25 Ekim 2025 - 3 Cemaziye'l-Evvel 1447 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kehf Suresi 86. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Haydar Öztürk-Serkan Yılmaz Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sardorxon Jahongir
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Hattâ iżâ beleġa maġribe-şşemsi vecedehâ taġrubu fî ‘aynin hami-etin vevecede ‘indehâ kavmâ(en)(k) kulnâ yâżâ-lkarneyni immâ en tu’ażżibe ve-immâ en tetteḣiże fîhim husnâ(n)

Nihayet güneşin battığı yere gelince görmüştü ki güneş, kara bir balçığa batmada ve orada bir topluluğa rastladı. Dedik ki: Ey Zülkarneyn, istersen azaplandırırsın bunları, istersen iyilik edersin onlara.

Kuruş'un Lidya'yı zaptına işarettir (Aynı kitap, s. 53-54).

Sonunda Güneş’in battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir kaynakta batmakta iken buldu; onun yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu’l-Karneyn, (duruma göre davran, istersen onları) ya azaba uğratarak (sert yöntemler kullanarak hizaya sokarsın) veya içlerinde güzelliği (iyilik ve şefkati geçerli ilke) edinerek (ıslahına çalışırsın, artık sen bilirsin)."

Batıya doğru giderek günün birinde, varabileceği en uzak noktaya vardı. Orada güneş O'na, kopkoyu bulanık bir suya dalıyormuş gibi göründü. Ve orada bir topluluğa rastladı. O'na “Ey Zülkarneyn!” dedik. “Onlara istersen azap edersin, istersen iyilik edersin.”

Nihayet, güneşin battığı tarafta, en uç batıda, bir yerleşim bölgesine ulaştığı zaman, güneşi, bir kavmin üzerinden, sanki kara balçıklı bir suda batıyor buldu. Biz ona:
“- Ey Zülkarneyn, onları cezalandırabilirsin, onlara iyi davranma yolunu da seçebilir, Hakka, imana, şer'î hükümleri öğrenmeye davet edebilir, kolaylık yolları gösterebilirsin.” diye ilham ettik.

Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu kara balçıklı bir gözenin içinde batar gördü. [2] Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zulkarneyn! Onlara ya azap edersin, ya da haklarında güzel davranırsın.

2.Yani güneş ona batı tarafında balçık gibi bir gözenin içine batıyormuş gibi göründü.

Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: 'Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin.'

Nihayet güneşin battığı yere (okyanus kıyısına) vardığı zaman, güneşi, (sanki) siyah bir çamura batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz şöyle hitap buyurduk: “- Ey Zül'-Karneyn! Ya (iman etmiyenlere) azâb edersin veya haklarında bir güzellik muamelesi yaparsın.”

Nihayet güneşin battığı yere ulaştıklarında, güneşin sıcak, çamurlu bir çeşmenin içinde battığını gördü. Ve orada bir toplum ile karşılaştı. Biz ona: “Ey Zül-Karneyn! Ya bunları azaplandıracaksın veya aralarında bir güzellik tutturacaksın” dedik.

Nihayet güneşin battığı yere varınca, güneşi kopkoyu bir suda batıyormuş gibi gördü. Orada bir topluluğa rastladı. “Ey Zülkarneyn! Onları ister cezalandır, ister onlara karşı iyi davran!” dedik.

Güneşin battığı yere varınca, sıcak bir pınarda, onun battığın gördü; pınarın yanında da bir ulus buldu; biz dedik ki: «Ey Zülkarneyn! İster sıkıştır onları, ister güzel tut!

Nihayet güneşin battığı yere (Batıda varabileceği en uzak noktaya) varınca güneşi adeta kara bir balçıkta suya batar (gibi) buldu. Ve orada (kötülüğün her çeşidini işleyen) bir kavme rastladı. Ona: “Ey Zülkarneyn! Ya (hakka karşı direndikleri için onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.

Gerek bu ayetin son cümlesinde Zülkarneyn’e yapılan hitap gerekse diğer ayetlerde Zülkarneyn ‘in peygamberlere özgü bir dil ve üslûpla konuşur biçimde... Devamı..

Güneşin gurûb itdiği mahalle vâsıl oluncaya kadar yürüdi. Güneşin çamurlı bir menba’ içerisine batdığını gördi orada tavattun itmiş bir kavim müşâhede iyledi. Biz Zü’l-Karneyn’e "Bu kavme ister ’azâb, ister hüsn-ü mu’âmele idebilürsin" didik.

Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik.

Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.

Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar (gibi) buldu. Orada bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz, “Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandıracak veya haklarında iyi davranma yolunu seçeceksin” dedik.

Nihayet güneşin battığı yere varınca, onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında (orada) bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: Ey Zülkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin, dedik.  

 Tefsirlerde nakledildiğine göre Zülkarneyn, batıda Atlas okyanusuna, yahut Karadeniz’e kadar gitti. Orada güneşin deniz ufkunda batışını seyretti. An... Devamı..

Uzak batıya varınca güneşi büyük bir okyanusta batar buldu ve orada bir topluluk ile karşılaştı. "Ey İki Nesil Sahibi, dilersen onları cezalandır, dilersen onlara iyi davran," dedik.

Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."

Tâ gün batıya vardığı vakit onu balçıkla bir gözde gurub ediyor buldu, bir de bunun yanında bir kavim buldu, dedik ki: ey Zülkarneyn! ya ta'zib edersin veya haklarında bir güzellik ittihaz eylersin

Nihâyet güneşin battığı yere (batı yönünde varabileceği en uzak noktadaki diyarlara) ulaşınca, güneşi adeta kara bir balçıkta suya batar (gibi) buldu. Ve orada (kâfir) bir topluma rastladı. *Buyurduk ki: “Ey Zu’l-Karneyn! Onları (İslâm dinine/îmâna davet et. Şayet küfürlerinde ısrar ederlerse, istersen onları öldürmek sûretiyle) cezalandır, *ya da (öldürmeye nispetle ihsan sayılacak olan, esir etmek sûretiyle) onlara iyi davran.” (Bu ikisinden, dilediğini yapmakta serbestsin)

* “Buyurduk ki”; Allah Teâlâ’nın bu buyruğunu, “Hz. Zu’l-Karneyn peygamberdir” diyen ulema “vahyettik”, “Hz. Zu’l-Karneyn veli bir zattır” diyen ulema... Devamı..

Nihayet o, Güneş'in battığı yere vardığı zaman, onu koyu bir suda batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir halkla karşılaştı. “Ey Zu'l-Karneyn! “Dilersen onları cezalandırırsın, dilersen onlara iyilik edersin.¹” dedik.

1- Ya zulmederek zalim olursun ya da adil davranarak, iyi bir kimse olursun.

Nihayet güneşin batdığı yere ulaşınca onu kara bir balçıkda batar buldu. Bunun yanında da bir kavm buldu. Dedik ki: «Zülkarneyn, (onları) ya azaba uğratmanda, yahud haklarında güzellik (tarafını) tutman (da serbestsin)».

Sonunda Güneş’in battığı yere ulaşınca Güneş’i kara çamurlu bir suda batarken buldu. Yanında da bir kavme rastladı. Dedik ki: “Ey Zu’l-Karneyn! Onlara ya azap edersin ya da güzellikle davranırsın.”

Nihâyet güneşin battığı yere (batı cihetindeki memleketlere) varınca, onu (o güneşi) balçıklı bir suda batıyor (gibi) buldu(1) ve yanında (kâfir) bir kavim buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn! (Artık sana düşen) ya (onları) cezâlandırman veya haklarında bir güzellik tutmandır!”

(1)“Âyât-ı Kur’âniye (Kur’ân’ın âyetleri), üslûb-ı Arabiye (Arabca’nın ifâde tarzı) üzerine ve zâhir nazara (dıştan bakanlara) göre umûmun (herkesin) ... Devamı..

