وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌۚ وَاَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِۜ وَمِنَ الْجِنِّ مَنْ يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِاِذْنِ رَبِّه۪ۜ وَمَنْ يَزِغْ مِنْهُمْ عَنْ اَمْرِنَا نُذِقْهُ مِنْ عَذَابِ السَّع۪يرِ
Türkçe Transcript
Velisuleymâne-rrîha ġuduvvuhâ şehrun veravâhuhâ şehr(un)(s) veeselnâ lehu ‘ayne-lkitr(i)(s) vemine-lcinni men ya’melu beyne yedeyhi bi-iżni rabbih(i)(s) vemen yeziġ minhum ‘an emrinâ nużikhu min ‘ażâbi-ssa’îr(i)
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Ve Süleyman'a da rüzgarı ram ettik, sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin bir aylık yol ve ona bakır madenini, sel gibi akıttık ve cinlerden, huzurundan iş işliyenler vardı Rabbinin izniyle ve onlardan, emrimizden çıkana yakıp kavuran azabı tattırırdık.
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgâra (boyun eğdirdik. Saatte yaklaşık 800 km hızla yol alan, kendisini ve askerlerini taşıyan yelkenli ahşap gemi benzeri bir hava aracı mucizesini ona verdik); erimiş bakır madenini de ona sel gibi akıtıp (katran ve maden kaynaklarından istediği gibi istifade ettirdik). Onun eli altında Rabbinin izniyle (çetin ve çeşitli) işler gören bir kısım (kontrol altına alıp çalıştırdığımız) cinnler de vardı. Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından (lazer cinsi yakıcı ışın tuzağından) tattırırdık.
Abdullah Parlıyan Meali
Süleyman'a da rüzgarı boyun eğdirdik. Sabahleyin bir aylık yol alırdı, akşamleyin de bir aylık yol. Ve erimiş bakır menbaını da, O'nun buyruğu altına sel gibi akıttık. Rabbinizin izniyle, cinlerden bir kısmı da, Süleyman'ın emrinde iş görmekte idiler. Onlardan kim, bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa, ona çılgın ateş azabımızdan taddırırdık.
Ahmet Tekin Meali
Süleyman'ın faydalanması için de rüzgârı koyduğumuz kurallara boyun eğdirdik. Gündüzün ilk saatlerinde, bir aylık yol aldırıyor, gündüzün son saatlerinde de bir aylık yol, mesafe kat ettiriyordu. Erimiş bir bakır madenini de ocağından, onun için sel gibi akıttık. Rabbinin bilgisi ve iradesi dahilinde, emriyle, yalnız Süleyman'ın gözü önünde çalışan, iş yapan cinlerden bir grup da vardı. İçlerinden, icra planımızın dışına çıkanlara körüklenen, alev püsküren, dehşetli cehennem ateşinin azâbını tattıracağız.bk. Kur’an-ı Kerim, 21/81.
Ahmet Varol Meali
Süleyman'a da sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı (boyun eğdirdik). Onun için erimiş bakır madenini sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun emrinde çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden sapacak olsa ona şiddetli azaptan tattırırdık.
Ali Bulaç Meali
Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
Ali Fikri Yavuz Meali
Süleyman'ın emrine de rüzgâr verdik: (Hz. Süleyman o rüzgârla) sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü de bir aylık yol alırdı. Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Hem Rabbisinin izniyle idaresi altında cinlerden çalışan da vardı. İçlerinden kim emrimizden ayrıldı ise, ona cehennem azabından tattıracağız.
Bahaeddin Sağlam Meali
Süleyman’a da, gidişi bir aylık, gelişi de bir aylık mesafeyi (bir günde) gidecek şekilde, rüzgârları musahhar ettik. Ve onun için bakır kaynağını akıttık. Cinlerden de sahibi olan Allah’ın izniyle ona çalışan hizmetkârlar yaptık. Onlardan kim emrimizin dışına kayarsa, ona sert ateş azabından tattırırdık.
Bayraktar Bayraklı Meali
Sabah esintisi bir aylık mesafe, akşam esintisi de bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'ın emrine verdik. Onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin de bir kısmı onun emrinde çalışırdı. Cinlerden bizim emrimizden çıkanlara, alevli ateşin azabını tattırırız.[450][450] Hz. Süleyman’ın kıssası hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XV, 392-395.
Besim Atalay Meali (1965)
Süleyman için de yele başeğdirdik, sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almaktaydı, ona bakır pınarını akıttık; Tanrısının izniyle, eli altında cinler çalışmaktaydı, onlardan birisi emrimizden çıkarsa, alevli azabı ona tattırır idik !
Cemal Külünkoğlu Meali
Süleyman'ın emrine de sabahleyin esince bir aylık uzağa giden, akşamleyin de bir aylık mesafeyi aşarak geri gelen rüzgârı verdik. (Onun için) erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Cinlerden bir kısmı (da) Rablerinin izniyle o'nun için çalış(maya mecbur kılın)dılar. Onlardan hangisi emrimizden çıkarsa, ona çılgın bir ateşin azabını tattırıyorduk.Hz. Süleyman’a mucizevi bir şekilde Allah’ın yardımıyla o güne kadar, hatta belki de günümüze kadar kimseye nasip olmamış olan ilim ve teknoloji öğretilmiştir. Ona lütfedilen bu nimetlerden bir tanesi de deniz yolunu çok iyi kullanmasıdır. Rakiplerinin uzun zamanda ulaşabildikleri mesafeye o kendisine lütfedilen özel teknoloji ile ürettiği gemilerle rüzgârın gücünü de kullanarak kısa zamanda ulaşabiliyordu. Ayetin ilk cümlesi, Hz. Süleyman’ın inşâ ettirdiği deniz ticaret filolarına atıf olsa gerektir.
Cemil Said (1924)
Rüzgârı Süleymân’ın emrine münkâd kıldık. Bir ay sabahleyin ve bir ay akşam esiyor idi. Biz ânın içün erimiş bakırı çeşme gibi akıtdık rabbinin müsâ’adesiyle cinler gözlerinin önünde çalışıyorlar idi. Ânın emrinden inhirâf iden âteş-i ’azâba dûçâr olur idi.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam da bir aylık mesafeden gelen rüzgarı Süleyman'ın buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgârı verdik. Erimiş bakır ocağını da ona sel gibi akıttık. Cinlerden de Rabbinin izniyle onun önünde çalışanlar vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden çıkarsa, ona alevli ateş azabını tattırırız.
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Süleyman’ın emrine de sabahleyin bir aylık, akşamleyin bir aylık yol almakta olan rüzgârı verdik. Onun için bakır madenini eritip akıttık. Cinlerden de rabbinin izniyle onun maiyetinde çalışanlar vardı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık.
Diyanet Vakfı Meali
Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırırdık.
Edip Yüksel Meali
Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay (lık yol alan), akşam dönüşü de bir ay (lık yol alan) rüzgarı verdik ve onun için petrol kaynağını fışkırtarak akıttık. Rabbinin izniyle, cinlerden de bir kısım emrinde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden saparsa onu çetin bir cezayı tattırırdık.O günün normal ulaşım hızını 6 km/saat kabul etsek, yaklaşık 360 km/saatlık bir hıza ulaşabiliyordu Süleyman.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Süleyman'ın emrine de rüzgarı verdik. Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık yol idi. Erimiş bakır menbaını da ona sel gibi akıttık. Hem Rabbi'nin izniyle elinin altında cinlerden de çalışan vardı. Onlardan da kim emrimizden dışarı çıkarsa ona ateş azabından tattırırdık.
Elmalılı Meali (Orijinal)
Süleymana da rüzgâr: sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay, erimiş bakır menbaını da ona seyl gibi akıttık, hem rabbının iznile elinin altında Cinnîlerden de çalışan vardı, onlardan da her kim emrimizden inhiraf ederse ona Saîr azâbını tattırırız
Emrah Demiryent Meali
Süleymân’ın emrine de rüzgârı verdik. (Süleymân o rüzgârla) sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü de bir aylık yol alırdı. Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin de bir kısmı onun emrinde çalışırdı. Onlardan (cinlerden), kim emrimizden dışarı çıkarsa, ona ateş azabından tattırırdık.
Erhan Aktaş Meali
Sabahleyin bir aylık yol gitmeyi, akşamleyin bir aylık yoldan geri dönmeyi sağlayan rüzgâr¹, Süleymân içindi. Ve erimiş bakırı kaynağından ona akıttık. Ve cinlerden, Rabb'inin izni ile onun elinin altında çalışanlar vardı. Onlardan kim emrimizden çıkacak olsa, ona alevli ateşin azabından tattırdık.1- Bir ay sürecek mesafeyi rüzgârın sayesinde bir günde almayı sağladık. 
Hasan Basri Çantay Meali
Süleymana da rüzgârı (müsahhar kıldık) ki sabahı bir ay (lık yol), akşamı bir ay (lık yol) du. Erimiş bakır ma'denini ona sel gibi, akıtdık. Önünde, Rabbinin izniyle, iş gören ba'zı cinler de vardı. İçlerinden kim bizim emrimizden ayrılıb saparsa ona çılgın azâbdan tatdırırdık.
Haydar Öztürk-Serkan Yılmaz Meali
Süleyman’a da sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı verdik. Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim emrimizden çıkıp sapacak olsa ona alevli ateşin azabından tattırırdık.[27/15-44; 38/36-38]
Hayrat Neşriyat Meali
Süleymân'a da rüzgârı (boyun eğdirdik)! (Öyle ki) sabah gidişi bir ay(lık mesâfe), akşam dönüşü de bir ay(lık mesâfe)dir.(2) Ve erimiş bakır menba'ını onun için (sel gibi)akıttık. Rabbisinin izniyle onun önünde çalışan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli ateş azâbından tattırırız.(2)“Hazret-i Süleymân (as), bir günde havada tayerân (uçmak) ile iki aylık bir mesâfeyi kat‘ etmiştir(almıştır) der. İşte bunda işâret ediyor ki: Beşere (insana) yol açıktır ki, havada böyle bir mesâfeyi kat‘ etsin. Öyle ise ey beşer! Mâdem sana yol açıktır. Bu mertebeye yetiş ve yanaş. Cenâb-ı Hakk, şu âyetin lisânıyla ma‘nen diyor: ‘Ey insan! Bir abdim (kulum), hevâ-i nefsini (nefsinin isteklerini) terk ettiği için havaya bindirdim. Siz de nefsin tenbelliğini bırakıp, bazı kavânîn-i âdetimden (âdetimin kānunlarından) güzelce istifâde etseniz, siz de binebilirsiniz.’ ”(Zülfikār, 25. Söz, 79-80)
İhsan Aktaş Meali
Süleyman’a da (yolculuk ve taşımacılık yapmak üzere denizlerde gemileri yüzdürmek için) rüzgârı musahhar kılmıştık (onun istifadesine vermiştik). Sabah (esen rüzgârın) gidişi (hızı) bir aylık ve akşam dönüşü (hızı da) bir aylık (mesafe) idi. (Hem rüzgâr enerjisiyle çalışan gemilerle hem de esen rüzgâr sayesinde denizde seyreden yelkenli gemilerle kısa bir zamanda uzun mesafeleri katederdi.) Ve onun için bakır madenini sel gibi akıttık (ona bol bol bakır vb. yeraltı madenleri çıkarma imkânı verdik). Ve (sadece kendisinin görebildiği) cinlerden bir kısmı, Rabbinin izniyle onun emri altında çalışıyordu. Ve onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona çılgın ateşin azabından tattıracağız’’(demiştik.) (*) (*] Süleyman’na, çağdaşlarının ancak bir ayda katedebildikleri mesafeyi ‘riha’/rüzgâr gücü ve enerjisi sayesinde denizde yüzen gemilerle kolayca katetmesi teknikleri öğretilmiş, yine bu tekniklere uygun tekne tasarım ve imalatı ile mevsim rüzgârları ve hava tahmini gibi ileri teknik konularda bilgilendirilmiş olması, bu ve ilgili diğer ayetlerden anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kıssanın günümüze mesajı şöyle algılanmalıdır: “Hz. Süleyman’ın gemiler inşa edip, rüzgârlardan faydalanarak ticarette ilerlemesi, zırh ve Arap atları ile teçhiz edilmiş kuvvetli bir orduya sahip olması, bakır madenini işleme sanatını geliştirmesi ve inşaat sanatını ilerleterek elde ettiği göz alıcı binalar sayesinde kurduğu medeniyet bizlere ibrettir... İyi değerlendirilen yeraltı ve yerüstü servetleri ve iyi yapılan ticaret sayesinde ekonomik olarak hem kavmini refaha ulaştırmak ve hem de zalim ve azgın diğer kavimlere egemenlik sağlamak mümkün olabilir. İslam bunu yaparken insanlara adalet ve refah götürür. Fakat günümüzde ise aynı imkânlara sahip emperyalist Batı ülkeleri kendi refah ve zenginliklerini, diğer milletlerin sömürülmesine, aç kalmasına, yokluk ve sefalet içinde kalmasına dayandırmaktalar. Kaynak: (Hz. Süleyman Kıssanın Kur’an Perspektifinde Mufassallaştırılması - Cengiz Duman). Rüzgârın, Süleyman’ın istifadesine sunulması, klasik tefsirlerde geçtiği gibi onu ve ordusunu havada taşımak için değil, belki hem memleketine yağmur yüklü bulutların sevki hem de denizdeki gemilerin yüzdürülmesi içindir. Hz. Süleyman deniz yoluyla gitmek istediği yere doğru rüzgârın esmesi için yüce Allah’a dua eder, yüce Allah’ta onun duasını kabul ederek istediği yöne güçlü rüzgârları estirirdi. İşte böylece rüzgâr sayesinde gemilerlerle istedikleri yere kolaylıkla ulaşımları sağlanırdı. Ayrıca Kur’an’da rüzgarın onları havada taşıdığına dair hiçbir ibare de yoktur... Yani esen rüzgârlar tamamen deniz taşımacılığı için idi, hava taşımacılığı için değildi. İşte konuyla ilgili bazı meal açıklamaları da şöyledir: 1) Bu ayette anlatılmak istenen, Hz. Süleyman’ın halı üzerinde rüzgârla çok hızlı seyahat ettiği, bir aylık yolu bir anda katettiği değildir. Bu anlayış mitolojik bir anlayış olup Kur’an’la hiçbir ilgisi yoktur. Hâlbuki söz konusu ayette kastedilen, Hz. Süleyman’ın meşhur ticaret gemilerinden oluşan filosudur. Güçlü rüzgârlarla hiç ara vermeden gemilerle uzun mesafeleri kısa sürede katettiğidir. Bir diğer ifadeyle, hayvan sırtında bir ayda gidilebilen mesafelere bu şekilde o bir günde gidebiliyordu demektir. Bu yoruma biz de katılıyoruz. Bu anlatımlar sembolik bir üslûp içerir. (İ. Yakıt Meal Açıklaması) 2) Hz. Süleyman, yaşadığı dönem itibariyle deniz yolculuklarını ve deniz taşımacılığını sürdürdüğü için Yüce Allah onun bu yolculuklarını estirdiği rüzgâr sayesinde normalde “kara yolculuğu olarak” gidişi bir ay, dönüşü de bir ay sürecek mesafeleri kısa sürede katettiğini bildirmiş olmaktadır.  Ayrıca burada geçen cinlerin de bilinen anlamda insanlar ve meleklerden farklı olarak üçüncü bir yaratık türü olabileceği gibi, “asi ve yabancı kavimlere mensup insanlar, “bilinmeyen tanınmayan insanlar” olduğu da ifade edilmektedir. (M. Okuyan Meal Açıklaması) Arapça bilenler aşağıdaki tefsir metinlerine de bakabilirler.
