27 Nisan 2024 - 18 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kehf Suresi 82. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Veemmâ-lcidâru fekâne liġulâmeyni yetîmeyni fî-lmedîneti vekâne tahtehu kenzun lehumâ vekâne ebûhumâ sâlihan feerâde rabbuke en yebluġâ eşuddehumâ veyestaḣricâ kenzehumâ rahmeten min rabbik(e)(c) vemâ fe’altuhu ‘an emrî(c) żâlike te/vîlu mâ lem testi’ ‘aleyhi sabrâ(n)

Duvarsa, şehirdeki iki yetim çocuğundu ve altında, onlara ait bir define vardı, babaları da temiz bir adamdı. Rabbin, onların ergenlik çağına gelmelerini ve definelerini çıkarıp elde etmelerini diledi. Bunları kendiliğimden yapmadım. İşte sabredemediğin şeylerin iç yüzü.

"(O ücretsiz tamir ettiğimiz) Duvara gelince: (Burası,) O kasabadaki iki yetim oğlanın (malıy)dı. (O duvarın) Altında, onlara ait olan (kendilerine miras ve emanet bırakılan) bir define-hazine vardı. Babaları da salih (bir insandı). İşte bu yüzden, Rabbin diledi ki, o çocuklar rüşdlerine erişinceye ve kendi hakları olan hazineye sahiplik edinceye kadar (bu duvar yıkılmasın ve hazine başkalarınca kapışılmasındı). Bu, Rabbinden bir rahmet (inayet ve hikmet sebebi ve sonucu) idi… Ben bunların hiçbirini kendiliğimden (nefsi heves ve hedefimden) yapmış değilim. İşte senin sabretmeye takat getiremediğin bu işlerin te’vili (gerçek nedeni, hikmet ve hakikati ve kader bilgisi) bu idi" demişti.

[Not: Bu kıssada, Hz. Musa şeriat ve adalet ölçülerini takip etmekte, Hz. Hızır ise İlahi Kader ve Hikmet Gizemini temsil ve tebliğ etmekteydi. Yani M... Devamı..

Ve duvara gelince, o duvar kasabada yaşayan iki yetim oğlan çocuğuna aitti ve altında hukuken onların olan bir hazine gömülüydü, babaları da temiz bir adamdı. Rabbin, onların ergenlik çağına gelmelerini ve hazineleri çıkarıp elde etmelerini diledi. Dolayısıyla, bütün bu yaptıklarımı, ben kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın olayların içyüzü ve gerçek anlamı…”

“Duvar ise, şehirde, iki yetim erkek çocuğa aitti. O duvarın altında çocuklara ait hazine vardı. Babaları da dindar, ahlâklı, hayır-hasenat sahibi, mü'min, sâlih bir adamdı. Rabbin onların erginlik, yiğitlik çağlarına-onsekiz yaşlarına gelmesini, Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini kendilerinin çıkarmasını istedi. Bu icra planını da kendiliğimden uygulamadım. İşte, senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” dedi.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 43/31; 47/13.

Duvara gelince: O şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağlarına ermelerini ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını diledi. Ben bunu kendi görüşümle yapmadım. Haklarında sabır gösteremediğin şeylerin yorumları (iç yüzleri) işte budur.

'Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı; babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar; (bu,) Rabbinden bir rahmettir. Bunları ben, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte, senin sabır göstermeye güç yetiremediğin şeylerin yorumu.'

Duvara gelince, duvar şehirde iki yetim oğlanındı. Duvarın altında, bu oğlanlar için saklı bir define vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Onun için Rabbin diledi ki, ikisi de rüşdlerine ersinler ve definelerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinden bir merhamet idi. Ben, bunları kendi görüşümle yapmadım (Allah'ın emriyle yaptım). İşte senin sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”

Amma o duvar ise, şehirde olan iki yetim gencin idi. O duvarın altında da onların olan bir hazine vardı. Babaları da salih bir insan idi. Rabbin kendisinden bir rahmet olarak istedi ki; onlar ergenlik ve rüşd yaşlarına erişsinler, hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu, kendimden yapmadım. İşte, sabretmesine dayanamadığın şeylerin tevil ve yorumu budur.

“Duvara gelince o da, şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin onların ergenlik çağına ulaşıp da hazinelerini çıkarmalarını, kendi katından bir rahmet olarak istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte bu anlattıklarım senin sabredemediğin şeylerin yorumudur.”

Duvara gelince de, bu şehirde bulunan iki öksüzün, duvarın altında gömülü malları var, babaları onattı; Allah esirgeyerek, onların yetişmesin, gömülerin çıkarmasın diledi, yapmadım bunları kendiliğimden, işte budur iç yüzü, sabırsızlık eylediğin şeylerin»

“Ve duvara gelince: O duvar kasabada yaşayan iki yetim oğlana aitti ve altında onlar için saklanmış bir hazine vardı. Onların babası dürüst ve erdemli biriydi. Bunun içindir ki, Rabbin onların erginlik çağına eriştiklerinde o hazineyi Rabbinden bir bağış olarak kazıp çıkarmalarını istedi. Ben (bütün) bunları kendiliğimden yapmadım. Senin sabır göstermediğin (olayların) iç yüzünün gerçek anlamı işte budur.”

Tamamıyla ilahi hikmetlerle dolu bu kıssayı anlamakta zorlanabiliriz. İnsanın kendi entelektüel tecrübelerinde bir eşdeğeri, bir karşılığı olmayan şey... Devamı..

"Karyedeki divarda iki yetim çocuğa mîrâs kalmışdı. Pederleri iyi bir âdem idi. Rab te’âlâ hazîneyi yetimlere virmek içün ânları sinn-i rüşde kadar bekletmek istedi. Bunların hepsini ben kendiliğimden yapmadım. İşte senin ma’nâsını sabırsızlıkla beklediğin şeyler bunlardır."

"Duvar ise, şehirde iki yetim erkek çocuğa aitti. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı; babaları da iyi bir kimseydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzleri budur."*

“Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”

Duvara gelince o, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir define vardı; babaları ise iyi bir adamdı. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”

«Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte, hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.»

"Duvar ise kentteki iki öksüze aitti. Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da erdemli birisiydi. Rabbin diledi ki onlar büyüyüp tam güçlerine kavuştuktan sonra Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini ortaya çıkarsınlar. Bunları kendi irademle yapmadım. İşte bunlar, dayanamadığın şeylerin açıklamasıdır."

"Duvar ise, o şehirde iki yetim oğlana ait idi. Duvarın altında onların bir hazinesi vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Onun için Rabbin istedi ki o iki çocuk erginlik çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ve ben bunların hiçbirini kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzleri budur."

Gelelim divara: şehir de iki yetîm oğlanın idi, altında onlar için saklanmış bir defîne vardı ve babaları salih bir zat idi, onun için rabbın irade buyurdu ki ikisi de rüştlerine ersinler ve defînelerini çıkarsınlar, hep bunlar rabbından bir rahmet olarakdır ve ben hiç birini kendi re'yimden yapmadım ve işte senin sabredemediğin şeylerin te'vili

(O ücretsiz düzelttiğim) duvara gelince... O (duvar) kasabada yaşayan iki yetim çocuğa aitti ve (o duvarın) altında, (vaktiyle onlar için gömülmüş/saklanmış) bir hazine vardı. Ve babaları da sâlih bir insandı. Rabbin, onların (o iki yetimin) güçlerinin kemale ermesini ve Rabbinden bir rahmet olarak (o yaşa geldiklerinde) kendi hazinelerini çıkarmalarını diledi. (Bunun için de duvarın bir süre daha ayakta kalması gerekiyordu. Çünkü çocuklar henüz küçükken duvar yıkılacak olsaydı, hazine ortaya çıkacak ve o zâlim kasaba halkı tarafından yağma edilecekti. Biz o duvarı düzeltmekle, misafirlerinden bir lokma yiyeceği esirgeyecek derecede alçalan o kasaba halkına iyilik yapmış olmadık. Böyle yapmakla, yetimlere ait olan hazinenin korunmasını sağladık.) Bunu (ve daha önce yaptıklarımı) ben kendiliğimden yapmadım. (Ne yaptıysam Allah’ın emri ve izni ile yaptım.) İşte hakkında sabır göstermeye dayanamadığın olayların iç yüzü, (hikmet ve hakikati) budur.”

“Duvar ise o şehirde iki yetim gence aitti. Ve onun altında, onlara ait bir servet vardı. Babaları iyi bir kimseydi. İşte onun için Rabb'in, onların erginlik dönemine erişmesini ve –Rabb'lerinden bir rahmet olarak- serveti çıkarmalarını istedi. Ve ben onu kendiliğimden bir iş olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin açıklaması budur.”¹

1- Bu kıssanın önemli mesajlarından birisi de şudur: Bir konuda kesin olarak doğru bilgi sahibi olunmadan, bir şeyin nedeni kesin olarak bilinmeden ya... Devamı..

«Dıvara gelince: Bu, o şehirde iki yetîm oğlancığındı. Altında da onlara âid bir defîyne vardı. Babaları iyi bir adamdı. Binâen'aleyh Rabbin diledi ki ikisi de rüşdlerine ersinler, definelerini çıkarsınlar. (Bu), Rabbimden bir merhametdi. Ben bunu kendi re'yimle yapmadım. İşte üzerlerinde sabredemediğin şeylerin iç yüzü»!

“O duvar ise, işte o şehirde bulunan iki yetim erkek çocuğa âid idi; ve onun (o duvarın) altında, kendilerine âid bir hazîne vardı; babaları da sâlih bir kimseydi. Böylece Rabbin, onların (o iki çocuğun) güçlerinin kemâle ermesini ve Rabbinden bir rahmet olarak(o yaşa geldiklerinde) kendi hazînelerini çıkarmalarını diledi! (Ben) bunu kendiliğimden de yapmadım! (Rabbim bana emir buyurdu!) İşte kendisine sabretmeye dayanamadığın şeylerin iç yüzü budur!”(1)

(1)“Herşeyde, hattâ en çirkin görünen şeylerde, hakīkī bir hüsün (güzellik) ciheti vardır. Evet kâinâttaki herşey, her hâdise ya bizzat güzeldir, ona ... Devamı..

“Şimdi de duvara gelince “O duvar şehirde oturan iki yetim çocuğa aitti. O duvarın altında da iki yetime ait hazine vardı ve babaları da her zaman doğru işler yapan (salih) bir kuldu. Rabbin diledi ki, o iki yetim olgunluk çağına geldiklerinde, Rablerinden bir rahmet olarak hazineyi kendileri çıkarsın. Bunu ben kendiliğimden yapmadım (Allah emretti). İşte benimle beraber olduğunda, sabredemediğin olayların yorumları böyledir” dedi.

Duvar işine gelince, bu duvar o kentte iki öksüz oğlanındı. Altında da onlara kalan bir gömü vardı. Babaları iyi bir kimse idi. Onun için çalabın diledi ki, erginlik çağına erişsinler de gömülerini kendileri çıkarsınlar. Bu, Allah’ın bir esirgeyiciliği idi. Ben bunları kendi oyumla yapmadım. İşte katlanmaya güç yetiremediğin işlerin iç yüzü budur."

Duvara gelince o, şehirde iki yetim çocuğun malıydı. Duvar altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir adamdı. Rabbin onlara merhamet ederek, yiğitlik çağına ermelerini ve o zaman defineyi çıkarmalarını istedi. Ben bu keyfiyetleri kendi re/yim ile yapmadım, işte dayanamadığın şeylerin içyüzü budur.

“Duvara gelince; o, şehirdeki iki yetim çocuğa²⁴ aitti. Onun altında onlara ait bir define vardı. Babaları iyi ve yararlı iş yapan [sâlih] bir kişiydi. Rabbin istedi ki, onlar ergenlik çağına eriştiklerinde Rabbinden bir merhamet olarak o defineyi çıkarsınlar. Ben bunu kendiliğimden yapmadım.²⁵ İşte sabır gösteremediğin olayların yorumu/içyüzü budur.”

24 Burada ise “ğulameyn” kelimesi iki çocuk olarak tercüme edilebilir çünkü “yetimeyn” kelimesiyle vasıflandırılmıştır. Ergen olmadıklarından bu vasfı... Devamı..

“Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı ve babaları da salih biriydi. Rabbin onların erginlik çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben bunu, kendi işim (özel görüşüm) olarak yapmadım. İşte bu, senin hakkında sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin yorumudur!”

Düzelttiğim o duvara gelince; o şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti ve yıkılmak üzere olan bu duvarın altında, vaktiyle onlar için saklanmış bir hazine gömülüydü. Rahmetli babaları da çok iyi bir insandı. Bu yüzden Rabb’in, bu çocukların ergenlik çağına ulaşıp hazinelerini çıkarmalarını diledi. Bunun için de, duvarın bir süre daha ayakta kalması gerekiyordu. Çünkü çocuklar henüz küçükken duvar yıkılacak olsaydı, hazine ortaya çıkacak ve o zâlim kasaba halkı tarafından yağma edilecekti. Demek ki, biz o duvarı düzeltmekle, misafirlerinden bir lokma yiyeceği esirgeyecek derecede alçalan o kasaba halkına mükâfât değil, ceza vermiş olduk ve aynı zamanda, yetimlere âit hazinenin korunmasını sağladık.
Bütün bunlar, Rabb’inin sonsuz şefkat ve merhametinin tecellîleri olarak gerçekleşti. Gördüğün gibi, bunların hiçbirini ben kendiliğimden yapmış değilim. Senin kötü zannedip tahammül edemediğin bu olayların içyüzü ve altında yatan hikmet, işte bundan ibaret.”
Olaylara bu gözle bakınca inanan bir insan için, Allah’ın sevgisini, hoşnutluğunu kaybetme dışında “bir kötülük” yoktur. Hiçbir zaman ümitsizliğe, yılgınlığa düşmeyecektir.
Öte yandan hiç kimse kendisini Hızır’ın yerine koyup da İslâm’a aykırı işler yapamaz. Çünkü Hızır, Allah’ın bazı gaybi bilgiler verip sadece Musa’ya gönderdiği bir kuluydu. Bunun için insanlar, Hızır’ın rolünü üstlenmekle değil, Allah’ın gönderdiği kitapta açıkça bildirdiği kurallara uymakla yükümlüdür.
Şimdi gelelim, sûrenin son kıssasına:

“Duvar’a da gelince; Şehir’deki iki yetim oğlan çocuğundu.
Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı.
Babaları salih biriydi”.
”Senin rabbinden bir rahmet olmak üzere, rabbin istedi ki; erişkinlik çağına ulaşsınlar, hazinelerini kendileri çıkarsın!
Ben bunu kendi emrimden / yetkimden yapmadım.
İşte bu, sabretmeye dayanamadığın şeylerin te’vîli / yorumudur”.

c. Duvar: Duvar şehirdeki iki yetimin idi. Altında bunlara ait bir define vardı. Babaları çok temiz kalpli idi. Senin Rabb'in, onların büyüyüp gelişmelerini ve yine Rabb'inin bir ikramı olarak defineyi çıkarmalarını istedi. Bütün bunları ben, kendi başıma yapmadım. İşte senin dayanamayıp durduğun olayların içyüzü

"Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa aitti! Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin onların olgunluk çağına ulaşmalarını, Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. Rabbimin bilgisi dâhilinde yaptım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” Şimdi sen düşün! Rabbin sana muhakeme yürütmen, olayların arka perdesini Allah’a bırakman gerektiği hakkında iman etmen için örnekler veriyor. Senin akıl yürütmeni, muhakemene kurmanı istiyor. Hayalinde olayları canlandırmanı, değerlendirmeni istiyor. Etrafına iyice bir bak! Etrafında nedensiz, sebepsiz, haksız gördüğün birçok olay olmaktadır. Hâlbuki hiçbir şey Rabbinin katında sebepsiz, nedensiz, haksız değildir. Rabbin hayatı bir dengede yaratmıştır. İyilikle kötülük, doğrulukla yanlışlık, mükâfatla ceza hep iki denklemlidir. Her şey zıddıyla değer bulmaktadır. Kimi iyiye, kimi kötüye! İnsanlar Allah’ın katındaki dengeden habersizdirler. Allah’ın imtihan için yarattığı dünya hayatının dengelerini bilemezler! Sürekli her olayda kendi mantıklarını yürütürler. Düşünmezler! Allah’ın yarattıklarıyla ilgili ortaya koyduğu mantık; kullarının mantığıyla eşit olur mu? Düşünmezler! İnsanlar şu koskoca âlemi, yaşamı Allah’ın hangi mantıkla yarattığını, hangi mantıkla hayat verdiğini kavrayabilirler mi? İnsan acelecidir. Her gördüğü olaya acele karar verir. Bunun altında ne var? Bu neden böyle oldu? Acaba bunun nedeni ne? Diye sormaz! Kısır bilgileriyle hemen hüküm verir. İnsan bildiğine hükmedendir. Peki! İnsanlar her şeyi bilen, her şeyi kavrayan, her şeye doğru hükmeden midir? İşte Rabbin bu üç olayda insanın sınırlarıyla, kendisinin sınırsızlığını anlatır. Allah her şeyi gerçeğiyle sınırsız bilendir. İnsan ise geleceği bilemez. Olayların mihengini bilemez! Kendi sınırlarını tanımayan insan, sınırsızca hükmedeceğini zanneder! Allah; insanı bilmediğin şeyler hakkında zanda bulunma, hakkında bilgin olmayan şeyler hakkında zannınla hüküm vermeye çalışma diye sürekli uyarır. Peki! İnsan dinler mi? Hayır! İşte sana öğretilen! Nedenini, sebebini bilmediğin, hakkında kesin delil olmayan şeyler hakkında acele hüküm verme! Musa gibi sende sana göre nedensiz sebepsiz olaylarla sınanırsın! İnsanlar da etraflarında gördükleri olaylarla sınanır. Olayların nedenini sebebini bilmeden ileri geri konuşacaklar mı konuşmayacaklar mı? Yalan yanlış hüküm verecekler mi vermeyecekler mi? Yoksa hükmü Allah’a mı bırakacaklar? İşte imtihanınız budur! Şimdi sen de Müminler de hükmü Allah’a bırakarak etrafınızdaki olayları değerlendirip hüküm vermeye kalkarsanız; yanılanlardan olursunuz.

Duvara gelince, o da şehirdeki iki öksüz çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları iyi biriydi. Rabbin onların yetişkinlik çağına ulaşıp da kendi katından bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istemişti. Ben bun(lar)ı kendiliğimden yapmadım. İşte bu (anlattıklarım) senin sabredemediğin şey(ler)in yorumudur. [*]

Bilge kulun bu sözü, kendisinin melek olduğunun delilidir. Çünkü En‘âm 6:61, Nahl 16:50, Meryem 19:64, Enbiyâ 21:27 ve Tahrîm 66:6’da bu özellik melek... Devamı..

“Duvara gelince o (duvar), şehirde babaları salih¹ iki öksüz çocuğundu ve onun altında onlara ait bir defîne vardı. Rabbin onlara Rablerinden bir rahmet olarak erginlik çağına erişmelerini ve kendi defînelerini kendilerinin çıkartmalarını, diledi. Bütün bunları ben, kendi kafamdan yapmadım.² İşte senin sabır gösteremediğin şeylerin yorumu budur.” (dedi.)³

1 Babalarının iyi işlerinden dolayı çocuklarını Allah’ın dünyada faydalandırmasından, başkasının yaptığı salih amellerden bir başkasının faydalanacağı... Devamı..

Ve duvara gelince; duvar o kasabada yaşayan iki yetim oğlan çocuğuna aitti ve altında [hukuken] onların olan ⁷⁹ bir hazine [gömülüydü]. Onların babası dürüst ve erdemli biriydi; bunun içindir ki, Rabbin onların erginlik çağına eriştiklerinde o hazineyi Rabbinden bir bağış olarak kazıp çıkarmalarını irade etti. (Dolayısıyla,) ben [bütün] bunları kendiliğimden yapmadım: ⁸⁰ Senin sabır göstermediğin [olayların] iç yüzünün gerçek anlamı işte budur.”

79 Yani, onlara miras olarak kalan. Eğer duvarın yıkılmasına izin verilseydi, muhtemelen, hazine başkalarının da haberi olacak tarzda ortaya çıkacak v... Devamı..

– Gelelim duvara: Duvar şehirde yaşayan iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında da o çocuklara ait bir define vardı. Babaları da temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların ergenlik çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak bu defineyi çıkarmalarını istedi. Dolayısıyla bütün bunları ben, kendiliğimden yapmış değilim. İşte senin bir türlü katlanamadığın olayların iç yüzü budur. 18/44

“Ve duvara gelince: Duvar o şehirde yaşayan iki yetime aitti ve altında da onlara ait bir hazine gömülüydü.[²⁴²⁴] O ikisinin erdemli bir babası vardı; senin Rabbin ise, onlar erişkin birer insan olunca hazinelerini çıkarmalarını -Rabbinden bir rahmet olarak- diledi.[²⁴²⁵] “Yani, (bütün bunları) ben kendi kararımla yapmadım.[²⁴²⁶] Senin (sonuna kadar) sabretmeyi başaramadığın olayların iç yüzüyle ilgili gerçek yorum işte budur.”[²⁴²⁷]

[2424] Kötüler şehrinin yıkık duvarını düzeltmek… Allah Rasûlü’nün hayatında bunun bir karşılığı vardı: Hayber’den gelen gümüş külçeleri kıtlıkla boğu... Devamı..

(Düzeltilen) O duvara gelince; o duvar, o kasabada iki yetim erkek çocuğuna ait idi, altında da onlara ait bir define var idi ve babaları da sâlih bir kimse idi. (Duvar yıkılsaydı başkaları o hazineyi bulup alacaklardı) Rabbin diledi ki, o iki çocuk erginlik çağına gelsinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazineyi bulup çıkarıversinler. İşte senin sabredemediğin işlerin (hikmetinin) açıklaması budur.

(Muhyiddin-i Arabi; Fusulül-Hikem’in 25. fasikülünde Musa-Hızır kıssasında şu ek açıklamalarda bulunmakta ve: "Allah Teala; Musa'nın başına musalla... Devamı..

"Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur. "

«Duvara gelince, şehirde iki yetim oğlanındı. Altında ise onlara ait bir hazine var idi. Babaları da sâlih bir kimse idi. Artık Rabbin diledi ki onlar sinn-i rüşte ersinler de hazinelerini çıkarıversinler. (Bu) Rabbinden bir rahmet olarak (böyle yapılmıştır). Ve onu kendi reyimle yapmış olmadım. İşte bu, üzerine sabra takat getiremediğin şeyin izahıdır.

Gelelim duvara: O duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir define gömülü idi. Babaları, salih, iyi bir insandı. Rabbin onların reşit olacakları çağa gelip, definelerini o zaman çıkarmalarını irade buyurdu. Bütün bunlar Rabbinden birer lütuf ve rahmet olup, ben hiçbirini kendi görüşümle yapmış değilim. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin meselelerin içyüzü bunlardan ibarettir. ” [47, 13; 43, 31]

Duvar ise şehirde iki yetim çocuğun idi. Altında onlara ait bir hazine vardı. Babaları da iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki onlar (büyüyüp) güçlü çağlarına ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Bunları, ben kendiliğimden yapmadım. İşte senin sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.

"Divara gelince: O, bu memleketde iki yetîm çocuğın idi. Ve altında, onlara 'âid bir defîne vardı. Babaları da sâlihadan idiler. Çocukların sinn-i rüşde bâliğ olarak rabbinin rahmetiyle hazînelerini çıkarmalarını Allâh murâd buyurdı. Ben bunları kendi ihtiyârımla yapmadım. İşte sabır idemediğin şeylerin te'vîli budur" didi.

