kalanlar sana gelüb "Bizim mallarımız ve ’âilelerimiz, seni ta’kîbe mâni’ oluyor, Allâh’a du’â it bizi ’afv itsün" diyecekler. Kalblerinde olmayanı lisânları söyleyecek. Ânlara di ki: "Allâh a’mâlinizden haberdârdır size felâket irişdirmekden ve yâhud size bir menfa’at ihsân itmekden kim ânı men’ idebilür?"

Bedevilerin savaştan geri kalmış olanları, sana: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile" diyecekler. Dilleriyle, gönüllerinde bulunmayanı söylerler; de ki: "Allah size bir zarar gelmesini dilerse, yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, O'na karşı kimin gücü bir şeye yeter? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanları sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu; Allah’tan bizim için af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: “Allah, sizin bir zarara uğramanızı dilerse, yahut bir yarar elde etmenizi dilerse, O’na karşı kimin bir şeye gücü yeter? Hayır, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”

Arap kabilelerinden savaşa katılmayanlar sana, gönüllerinde olmayanı dillerinin ucuyla söyleyerek, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu, bu yüzden Allah’ın bizi bağışlamasını iste” diyecekler. Onlara şöyle de: “Size bir zarar gelmesini isterse veya size iyilik etmeyi murat ederse, sizin için Allah’a karşı herhangi bir şey yapmaya kimin gücü yeter? Hayır! Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir;

Bedevîlerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki: «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile.» Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.  

 Burada, Kureyş’in taarruzundan korktukları için sefere çıkmayan, Medine civarında oturan Eslem, Cüheyne, Müzeyne ve Gıfar kabilelerine işaret edilmek... Devamı..

Araplardan geride kalanlar, "Paralarımız ve çoluk çocuğumuz bizi alıkoydu, bizim için bağışlanma dile," diyeceklerdir. Onlar gönüllerindekini değil, dilleriyle söylerler. De ki, "Sizin için bir zarar veya yarar dilerse ALLAH'ın bu dileğine kim engel olabilir?" Oysa ALLAH tüm yaptıklarınızdan haberdardır.

yakında a'râbilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki, "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile." Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır! Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Yakında diyecek sana o a'rabîlerden geri bırakılanlar ki: «bizleri mallarımız ve âilelerimiz oyaladı, onun için bize istiğfar ediver!» Kalblerinde olmıyan şey'i ağızlariyle söyliyecekler, de ki şimdi hakkınızda Allahdan kim bir şey'e mâlik olabilir eğer size bir zarar irâde buyurur yâhud bir menfeat irâde buyurursa? Doğrusu Allah ne yapıyorduğunuza habir bulunuyor

(Kendi tercihleri ile Hudeybiye seferine katılmayarak) geride (Medine’de) kalan bazı bedeviler sana şöyle diyeceklerdir: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi, (seninle Hudeybiye seferine çıkmaktan) alıkoydu. (Bundan dolayı) bizim için (Allah’tan) bağışlanma dile.” (Resûlüm!) Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. (Onlara) de ki: “Allah size bir zarar gelmesini dilerse yahut bir fayda elde etmenizi dilerse, buna kim engel olabilir? Hayır! Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”

Araplardan¹ geri bırakılanlar², sana: “Mallarımız ve ailemiz bizim seninle gelmemize engel oldu. Haydi, Allah'tan bağışlanmamızı dile.” diyecekler. Onlar, kalplerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah, size bir zarar veya yarar dilerse, buna kim engel olabilir?” Bilakis, Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.³

1- Bedevi/göçebe Araplardan bazıları. 2- Savaş için sefere katılmayanlar. 3- Niçin sefere katılmadığınızı en iyi bilendir.

Bedevilerden geri bırakılanlar yakında sana «Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Onun için bizim yarlığanmamızı isteyiver» diyecekler. Onlar kalblerinde olmayan şey'i dilleriyle söylerler. Sen de ki: «Allah size bir zarar diler, yahud size bir fâide dilerse Allah (ın meşiyyetinden ve kazaasından) her hangi bir şeyle sizi kim men'edebilir? Hayır, Allah yapmakda olduğunuz her şeyden hakkıyle haberdârdır».

Bedevîlerden geri bırakılanlar, sana: “Bizi (bu sefere iştirâk etmekten) mallarımız ve âilelerimiz alıkoydu; bu yüzden bizim için (Allah'dan) mağfiret dile!” diyecektir. (Onlar)dilleriyle, kalblerinde olmayanı söylüyorlar. De ki: “Eğer (Allah) size bir zarar (dokundurmak)ister veya size bir fayda (vermek) dilerse, sizin için Allah'dan (gelecek) bir şeye (karşı, onu def' edecek bir güce) kim mâlik olabilir? Hayır! Allah, yapmakta olduklarınızdan hakkıyla haberdardır.”

Araplardan geride kalanlar sana “Mallarımız ve ailemiz bizi oyaladı, bizim için Allah’dan bağışlama dile” diyenler var. Onlar kalplerinde olmayan şeyleri sana dilleriyle söylüyorlar. Onlara deki “Allah size bir zarar vermeyi dilerse veya size bir fayda vermeyi dilerse, Allah’ın bu yapacaklarına kim engel olabilir ki?” Hayır, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Çöl araplarından geri bırakılanlar sana diyecekler: "Bizi mallarımız, çoluk çocuğumuz oyaladı, onun için sen bizim yarlıganmamızı dile." Onlar içlerinden gelmiyeni dilleriyle söylüyorlar. Onlara de ki: "Eğer Allah sizin kötülüğünüzü dileyecek, ya da iyiliğinizi dileyecek olursa kim bunun önüne geçebilir? Yok, Allah bütün taptıklarınızdan bilgilidir.

Çöl Araplarından geri kalanlar «— Mallarımız, ailelerimiz bizi meşgul etti, artık bizim için yarlıganmak dile» diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanları [²] dilleriyle söylüyorlar. Onlara de ki Allah size mazarrat veya menfaat vermek isterse onu savmaya kimin gücü yeter? Dedikleri gibi değildir, belki Allah işlediklerinizden haberdar olur.

[2] Özür dilemeleri, Allah'tan yarlıganmak istemeleri gibi.

Bedevilerden (savaştan) geri bırakılanlar sana, “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu, bunun için Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile” diyecekler ve böylece kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler. Onlara de ki: “Allah size bir zarar vermeyi dilemiş yahut size bir yarar sağlamayı istemiş olsa, O’na karşı kimin hangi şeye gücü yeter? Zira Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

Bedevilerden geride bırakılanlar sana diyecekler ki: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile.” Onlar (bu durumda), kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler. De ki: “Şimdi Allah size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdar olandır.”

Tehlikeli Mekke yolculuğuna çıkmamak için çeşitli bahaneler ileri sürerek köylerinde kalan göçebe kabîleler, Medîne’ye döndüğünüz zaman sana özür beyân ederek diyecekler ki: “Bu sefere katılamadığımız için çok üzgünüz! Fakat ne yapalım, ilgilenmek zorunda olduğumuz mallarımız ve ailelerimiz bizi bu yolculuktan alıkoydu; inan çok pişmanız, lütfen bizim kusurumuz için Rabb’inden bağışlanma dile!” Sakın bu münâfıkların sözlerine inanma! Çünkü onlar, kalplerinde olmayan şeyi dile getiriyorlar. Onlara de ki: “Neden Allah’ın vaadine güvenmediniz? Söyler misiniz, eğer Allah size bir zarar veya fayda vermek istese, Allah’ın bu dileğine kim engel olabilir? Yalan söyleyerek beni kandırsanız bile, cezadan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Hayır; Allah, tüm yaptıklarınızdan haberdardır.”

Bedevî Arablar’dan Geride Kalanlar sana diyecektir ki:
-“Bizi, ailelerimiz ve mallarımız meşgul etti. Bizim için bağışlanma dile!”.
Kalblerinde olmayan şeyi dilleri ile söylüyorlar.
De ki:
-“Size bir zarar istediğinde veya yarar istediğinde kim Allah’tan sizin için bir şeye mâlik olur?
Aksine Allah, işlediğiniz şeylerden haberli olandır”.

Resulüm! Seferi ağırdan alan Araplar sana: " kusura kalma mal maşat ve çoluk çocuk bizi oyaladı, " diyeceklerdir. İçlerinde olmayan bir şeyi dile getiriyorlar. De ki: " Eğer Allah, size bir yarar ya da zarar vermek isterse, hiçkimse sizi Allah'ın elinden alamaz. " Allah, tüm yaptıklarınızdan haberlidir.

Savaşa katılmayan, savaştan geri bırakılan bedeviler sana gelip, "Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu! Allah’tan bizim için af dile!" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söyler. De ki: "Allah zarara uğramanızı isterse yahut size bir yarar dilerse; bunu engellemek için Allah’a karşı kimin gücü yeter? Allah yaptıklarınızdan haberdardır."

Göçebelerden geride kalmış olanlar sana şöyle diyecekler: “Mallarımız ve ailelerimiz bizi meşgul etti. Bizim için bağışlanma dile!” Onlar, kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. [*] De ki: “(Allah) size bir zarar (vermeyi) dilerse veya bir yarar elde etmenizi isterse sizin için Allah’a karşı kimin bir şeye gücü yetebilir ki!” Gerçek şu ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Hudeybiye senesi Hz Peygamber umre için Mekke’ye gitmek istediği sırada Kureyş’in bir saldırısı olma ihtimaline karşı Medine civarındaki Cüheyne, Müze... Devamı..

Bedevîlerden¹ geride bırakılanlar,² sana: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. (Allah’ın) bizi affetmesi için duâ et”³ diyerek, kalplerinde olmayan şeyi, dilleriyle söyleyecekler. (Sen de onlara): “Şimdi Allah, eğer size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isteyecek olsa, sizin için Allah’a karşı kim ne yapabilir? Doğrusu Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” de.

1 A’râb; a’râbî’nin çoğuludur. Yani a’râb, bir köy veya kasabada ikamet etmeyip badiyede dolaşan bedevî göçebelere verilen isimdir. Arab ise; köy veya... Devamı..

Geride kalan ⁹ bedevîler sana: “Mallarımız ve ailelerimiz[e bakma mecburiyeti] bizi (gelmekten) alıkoydu: öyleyse [ey Muhammed,] Allah’tan bizim için mağfiret dile!” diyecekler. [Böylece] onlar kalplerinde olmayan bir şeyi dile getiriyorlar. ¹⁰ De ki: “Allah size bir zarar vermek veya yarar sağlamak isterse, kim Allah’ın istediği bir şeyi geri çevirebilir? ¹¹ Hayır, (kimse çeviremez,) ama Allah yaptıklarınızdan tamamiyle haberdardır!

9 Lafzen, “arkada bırakılmış olan”: yani, Ğifâr, Muzeyne, Cuhayne, Eşca‘, Eslem ve Zeyl kabilelerine mensup bedevîler. Bu kabileler, Hz. Peygamber’in ... Devamı..

Bu sefere katılmayan Arap bedevilerden bazıları sana gelerek şöyle diyeceklerdir: – Malımız mülkümüz, çoluğumuz çocuğumuzla meşgul olurken seninle beraber sefere katılamadık, Allah’tan bizim için bağışlanma dile! Oysa onlar dilleriyle başka şey söylüyorlar kalplerinde ise başka şey var. De ki: – Şayet Allah, size bir zarar vermeyi veya fayda vermeyi dilemiş olsa buna kim engel olabilir? Zaten Allah sizin tüm yapıp ettiklerinizi bilmektedir. 2/8...20, 10/107, 39/38

Geride kalan bedeviler, “Mallarımız ve çocuklarımız bizi (sana katılmaktan) alıkoydu; artık Allah’tan bizim için af dileyiver!” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar.[⁴⁵⁹⁸] De ki: “Peki, şayet Allah size bir zarar vermeyi veya bir yarar sağlamayı dilemiş olsa, O’nun sizin için takdir ettiği şeye kim engel olabilir?[⁴⁵⁹⁹] Elbette hiç kimse! Nitekim Allah yaptıklarınızdan ayrıntısıyla haberdardır.

[4598] Tevbe ve istiğfar kalbin yönelişidir. Burada sözü geçen bedeviler, işledikleri hatadan dolayı yürekten pişmanlık duyup Allah’a yönelmediler. Te... Devamı..

Bedevilerden (savaştan) geri kalmış olanlar yakında sana: "Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu, Allah'tan bizim bağışlanmamızı dile" diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse, O'na karşı kimin bir şeye gücü yetebilir? Hayır. (Siz yalan söylüyorsunuz) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

Göçebe Araplardan (savaştan) geri kalanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve çocuklarımız bizi, (seninle beraber gelmekten) alıkoydu. Bizim için mağfiret dile. " Onlar, dilleriyle kalblerinde olmayanı söylüyorlar. De ki: ’Allah size bir zarar vermek istemiş, yahut size bir yarar vermek istemiş olsa buna kim engel olabilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber almaktadır. "

Bedevilerden geri bırakılmış olanlar, sana diyeceklerdir ki, «Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı, artık bizim için mağfiret dile.» Onlar kalblerinde olmayan şeyi dilleriyle söylerler. De ki: «Eğer sizin hakkınızda bir zarar dilerse veya sizin hakkınızda bir menfaat murad ederse artık sizin için Allah'tan bir şeye kim mâlik olabilir? Doğrusu Allah Teâlâ işlediğiniz şeyden bihakkın haberdardır.»

(Hudeybiye seferine katılmayıp) kaçak durumda geri kalan bedevîler sana gelip: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz oyaladı da ondan katılamadık. Ne olur bizim için Allah'tan af dile! ” derler. Onlar aslında, dilleriyle, kalplerinde olmayan şeyler söylerler. De ki: Şimdi hakkınızda Allah bir zarar veya fayda vermek isterse, kim O'na karşı koyup engelleyebilir? Hayır! İş sizin iddia ettiğiniz gibi değil. Allah her şeyden haberdar olduğu gibi sizin gazaya katılamayışınızın gerçek sebebinden de haberdardır.

İman etmelerine rağmen, umre çağrısına katılmayan, Medine civarındaki Eslem, Cüheyne, Gifar, Eşca gibi kabileler, bu âyetin nüzûlüne sebep olmuşlardır... Devamı..

Göçebe Araplardan geri bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Mallarımız ve çocuklarımız bizi, (seninle beraber gelmekten) alıkoydu. Bizim için mağfiret dile." Onlar, dilleriyle kalblerinde olmayan bir şeyi söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar vermek istemiş, yahut size bir yarar vermek istemiş olsa Allah'ın, sizin için dilediğine kim engel olabilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber almaktadır."

A'râbdan geri kalanlar sana: "Bizi emvâlimiz ve ehil ve 'iyâlimiz işgâl itdi. Bizim içün istiğfâr it." dirler. Onlar kalblerinde olmayan şeyi lisânlarıyla söylerler. Onlara di ki: "Eğer Allâh Te'âlâ size bir zarar veyâhud da bir fâide murâd itse onı kim men' idecekdir? Belki Allâh işlediğiniz şeylerden haberdârdır [¹]

[1] Rasûl-ü Ekrem 'umre niyetiyle Mekke'ye müteveccih oldukda a'râbdan İsm [Eslem?] ve Cüheyne ve Müzeyne ve Gıfâr ve Ecma' [Eşca'?] gibi kabâile refâ... Devamı..