اي ان الريح كانت مسخرة للسليمان مسيرة شهر من غدو و شهر من الرواح أي ذهاب و ايابا لكي تاتي بالسحاب و تسوقها للممكلة سليمان و الله يقول َهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْراً بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ حَتَّى إِذَا أَقَلَّتْ سَحَاباً ثِقَالاً سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَنزَلْنَا بِهِ الْمَاء الخ} الأعراف -57 . وأمر سليمان دعاؤه الله أن يجري الريح كما يريد سليمان : إما دعوة عامة كقوله وهب لي ملكا لا ينبغي لأحد من بعدي فيشمل [ ص: 124 ] كل ما به استقامة أمور الملك وتصاريفه ، وإما دعوة خاصة عند كل سفر لمراكب سليمان فجعل الله الرياح الموسمية في بحار فلسطين مدة ملك سليمان إكراما له وتأييدا إذ كان همه نشر دين الحق في الأرض (التحرير والتنوير ) . ومعنى تسخيره الريح : خلق ريح تلائم سير سفائنه للغزو أو التجارة ، فجعل الله لمراسيه في شطوط فلسطين رياحا موسمية تهب شهرا مشرقة لتذهب في ذلك الموسم سفنه ، وتهب شهرا مغربة لترجع سفنه إلى شواطئ فلسطين كما قال تعالى ولسليمان الريح تجري بأمره إلى الأرض التي باركنا فيها في سورة الأنبياء (التحرير والتنوير ).وَلِسُلَيْمَانَ) سخّرنا (الرِّيحَ) لتسيير السفن في البحر (غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ) يعني ذهابها من فلسطين الى لبنان وهي مسافة شهر للسفن الشراعية ، فكانت تقطعها بيوم واحد بواسطة الرياح التي تسوقها ، وكذلك رجوعها من لبنان إلى فلسطين تقطعها بيوم واحد بسبب تلك الرياح  (حقائق التأويل في الوحي والتنزيل )  أي أنعمنا على سليمان بالرياح التي كانت تجري بأسطوله البحري في مختلف الجهات بما فيها مناطق الشام وفلسطين يتضح من الموسوعة التوراتية أن سليمان ؏ كان يبعث أسطوله من خليج العقبة إلى شرق الجزيرة العربية لجلب الذهب، وكان ينتفع به انتفاعًا عظيمًا) فقوله (بِأَمْرِهِ) لا يعني أنها كانت تجري بأمر من سليمان، بل المعنى أنها كانت تجري من أجل أعماله ومنافعه (ومن يزغ منهم عن أمرنا ) يقول : ومن يزل ويعدل من الجن عن أمرنا الذي أمرناه من طاعة سليمان ( نذقه من عذاب السعير ) في الآخرة ، وذلك عذاب نار جهنم الموقدة  (تفسير الطبري ) قوله. نذقه من عذاب السعير أي في الآخرة ، قاله أكثر المفسرين ) (تفسير القرطبي ) (مَن يَعْمَلُ بَيْنَ يَدَيْهِ بِإِذْنِ رَبِّهِ) يعني أباح الله لسليمان أن يسخّر الجن وهيأ له ذلك ، ولكن لم يرهم أحد من الناس إلا هو كان يراهم ويأمرهم بما يريد فيعملون له ( المتشابه من القران)   
İlyas Yorulmaz Meali
Sabah gidişi bir ay ve akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı Süleyman’ın emrine verdik, ona bakırın kullanılışını öğrettik ve Rabbinin emri ile Süleyman’ın denetiminde çalışan yabancı güçler verdik. Rabbinin izni ile Süleyman için çalışan, o yabancı güçlerden Süleyman’a hizmet etmekten kim kaçınırsa, o’na ateşli bir azap tattıracağız.
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
Süleyman için yele boyun eğdirdik. Öyle ki erteleyin bir aylık yol alır, akşamlayın da bir aylık yol alırdı. Onun için bakırı su gibi akıttık. Çalabının uygunuyla cinlerin bir kısmı da elinin altında çalışırlardı. İçlerinden her kim buyruğumuzun dışına çıkacak olsa ona alevli ateşi tattırdık.
İsmail Hakkı İzmirli
Süleyman/a da rüzgârı [¹] müsahhar kıldık. O, sabahtan öğleye kadar bir aylık yol, öğleden akşama kadar, yine bir aylık yol alırdı. Ona erimiş bakırı pınar gibi akıttık [²]. Cinlerden bir kısmı [³] Rabbinin emir ve izniyle onun önünde işlerlerdi, onlardan her kim Süleyman/a itaat etmeyerek bizim fermanımızdan çıkacak olsa ona alevli azabı tattırıyorduk [⁴].[1] Bazılarınca bundan maksat serîüsseyr attır, mamafih merakib-i havaiyeden biri de olabilir, nitekim «bisat» rivayeti vâhi olsa da bunu teyit eder,
[2] Cenab-ı Hak, Hazret-i Davud'a demiri eritip ıslah eylemeyi öğrettiği gibi Hazret-i Süleyman'a da bakırı eritip ıslah etmeyi öğretmiştir.
[3] Hazret-i Süleyman aleyhisselâm Mısır'dan mahir ustalar getirtmiş, onlara yüce köşkler yaptırmıştı. Pek muhtemeldir ki İsrail oğulları meharette onları cirme teşpih etsinler. O ustalara ürfen cin denebilsin, Nazm-ı Celîlde o ürfe göre varit olabilsin.
[4] Dünyada vücudu yakacak derece kamçı vurmak veya âhirette Cehennem azabına sokmak.
İsmail Yakıt
Süleyman’ın emrine de sabah gidişi bir ay, akşam gelişi de bir ay olan rüzgârı verdik⁷ ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden onun önünde çalışanlar da vardı. Onlardan kim emrimizden çıksa, biz ona çılgın alevli azabı tattırırdık.7 Bu ayette anlatılmak istenen, Hz. Süleyman’ın halı üzerinde rüzgârla çok hızlı seyahat ettiği, bir aylık yolu bir anda katettiği değildir. Bu anlayış mitolojik bir anlayıştır. Hâlbuki ayette kastedilen, Hz. Süleyman’ın meşhur ticaret gemilerinden oluşan filosudur. Güçlü rüzgârlarla hiç ara vermeden uzun mesafeleri kısa sürede katettiğidir. Bir diğer ifadeyle, hayvan sırtında bir ayda gidilebilen mesafelere bu şekilde o bir günde gidebiliyordu demektir. Bu yoruma biz de katılıyoruz. Bu anlatımlar sembolik bir üslûp içerir.
Kadri Çelik Meali
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgâra (boyun eğdirdik). Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Onun elinin altında Rabbinin izniyle iş görmekte olan bir kısım cinler de vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.
Mahmut Kısa Meali
Süleyman’a gelince, sabahleyin bir aylık bir mesafeye giden ve akşamleyin de bir aylık mesafeden geri dönen rüzgarı onun emrine verdik. Ayrıca onun kullanması için, erimiş bakır madenini sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabb’inin izniyle onun emri altında çalışanlar vardı. Öyle ki, içlerinden hangisi buyruğumuza karşı gelecek olsa, ona alevli ateşin azâbını tattırırdık!
Mahmut Özdemir Meali
Süleyman’a da sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay süren Rüzgâr’ı (verdik). Ona Eriyik Bakır’ın pınarını sel gibi akıttık. Onun rabbinin emriyle ellerinin altında Cinnler’den de iş yapan kimseler vardı. Onlardan kim emrimizden çıkarsa, ona Saîr’in / Çılgın Alevli Ateş’in azabından tattırırız.
Mehmet Çakır Meali
Rüzgârı da Süleyman'ın hizmetine sunduk. Rüzgâr sayesinde gidişi bir ay, dönüşü bir ay süren düzenli deniz seferleri yapardı. Bakır madenlerini onun için akıttık. Süleyma’nın, Tanrı'dan ruhsatlı emrinde çalışan cin işçileri de vardı. Hatta bizim emrimize karşı gelen cin olursa onları ateş cezasına çarptırırdık.
Mehmet Çoban Meali
Sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü bir aylık mesafede esen rüzgârlar Süleyman’ın hükümran olduğu topraklarda esiyordu. Öyleydi ki ülkesinde rüzgârlar başlar ve biterdi. Ülkesinde erimiş bakır sel gibi akar, bakırdan alet edevat, araç ve gereçler yaparlardı. Egemenliğine boyun eğen yabancı topluluklar Süleyman’ın devletine hizmet ederlerdi. Onlardan kim yasalarımıza uymazsa; onlara alevli bir azabı ceza olarak verdik!
Mehmet Okuyan Meali
Sabah (gidişi) bir ay(lık mesafe), (akşam) dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgârı da Süleyman’a (onun hizmetine) vermiştik [*] ve onun için erimiş bakırı, kaynağından sel gibi akıtmıştık. Rabbinin izniyle cinlerden [*] bir kısmı onun (gözünün) önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa ona alevli azabı tattırırdık.Benzer mesajlar: Enbiyâ 21:81; Sâd 38:36. Hz. Süleyman, yaşadığı dönem itibariyle deniz yolculuklarını ve deniz taşımacılığını sürdürdüğü için Yüce Allah onun bu yolculuklarını estirdiği bir rüzgâr sayesinde normalde “kara yolculuğu olarak” gidişi bir ay, dönüşü de bir ay sürecek mesafeleri kısa sürede katettiğini bildirmiş olmaktadır
Burada geçen cinlerin bilinen anlamda insanlar ve meleklerden farklı olarak üçüncü bir yaratık türü olabileceği gibi, “asi ve yabancı kavimlere mensup insanlar”, “bilinmeyen tanınmayan insanlar” olduğu da ifade edilmektedir. 
Mehmet Türk Meali
Süleyman’ın emrine de sabahtan öğleye kadar bir aylık, öğleden akşama kadar da bir aylık mesafeye götüren (özel) bir rüzgâr verdik.¹ Erimiş bakır madenini de ona sel gibi akıttık.² Onun emri altında; Rabbinin izniyle çalışan ve Bizim emrimizden sapacak olsalar, kendilerine çılgın ateşin azabından tattırdığımız bir kısım cinler³ de vardı.1 Süleyman (a.s)’ın emrine verilen rüzgâr, özel bir rüzgâr idi. Süleyman (a.s) bununla bizim mahiyetini bilemeyeceğimiz bir şekilde giderdi. Onun teknolojisini kıyamete kadar elde etmek mümkün değildir. Çünkü bu bir mûcizedir. Ama önemli olan tarafı bu saltanat da bir gün, şairin; 
“Seyretti hevâ üzre denir taht-ı Süleyman,
"Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde.”
dediği gibi yok olup gitmiştir. "
2 Bu konu ile ilgili rivâyetler sıhhatli olmadığından bunun; Allah’ın ihsanı olan bir ilim ve sanatla akıtılmış olması şeklinde anlaşılması daha uygundur. 
3 (مِنَ الْجِنِّ) “Cinden” denilmekle; cinlerin tamamının değil, bir kısmının çalıştığı anlaşılmaktadır. Aslında cinler, insanın emrinde çalışan varlıklar değildir. Âyetteki “Rabbinin izniyle” kaydı bunun da bir mûcize olduğunu göstermektedir. Yani cinler, ancak Allah’ın emriyle insanların emrinde çalıştığından dolayı, bugün emrinde cin çalıştığını veya cinlerden hüddamı bulunduğunu söyleyenler, mûcize gösteremeyeceklerine göre, yalan söylemektedirler. Kimileri de buradaki cinleri, “cin gibi adamlar, ele avuca sığmaz varlıklar “ şeklinde tercüme etmişler. Bu da mucizeleri inkâr sapkınlığında olanların sarılacakları başka bir sapkınlık olsa gerektir.
Muhammed Esed Meali
BİZ rüzgarı Süleyman[ın emrin]e verdik: sabahki hareketi bir aylık yolculuk [mesafesinde], akşamki hareketi de bir aylık [mesafede tamamlanan] rüzgarı. ¹⁴ Ve erimiş bakır menbaını o’nun buyruğu altında ¹⁵ akıttık; görünmeyen varlıklardan bir kısmı [da] Rablerinin izniyle o’nun için ¹⁶ çalış[maya mecbur kılın]dılar; ve hangisi emrimizden çıktıysa ona yakıcı ateşin azabını tattırırdık:14 Karş. 21:81 ve buna ait not 75. Hz. Süleyman’ın kişiliği ile ilgili menkıbelerin daha genel bir açıklaması için bkz. 21:82, not 77.
15 Lafzen, “o’nun için”: burada, muhtemelen Hz. Süleyman’ın, Kitâb-ı Mukaddes’e göre (karş. II Tarihler, iv) yeni inşa edilen mâbedi için yaptırdığı çok sayıdaki bakır ve pirinç malzemeye işaret edilmektedir.
16 Lafzen, “elleri arasında”, yani o’nun iradesine tâbi olarak: bkz. 21:82 ve notlar 76 ve 77. Cinn’i “görünmeyen varlıklar” olarak çevirmem konusunda bkz. Ek III.
Mustafa Çavdar Meali
Süleyman’a da, rüzgâr gücünden yararlanmayı bahşetmiştik. Böylece sabahleyin bir aylık yola gidiyor, akşam da bir aylık yoldan geri geliyordu. Ayrıca bakırdan yararlanma hususunda ona geniş imkânlar bahşettik. Rabbinin izniyle onun emrinde bir takım cinler çalışıyordu. Onlardan emrimizin dışına çıkanları can yakıcı bir azapla cezalandırıyorduk. 21/81, 38/34...36
Mustafa İslamoğlu Meali
SÜLEYMAN’IN emrine de rüzgârı âmâde kıldık: onun sabahleyin gidişi bir aylık mesafeyi, akşamleyin dönüşü de bir aylık mesafeyi buluyordu.[³⁸¹⁹] Ve ergimiş metal cevherini onun için akıttık;[³⁸²⁰]  yine cinlerden[³⁸²¹] bir kısmı, Rabbinin izniyle onun emri altında çalışıyordu; ve onlardan hangisi emrimizden çıkarsa, ona çılgın ateşin[³⁸²²] azabını tattırıyorduk.[3819] Gemilerin rüzgâr gücüyle gidiş gelişini hayvanların sabah çıkıp akşam dönüşüne benzeten mecazî bir kullanım (Mecâz). Hz. Süleyman’ın inşâ ettirdiği dillere destan deniz ticaret filolarına atıf olsa gerektir.
[3820] Eski Ahid’de de geçtiği gibi Hz. Süleyman’ın bakır, demir ve bakır katkılı metal alaşımları kullanarak inşâ ettiği sanat şaheseri yapılara atıf (II. Tarihler 4: 1-18).
