Beli-ssâ’atu mev’iduhum ve-ssâ’atu edhâ ve emer(ru)
Onlara vaadedilen azabın mukadder zamanı kıyamettir ve kıyametin azabı, daha da zararlıdır ve daha da acı.
Daha doğrusu onlara va’ad edilen (asıl azap) saati yaklaşarak (gelmektedir). O saat ki, ‘kurtuluşu mümkün olmayan çok korkunç bir intikam’ vaktidir ve çok acı bir (akıbettir).
Daha doğrusu onlara vaat edilen asıl azap, kıyamet saatidir. Kıyamet gününün azabı ise, daha korkunç ve daha acı olacaktır.
Asıl Kıyamet onların tehdit edildiği cezalandırma ânıdır. O vakit, daha feci ve daha acıdır.
Daha doğrusu, asıl onlara vaadedilen (azab)ın geleceği vakit kıyamet saatidir. Kıyamet saati ise daha korkulu bir felakettir ve daha acıdır.
Daha doğrusu onlara va'dedilen (asıl azab) (kıyamet) saatidir. O saat, 'kurtuluş olmayan daha korkunç bir bela' ve daha acıdır.
Daha doğrusu onların asıl azab vakti, kıyamettedir. O vaktin azabı daha müdhiş, daha acıdır.
Asıl randevuları, kıyamet günüdür. Kıyamet, daha feci ve daha acıdır.
Doğrusu kıyamet saati onların azap vaktidir. O saat daha dehşetli ve daha acıdır.
Onlara söz verilen, saat işidir, saatse çok katı, çok da acıdır!
Daha doğrusu, onlara vaad edilen (asıl) azap vakti o, kıyamet saatidir. Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acı olacaktır!
Kıyâmet sâ’atinde hep ictimâ’ idecekler. Âh! O sâ’at ne kadar acı ve işkenceli olacakdır.
Kıyamet onların azap ile vadedildikleri gündür. O ne korkunç, ne acı bir gündür!
Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır.
Ama asıl vadeleri kıyamet günüdür ve kıyamet günü şüphesiz daha dehşetli ve daha acıdır.
Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır.
Saat onları beklemektedir, daha korkunç ve acıdır.
Bilakis kıyamet onlara vaad edilen asıl saattir. Saat cidden çok feci ve acıdır.
Daha doğrusu onların asıl mev'ıdi saattir ve o saat daha acı ve daha belâ ve bedterdir
Hayır! Onlara vadedilen (asıl azap, Bedir günü değildir). O, (başlarına gelecek olan asıl azap,) hesap günüdür. Hesap gününün azabı daha dehşetli ve daha acı olacaktır.
Daha doğrusu onlara va'd olunan asıl (azabın) vakti, o sâatdir. O saat (in azâbı) daha belâlı, daha acıdır.
Hayır! Onlara va'd olunan (asıl azab vakti) kıyâmettir; çünki kıyâmet, daha dehşetli ve daha acıdır!
Bilakis onlara va’dedilen (asıl azap) kıyamet saatidir. O, kıyamet saati (kurtuluşu olmayan) daha dehşetli ve daha acıdır.
Hayır, kıyamet saati onlara vaat edilmiş ve O kıyamet saati onlar için daha belalı olarak başlarına kesinlikle gelecektir.
Gerçek şu ki onlara adanan yargı günüdür. O, ne korkunç, ne acıklı gündür.
Hayır, Bedir/den sonra onların vâdegâhları, kıyamettir. Kıyamet azabıyse bundan daha dehşetlidir, daha acıdır.
Bilakis onların (azap) vaadi kıyamettir [es-sa’at]; kıyamet ise daha dehşetli ve daha şiddetli bir acıdır.
Daha doğrusu onlara vaat edilen (asıl azap) kıyamettir. O kıyamet, daha korkunç bir bela ve daha acıdır.
Fakat onlara asıl vaadedilen azap, Kıyâmet Günü gerçekleşecektir! Ve Kıyâmet Gününün azâbı, dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır!
Aksine, Saat onların vaad edilmiş vaktidir; Saat en korkunç ve en dehşetlidir.
Aslında kıyamet, onların yakında tadacakları acıdan daha zorlu ve sert olacak.
Hayır! İnkâr ettikleri kıyamet saati, onlar için çok müthiş, çok acı saat olacaktır. O gün gökyüzünde seyrettikleri ayı paramparça yaracağız. Onlar yarılmanın şiddetinden neye uğrayacaklarını bilmeyecekler.
Aslında o (Son) Saat, onların buluşma zamanıdır ve o (Son) Saat daha dehşetlidir; daha acıdır.
Daha doğrusu onlar, asıl azaba kıyamet günü çarptırılacaklardır. Kıyamet günü ise çok daha korkunç ve çok daha beterdir.
Fakat onların asıl cezalandırılacakları gün o saat bu dünyanın sonunun geldiği gündür. O saat ne dehşetli ve ne korkunçtur! Bir bilseler. 40/23...50
Ne var ki onların asıl randevuları Son Saat’tir; işte o Son Saat daha dehşetli, daha acıdır.
Kuşkusuz onlara va'd olunan azabın vakti, kıyâmet saatidir. O saatin azabı ise, -dünyadaki azaptan- çok, daha şiddetlidir.
Hayır. Onların asıl mev'idleri Kıyamettir. O Kıyamet ise daha dehşetlidir ve daha acıdır.
Daha doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir. Kıyamet saatinin dehşeti ise tarif edilemeyecek kadar müthiş ve acıdır!
Hayır, buluşma zamanları o (uyarıldıkları) sa'attir. O sa'at cidden çok feci ve acıdır;
Belki kıyâmet güni onların toplanacakları yerdir. Kıyâmet inhizâmı (Bedir inhizâmından) daha şedîd ve daha acıdır.
Asıl tehdidi vakti geldiğinde yaşayacaklar. O vakit her şey, ne kadar korkunç ve ne kadar acı olacaktır.
Onlara asıl vaat edilen kıyamettir. Kıyamet daha korkunç ve daha acıdır.
Onlara vaad olunan asıl ceza kıyamet günüdür. Kıyamet günü ise daha büyük bir belâdır ve daha da acıdır.
Hayır, buluşma zamanları kıyamet saatidir. Ne korkunç, ne acıdır o saat!
Faqat bu emas, balki ularga va’da qilingan vaqt, qiyomat soati ham bordir. Qiyomat soati esa, yanada halokatli va achchiqroqdir.
belki ķıyāmet va'deları vaķtıdur. daħı ķıyāmet ķatıraķdur daħı acıraķ ya'nį bedr güni.
Bel ki ‘aẕāblar va‘desi ḳıyāmetdür. Daḫı ḳıyāmet ‘aẕābı acıraḳdur.
Xeyr, onların əsl əzab vaxtı qiyamət günüdür. Qiyamət gününün əzabı daha acıdır (daha şiddətlidir).
Nay, but the Hour (of doom) is their appointed tryst, and the Hour will be more wretched and more bitter (than their earthly failure).
Nay, the Hour (of Judgment) is the time promised them (for their full recompense):(5160) And that Hour will be most grievous and most bitter.
| Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |