24 Şubat 2021 - 12 Receb 1442
Çarşamba
ANA SAYFA
|
SURELER
|
AYET KARŞILAŞTIRMA
|
KUR'AN'DA ARA!
|
FİHRİST
|
DOWNLOAD
|
MOBİL
Kullanıcı :
Şifre :
Şifremi Unuttum
KAYDOL
Sure Seçiniz
Abese(80/42)
Âdiyât(100/11)
Ahkâf(46/35)
Ahzâb(33/73)
Âl-i İmrân(3/200)
Alak(96/19)
Ankebût(29/69)
Asr(103/3)
A’lâ(87/19)
A’râf(7/206)
Bakara(2/286)
Beled(90/20)
Beyyine(98/8)
Bürûc(85/22)
Câsiye(45/37)
Cin(72/28)
Cum’a(62/11)
Duhâ(93/11)
Duhân(44/59)
Enbiyâ(21/112)
Enfâl(8/75)
En’âm(6/165)
Fâtiha(1/7)
Fâtır(35/45)
Fecr(89/30)
Felâk(113/5)
Fetih(48/29)
Fil(105/5)
Furkân(25/77)
Fussilet(41/54)
Gâşiye(88/26)
Hac(22/78)
Hadîd(57/29)
Hâkka(69/52)
Haşr(59/24)
Hicr(15/99)
Hucurât(49/18)
Hûd(11/123)
Hümeze(104/9)
İbrahim(14/52)
İhlâs(112/4)
İnfitâr(82/19)
İnsan(76/31)
İnşikâk(84/25)
İnşirâh(94/8)
İsrâ(17/111)
Kadr(97/5)
Kâf(50/45)
Kâfirûn(109/6)
Kalem(68/52)
Kamer(54/55)
Kâri’a(101/11)
Kasas(28/88)
Kehf(18/110)
Kevser(108/3)
Kıyâme(75/40)
Kureyş(106/4)
Leyl(92/21)
Lokman(31/34)
Mâide(5/120)
Mâ’ûn(107/7)
Meryem(19/98)
Me’âric(70/44)
Mücâdele(58/22)
Müddessir(74/56)
Muhammed(47/38)
Mülk(67/30)
Mümtehine(60/13)
Münâfikûn(63/11)
Mürselât(77/50)
Mutaffifîn(83/36)
Müzzemmil(73/20)
Mü’min(40/85)
Mü’minûn(23/118)
Nahl(16/128)
Nâs(114/6)
Nasr(110/3)
Nâzi’ât(79/46)
Nebe’(78/40)
Necm(53/62)
Neml(27/93)
Nisâ(4/176)
Nûh(71/28)
Nûr(24/64)
Rahmân(55/78)
Ra’d(13/43)
Rûm(30/60)
Sâd(38/88)
Saff(61/14)
Sâffât(37/182)
Sebe’(34/54)
Secde(32/30)
Şems(91/15)
Şûrâ(42/53)
Şu’arâ(26/227)
Tâ-Hâ(20/135)
Tahrîm(66/12)
Talâk(65/12)
Târık(86/17)
Tebbet(111/5)
Teğâbun(64/18)
Tekâsür(102/8)
Tekvîr(81/29)
Tevbe(9/129)
Tîn(95/8)
Tûr(52/49)
Vâkı’a(56/96)
Yâsîn(36/83)
Yûnus(10/109)
Yûsuf(12/111)
Zâriyât(51/60)
Zilzâl(99/8)
Zuhruf(43/89)
Zümer(39/75)
Cüz Seçiniz
1. Cüz
2. Cüz
3. Cüz
4. Cüz
5. Cüz
6. Cüz
7. Cüz
8. Cüz
9. Cüz
10. Cüz
11. Cüz
12. Cüz
13. Cüz
14. Cüz
15. Cüz
16. Cüz
17. Cüz
18. Cüz
19. Cüz
20. Cüz
21. Cüz
22. Cüz
23. Cüz
24. Cüz
25. Cüz
26. Cüz
27. Cüz
28. Cüz
29. Cüz
30. Cüz
Sayfa Düzeni
سُورَةُ محَمَّد
/ Muhammed Suresi
◄
٥٠٧
- 507
►
26. Cüz /
الجزء ٢٦
اِنَّ
şüphesiz
اللّٰهَ
Allah
يُدْخِلُ
sokar
الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
inananları
وَعَمِلُوا
ve yapanları
الصَّالِحَاتِ
iyi işler
جَنَّاتٍ
cennetlere
تَجْر۪ي
akan
مِنْ تَحْتِهَا
altlarından
الْاَنْهَارُۜ
ırmaklar
وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا
inkar edenler ise
يَتَمَتَّعُونَ
(dünyada) biraz yaşarlar
وَيَأْكُلُونَ
ve yerler
كَمَا
gibi
تَأْكُلُ
yediği
الْاَنْعَامُ
hayvanların
وَالنَّارُ
ve ateştir
مَثْوًى
yerleri
لَهُمْ
onların
﴿١٢﴾
وَكَاَيِّنْ
nicesini
مِنْ قَرْيَةٍ
kent
هِيَ اَشَدُّ
daha şiddetli
قُوَّةً
kuvvet bakımından
مِنْ قَرْيَتِكَ
kentten
الَّت۪ٓي اَخْرَجَتْكَۚ
seni çıkardıkları
اَهْلَكْنَاهُمْ
biz yok ettik
فَلَا
ve olmadı
نَاصِرَ
yardım eden
لَهُمْ
onlara
﴿١٣﴾
اَفَمَنْ
kimse olur mu?
