26 Aralık 2025 - 6 Receb 1447 Cuma

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kasas Suresi 79. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Haydar Öztürk-Serkan Yılmaz Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Sardorxon Jahongir
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Feḣarace ‘alâ kavmihi fî zînetih(i)(s) kâle-lleżîne yurîdûne-lhayâte-ddunyâ yâ leyte lenâ miśle mâ ûtiye kârûnu innehu leżû hazzin ‘azîm(in)

Derken kavminin karşısına süslenip çıktı da dünya yaşayışını dileyenler, ne olurdu dediler, bize de Karun'a verilen verilseydi, şüphe yok ki o, dünya malından büyük bir nasibe sahip.

(Karun) Böylece kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını (imrenip) istemekte olanlar: “Ah keşke, Karun’a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir servet (üstün bir nimet ve fazilet) sahibidir” diye (imrenmişlerdi).

Kârûn, görkem ve debdebesi içinde, milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatına gözünü dikenler: “Ne olurdu bize de, Karun'a verilenin bir benzeri verilseydi. Şüphe yok ki, o ne zengin, ne büyük devlet sahibi!” dediler.

Derken Karun ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar:
“Keşke Karun'a verilen servet kadar bize de verilseydi, doğrusu o çok talihli” dediler.

Süsünün içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilen şeylerin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o büyük bir pay sahibidir" dediler.

Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: 'Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir' dediler.

(Derken bir gün Karûn) zînet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “- Keşki Karûn'a verilen mal gibi, bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır.” dediler.

Bunun üzerine Karun süs ve debdebe içinde, kavminin yanına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi, şüphesiz o, büyük bir haz ve pay sahibidir.” dediler.

Kârûn, gösteriş içinde toplumun karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, “Keşke Kârûn'a verildiği gibi bize de verilse; doğrusu o, büyük bir şans sahibidir” demişlerdi.

Karun, süsler içinde, ulusuna çıktığında, dünya dirliğini istiyenler dediler ki: «Ne olaydı Karun gibi biz de zengin olaydık, onun ne de büyük zenginliği var !»

Derken (Karun, bir gün) bütün ihtişam ve şatafatıyla kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “Keşke Karun'a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.

Kârûn ahâlîye ihtişâm ile göriniyordı. Ancak dünyâ emvâlini arzu idenler "Kâşki bizim de Kârûn gibi servetimiz ola idi" diyorlardı.

Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.

Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.

Kārûn gösterişli bir şekilde kavminin karşısına çıkardı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Kārûn’a verilenin bir benzeri bize de verilseydi! Doğrusu o çok şanslı!” derlerdi.

Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.

Bir ara, tüm görkemiyle halkının arasına çıkmıştı. Dünya hayatını seçenler, "Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok şanslı biri," dediler.

Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.

Derken ziyneti içinde kavmına karşı huruç etti, Dünya hayati arzu edenler ah, dediler, ne olurdu şu Karûna verilen gibi bizim de olsa! O cidden büyük bir bahtiyar

(Bir gün Kârûn, en göz alıcı elbiselerini giyinerek,) ziynetler içerisinde, kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir!” dediler.

Kârûn, ziynetli¹ bir şekilde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına düşkünlüğü olanlar: “Keşke bizim de Kârûn gibi varlığımız olsaydı! Gerçekten o, çok kısmetli biri.” diye iç geçirdiler.

1- Gösterişli.

Derken zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıkdı. Dünyâ hayâtını arzu edenler: «Nolurdu, dediler, Kaaruna verilen (şu servet) gibi bizim de (malımız) olsaydı. O, hakıykaten büyük nasîb saahibidir.

(Karun) tüm görkemi ile kavminin karşısına çıkınca, dünya hayatını isteyenler: “Ah keşke, Karun’a verilenin aynısı bizim de olsaydı! O, büyük bir servetin sahibidir.” dediler.

