Fe-ente lehu tesaddâ
Artık sen onun üstüne düştükçe düşüyorsun.
Sen, ona yönelip ilgi gösteriyorsun (ve sözüne kulak veriyorsun, iyi de);
sen bütün ilgiyi onlara gösterip onların üstüne düştükçe düşüyorsun.
Evet, sen onların üstüne düşüyorsun.
Sen ona yakın ilgi gösteriyorsun.
İşte sen, onda 'yankı uyandırmaya' çalışıyorsun.
Sen, ona dönüb sözüne kulak veriyorsun.
Ona yönelip önem veriyordun.
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10. Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719][720]
Sen ona yönelirsin
Sen, bütün ilgiyi ona gösterdin.
5,6,7. Lâkin zengin âdeme karşu va’zınla îmân itmese dahî îmân itmesi içün tehâlük gösteriyorsın. Halbuki senin vazîfen teblîğden ’ibâretdir.
5,6. Ama sen, kendisini öğütten müstağni gören kimseyi karşına alıp ilgileniyorsun.
Sen, ona yöneliyorsun.
5-6. Sen ise kendini her bakımdan ihtiyaçsız görenle ilgileniyorsun.
5, 6, 7. Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun. Oysa ki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin.
Sen ona yöneliyorsun.
Sen ona yöneliyorsun.
Sen onun sadâsına özeniyorsun
5-6-7. Fakat kendisini (îmâna) muhtaç görmeyen (o kibirli kâfir) kimseye gelince... (Habibim! Îmâna gelir umudu ile sen) ona yöneliyor (İslâm’ı tebliğ ediyor) sun. (Ancak o kâfir, inatla hakkı inkâr etmeye devam ediyor. Habibim!) Onun (inkâr ve günah kirlerinden) temizlenip arınmamasından sen sorumlu değilsin. (Üzülme! Senin vazifen sadece tebliğdir.)
Sen ona ilgi gösteriyorsun.
İşte sen onu karşına alıyor (ona yöneliyor) sun.
5,6. (Servetinin gurûruyla) kendisini (îmâna) muhtaç görmeyen kimseye gelince, işte sen (îmâna gelir de İslâma kuvvet verir mi diye) ona yöneliyorsun!
Ancak sen yalnızca o’nunla ilgileniyorsun.
sen tutup onun üzerine düşüyorsun!
İmana gelmesi için O/na dönersin, sözlerine kulak verirsin,
Sen ona iltifat ediyorsun [tesaddâ].
Sen ona yönelip ilgilenirsin.
Sen, imana gelir ümidiyle —hidâyete gönlünü açan o tertemiz mümini ihmal etme pahasına— ona yöneliyorsun.
Sen onu iknaya çalışıyorsun.
5,6. Öteki nasihate karnım tok diyor, // sen ise, hâlâ ona iltifat ediyorsun.
Sen ayetlerimizi dinlemeyenlerin üstüne düştükçe düşüyorsun! Israrla onlara gerçeklerimizi anlatmaya çalışıyorsun!
Sen, ona yönelip (öğüt vermeye) çalışıyorsun.
sen bütün ilgiyi ona gösterdin,
5-6. Fakat sen tuttun, verdiğin öğüte ihtiyaç duymayan kişiye iltifat ettin. 6/106, 53/30
Sen bütün ilgini ona yönelttin;[⁵⁵⁷⁰]
5,6,7. (Sen onu bırakıyorsun da) Kendisini müstağni gören (küfürde direnen, imana gelmeyi kibrine yediremeyen) kimseye yöneliyorsun. (Boşu boşuna onun doğru yola girmesi için uğraşıyorsun) Oysa onun (şirk ve küfürden) arınmamasından sana ne? (Sen ondan sorumlu değilsin)
Oysa sen ona yöneliyorsun.
İmdi sen ona teveccüh ediyorsun.
5, 6. Ama irşada ihtiyaç duymayana ise, ona dönüp itibar ediyorsun.
Sen ona yöneliyorsun.
5,6. Îmândan istiğnâ iden kimseye sen müteveccih olarak îmân itmesini şiddetle arzu ve tavsiye idersin.
Sanki ona değil, duvara konuşuyorsun!
Sen, yöneliyorsun ona..
Sen ona yöneliyorsun.
Ki sen ona yöneliyorsun;
5-6. ammā ol kim ḥācetsüz oldı sen aña ilerü gelürsin.
Sen aña ta‘arruż eylersin.
Sən üzünü ona tərəf çevirirsən (onun sözünə qulaq asırsan).
Unto him thou payest regard.
To him dost thou attend;
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |