×

Hoşgeldiniz.

Kullanıcı

Şifre




Şifremi UnuttumKAYDOL
Ayarlar

 

Âl-i İmrân / 81

وَاِذْ اَخَذَ اللّٰهُ م۪يثَاقَ النَّبِيّ۪نَ لَـمَٓا اٰتَيْتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه۪ وَلَتَنْصُرُنَّهُۜ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلٰى ذٰلِكُمْ اِصْر۪يۜ قَالُٓوا اَقْرَرْنَاۜ قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا۬ مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِد۪ينَ

Türkçe Transcript

Ve-iż eḣaża(A)llâhu mîśâka-nnebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin vehikmetin śümme câekum rasûlun musaddikun limâ me’akum letu/minunne bihi veletensurunneh(u)(c) kâle eakrartum veaḣażtum ‘alâ żâlikum is(s) kâlû akrarnâ(c) kâle feşhedû veenâ me’akum mine-şşâhidîn(e)

Abdulbaki Gölpınarlı Meali

An o zamanı ki Allah, peygamberlerden, size kitap ve hikmet verdim, sonra da sizdeki kitabı gerçekleyen bir peygamber göndereceğim, ona mutlaka inanacaksınız, mutlaka yardım edeceksiniz diye söz almıştı ve ikrar ettiniz mi, size yüklediğim bu ağır yükü aldınız, yüklendiniz mi demişti. İkrar ettik demişlerdi de o da öyleyse tanık olun demişti, ben de sizinle beraber tanıklık edenlerdenim.

Abdullah-Ahmet Akgül Meali

Hani o vakit Allah peygamberlerden ’kesin bir söz (misak)’ almıştı: "Andolsun size Kitap ve hikmetten (doğru bilgiler) vereceğim, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde ise ona hemen ve kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız" buyurmuştu. (Ardından:) "Bunu (onaylayıp kabul ve) ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" (diye sormuştu.) Onlar ise: "İkrar ettik!" (Kabullendik) demişlerdi de (bunun üzerine Rabbimiz de:) "Öyleyse şahit olun, Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti.

Abdullah Parlıyan Meali

Allah geçmiş toplumlardan peygamberleri vasıtasıyla şöyle söz almıştı. “Eğer kitabı ve hikmeti size verdikten sonra halen sahip olduğunuz gerçekleri doğrulayan bir elçi size gelirse, ona inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı olarak sözümü kabul ediyor musunuz?” Onlar da “Kabul ederiz” dediler. Allah: “Öyleyse buna şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım” dedi

Ahmet Tekin Meali

Allah'ın peygamberlerden, (peygamberleri vasıtasıyla ümmetlerinden) şu kesin sözü, taahhüdü aldığını insanlara hatırlat: “- Ben size kitapları ve hikmeti, peygamberliği, sağlıklı ve ahlâklı yaşama bilgisini, peygamberinizin sünnetini verdikten sonra, size, ellerinizdeki doğru bilgileri, kutsal kitaplardaki bilgileri tasdik eden bir Rasûl geldiğinde, ona, mutlaka inanıp yardım etmelisiniz. Bunu kabul ediyor musunuz? Bu şartlarla, sorumluluk gerektiren emirlerimi, hükümlerimi yerine getireceğinize dair söz veriyor musunuz?” dediğinde: “- Yerine getireceğimize söz veriyoruz” dediler. Allah da: “- O halde şâhit olun, ben de sizlerle birlikte şâhit olanlardanım” buyurdu.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 7/172; 33/7.

Ahmet Varol Meali

Allah, peygamberlerden: "Ben size Kitap ve hikmet verdim. Daha sonra sizin yanınızda olanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona kesin olarak inanacak ve kendisine yardımda bulunacaksınız" diye söz almıştı. "Bunu kabul edip bu husustaki ağır yükümü üzerinize aldınız mı?" dedi. Onlar da: "Kabul ettik" dediler. (Allah da): "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahitlerdenim" dedi.

Ali Bulaç Meali

Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: 'Andolsun size Kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız.' Demişti ki: 'Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?' Onlar: 'İkrar ettik' demişlerdi de 'Öyleyse şahid olun, ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım,' demişti.

Ali Fikri Yavuz Meali

Hem Allah, vaktiyle Peygamberlerin mîsakını (bağlılık sözünü) şöyle almıştı: “- Celâlim hakkı için size kitap ve hikmetten verdim. Sonra size, beraberinizdekini tasdik eden bir Peygamber geldiğinde mutlaka ona iman edeceksiniz ve her halde ona yardımda bulunacaksınız; bunu ikrar ettiniz mi ve bu ağır ahdimi üzerinize alıp kabullendiniz mi?” buyurdu. Onlar: “-İkrar ettik”, dediler. Allah şöyle buyurdu; “- Öyle ise birbirinize karşı şâhit olun, ben de sizinle beraber şâhitlerdenim.”

Bahaeddin Sağlam Meali

Allah, peygamberlerin (ümmetlerinden) söz aldı ki: “Size kitap ve hikmet (yasa ve ilim) verdim. Sonra elinizdeki hakikatleri tasdik edici bir elçi geldiğinde ona inanacaksınız ve ona yardım edeceksiniz.” Allah: “Kabul edip söz veriyor musunuz?” dedi. Onlar: “Kabul ettik” dediler. Allah: “Siz şahit olun, Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.” dedi.(*)

(*) Her peygamber, bencillik göstermeden Allah namına, ondan sonra gelecek peygambere uymaları için ümmetlerinden söz almıştır.

Bayraktar Bayraklı Meali

Allah, peygamberlerden şöyle söz almış ve “Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” dediler. “O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım” dedi.

Besim Atalay Meali (1965)

Ne zaman ki, peygamberlerden Allah ahdalmıştı, «Size kitap, size hikmet vererek sonra size, yanınızda olanı gerçekliyen bir peygamber gelince, ona inanarak, yardım ediniz» diye buyurmuştu; yine demişti ki : «Bunu ikrar ettiniz mi? Ahdimizi üstünüze aldınız mı?» Onlar: «ikrar ettik» dediler, imdi «Tanık olun, ben de sizinle birlikte tanıklardanım» diye buyurdu

Cemal Külünkoğlu Meali

Allah, (elçilik görevi verirken) nebilerden şöyle söz almıştı: “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olan (kitapları) tasdik eden bir resul geldiğinde muhakkak ona inanacak ve kendisini muhakkak destekleyeceksiniz (ayrıca bu görevi ümmetlerinize de yükleyeceksiniz). Kabul ettiniz mi; bu ağır görevi yüklendiniz mi?” buyurduğunda, onlar da: “Kabul ettik” dediler. (Allah) şöyle buyurdu: “Öyle ise birbirinize şahit olun, ben de sizinle beraber şahitlik edenlerdenim.”

Cemil Said (1924)

Allâh peygamberlerden ’ahid aldığı vakit ânlara "İşte size kitâb ve hikmet viriyorum. Bunları tasdîk idecek bir peygamber gelecekdir. Âna inanınız ve elinizden geldiği mertebe yardım idiniz, kabûl idiyor mısınız. Ve bu şartla ’ahde girişiyor mısınız? didi. "Kabûl idiyoruz" didiler Allâh biri birinize şâhid olunuz, sizinle berâber ben de şâhid olacağım" buyurdı.

Diyanet İşleri Meali (Eski)

Allah peygamberlerden ahid almıştı: "And olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mi?" demişti. "İkrar ettik" demişlerdi de: "Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim" demişti.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.

Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)

Allah peygamberlerden, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekini tasdik eden bir elçi size geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz” diyerek söz almış, “Kabul ettiniz mi ve bu ahdimi üstlendiniz mi?” dediğinde “Kabul ettik” cevabını vermişler; bunun üzerine “O halde şahit olunuz, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim” buyurmuştu.

Diyanet Vakfı Meali

Hani Allah, peygamberlerden: «Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz» diye söz almış, «Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?» dediğinde, «Kabul ettik» cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: O halde şahit olun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu.

Edip Yüksel Meali

ALLAH peygamberlerden (nebilerden) şöyle misak almıştı: "Size kitap ve hikmet vereceğim. Daha sonra, beraberinizdekileri doğrulayan bir elçi (resul) geldiğinde ona inanacak ve onu destekleyeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi ve bu sözleşmeyi yerine getireceğinize söz verdiniz mi," demişti. Onlar "Kabul ettik," deyince, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahid olanlardanım," demişti.

Bak 33:7 ve 33:40; Kitab-ı Mukaddes: Malaki 3:1-21, Luka 17:22-36 ve Matta 24:27.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".

Elmalılı Meali (Orijinal)

Hem Allah vaktiyle Peygamberlerin şöyle misakını almıştır: Celâlim hakkıyçün size kitab ve hikmetten her ne verdimse sonra size beraberinizdekini tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlak iyman edeceksiniz ve lâbüdd ona yardımda bulunacaksınız, buna ıkrar verdiniz mi? ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınızı mı? buyurdu, ıkrar verdik dediler, öyle ise, buyurdu: Şahid olun ben de sizinle beraber şahidlerdenim

Emrah Demiryent Meali

Hani, Allah (vaktiyle bütün) peygamberlerden söz almak üzere: (Ey peygamberler!) “Size kitap ve hikmet (hüküm) verdikten sonra, yanınızdakini tasdikleyen bir resûl geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz, (değil mi?) Bu ahdi kabul edip, verdiğim bu ağır vazifeyi üstleniyor musunuz? (Söz veriyor musunuz?)” diye buyurmuştu. (Peygamberler de cevaben, “Evet Yarabbi) “kabul ettik” dediler. (Allah) buyurdu ki: “O hâlde (birbirinize) şahit (ler) olun, ben de (bu ikrarınıza) sizinle (beraber) şahit olanlardanım.”

Erhan Aktaş Meali

Hani Allah, Nebilerden söz almıştı:¹ “Size, kitap ve hikmet verdim; şimdi yanınızdakini² tasdik eden bir resûl geldiğinde, ona kesinlikle inanacak ve yardım edeceksiniz.” “Bunu kabul ettiniz mi? Bu önemli görevi üstlendiniz mi?” demişti. “Kabul ettik.” Dediler. Allah: “Öyleyse tanık olun, Ben de sizinle birlikte tanık olanlardanım.” dedi.¹

1. Nebilerden söz alınmasıyla kast edilen şey, Ehl-i Kitap\ın Nebimize iman etmelerine yönelik bir hatırlatma ve çağrıdır. 2. Kitâp\ı)

Hasan Basri Çantay Meali

Allah, (geçmiş) peygamberler (in) den — and olsun ki size Kitab ve hikmet verdim. Sonra da size nezdinizdeki (o Kitab ve hikmeti) tasdik eden bir peygamber gelmişdir (gelecekdir). Ona kat'iyyen îman ve ona her halde yardım edeceksiniz diye — (ahd ve) mîsâk aldığı zaman dedi ki «Ikraar etdiniz ve uhdenize bu ağır yükümü (vecîbemi) alıb kabul eylediniz mi»? Onlar (cevaben): «Ikraar etdik» dediler. (Allah) dedi ki: «Öyleyse (birbirinize ve ümmetlerinize karşı) şâhid olun, ben de sizinle beraber (bu ıkraarınıza) şâhidlik edenlerdenim.

Hayrat Neşriyat Meali

Hem Allah, vaktiyle peygamberlerin: “Size kitab ve hikmetten her ne versem, sonra size berâberinizde olanı tasdîk edici bir peygamber gelse, mutlaka ona îmân edeceksiniz ve mutlaka ona yardım edeceksiniz!” diye sağlam sözlerini aldığında: “İkrâr ettiniz (mi) ve bu ağır ahdimi (üzerinize) aldınız mı?” buyurdu. (Onlar:) “İkrâr ettik!” dediler. (Allah:) “Öyle ise şâhid olun, ben de sizinle berâber şâhidlerdenim!” buyurdu.

İlyas Yorulmaz Meali

Allah “(Ey Ehli kitap!) Size kitaptan ve içindeki açık hükümlerden verdiklerimi, peygamberlerin sözleşmeleri haline getirmiş, sonra; sizinle beraber olanı tasdik edip doğrulayan bir elçi geldiğinde, o elçiye iman edip, ona yardımcı olmalısınız. (Ey ehli kitap!) Elçiye iman edip yardım edeceğinize dair, ahdimi sahiplenmeye karar verdiniz mi?” dediğinde, onlarda “Karar verdik” dediler. Allah da “Şahit olun, bende sizinle beraber şahit olanlardanım” dedi.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

O gün Allah peygamberlerinden söz almıştı: «Size Kitap’I doğrunun bilgisini verdim. Sonra size önce verilen Kitap’ları doğrulayan bir elçi gelecek, ona kesin olarak inanın, ona iyice yardımda bulunun» diye. «Allah’a söz veriyor musunuz, sözümü tutacak mısınız?» demişti. Elçiler de: «Söz veriyoruz» demişlerdi. Allah buyurmuştu: «Öyleyse tanık olun. Ben de sizinle birlikte tanık oluyorum.»

İsmail Hakkı İzmirli

Hani Allah size Kitap ve Hikmet [⁶] verip sonra sizdekini tasdik edici bir peygamber gelince « * her halde ona iman ve yardım edesiniz» diye peygamberlerden [⁷] bir misak [⁸] almıştı. Allah «ikrar ettiniz mi? Bunun üzerine ahtimi kabul eylediniz mi?» demiş, onlar da «ikrar ettik» demişlerdi. Allah da kendinize ve etbamıza şahit olun, ben de sizin ile beraber şehadet edenlerdenim» demişti.

[6] Kitapta mezkûr olmayan mufassal tekâlif-ı şer'iye hakkında vârit olan vahy-i İlâhi.
[7] Her peygamberden kendinden sonra gelecek her peygamber hakkında — her peygamber bir diğerini tasdik etmiştir — veya her peygamberden ancak Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm hakkında. Bu kavle göre Peygamberimiz peygamberlerin peygamberi olmuş oluyor.
[8] Nazm-ı Kerîm şöyle de tercüme olunabilir. Size Kitap ve Hikmet verdikten sonra onu musaddık olarak gelecek peygambere herhalde iman ve yardım etmeniz hususunda Allah peygamberlerden ve ümmetlerinden misak aldı.

İsmail Yakıt

Hani Allah peygamberler (vasıtasıyla Kitap ehlin)den söz almıştı²³: “Size bir Kitap ve bir hikmet verdim. Şimdi yanınızda bulunan kitabı doğrulayıcı bir elçi geldiğinde, ona mutlaka inanmalı ve ona yardım etmelisiniz.” diyerek “kabul ettiniz mi ve bu hususta ağır görevi yüklendiniz mi?” diye sordu. Onlar da “Kabul ettik” dediler. Bunun üzerine Allah: “Öyleyse şahit olunuz. Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” dedi.

23 Zamahşerî’nin analizine katılıyoruz. Peygamberlerden alınan taahhüt, toplumundan da alınmış demektir. Yani, peygamberlerin ümmetlerinden aldığı taahhüdü, Allah da peygamberlerden alır.

Kadri Çelik Meali

Hani Allah peygamberler hakkında (ümmetlerinden), “Size kitab ve hikmet verdikten sonra sizde olanı onaylayan bir peygamber geldiğinde ona mutlaka iman edip yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “İkrar edip bu yükümü (ahdimi) yüklendiniz mi?” demişti. Onlar “İkrar ettik” demişlerdi de Allah, “Şahit olun, ben de sizinle beraber şahitlerdenim” demişti.

Mahmut Kısa Meali

Hani Allah, her birine elçilik görevini verirken, Peygamberlerden şöyle söz almıştı:
“Bakın, Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra, eğer günün birinde, elinizdeki hakîkati doğrulayan yeni bir Peygamber size gelecek olursa, ona mutlaka iman edecek ve kendisini muhakkak destekleyeceksiniz! Ayrıca bu görevi, ümmetinize de açıkça bildireceksiniz! Sonra Allah, her birine ayrı ayrı sormuştu:
“Şimdi, bana karşı ağır bir sorumluluk yüklenerek bu şartlar altında sözleşmemi kabul ediyor musunuz?” Peygamberler:
“Evet, kabul ediyoruz ya Rab! diye cevapladılar. Allah da:
“O hâlde şâhit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim!” buyurdu.
Ey Yahudi ve Hıristiyanlar! Eğer gerçekten önceki Peygamberlerin izinden gitmek istiyorsanız, onların Allah’a verdikleri bu sözü dikkate almalı ve vasiyetlerine uyarak son Elçiye iman etmelisiniz.

Mahmut Özdemir Meali

Hani, Allah Nebiyyler’in mîsâkını / açık ve kesin bağlılık sözünü aldı: -“Her bir kitap ve hikmetten size verdiğimde, sonra size yanınızda olanı doğrulayan bir rasûl geldiğinde ona iman edersiniz ve ona yardım edersiniz. Kabul ettiniz mi; bu ağır sözümü aldınız mı?” dedi. -“Aldık, kabul ettik” dediler. -“Şahid olun! Ben de sizinle birlikte Şahidler’denim” dedi.

Mehmet Çakır Meali

Hatırlar mısın ? Allah, ezelde resullerinden kesin söz almış: " Size ilerde kitapla birlikte egemenlik vereceğim, ama daha sonra sizi doğrulayan bir elçi gelirse ona inanacak yardım edip destek olacaksınız. Tamam mı? Bana söz veriyor musunuz ? ” demiş, Onlar: " Tamam " diyerek onay verince, Allah da: " Siz de benim tanıklığıma tanık olun o zaman.

Mehmet Çoban Meali

Hani Allah Nebilerinden "Andolsun! Size vereceğim kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir Nebi geldiğinde, O’na mutlaka iman edeceksiniz, O’na mutlaka yardım edeceksiniz!" diye söz almış ve "Bunu kabul ettiniz mi? Verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. O’nlar "Kabul ettik!" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahit olun! Ben de sizinle beraber şahit olanlardanım!" demişti.

Mehmet Okuyan Meali

Hani Allah peygamberlerden “Ben size Kitap ve [hikmet] (doğru hüküm verme yeteneği) verdikten sonra beraberinizdekileri onaylayan bir elçi geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz.” diye söz almıştı. “Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır sözümü [*] üstlendiniz mi?” dediğinde, “Kabul ettik.” demişlerdi. (Bunun üzerine Allah) “(Birbirinize) şahit olun! Ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim.” demişti. [*]

Burada sözü edilen [ısr] yani “ağır yük”, Hz. Muhammed’e kadar gönderilen bütün peygamberlerden alınan “gelecek olan yeni Elçi’ye inanıp ona yardım etmeleri” şeklindeki sözdür. Hz. Muhammed son peygamber olduğu için Bakara 2:286’da geçen “Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme” şeklindeki bu dua haliyle kabul edilmiştir ki A‘râf 7:157’de de buna değinilmektedir Bu ayette peygamberlerin birbirlerine rakip değil, yardımcı olmaları gerektiği ve onlardan bu konuda söz alındığı belirtilmektedir.

Mehmet Türk Meali

Allah, Peygamberler (vasıtasıyla geçmiş ümmetler)den:¹ “Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra elinizde bulunanların doğrusunu söyleyen bir Peygamber gelince, ona kesinlikle inanacak ve kendisini destekleyeceksiniz” diye söz almış ve onlara: “Bunu kabul ettiniz ve omuzlarınıza yüklediğim bu görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar da: “Kabul ettik.” dediler. (Bunun üzerine Allah,): “Siz de birbirinize şâhit olun zâten Ben de sizinle beraber şâhitlik edeceğim.” buyurdu.

1 Bu parantez, Kurtubî’de nakledilen Basriyyun’un görüşü olarak âyetin daha iyi anlaşılması için alınmıştır.

Muhammed Esed Meali

ALLAH, [geçmiş vahiylerin izleyicilerinden] peygamberler vasıtasıyla şu taahhüdü talep etti: ⁶⁴ “Eğer, vahyi ve hikmeti size bahşettikten sonra, halen sahip olduğunuz hakikati tasdik eden bir elçi size gelirse o’na inanmalı ve yardım etmelisiniz. Bu şarta dayalı ahdimi kabul ve tasdik eder misiniz?” Onlar: “Kabul ederiz!” dediler.Allah: “Öyleyse [buna] şahit olun, Ben de sizin şahidiniz olacağım. ⁶⁵

64 Lafzen, “peygamberlerin sağlam taahhüdünü”. Zemahşerî, burada kasdedilenin bir bütün olarak toplumdan alınan taahhüt olduğu görüşündedir: peygamberler aracılığıyla iletilen mesajların kabulüyle somutlaşan bir taahhüt.

65 Lafzen, “ve ben şahitler arasında sizinle birlikte olacağım”.

Mustafa Çavdar Meali

Allah, nebilerden şu misakı/sözü almıştı; “Size, kitap ve hikmet verdikten sonra, sizin ilettiğiniz mesajı doğrulayan bir elçi gelecek olursa, ona kesinlikle iman edecek ve ona yardım edeceksiniz değil mi?” dedikten sonra; “Karar verdiniz ve size yüklediğim bu ağır yükü kabul ettiniz mi?” demişti. Onlar da, “Evet, kabul ettik” deyince Allah; “Öyleyse, buna şahit olun, ben de sizinle birlikte buna şahidim.” buyurmuştu. 73/5, 12/111,

Mustafa İslamoğlu Meali

Allah nebiler (aracılığıyla kitap ehlin)den; “Eğer vahiyden ve hikmetten size bir pay verdikten sonra size elinizdekini tasdik eden bir elçi gelirse,[⁶²²] kesinlikle ona inanmalı ve yardım etmelisiniz” taahhüdünü aldığı zaman sordu: “İşte bu şarta dayalı ahdimi alıp kabul ettiniz mi?”[⁶²³] “Kabul ve tasdik ettik!” diye cevap verdiler. Allah buyurdu: “O hâlde şahid olun! Ben de sizinle birlikte, bu sözünüze şahit olanlardanım!”

[622] Önceki elçilerin kendilerinden sonra gelecek elçiye atıf yapmaları, sadece Allah Rasûlü örneğiyle sınırlı değildir. Gelecek bir elçiyi müjdelemek neredeyse bir vahiy geleneği hâlini almış, bunun sonucu olarak da Allah nebilerden, kendilerinden sonra nebi geleceğini haber vermelerini istemiştir (Krş: Yaratılış 12:1-3, 16:20, 69:10; Tesniye 18:18, 33; Daniel 2:31-32; 7:13-14; Mezmurlar 65:3-18; İşaya 21:6-7, 13-16; 62:9 vd.; 63:1-6; Habakkuk 3:3; Matta 21:33-34; Yahyâ I, 21, 14:15-16; 15:26-27; 16:7-16). [623] Taberî’nin, bu ibare hakkında sahabi ve tâbiîn müfessirlerinden naklettiği farklı görüşleri Zemahşerî tasnif eder ve gramatik açıdan gerekçelendirir. Zemahşerî, bu lafzî anlamın yanında üç ihtimal daha zikreder: 1) Buradaki “taahhüd”ün “nebilere” izafeti tıpkı mîsâkullah ve ahdullahda olduğu gibi “taahhüd edene” değil “kendisi adına taahhüd alınana”dır. Bu durumda anlam şöyle olur: “Nebilerin ümmetlerinden aldığı taahhüdü Allah da onlardan aldı.” 2) Burada kendilerinden taahhüd alınan “nebilerin çocukları” yani İsrâiloğullarıdır, isim tamlamasından ”tamlayan” (...çocukları) düşmüştür (bkz: 2: 132). 3) Burada kast olunan kitap ehlidir, çünkü onlar “Biz nebiliğie daha layığız, çünkü biz nebilerin kendilerinden çıktığı kitap ehliyiz” iddiasında bulunuyorlardı. Ubeyy ve İbn Mes’ud’un ve iz ehazallâhu misaka’l-lezîne ûtu’l-kitâb şeklindeki kıraatleri de bunu desteklemektedir (Taberî; Zemahşerî; Ebu Müslim’den Râzî). Taberî’nin kendi görüşü, âyetin lafzî anlamıdır. Buna göre söz konusu taahhüd doğrudan tüm nebilerden alınmıştır. Taberî’nin âyete yüklediği anlam şudur: “Ey Kitap ehli! Allah’ın nebilerden aldığı şu taahhüdü hatırlayın: ‘Ey nebiler! Size ne zaman vahiyden ve hikmetten bir pay verilir de, bunun ardından, katımdan size elinizdekini tasdik eden bir elçi gelirse, kesinlikle ona inanmalı ve yardım etmelisiniz.’ Taberî, bu tercihini Süddî’den aktardığı rivayetle pekiştirir. Ancak doğruya en yakın anlam, bizim âyetin mealinde tercih ettiğimiz anlamdır. Bu anlamı, bir sonraki âyet de pekiştirmektedir. Eğer kendilerinden taahhüd alınanlar doğrudan nebiler olsaydı, onlar için “Her kim bundan sonra yüz çevirirse, işte onlar..” denilmezdi. O hâlde, söz konusu taahhüd nebiler aracı kılınarak kitap ehlinden, özelde İsrâiloğullarından alınmıştır. Allah Rasûlü’nü reddeden Medine Yahudileri, bu sözleşmeye ihanet etmekle “fâsık” ve “hain” olmuşlardır.

Orhan Kuntman Meali

Bir vakit Allah, peygamberlerden söz almış ve onlara: "Andolsun ki, size kitap ve hikmet verdim; nezdinizde bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde mutlaka ona inanacak ve ona yardım edeceksiniz. Kabul edip bu ahdimi yüklendiniz mi?" diye sormuştu, onlar da "kabul ettik!" deyince, Allah: "Şahit olun, ben de sizinle beraber şahitlik edenlerdenim!" buyurmuştu.

(Bu ahid peygamberler üzerine vecibe olunca onlara tabi olduklarını iddia eden ümmetler üzerine sorumluluk düşmez mi? Kaldı ki Hz. Musa da, Hz. İsa da kendi kitaplarını tasdik etmek üzere son Peygamberin (Resulullah s.a.s.’ın) geleceğini müjdelemişlerdir)

Osman Fırat Meali

Allâh, Nebilerden şöyle söz almıştı: "Ne zaman size Kitaptan ve hikmetten verdiğimde ve yanınızda bulunan bu verdiklerimi doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka iman edecek ve ona mutlaka yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. "Kabul ettik!" dediler. "O halde şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım. " dedi.