كَانَ
bulunan
عَلٰى
üzerinde
بَيِّنَةٍ
bir delil
مِنْ رَبِّه۪
Rabbinden
كَمَنْ
kimseler gibi
زُيِّنَ
süslendirilen
لَهُ
kendilerine
سُٓوءُ
kötü
عَمَلِه۪
işi
وَاتَّبَعُٓوا
ve uyan
اَهْوَٓاءَهُمْ
keyiflerine
﴿١٤﴾
مَثَلُ
durumu şudur
الْجَنَّةِ
cennetin
الَّت۪ي وُعِدَ
söz verilen
الْمُتَّقُونَۜ
muttakilere
ف۪يهَٓا
içinde vardır
اَنْهَارٌ
ırmakları
مِنْ مَٓاءٍ
su
غَيْرِ اٰسِنٍۚ
bozulmayan
وَاَنْهَارٌ
ve ırmakları
مِنْ لَبَنٍ
süt
لَمْ يَتَغَيَّرْ
değişmeyen
طَعْمُهُۚ
tadı
وَاَنْهَارٌ
ve ırmakları
مِنْ خَمْرٍ
şarap
لَذَّةٍ
lezzet veren
لِلشَّارِب۪ينَۚ
içenlere
وَاَنْهَارٌ
ve ırmakları
مِنْ عَسَلٍ
bal
مُصَفًّىۜ
süzme
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
ف۪يهَا
orada
مِنْ كُلِّ
her çeşit
الثَّمَرَاتِ
meyva
وَمَغْفِرَةٌ
ve bağışlama
مِنْ رَبِّهِمْۜ
Rablerinden
كَمَنْ
kimseler gibi olur mu?
هُوَ خَالِدٌ
ebedi kalan
فِي النَّارِ
ateşte
وَسُقُوا
ve içirildiği
مَٓاءً
suyun
حَم۪يماً
sıcak
فَقَطَّعَ
parça parça kesen
اَمْعَٓاءَهُمْ
barsaklarını
﴿١٥﴾
وَمِنْهُمْ
ve onlardan
مَنْ
kimisi
يَسْتَمِــعُ
seni dinler
اِلَيْكَۚ
gelip
حَتّٰٓى
nihayet
اِذَا
zaman
خَرَجُوا
çıktıkları
مِنْ عِنْدِكَ
senin yanından
قَالُوا
derler
لِلَّذ۪ينَ اُو۫تُوا
verilmiş olanlara
الْعِلْمَ
bilgi
مَاذَا
ne?
قَالَ
söyledi
اٰنِفاً۠
az önce
اُو۬لٰٓئِكَ
onlar
الَّذ۪ينَ
kimselerdir
طَبَعَ
mühürlediği
اللّٰهُ
Allah'ın
عَلٰى قُلُوبِهِمْ
kalblerini
وَاتَّبَعُٓوا
ardına düşmüş
اَهْوَٓاءَهُمْ
keyiflerinin
﴿١٦﴾
وَالَّذ۪ينَ اهْتَدَوْا
hidayet bulanlara gelince
زَادَهُمْ
onların artırmış
هُدًى
hidayetlerini
وَاٰتٰيهُمْ
ve onlara vermiştir
تَقْوٰيهُمْ
korunmalarını
﴿١٧﴾
فَهَلْ يَنْظُرُونَ
-mi bekliyorlar?
اِلَّا
yalnızca
السَّاعَةَ
sa'atin
اَنْ تَأْتِيَهُمْ
kendilerine gelmesini
بَغْتَةًۚ
ansızın
فَقَدْ
işte
جَٓاءَ
geldi
اَشْرَاطُهَاۚ
onun belirtileri
فَاَنّٰى
neden mümkün olsun?
لَهُمْ
onlara
اِذَا
sonra
جَٓاءَتْهُمْ
kendilerine geldikten
ذِكْرٰيهُمْ
öğüt almaları
﴿١٨﴾
فَاعْلَمْ اَنَّهُ
bil ki
لَٓا
yoktur
اِلٰهَ
tanrı
اِلَّا
başka
اللّٰهُ
Allah'tan
وَاسْتَغْفِرْ
ve mağfiret dile
لِذَنْبِكَ
kendi günahın
وَلِلْمُؤْمِن۪ينَ
inanan erkekler için
وَالْمُؤْمِنَاتِۜ
ve inanan kadınlar için
وَاللّٰهُ
Allah
يَعْلَمُ
bilir
مُتَقَلَّبَكُمْ
dönüp dolaşacağınız yeri
وَمَثْوٰيكُمْ۟
ve varıp duracağınız yeri
﴿١٩﴾
◄
٥٠٧
- 507
►
Designed by
ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.