[3821] Veya: “cin (gibi ele avuca sığmayan) kimselerden”. Bu âyet, 41. âyet ışığında anlaşılmalıdır. Kur’an tıpkı şefaat konusunda olduğu gibi cin konusunda da ilk muhataplarının tasavvurunu reddeder. Tıpkı şeytan gibi cin kelimesini de, hem görünmeyen varlıklar hem de ender görünen türler için kullanır. Burada Hz. Süleyman’ın emri altında çalışan “cin gibi ele avuca sığmayan”, “cin fikirli” birileri kastedilse gerektir. Sâd 37’de aynı kimselerden “şeytanlar” diye söz edilmesi bu yorumu güçlendirir. Bu durumda cin, hem melekler gibi görünmeyen varlıklar hem de “cin gibi” zapt edilmesi zor ve bir o kadar da marifetli kimseler için kullanılan çok anlamlı bir kelimedir. Kur’an’da “cin” bir cins isim, “şeytan” ise bir sıfat olarak kullanılır. Bundan dolayı “Allah şeytanı lânetledi” denildiği halde, benzer bir ibâre cinler için gelmez. Cinnin bir anlamı da, bizatihî görünmez olmayıp o zamana kadar görülmemiş bölge insanın yabancısı olduğu garip kimseler veya yabancı varlıklardır (Msl: 46:29-32; 72:1). Bazen de ilk muhataplarının tasavvurundaki muhayyel ve efsanevî varlığı ifade eder (34:12-14 ve 21:82). Kur’an’ın bu atıfları yapmaktan maksadı, cahilî geleneğin ürettiği görünmeyen varlıklarla ilgili vehmî tasavvuru onaylamak değil, bunun üzerinden ahlâkî öğüt vermektir.
Hz. Süleyman için inşaat ve taahhüt işleri yapan bu kişiler burada ‘cin’ olarak, Sâd 38’de ‘şeytanlar’ olarak geçer. Eski Ahid’de yer alan bilgilerin de ışığında, bunların görene “Sen cin misin, şeytan mısın?” dedirten maharetli ustalar olduğu anlaşılmaktadır. Klasik tefsirin bu konudaki spekülatif yorumları, cahili tasavvurun tortularını taşımaktadır. Bunların gerçekten “şeytanlar” olduğunda ısrar eden birine, şeytanların insanı saptırmak için çalışıp çabalamak yerine, nasıl olup da Hz. Süleyman’ın hizmetinde inşaat ve taahhüt işlerine soyunduklarını ikna edici delillerle açıklamak düşer.
[3822] Sa’îrin bu anlamı için bkz: 76:4, not 7.
Orhan Kuntman Meali
Süleyman 'm emrine de rüzgârı verdik ki o rüzgârın sabah gidişi bir aylık; akşam dönüşü de bir aylık yol idi! (Böylece iki aylık yolu o, bir günde katederdi) Ona has olmak üzere, erimiş bakırı da bir sel gibi akıttık. Rabbinin izni ile cinlerden bir kısmını onu emrine verdik. Onlardan kim emrimizden çıkmaya çalışırsa, alevli bir ateşin azabını tattırdık.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Süleyman'a da rüzgârları (musahhar kıldık). Sabahtan zevale kadar (gidişi) bir aylık ve zevalden guruba kadar (gidişi de) bir aylık yol kadar idi. Ve onun için bakır madenini sel gibi akıttık. Ve onun önünde Rabbinin izniyle çalışan bazı cinler de var idi ve onlardan her kim Bizim emrimizden sapmış olursa ona da ateş azabından tattırmış olduk.
Suat Yıldırım Meali
Süleyman'ın emrine de rüzgârı verdik. Onun sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafe idi. Onun istifadesi için, erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırlardı. Onlardan kim emrimizden saparsa, ona ateş azabı tattırırdık. [21, 81] {KM, I Krallar 7. bölüm; II Tarihler 4, 6}
Süleyman Ateş Meali
Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay(lık mesafe), akşam dönüşü bir ay(lık mesafe) olan rüzgarı boyun eğdirdik ve onun için katran (petrol) kaynağını da akıttık. Rabbinin izniyle cinlerin bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona alevli azabı taddırırdık.
Süleyman Tevfik (1927)
Ve Süleymân'a gündüz bir aylık ve gice bir aylık mesâfe kat' iden rüzgârı müsahhar kıldık. Ve onun içün erimiş bakır punarını akıtdık. Ve rabbiniz izniyle huzûrunda çalışan cinlerden bir tâifeyi de müsahhar itdik. Onlardan emrimizden inhirâf idene alevli ateş 'azâbından tatdırırız.
Süleymaniye Vakfı Meali
Sabahleyin bir aylık, öğleden sonra da bir aylık mesafe katettiren rüzgarı[1] Süleyman'ın emrine verdik; bakır madeni kaynağını da onun için su gibi akıttık. Sahibinin izniyle, yanında iş gören cinleri de emrine verdik. Onlardan hangisi emrimizden çıksa ona alevli ateş azabını tattırırdık[2].[1] Süleyman(as)'a kimseye nasip olmayan ilim ve teknoloji Allah'ın yardımıyla öğretilmiş ve kendisi desteklenmiştir. Rüzgar anlamı verilen kelime er riha'dır. Patlamak, havaya uçmak anlamına da gelir. Çağdaşlarının ancak 1 ayda katedebildikleri mesafeyi 'riha' ile kolayca katetmesi teknikleri öğretilmiş, yine bu tekniklere uygun tekne tasarım ve imalatı ile mevsim rüzgarları ve hava tahmini gibi ileri teknik konularda bilgilendirilmiş olması, bu ve ilgili diğer ayetlerden anlaşılmaktadır. 'Er riha' nın geçtiği diğer ayetler İbrahim 14/1, İsra 17/69, Enbiya 21/81, Hac 22/31, Sad 38/36, Şura 42/33, Zariyat 51/41 
[2] Süleyman aleyhisselam onlara ceza veremeyeceği için cezalarını Allah vermiş.