Ömer Nasuhi Bilmen Meali

Yâdet o zamanı ki, Allah Teâlâ peygamberlere hitaben «Size kitap ve hikmet verdim, sonra sizin nezdinizdekini musaddık olarak bir resûl gelecektir. O'na elbette imân ve yardım edeceksiniz» diye peygamberlerden bir müekked ahd aldıkta buyurdu ki, «İkrar ettiniz mi? Ve bunun üzerine benim o ahdimi alıp kabul eylediniz mi?» Onlar da, «İkrar ettik,» dediler. (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Öyleyse şahit olunuz, ben de sizinle beraber şahitlerdenim.»

Suat Yıldırım Meali

Hem Allah, vaktiyle peygamberlerden “Size kitap ve hikmet vermemden sonra, Sizin yanınızda bulunan kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde, mutlaka ona inanıp yardımcı olacaksınız. ” diye söz almıştır. Allah: “Bunu kabul ettiniz, bu ağır yükümü sırtınıza aldınız mı? ” dediğinde onlar: “Kabul ettik” diye kesin söz verince, Allah Teâlâ: “Siz de şahit olun, zaten Ben de sizinle beraber şahitlik edeceğim. ” buyurdu. [33, 7; 7, 172]

Yüce Allah bu mîsakı vahiy ile almıştır. O, gönderdiği her peygambere, Hz. Muhammed (a.s.)’ın vasıflarını bildirmiş ve ona ulaştığı takdirde destek verme sözü almıştır. Ayrıca onların da kendi ümmetlerine bu gerçeği bildirmelerini istemiştir. “Sonra size (...) peygamber geldiğinde” hitabının asıl muhatapları Hz. Peygamberin çağdaşı olan Ehl-i kitaptır.

Süleyman Ateş Meali

Allah, peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Bakın, size Kitap ve hikmet verdim; imdi yanınızda bulunan(Kitap)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona mutlaka yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. "Kabul ettik!" dediler. "O halde tanık olun, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım." dedi.

Süleyman Tevfik (1927)

Vaktâ ki Allâh enbiyâdan ('alem-i ervâhdalar iken kavimleri nâmına) size vireceğim kitâb ve hikmetden sonra o kitâb ve hikmeti tasdîk idici olarak bir rasûl geldikde ona îmân itmek ve dîni izhârı içün yardım iylemek üzere 'ahid ve mîsâk aldı. Ve onlara ikrâr itdiniz mi ve bu sûretle 'ahdimi kabûl iylediniz mi? didi. Onlar da ikrâr iyledik didiler. Allâh Te'âlâ bu husûsda siz (kendiniz ve kavminiz üzerine) şâhid olunuz ve ben de sizinle berâber şâhidlerdenim buyurdı.

Süleymaniye Vakfı Meali

Allah nebilerden kesin söz aldığında şöyle demiştir: "Size Kitap ve hikmet veririm de elinizde olanı onaylayan bir elçi gelirse kesinlikle ona inanacaksınız ve destek vereceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu ağır yükü (ısr[*]) yüklendiniz mi?". Onlar da "Kabul ettik" demişlerdir. Allah: "Siz buna şahit olun, sizinle beraber ben de şahidim" demiştir.

[*] ISR : Sonradan gelecek nebi ve resullere inanma ve destek verme sorumluluğudur.

Şaban Piriş Meali

Allah, peygamberlerden:-Size kitap ve hikmet verdim, sonra sizden olanı doğrulayan bir peygamber gelecek, ona kesinlikle iman edecek ve ona yardım edeceksiniz! diye söz aldığı zaman (sormuştu):-Karar verdiniz ve size yüklediğim bu ağır yükü kabul ettiniz mi? demişti. Onlar:-Kabul ettik diye cevap verdiler.-Şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu.

