28 Nisan 2024 - 19 Şevval 1445 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
İbrahim Suresi 4. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vemâ erselnâ min rasûlin illâ bilisâni kavmihi liyubeyyine lehum(s) feyudillu(A)llâhu men yeşâu veyehdî men yeşâ(u)(c) vehuve-l’azîzu-lhakîm(u)

Onlara iyice anlatabilmesi için kendi kavminin dilinden başka bir dille hiçbir peygamber göndermedik. Gerçekten de Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola sevk eder ve odur üstün ve hüküm ve hikmet sahibi.

Biz her bir elçiyi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (İlahi gerçekleri ve insani görevlerini) apaçık beyan edip (anlatabilsinler). Böylece Allah dilediğini (küfrü ve kötülüğü tercih edeni) şaşırtıp saptırır, dilediğini (imana ve iyiliğe yöneleni) de hidayete erdirir. O Üstün ve Güçlü olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.

[Not: Bu ayet, Kur’an’ın Arapça bilmeyen kavimlerin kendi dillerine mealen çevrilmesi gerektiğine de işarettir.]

Allah'ın emirlerini onlara iyice açıklasın diye, her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık bundan sonra, Allah sapmayı dileyeni, sapıklık içerisinde bırakır. Doğru yolu tutmayı dileyeni de, doğru yola yöneltir. O güçlüdür, O'nun gücüne hiçbir güç ulaşamaz, yine O yaptığı herşeyi, yerli yerince yapar.

Allah'ın emirlerini iyice açıklasın diye, her Rasulü, özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere, yalnız kendi milletinin diliyle gönderdik. Bu sebeple Allah sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselerin hak yoldan uzaklaşıp, dalâleti tercihlerine özgürlük tanır. Sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri doğru yola da sevkeder. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.

bk. Kur’an-ı Kerim, 7/158.

Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın. Artık Allah dilediğini sapıklığa düşürür dilediğini de doğru yola eriştirir. O, yücedir, hakimdir.

Biz hiç bir elçiyi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara apaçık anlatsın. Böylece Allah, dilediğini şaşırtıp saptırır, dilediğini hidayete erdirir. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Biz, her gönderdiğimiz Peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Artık, Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O, her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.

Bütün peygamberleri, ancak kendi toplumlarının diliyle gönderdik ki onlara (hakikatleri) açıklasınlar. Bu şekilde Allah, istediğini saptırır, istediğini doğru yola iletir. O, güç, izzet ve hikmet sahibidir.

Onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin dili ile gönderdik. Artık Allah dileyeni saptırır, dileyeni de doğru yola iletir. Çünkü O, güçlüdür; hikmet sahibidir.[240]

[240] Ana dili ile eğitim hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, X, 156-162.

Onlara açıkça anlatsın diye göndermiş olduğumuz her bir peygamberi ancak kendi ulusunun dilince gönderdik; imdi Allah dilediğin saptırır, dilediğin doğru yola iletir; o emredir, o bilge

Biz, her resulü kendi milletinin diliyle gönderdik ki onlara (Allah'ın buyruklarını) iyice anlatsın. Allah, (sapmayı) dileyeni sapıklık içinde bırakır, (doğru yolda kalmayı) dileyeni de doğru yola iletir. O, mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir.

Bkz. 7/158“Biz, her resulü kendi milletinin diliyle gönderdik” demek, her peygamberi kendisiyle aynı dili konuşan topluma gönderdik ve kitaplarını da ... Devamı..

Gönderdiğimiz rasûllerin kâffesi kavimlerinin lisânıyla mütekellimdirler. Allâh kimi ister ise dalâlete, kimi ister ise hidâyete sevk ider. ’Azîz ve hakîmdir.

Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini saptırır ve dilediğini de doğru yola eriştirir; güçlü olan, Hakim olan O'dur.

Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.

(Allah'ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.  

 Her peygamberin ancak kendi kavminin diliyle gönderilmiş olması, bütün insanlardan tek bir dil ile, mesela Arapça ile anlaşmalarının, yalvarıp niyazd... Devamı..

Biz her elçiyi ancak halkının diliyle göndeririz ki onlara bildirebilsin. ALLAH dileyeni/dilediğini saptırır, dileyeni/dilediğini de doğruya ulaştırır. O, Güçlüdür, Bilgedir.

Cengiz Özakıncı tarafından yazılan "Dil ve Din" adli kitap bu ayetin bildirdigi gerceği güzel ve ilginç örneklerle tartışmaktadır.

Biz, her peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara apaçık anlatsın. Bu itibarla Allah dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. O her şeye galibdir, hükmünde hikmet sahibidir.

Ve biz her gönderdiğimiz Resulü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin sonra da Allah dilediğini dalâlette bırıkır, dilediğini de hidayete irdirir, ve öyle azîz hakîm o

Biz her peygamberi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara (Allah’ın emir ve yasaklarını kendi dillerinden, anlayacakları bir şekilde) açıklasın. Allah, ısrarla bâtılı tercih eden kimseyi, tercih ettiği sapkınlık üzere bırakır, hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf eden kimseyi de (lütfuyla) doğru yola iletir. O, her işinde mutlak galip olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.

Biz, mesajımızı anlaşılır olarak iletebilmesi için hiçbir resulü kendi halkının dilinden başka bir dille göndermedik. Allah, artık dileyen kimseyi saptırır, dileyen kimseyi de hidayete iletir. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir.

Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyle göndermedik ki (emr olunduklarını) onlara apaçık anlatsın. Artık Allah kimi dilerse sapdırır, kimi de dilerse doğru yola götürür. O, (irâdesinde) yegâne (haakim ve) gaalibdir, tam hüküm ve hikmet saahibidir.

Hâlbuki (biz,) her peygamberi ancak kendi kavminin lisânıyla gönderdik ki,(Allah'ın emirlerini) onlara açıklasın! Artık, Allah dilediğini (kendi isyankârlıkları yüzünden) dalâlete atar, dilediğini de (hikmetine binâen kendi lütfuyla) hidâyete erdirir. Çünki O, Azîz (kudreti daîmâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.

Biz hiçbir elçiyi, kendi kavminin dilinden başka bir dille göndermedik ki, onlara Allah’ın ayetlerini açıklasın. Allah dileyeni sapıklık içinde bırakır, dileyeni de doğru yola iletir. Çünkü O çok güçlü ve her şeyin hükmünü verendir.

Biz hangi ulusa elçi gönderdikse onu ancak ulusunun diliyle gönderdik: Allah’ın buyruklarını apaçık anlatabilsin diye. Ondan sonra da Allah kimi dilerse saptırır, kimi dilerse doğru yola iletir. Allah erklidir, doğruyu bildiricidir.

Her bir peygamberi ancak, kavmine beyan etsin diye o kavmin lisanıyle gönderdik. Allah dilediğini sapıklığa düşürür, dilediğini de yola getirir. O, galib-i yektadır, hakimdir.

Biz her elçiyi ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır,¹ dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, Azîz’dir, Hakîm’dir.

1 “Dilediğini saptırır/sapıklık içinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir” şeklinde tercüme ettiğimiz bu ayet Bakara, 2/26’daki “Allah ancak gün... Devamı..

Biz onlara (halkına) apaçık anlatsın diye hiç bir peygamberi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik. Böylece Allah, dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirir. O üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.

Ey Muhammed! Biz senden önce de her Peygamberi ancak kendi halkının diliyle gönderdik ki, onlara mesajımızı açıkça anlatabilsinler. İşte bu açık ve net duyurudan sonra Allah, kötülüğü tercih ederek sapıklıkta kalmak isteyenleri sapıklıkta bırakır, samîmî olarak gerçeğe, doğruya ulaşmak isteyenleri de doğru yola iletir. Çünkü O, sonsuz kudret sahibidir, her konuda en âdil hükmü veren, sonsuz hikmetiyle her şeyi yerli yerince yapan bir hakîmdir. İşte size, o Peygamberlerden bir örnek:

Her rasûlü ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki; onlara açıklasın!
Allah, dileyeceği kimseleri şaşırtır;
Dileyeceği kimseleri doğru yola eriştirir.
Hakîm Azîz de O’dur.

Biz halkına bir güzel anlatabilsin diye bütün elçilere kendi toplum diliyle hitap ettik. Allah, kimini şaşırtır, kimini yola getirir. Çünkü, görkemli gücü ile egemen olan odur...

İnsanlara emirlerimizi açıklamaları, yasalarımızı anlaşılır şekilde uygulamaları için bütün elçilerimizi toplumlarının diliyle gönderdik. Ayetlerimizle doğru ile yalanı, gerçekle batılı, iyi ile kötüyü ayırt eden bilgiler verdik. İnsanları kendi iradeleriyle seçip yaşamaları, yaşadıkları hayatın sorumluluklarını üstlenmeleri için özgür bıraktık. Ayetlerimiz insanlara gerektiği gibi açıklanıp, resullerimiz tarafından uygulamaları örneklendirildikten sonra; dileyen inkârına devam eder, dileyen inanarak yasalarımıza uygun hayat yaşar. Rabbin hiç kimseye muhtaç değildir. Çünkü bütün güç, bütün kuvvet Rabbine aittir. Ne inkâr edenler nedeniyle Rabbinin gücü kuvveti azalır, ne de inananlar nedeniyle Rabbinin gücü kuvveti artar. Onun için hiç kimse inkâr ederek Rabbini güçsüz bıraktığını, inanarak Rabbine güç kattığını zannetmesin! İnsanların inanıp inanmamaları sadece kendileri içindir. İnanan, yasalarımıza uyarak yaşayan mükâfatını alır. İnkâr eden, yasalarımıza karşı çıkan, kendi uydurdukları yasalarla yaşayanlar cezasını hak eder. Hiç kimseye hak etmediğiyle hüküm vermeyiz.

(Allah’ın emirlerini) onlara açıklasın diye her elçiyi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. [*] Allah dileyeni (layık gördüğünü) saptırır, dileyeni (layık gördüğünü) de doğru yola ulaştırır. [*] O güçlüdür, doğru hüküm verendir.

Bu cümlede Yüce Allah’ın peygamber görevlendirmedeki sistemine dikkat çekilmekte, her peygamberin yalnızca kendi kavminin diliyle görevlendirildiği if... Devamı..

Biz, (emirlerimizi) kendilerine açıkça anlatmaları için Peygamberlerin tamamını kesinlikle kendi kavminin diliyle¹ gönderdik. Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğine de hak yolu gösterir. Zîrâ O çok güçlüdür, hüküm (ve hikmet) sahibidir.

1 Bu âyete göre; insanlara dini anlatan kişinin, onların anlayacağı bir dille anlatmak mecburiyeti vardır. Yani anlaşılmayan tebliğin faydası yoktur. ... Devamı..

BİZ HER ELÇİYİ, mutlaka kendi halkının diliyle [vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik ki, [hakkı] onlara açık (ve dolaysız) bir biçimde ulaştırabilsin; ³ artık bundan sonra Allah [sapmayı] dileyeni sapıklık içinde bırakır, [doğru yolu tutmayı] dileyeni de doğru yola yöneltir, ⁴ çünkü doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O’dur.

3 Bütün ilahî metinler insanlar tarafından anlaşılsın diye vahyedildiğine göre, onlardan her birinin, mesajı ulaştırmakla görevli peygamber hangi kavi... Devamı..

Biz, vahyi açık ve net olarak iletebilsin diye, her elçiyi kendi halkının diliyle gönderdik.1 Allah artık, sapkınlığı tercih edeni sapkınlığa iletir, doğru yolu tercih edeni de doğru yola iletir.2 Zira O her işi mükemmel ve her hükmü doğru olandır.3, 19/97, 41/44, 22/256, 16/93, 28/56, 34/8, 32/255, 4/87-122, 34/26

BİZ her elçiyi yalnızca kendi kavminin diliyle gönderdik ki, mesajı onlara açık ve net olarak iletsin.[¹⁹⁸⁶] Bundan sonradır ki Allah tercih edeni/ettiğini saptıracak, tercih edene/ettiğine hidayet edecektir:[¹⁹⁸⁷] Zira her işinde mükemmel olan, hükmünde tam isabet eden O’dur.

[1986] Elçilerle gönderilen mesajın gönderildikleri toplumların diliyle olmasının gerekçesi dikkat çekicidir: “..mesajı onlara açık ve net olarak ilet... Devamı..

Biz her peygamberi (Rabbinin emir ve yasaklarını onlara) apaçık anlatsın diye kendi kavminin diliyle gönderdik. (Peygamberler ne kadar uğraşsalar herkesi doğru yola iletemezler, onlar ancak Rablerinin izniyle kavimlerinin bireylerini küfür karanlıklarından iman nuruna çıkarmaya çalışırlar, yoksa) Allah, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. (Çünkü kimin hidayete layık olduğunu ancak O bilir) Her şeye gücü yetendir, hüküm ve hikmet sahibidir O!

Biz, hiç bir resulü kendi kavminin dilinin dışında göndermedik ki, kavmine (Allah’ın mesajını) açıklasın. Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini yola iletir. O, azizdir, hakimdir.

Ve Biz her peygamberi ancak kendi kavminin lisaniyle gönderdik ki, onlara beyan etsin. Artık Allah Teâlâ dilediğini saptırır ve dilediğini doğru yola sevkeder. Ve azîz, hakîm olan O'dur.

Biz her peygamberi, kendi milletinin lisanı ile gönderdik, ta ki onlara hakikatleri iyice açıklasın. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O azîzdir, hakîmdir (mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir). [7, 158]

Allah hangi millete peygamber gönderirse, mesajını o milletin dili ile gönderir. Maksat, onların iyice anlamalarıdır. Bu sebeple bu âyet, kitabın mâna... Devamı..

Biz, her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açıklasın. Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini yola iletir. O, azizdir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Biz gönderdiğimiz rasûllari kendi kavimlerinin lisânıyla gönderdik ki onlara hakkı beyân ve izhâr iderler. Allâh istediğini dalâlete ve dilediğini hidâyete götürir. O gâlib ve kâdir, muktezâ-yı hikmeti imhâl itmez hakîmdir.

Biz, her resulü[1] kendi halkının dili ile gönderdik ki onlar için her şeyi ortaya koysun. Bundan sonra Allah, sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O’dur.

[1] Resul (رسول), "gönderilen" demektir. Bir bilgiyi iletmek için gönderilen elçiye resul dendiği gibi onunla gönderilen bilgiye de resul denir (Müfre... Devamı..

Kendilerine apaçık anlatabilsin diye, her peygamberi kendi milletinin diliyle gönderdik. Allah dilediğini sapıklıkta bırakır ve dilediğini de doğru yola çıkarır; güçlü olan, Hakim olan O'dur.

Biz herbir peygamberi, onlara dinlerini açıklasın diye, kendi milletinin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. O herşeyin mutlak galibi ve sonsuz hikmet sahibidir.

Biz, görevlendirdiğimiz her resulü ancak kendi toplumunun diliyle gönderdik ki, onlara açık-seçik beyanda bulunsun. Bunun ardından, Allah dilediğini saptırır, dilediğini de iyiye ve güzele kılavuzlar. Azîz'dir, Hakîm'dir O!

daħı viribimedük hįç yalavaç illā ķavmı dili-y-ile tā bellü eyleye anlara. pes azdura Tañrı anı kim diler daħı ŧoġru yol göstere aña kim diler. daħı ol güci yiter beñdeşsüzdür dürüst işlü sözlü.

Daḫı göndermedük hīç resūl illā ḳavm dili‐y‐le, tā bellü eyleye anlara. Pesazdura Tañrı anı kim diler, daḫı doġru yol gösterür aña kim diler. Oldurbeñdeşsüz, dürüst işlü.

Biz hər bir peyğəmbəri yalnız öz millətinin dilində (danışan) göndərdik ki, (Allahın əmrlərini) ona izah edə bilsin. Allah istədiyi kimsəni zəlalətə salar (haqq yoldan sapdırar), istədiyini də doğru yola yönəldər. O, yenilməz qüvvət sahibi, hikmət sahibidir!

And We never sent a messenger save with the language of his folk, that he might make (the message) clear for them. Then Allah sendeth whom He will astray, and guideth whom He will. He is the Mighty, the Wise.

We sent not a messenger except (to teach) in the language(1874) of his (own) people, in order to make (things) clear to them. Now Allah leaves straying those whom He pleases:(1875) and guides whom He pleases: and He is Exalted in power, full of Wisdom.

1874 If the object of a Message is to make things clear, it must be delivered in the language current among the people to whom the Messenger is sent. ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.