Nihayet (bulunduğu yerden) Batıya (güneşin batış vaktinde) ulaşınca, (okyanus üzerinden güneşin batışını seyrederken) onu (okyanusa düşen ışınlarından dolayı) kopkoyu bulanık (gibi görülen) bir suya (okyanusa) batıyormuş (gibi) buldu. Ve orada (kötülüğün her çeşidini işleyen) bir topluluğa rastladı. (ilham yoluyla) Ona: “Ey Zülkarneyn! Ya (onları yaptıkları zulüm ve kötülüklerden dolayı) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik (af) yolunu tutarsın’’dedik. *

(* ) Bu ayette güneşin batışı esnasında okyanusta ve başka bazı denizlerde meydana gelen manzarayı tasvir eder. Yüce Allah, Zülkarneyn’i yeryüzünde gü... Devamı..

Güneşin battığı yere ulaştığında, güneşin koyu bir bataklıkta batıyormuş gibi gördüğü zamanda, orada yaşayan bir topluluğu bulmuştu. O’na “Ya Zelkarneyn! Şimdi bu topluluğa istersen azap edip cezalandırırsın veya onlara güzel bir şekilde davranıp, iyilikle muamele yapabilirsin” demiştik.

Sonunda güneşin battığı yere varınca onu kara çamurlu bir pınarda batar buldu. Bunun yanında da bir ulus buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn! İster onları azaba uğrat, ister onlara karşı iyi davran."

84, 86. Biz, yeryüzünde ona seferi kolaylaştırmak suretiyle kudret verdik, kendisine her şeyi teshir etmek esbabını da verdik. O, bir yol tuttu [¹]. Nihayet güneşin battığı yere vardı. Onu, kara çamurlu [²] bir pınara batar buldu [³] pınarın yanında kâfir bir kavim buldu. Biz «— Zülkarneyn! Bunlar İslâm/a gelmezlerse bunları ya azaba çarparsın [⁴], yahut onlara hüsn-ü muamelede bulunursun [⁵]» dedik.

[1] Eshab-ı seferi hazırlamaya başladı.[2] Sıcak, balçığı kokar.[3] Uzaktan böyle hayâl etti, gûya güneş böyle bir pınara batıyordu.[4] Öldürürsün.[5]... Devamı..

Tâ ki güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir su gözesinde batıyor buldu.²⁸ Orada bir topluluk [kavm] buldu. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn! İstersen onlara ceza verebilirsin, istersen iyi bir davranışta bulunabilirsin.”

28 Buradan anlaşılan, ikbal güneşi batmak üzere olan, yani tarih sahnesinden çekilmeye yüz tutmuş bir kavmin durumunu gösteriyor.

Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve güneşi (adeta) kara balçıklı bir suda (denizin üstündeki ufuklarda) batıyor buldu, yanında da bir kavim gördü. Dedik ki: “Ey Zülkarneyn , (onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (prensip) edinirsin.”

Ve arka arkaya ülkeler fethederek, nihâyet güneşin battığı yerlere, yani batı sahillerine ulaşınca, derin ve bulanık bir suda, okyanusun koyu mavi sularında muhteşem bir manzara hâlinde güneşin batışınıhayranlıkla izledi. Orada azgın bir topluluğa rastladı ve onları egemenliği altına aldı. Ona vahiy yoluyla, “Ey Zülkarneyn!” dedik, “İstersen onları yaptıkları kötülüklerden dolayı cezalandırırsın, istersen kendilerine iyilik edip bu seferlik affedersin. Toplumsal barış ve huzuru temin etmek ve adâleti gerçekleştirmek üzere, zaman ve zemine göre dilediğin davranış biçimini seçebilirsin.

Sonunda Güneş’in battığı yere ulaştığı zaman, onu balçıklı bir göze içinde batıyor buldu. Onun yanında bir kavim de buldu.
“Ey Zülkarneyn! İster azap edersin, ister haklarında bir güzellik tercih edersin” dedik.

Gide gide gün batımına vardı. Orada güneşi çamur deryasına batıyor gibi gördü. Ayrıca kıyıda bir toplum buldu. O zaman: " Zülkarneyn! dedik. Eğer istersen bu toplumu tatlı - sert bir yaklaşımla yola getirebilirsin. "

Güneşin battığı yere varınca güneşi siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu! Orada Allah’ı inkâr eden bir topluluk gördü. Ona: "Ey Zülkarneyn ya onları cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın!" dedik!