Ümit Şimşek Meali

Allah peygamberlerden ahit alarak, “Ben size kitap ve hikmet verdikten sonra, sizdeki kitabı tasdik edici bir peygamber geldiğinde ona inanacak ve yardım edeceksiniz” buyurmuş ve sormuştu: “Bu ahdi kabul edip üstleniyor musunuz?” Onlar “Kabul ettik” dediler. Allah buyurdu ki: Şahit olun; Ben de sizinle beraber bu ahdin şahidiyim.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve unutma ki Allah, peygamberlerden mîsaklarını almış, şöyle demişti: "Size Kitap'tan ve hikmetten nasip verdim. Sonra size elinizdekini doğrulayıcı bir resul geldiğinde, ona mutlaka inanacak ve ona muhakkak yardım edeceksiniz. Kabul ettiniz ve ağır yükümü üzerinize aldınız mı?". "Kabul ettik." dediler. "O halde tanık olun, sizinle beraber ben de tanıklardanım." dedi.

Eski Anadolu Türkçesi

daħı ol vaķt kim duttı Tañrı, peyġamberler ķavlın aḥdın her nice kim virem size kitāb’dan daħı ḥikmetden; andan, gele size yalavaç girçek dutıcı anı kim sizüñ-iledür: kim manasız aña daħı arķa viresiz aña. eyit: “ikrār eyledüñüz mi daħı duttuñuz mı anuñ üzere aḥdunu ķavlumı eyittiler “iķrār eyledük.” eyitti “ŧanuķ oluñ, daħı ben sizüñ-ile ŧanuķlardanvan.”

Satır Altı Meal (1534)

Ẕikr eyle yā Muḥammed ol vaḳtı ki Tañrı Ta‘ālā aldı nebīlerden ‘ahdini ki ben size virdüm kitābı ve ḥikmeti, daḫı andan ṣoñra size gelse Muḥammedresūlu’llāh ki girçekleyicidür sizüñ‐ile gelen kitābı, aña īmān getüresiz,daḫı nuṣret idesiz anuñ dīnine. Eyitdi: İḳrār eyledüñüz mi daḫı anuñ üstine‘ahd eyleyüp and içdüñüz mi didi? Eyitdiler: İḳrār eyledük. Eyitdi: ṭanuḳoluñuz, ben daḫı sizüñ‐ile ṭanuḳlardan‐men didi.

Bunyadov-Memmedeliyev

(Ey kitab əhli!) O vaxtı yadınıza gətirin ki, Allah peyğəmbərlərdən: “Sizə verdiyim kitab və hikmətdən sonra, sizdə olanı təsdiq edən bir peyğəmbər gəldikdə ona mütləq inanıb yardım edəcəksiniz”, - deyə əhd almış və onlara: “Bunu təsdiq edib, ağır olan əhdimi qəbul etdinizmi? – demişdi. Onlar da: “Təsdiq etdik!” – deyə cavab vermişdilər. (Bu zaman) Allah: “Elə isə (bir-birinizə) şahid olun! Mən də sizinlə bərabər şahidlərdənəm”, - deyə buyurmuşdu!

M. Pickthall (English)

When Allah made (His) covenant with the Prophets, (He said): Behold that which I have given you of the Scripture and knowledge. And afterward there will come unto you a messenger, confirming that which ye possess. Ye shall believe in him and ye shah help him. He said: Do ye agree, and will ye take up My burden (which I lay upon you) in this (matter)? They answered: We agree. He said: Then bear ye witness. I will be a witness with you.

Yusuf Ali (English)

Behold! Allah took the covenant of the prophets(416), saying: "I give you a Book and Wisdom; then comes to you a messenger, confirming what is with you; do ye believe in him and render him help." Allah said: "Do ye agree, and take this my Covenant as binding on you?" They said: "We agree." He said: "Then bear witness, and I am with you among the witnesses."

416 Cf. 2:63, n. 78, and 33:7. The argument is: You (People of the Book) are bound by your own oaths, sworn solemnly in the presence of your own Prophets.

In the Old Testament as it now exists, Muhammad is foretold in Deut. 18:18; and the rise of the Arab nation in Isaiah 42:11, for Kedar was a son of Isma'il and the name is used for the Arab nation. Also, in the New Testament as it now exists, Muhammad is foretold in the Gospel of St. John, 14:16 , 15:26 , and 16:7; the future Comforter cannot be the "Holy Spirit" as understood by Christians, because the Holy Spirit already was present, helping and guiding Jesus. The Greek word translated "Comforter" is "Paracletos", which is an easy corruption from "Periclytos", which is almost a literal translation of "Muhammad" or "Ahmad"; see 7:157 and 61:6. Further, there were other Gospels that have perished, but of which traces still remain, which were even more specific in their reference to Muhammad; e.g., the Gospel of St. Barnabas, of which an Italian translation is extant in the State Library at Vienna . It was edited in 1907 with an English translation by Mr. Lonsdale and Laura Ragg.


Designed by ÖFK