Derken, ziyneti içinde (ihtişâmla) kavminin karşısına çıktı. Dünya hayâtını isteyenler dedi ki: “Keşke Karun'a verilen (servet) gibi bizim de olsa; şübhesiz o elbette büyük bir nasib sâhibidir.”

Derken (Karûn, bir gün) ziyneti ve görkemi içerisinde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “Keşke Karûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir pay (servet) sahibidir” dediler.

Karun bütün ziynetleriyle birlikte kavminin karşısına çıkmıştı. Dünya hayatını isteyenler “Keşke Karun’a verilenlerin benzerleri bize de verilmiş olsaydı. Gerçekten o çok büyük zevk sahibi” dediler.

Bir gün Karun bütün bezenekleriyle ulusunun karşısına çıktı. Dünya yaşayışını diliyenler dediler: "Ne olurdu. Karun’a verilen bize de verilseydi? Bakın, Karun ne varlıklı kimse!"

O bir gün debdebe ve dârat ile kavmine görünmüştü, dünya diriliğini isteyenler «— Keşke Karun/a verildiği gibi bize de verilseydi. Çünkü Karun büyük bir devlet ve baht sahibidir» demişlerdi.

O (bir gün) görkemi ve takıları içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Karun’a verilenin aynısı bize de verilseydi? Şüphesiz o çok büyük bir servet sahibidir” dediler.

Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar, “Ah keşke Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı! Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” dediler.

Derken Karun, göz kamaştırıcı bir görkem ve gösteriş içindesoydaşlarının karşısına çıktı; dünya hayatına düşkün olanlar ona imrenerek, “Ah, keşke Karun’a verilen şu servet ve nîmetlerin bir benzeri bize de verilseydi; doğrusu o, gerçekten de çok şanslı biri!” dediler.

Süslü gösteriş içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya Hayatı’nı isteyenler dedi ki:
“Ah keşke Karun’a verilmiş olanların benzeri bize verilseydi! O, çok büyük bir hazz / pay sahibidir”.

Kârûn, takıları takıp takıştırıp halkın karşısına çıkınca, dünya hayatına meyilli olanlar: " Keşke bizim de Kârûn gibi varlığımız olsa! Doğrusu çok şanslı bir adam " derlerdi.

Karun bütün zenginliği ve ihtişamıyla toplumunun karşısına çıktı. Onun bu zenginliğini bu ihtişamını görenler dediler ki: "Keşke Karun’a verilenin bir benzeri bize de verilseydi! Hakikaten Karun zenginlikten büyük pay almıştır."

(Karun), süslü bir şekilde kavminin karşısına çıkmıştı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Ah, keşke Karun’a verilenin benzeri bize de verilseydi! Şüphesiz ki o, çok büyük bir payın (servetin) sahibidir!” demişlerdi.

(Bir gün) Kârûn, görkemli bir şekilde toplumunun karşısına çıktı. Sadece dünya hayatını isteyenler: “Keşke bizim de Kârûn’a verilen kadar servetimiz olsaydı. Doğrusu o, çok şânslı¹ bir adam!” dediler.

1 Bk. (Fussilet: 35)

[Kârûn] işte böyle görkem ve gösteriş içinde soydaşlarının karşısına çıkardı. (Öyle ki,) yalnızca dünya hayatına gözünü dikenler (ona bakıp da): “Ah, n’olurdu” derlerdi, “Kârûn’a verildiği kadar bize de verilseydi! Çünkü o gerçekten çok talihli biri!”