Duvar ise şehirdeki iki yetim oğlanındı. Altında onlara ait bir gömü vardı. Babaları iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki erginlik çağına gelsinler de gömülerini çıkarsınlar. Bu, Rabbinin bir ikramıdır. Ben bunları, kendiliğimden yapmış değilim. İşte katlanmaya güç yetiremediğin işlerin iç yüzü budur."

Duvar ise, şehirdeki iki yetim gence aitti. Altında da onlara ait bir hazine vardı. Babaları temiz ve iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmasını ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarmalarını istedi. Ben, bunları kendiliğimden yapmadım. İşte bu sabredemediğin işlerin gerçek yüzüdür.

“Duvara gelince, o da şehirdeki iki yetim çocuğa aitti ve altında onlara ait bir hazine saklıydı. Çocukların babaları da iyi ve hayırlı bir kimseydi. Rabbin, yetimlerin yetişkin çağa ulaştıklarında o hazineyi çıkarmalarını murad etti. Bu Rabbinden bir rahmettir; yoksa kendi başıma yapmadım. İşte bunlar, benim beraberliğimde tahammül edemediğin şeylerin yorumudur.”

"Ve duvar. Duvar, o kentte yaşayan iki yetim oğlanındı. Altında, oğlanlara ait bir define vardı. Oğlanların babası da hayır ve barış seven bir kimse olarak yaşamıştı. Rabbin istedi ki, o çocuklar ergenliklerine ulaşsınlar da Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendi buyruğumun sonucu olarak yapmadım. İşte senin sabretmeye güç yetiremediğin şeylerin içyüzü budur."

daħı ammā dıvar oldı iki er oġlanuñ atasuzlar şarda daħı oldı altında genc ol ikinüñ daħı oldı ataları eyü gişi pes diledi çalabuñ kim ire ol iki resįdeliklerine daħı çıķaralar gençlerini raḥmet içün çalabundan. daħı işlemedüm anı gendü işümden şol tefsįridür anuñ üzere gücün yitmedi anuñ üzere ķatlanmaġa.”

Ammā ol dīvār ki yapdum, ol mülki idi iki öksüz oġlanuñ şehr içinde. Daḫıanuñ altında gencleri var‐ıdı, ataları daḫı ṣāliḥ idi. Pes Tañrı Ta‘ālā diledi kiyitişeler yigitlige ve genclerini çıḳaralar Tañrı Ta‘ālā raḥmeti bile. Daḫı benanı re’yüm bile işlemedüm, bu te’vīlidür ol nesnenüñ ki sen aña ṣabr ey‐lemek bilmedüñ.

Divara gəldikdə isə, o, şəhərdə olan iki yetim oğlanın idi. Altında onlara çatası bir xəzinə vardı. Onların atası əməlisaleh (bir adam) idi. Rəbbin onların həddi-büluğa çatmalarını və Rəbbindən bir mərhəmət olaraq öz xəzinələrini tapıb çıxartmalarını istədi. (Ya Musa!) Mən bunları öz-özümdən etmədim (yalnız Allahın əmrini yerinə yetirdim). Sənin səbr edib dözə bilmədiyin şeylərin yozumu (batini mə’nası) budur!”

And as for the wall, it belonged to two orphan boys in the city, and there was beneath it a treasure belonging to them and their father had been righteous, and thy Lord intended that they should come to their full strength and should bring forth their treasure as a mercy from their Lord; and I did it not upon my own command. Such is the interpretation of that wherewith thou couldst not bear.

"As for the wall, it belonged to two youths, orphans, in the Town; there was, beneath it, a buried treasure, to which they were entitled: their father had been a righteous man:(2425) So thy Lord desired that they should attain their age(2426) of full strength and get out their treasure - a mercy (and favour) from thy Lord. I did it not of my own(2427) accord. Such is the interpretation of (those things) over which thou wast unable to hold patience."

2425 The wall was in a ruinous state. If it had fallen, the treasure buried beneath it would have been exposed and would certainly have been looted, a... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.