Çöl araplarından[*] geride bırakılanlar sana şöyle diyeceklerdir: “Mallarımız ve ailemiz bütün vaktimizi aldı; bizim için Allah’tan bağışlanma dileğinde bulun.” İçlerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: “Allah size kötülük yapmayı istese ya da onun isteği size iyilik yapmak olsa kim bunun önüne geçebilir?” Hayır; Allah yaptığınız her şeyin içyüzünü bilir.

[*] Bedevilerden

Geride kalan bedeviler, sana:-Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bizim için bağışlanma dile diyeceklerdir. Kalblerinde olmayanı dilleri ile söylüyorlar. De ki: Eğer Allah, size bir zarar veya fayda vermek isterse kim sizin için bir şeye sahip olabilir? Oysa hayır, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

Bedevîlerden geri kalmış olanlar(2) sana gelip “Mallarımız ve ailelerimiz bizi oyaladı; bizim için Allah'tan af dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: Allah sizin için bir zarar veya bir yarar murad etse, Ondan size gelecek olan şeyi kim engelleyebilir? Doğrusu, Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

(2) Hudeybiye seferine katılmayanlar.

Bedevilerden, geri bırakılmış olanlar sana şöyle diyecekler: "Bizleri, mallarımız ve ailelerimiz oyaladı. O halde bizim için Allah'tan af dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Allah size bir zarar dilerse, yahut bir yarar murat ederse, O'nun sizin için dilediğine kim engel olabilir?" Doğrusu şu ki, Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdardır.

tįz eyide saña girü ķalınmışlar 'arablardan “meşġūl eyledi bizi mallarumuz daħı ķavumlarumuz pes yarlıġamaķ dile bizüm içün.” eydürler dilleriyile [273a] anı kim yoķdur göñüllerinde. eyit “pes kim mālik ola sizüñ içün Tañrı’dan nesene eger diler-ise size ziyān yā diler ise size aśśı? belki oldı Tañrı aña kim işlersiz ħaberlü.

Diyecekler saña ġazāya iştirākden ‘Arablardan giri ḳalanlar, bizi meşġūl itdi,dirler. Māllarumuz ve ehllerümüz bizüm içün istiġfār eyler, dirler. Dilleri‐y‐le söyler‐ler anlar ḳalblerinde olmayanı. Di ki yā Muḥammed, pes kim men‘ ider sizdenAllāh muştısını, ‘uḳūbet ve żararını şu ḫilāfuñuzdan māni‘ yoḳdur, menfa‘atını murād iderse, yāḫūd ‘aḳsi, bel ki Allāhu Ta‘ālā ḳaṣden ḥīle ve desīseñüzi bilici ve ḫa‐ber viricidür.

(Hüdeybiyyə səfərindən) geri qalan bədəvi ərəblər sənə deyəcəklər: “Mal-dövlətimiz və ailələrimiz başımızı qatdı (səninlə yola çıxa bilmədik). (Allahdan) bizim bağışlanmağımızı dilə!” Onlar ürəklərində olmayanı dilləri ilə deyirlər. (Onlara) de: “Əgər Allah sizə bir zərər, yaxud bir xeyir vermək istəsə, bu işdə Allaha bir şeylə kim mane ola bilər?!” Bəli, Allah sizin nə etdiyinizdən xəbərdardır!

Those of the wandering Arabs who were left behind will tell thee: Our possessions and our households occupied us, so ask forgiveness for us! They speak with their tongues that which is not in their hearts. Say: Who can avail you aught against Allah, if he intend you hurt or intend you profit? Nay, but Allah is ever Aware of what ye do.

The desert Arabs who(4878) lagged behind will say to thee: "We were engaged in (looking after) our flocks and herds, and our families: do thou then ask forgiveness for us.(4879)" They say with their tongues what is not in their hearts. Say: "Who then has any power at all (to intervene) on your behalf with Allah, if His Will is to give you some loss(4880) or to give you some profit? But Allah is well acquainted with all that ye do.

4878 When the Prophet started from Madinah on the Makkah journey which ended in Hudaybiyah, he asked all Muslims to join him in the pious undertaking,... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.