Karun bir gün bütün görkem ve gösterişi ile halkının karşısına çıkmıştı. Dünya hayatına düşkün olanlar: – Keşke biz de Karun gibi zengin olsaydık ne olurdu sanki. Gerçekten o ne kadar şanslı bir adammış, diye söylendiler. 14/2-3

Ve işte bu kişi kavminin karşısına tüm görkem ve gösterişi içinde çıkmıştı. Yalnızca dünya hayatını isteyenler (ona bakıp) “Ah keşke, ne olurdu Karun’a verilen kadar bize de verilseydi! Şu kesin ki o gerçekten de çok şanslı biriymiş!” derlerdi.[³⁴⁵⁶]

[3456] Kitlelerin servete şaşı bakışı: akıbeti düşünecek ufuktan yoksun olanlar, her şeyi ‘şimdi ve buradadan’ yola çıkarak değerlendirirler.... Devamı..

(Nitekim Kârun) Debdebe içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Kârun'a verilen servetin benzeri, bize de verilseydi, doğrusu o çok şanslı" dediler.

Derken kavmine karşı ziynetiyle çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler dedi ki: «Keşke Karun'a verilmiş olan şeyin misli, bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o pek büyük bir baht sahibidir.»

Karun bir gün, yine bütün ihtişam ve şatafatıyla halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına çok düşkün olanlar: “Keşke bizim de Karun'unki gibi servetimiz olsaydı. Adamın amma da şansı varmış, keyfine diyecek yok! ” dediler.

(Karun) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!"

Kârûn bir gün zînet ve ihtişâmı ile kavmine çıkdı. Dünyâ hayâtını isteyenler: "Ne olurdı bize de Kârûn'a virilen mal giibi virile idi. Tahkîk onun büyük kısmeti vardır" didiler.

Sonra bütün haşmetiyle halkının karşısına çıktı. Dünyalık arzusu içinde olanlar dediler ki, “Ah keşke Karun’a verilenin bir benzeri bizde de olsa? O gerçekten büyük bir paya sahip!”

Kavminin karşısına süslü takılarıyla çıkmıştı. Dünya hayatını isteyenler:-Keşke Karun'a verilen gibi bize de verilseydi. O, gerçekten çok şanslı demişlerdi.

Derken, bütün debdebesiyle kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Karun'a verilenin benzeri bize de verilseydi,” dediler. “Gerçekten onun çok büyük bir nasibi var.”

Karun, süsü-püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"

Keyin Qorun qavmining oldiga zebu ziynati bilan chiqib keldi. O‘‎tkinchi dunyo hayotini istaydigan kimsalar: “Eh, qani, endi bizlarga ham Qorunga berilgan narsalar berilsa edi. Rostdan ham u ulkan nasiba egasidir”, – dedilar.

pes çıķdı ķaarun ķavmı üzere bezeġi içinde eyitti anlar kim dilerlerdi yaķın dirliġi “iy keşke bizüm misse beñdeşi anuñ kim virinildi ķaarun! bayıķ ol baħt issidür ulu.”

Pes çıḳdı Ḳārūn ḳavmi üstine bezenmegi içinde. Eyitdi ol kişiler ki dünyādirligin isterlerdi: N’ola‐y‐dı bize daḫı Ḳārūna virilen gibi virile‐y‐di.Taḥḳīḳ ol ulu naṣīblüdür, didiler.

(Bir gün Qarun) faxir libas geyib ö zinəti (ehtişamı) içində (dörd min vəznəli-çuxalı ə’yanın, qızıl-gümüş yəhərli atların müşayiətilə) qövmünün qarşısına çıxdı. Dünyaya həris olanlar dedilər: “Kaş ki, Qaruna verilən (dövlət) bizə də veriləydi. Həqiqətən, o, böyük bəxt (qismət) sahibidir!”

Then went he forth before his people in his pomp. Those who were desirous of the life of the world said: Ah, would that unto us had been given the like of what hath been given unto Korah! Lo! he is lord of rare good fortune.

So he went forth among his people in the (pride of his wordly) glitter. Said those whose aim is the Life of this World: "Oh! that we had the like of what Qarun has got! for he is truly a lord of mighty good fortune!"(3410)

3410 When he was in the hey-day of his glory, worldly people envied him and thought how happy they would be if they were in his place. Not so the peop... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.