Sonunda güneşin battığı yere [*] varınca, onu kara balçık bir (su) kaynağında batar bulmuştu. Onun yanında (orada) bir toplum bulmuştu. Bunun üzerine “Ey Zülkarneyn! Onlara ya (kötü yöneterek) azap edersin ya da haklarında güzel davranma yolunu seçersin.” demiştik.

Bu ifade, güneşin uzun süre batık olduğu Kuzey Kutup Dairesi’ne yakın bir yerleşim yeri olabilir. Burada iki ayette geçen [mağrib] ve [matlı‘] kelimel... Devamı..

(Sonunda) güneşin battığı yere ulaşınca (güneş) ona, kapkara (ve kızgın) bir suda batıyormuş gibi geldi ve orada¹ bir topluma rastladı. Biz de ona: “Ey Zü’l-Karneyn!² Onlara azap da edebilirsin haklarında iyilik etme yolunu da seçebilirsin.”³ dedik.

1 “Güneşin battığı yer”, bakanların ufkun ötesinde güneşin battığını gördükleri yerdir. Bu ise bulunulan yere göre değişir. Ancak bizim, güneşin battı... Devamı..

[Batıya doğru giderek] günün birinde güneşin battığı yere ⁸⁴ vardı; (güneş) ona kopkoyu, bulanık bir suya ⁸⁵ dalıyormuş gibi göründü. Ve orada [kötülüğün her çeşidine gömülüp gitmiş] bir kavme rastladı. Ona, “Sen ey Zulkarneyn!” dedik, [“Onlara] azap da edebilirsin, yüce gönüllü de davranabilirsin!” ⁸⁶

84 Yani, yolculuğu sırasında batıya doğru varabileceği en uzak noktaya (Râzî).85 Yahut: “derin, bol bir suya” -ki bu karşılık, pek çok lugatçiye göre ... Devamı..

Nihayet güneşin battığı yere varınca, orada gördü ki güneş sanki kara balçıklı bir suya batıyor. Orada bir toplum buldu. Ona dedik ki: Ey Zülkarneyn, istersen onları cezalandırır; istersen iyi davranırsın.

Nihayet güneşin battığı yere[²⁴³³] ulaşınca, orada kara balçığa (benzer) bir su gözesinde[²⁴³⁴] (güneşi) batar buldu;[²⁴³⁵] ve orada yerleşik bir topluluğa rastladı. Biz “Ey Zülkarneyn!” dedik, “(Zulmederek) azab da çektirebilirsin, onlar hakkında (âdil davranarak) güzel bir yöntem de benimseyebilirsin;[²⁴³⁶]

[2433] Zımnen: Batıda varabileceği en uzak noktaya... Mağrib, kalıbı gereği üç anlama birden gelebilir: “battığı yer”, “battığı zaman”, batış”. Mana t... Devamı..

Sonunda güneşin battığı yere vardığında güneşi (sanki) kara bir balçıkta batar buldu ve onun yanında (kafir) bir kavime rastladı. O zaman ona "Ey Zülkarneyn; ister onlara azap et, istersen güzellik tarafını tut (serbestsin)" dedik.

Tâ ki, güneşin battığı yere vardı, onu siyah bir çamur gözesinde gurub eder (gibi) buldu ve onun yanında bir kavim de buldu. Dedik ki: «Ey Zülkarneyn! Ya mu-azzep kılarsın veyahut haklarında güzelce bir muamele yaparsın.»

Nihayet Batıya ulaştığında, güneşi adeta kara bir balçıkta batar vaziyette buldu. Orada yerli bir halk bulunuyordu. Biz: “Zülkarneyn! ” dedik, “ister onlara azab edersin, ister güzel davranırsın. ”

Müfessirler Zülkarneyn’in dünyanın Batı ucuna, mesela Atlas okyanusuna vardığını düşünmüşlerdir.

Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında da bir kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (onlara) ya azab edersin veya kendilerine güzel davranırsın (onları güzellikle yola getirirsin. Nasıl istersen öyle yaparsın)."

Burada 'ayn, su gözesi, hami'e kara balçık diye tefsîr edilir. Demek ki uzak Batıya kadar giden Zu'l-Karneyn, vardığı Atlas Okyanusu kıyısında Güneşin... Devamı..

Tâ mağrib-i şemse yetişdi. Orada güneşi siyah çamurlı bir pınara batıyor buldı. O bataklığın yanında bir kavim vardı. [¹] "İster isen onları 'azâb it ve ister isen haklarında hüsn-ü mu'âmele it" didik.

[1] Zülkarneyn'in bu âyet-i kerîmede güneşin batdığı yere vusülünün beyân buyurulması coğrafya fennine münâfî değildir. Çünki bu, vicdân-ı İskender'di... Devamı..

Uzak batıya ulaşınca onu, güneşi sıcak sularda batar buldu. Orada bir topluluğa rastladı. Dedik ki “Bak Zülkarneyn! Onları sıkıntıya sokabileceğin gibi iyi davranış da gösterebilirsin."

Sonunda, güneşin battığı yere varınca, ona kara bir çamurda, bir göze de batarken buldu. Orada da bir kavim buldu. Ona dedik ki: -Ey Zülkarneyn, onları ister cezalandır; ister iyi davran.

Nihayet batıya vardığında, güneşi balçıklı bir suda batarken gördü;(11) orada da bir kavim buldu. “Ey Zülkarneyn,” dedik. “İster onları cezalandır, istersen güzellikle muamele et.”

(11) Âyette geçen ayn sözcüğü hem göz, hem de pınar anlamına gelmektedir. Bu tasvir, Zülkarneyn’in, kıt’aların okyanusa bakan batı sınırına kadar uzan... Devamı..

Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın."

Nihoyat yo‘‎lida ketayotib quyosh botadigan joyga yetgach, uning loyqa buloq tomon botayotganini ko‘‎rdi va uning oldida tug‘‎yonga ketgan bir qavmga duch keldi. Biz unga vahiy qilib: “Ey Zulqarnayn, yo ularni azoblaysan yoki ularga jazo bermay yaxshilik qilasan”, – dedik.

tā ķaçan irdi gün batusına buldı anı batar bir bıñara issi daħı buldı anuñ ķatında bir ķavm. eyittük “iy zül ķarneyn! yā kim 'aźāb eyleyesin daħı yā kim dutasın anlarda görklülik”

Ḥattā ki güneş batduġı yire yitişdi, ṭapdı anı baḳar bir bıñar içinde ḳarabalçıḳ bile ḳarışmış. Daḫı ol bıñar ḳatında bir ḳavm ṭapdı, kāfirler. Biz eyitdük Ẕülḳarneyne: Yā anlar[a] ‘aẕāb eyle küfrleri sebebi‐y‐ile, yā anlar bi‐le yaḫşılıḳ eyle şerī‘at ögretmek bile.

Nəhayət, günəşin batdığı yerə gəlib çatdıqda onu qara palçıqlı bir çeşmədə (lehməli bir suda) batan gördü. O, çeşmənin yanında (Allahı tanımayan, kafir) bir tayfa da gördü. Biz ona belə buyurduq: “Ya Zülqərneyn! Sən onlara (imana gəlməsələr) əzab da verə bilərsən, (haqq yola də’vət edib) onlarla yaxşı rəftar da edə bilərsən!”

Till, when he reached the setting place of the sun, he found it setting in a muddy spring, and found a people thereabout: We said: O Dhul-Qarneyn! Either punish or show them kindness.

Until, when he reached the setting of the sun,(2430) he found it set in a spring of murky water: Near it he found a People: We said: "O Zul-qarnain! (thou hast authority,) either to punish them, or to treat them with kindness."(2431)

2430 This is the first of the three episodes here mentioned, his expedition to the west. "Reaching the setting of the sun" does not mean the extreme w... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.