Şaban Piriş Meali
Süleyman'a da, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü de bir ay süren rüzgarı verdik. Ona bakırı su gibi akıttık. Cinlerden bir kısmı da Rabbinin emriyle onun emrinde çalışırdı. Onlardan, kim emrimizden çıkarsa, ateş azabından tattırırdık.
Ümit Şimşek Meali
Süleyman'ın emrine de rüzgârı verdik ki, sabah bir aylık, öğleden sonra bir aylık yol giderdi. Erimiş bakırı onun için sel gibi akıttık. Cinlerden de, Rabbinin izniyle onun gözü önünde çalışanlar vardı ki, onlardan her kim emrimizden çıkmak istese, ona alevli ateş azabından tattırırdık.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay olan rüzgârı görevlendirdik. Onun için erimiş katran/bakır kaynağını sel gibi akıttık. Cinlerden öylesi vardı ki, Rabbinin izniyle onun önünde iş yapardı. Onlardan hangisi buyruğumuzdan yan çizse, alevli ateş azabını kendisine tattırdık.
Sardorxon Jahongir
Sulaymonga ertalab bir oylik, kechki payt bir oylik masofani bosib o‘tadigan shamolni xizmatkor qilib qo‘ydik va unga mis bulog‘ini oqizib qo‘ydik. Hamda jinlardan ham Robbisining izni bilan uning qo‘l ostida ishlaydigan toifalarni bo‘ysundirib qo‘ydik. Agar ulardan kim amrimizdan tashqari chiqsa, unga o‘t azobidan tottirib qo‘yardik.
Eski Anadolu Türkçesi
daħı süleymān’a yili ya'nį musaḥḥar eyledük ŧañla gitmegi anuñ bir aydur. daħı gice gitmegi anuñ bir aydur. daħı revān eyledük aña baķır çeşmesini daħı perrįlerden anı kim işlerdi ileyinde çalabı’sı destūrı-y-ıla. daħı her kim meyl eyleye anlardan buyruġumuzdan ŧaduravuz aña ŧamu 'aźābından.
Satıraltı Meal (1534)
Süleymāna daḫı yili musaḫḫar itdük. Ṣabāḥ seferi bir aylıḳ yol idi ve aḫşāmseferi daḫı bir aylıḳ yol‐ıdı. Daḫı aḳıtduḳ aña baḳır çeşmesini. Cinnīleri daḫımusaḫḫar itdük, işlerlerdi ileyinde Tañrı Ta‘ālā buyruġı‐y‐la ve anlardankim çıḳsa buyruġumuzdan daddurur‐biz aña cehennem ‘aẕābından.
Bunyadov-Memmedeliyev
Süleymana da küləyi ram etdik. O (külək) səhərdən günortaya qədər bir aylıq yol, günortadan axşama qədər də bir aylıq yol gedirdi (bir gündə iki aylıq məsafəni qət edirdi). Onun üçün mis mə’dənini sel kimi əridib axıtdıq. (Davud dəmiri əlində yumşaldıb istədiyini düzəltdiyi kimi, Süleyman da misdən istədiyini düzəldirdi). Cinlərin bir qismi Rəbbinin izni ilə onun yanında işləyirdi. Onlardan hər kəs (Süleymana itaət etməyib) əmrimizdən çıxırdısa, ona cəhənnəm odunun əzabından daddırırdıq.
M. Pickthall (English)
And unto Solomon (We gave) the wind, whereof the morning course was a month's journey and the evening course a month's journey, and We caused the fount of copper to gush forth for him, and (We gave him) certain of the jinn who worked before him by permission of his Lord. And such of them as deviated from Our command, them We caused to taste the punishment of flaming fire.
Yusuf Ali (English)
And to Solomon (We made) the Wind (obedient):(3803) Its early morning (stride) was a month´s (journey), and its evening (stride) was a month´s (journey); and We made a Font(3804) of molten brass to flow for him; and there were Jinns that worked in front(3805) of him, by the leave of his Lord, and if any of them turned aside from our command, We made him taste of the Penalty of the Blazing Fire.3803 Cf. 21:81-82, n. 2736, and 38:36-38. See also 27:38-39. The winds are swift and can cover in a short morning's or evening's flight the distance it takes a whole month to cover on foot or by bullock cart. In our own day, with air speeds of 400 miles and more per hour, this seems a moderate statement. 
3804 In the Old Testament, 2 Chronicles, Chapters 3, and 4, are described the various costly materials with which Solomon's Temple was built, and it was furnished with vessels, candlesticks, lamps, censers, etc. "Solomon made all these vessels in great abundance: for the weight of the brass could not be found out" (2 Chronicles, 4:18). "Also he made a molten sea often cubits from brim to brim, round in compass, and five cubits the height thereof: and a line of thirty cubits did compass it round about" (2 Chronicles, 4:2). The receptacle or "sea" or Font was made of molten brass: presumably it contained flowing water for washing with. 
3805 See 27:17, and n. 3257. (R).
 Designed by  ÖFK
Designed by  ÖFK