25 Ocak 2025 - 25 Receb 1446 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
A’râf Suresi 96. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velev enne ehle-lkurâ âmenû vettekav lefetahnâ ‘aleyhim berakâtin mine-ssemâ-i vel-ardi velâkin keżżebû feeḣażnâhum bimâ kânû yeksibûn(e)

Memleketlerin halkı inansalar ve çekinselerdi gökyüzünden üstlerine bereket yağdırır, yeryüzünden bereket fışkırtırdık, fakat inkar ettiler de kazandıkları suç yüzünden onları azaba uğrattık.

Şayet o ülkelerin halkı (Allah ve Resulüne) inansalardı ve (her türlü küfür ve kötülükten) korkup sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar (dünyalık çıkarlarına ve nefsi arzularına kapılıp Hakkı) yalanladılar, Biz de onları kazanageldikleri (zulüm ve kötülükler) nedeniyle yakalayıp (yerin dibine geçirdik).

Eğer o peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı, inanmış olsalar ve yollarını Allah'ın kitabıyla bulmuş olsalardı, onların önüne yerin ve göğün bereketlerini açardık; ama gerçekleri yalanlamaya kalktılar ve biz de kendi yapıp ettiklerinden dolayı onları kıskıvrak yakaladık.

O ülkelerin, peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı, ileri gelenleri, idarecileri iman edip Allah'a sığınarak, emirlerine yapışsalar, günahlardan arınıp, azaptan korunsalar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davransalar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olsalar, takvâya dayalı düzeni benimseselerdi, elbette onların üzerlerine, gökten ve yerden bolluk ve bereket kapıları açardık. Fakat onlar, kutsal kitapları ve peygamberleri yalanladılar. Biz de onları işlemeye devam ettikleri günahları, isyanları ve küfürleri sebebiyle cezalandırdık.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 10/98; 34/34; 37/147-148.

Eğer, kasabaların halkı iman etmiş ve sakınmış olsalardı onlara göklerin ve yerin bereketlerini açardık. Ancak onlar yalanladılar biz de onları kazandıklarına karşılık yakalayıverdik.

Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.

Eğer o memleketlerin halkı, iman edip Allah'dan korkmuş olsaydılar, muhakkak ki üzerlerine yerden ve gökten bereketler açardık. Fakat onlar, peygamberleri yalanladılar da, kendilerini, yapmış oldukları küfür yüzünden azabla yakalayıverdik.

Eğer o kentler ahalisi inanıp kendilerini korusalardı, yerden ve gökten bereket kapılarını onlara açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onların yaptıklarından dolayı onları (azap ile) yakaladık.

O peygamberlerin gönderildiği ülkelerin halkı inanıp günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık; fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.

Şehirlerde bulunanlar, inan edip de sakınsalardı, göklerin, yerin bereketlerin açardık onlara, onlar yalanladılar; yapmış oldukları şeyler yüzünden yakaladık onları

Eğer o memleketlerin ahalisi iman edip Allah'tan sakınsalardı elbette üzerlerine yerden gökten bereket kapıları açardık. Ama gerçeği yalanladılar ve biz de yaptıklarından dolayı onları kıskıvrak yakaladık.

Eğer rasûl gönderdiğimiz karyeler ehli îmân ide idiler ve Allâh’dan korka idiler biz ânlara arz ve semâvâtın bereket kapularını açar idik lâkin ânlar bizim nebîlerimizi yalancılıkla ithâm itdiler biz de ânların ’amellerinin cezâsını virdik.

Eğer kentlerin halkı inanmış ve Bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayıverdik.

Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini işledikleri günahlarından dolayı yakalayıverdik.

O ülkelerin halkı inansalar ve günahtan sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat yalanladılar; biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.

O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.  

 Yüce Allah insanlığı doğru yola iletmek için zaman zaman onların içinden seçtiği yüksek şahsiyetleri peygamber olarak göndermiştir. Fakat bazı memlek... Devamı..

Ülkelerin halkları inanıp erdemli davransalardı, göklerden ve yerden üzerlerine bolluk kapısını açardık. Ama yalanladılar ve bunun üzerine kazandıklarıyla birlikte onları yakaladık.

(O) ülkelerin halkı inanıp (Allah'ın azabından) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık.

Eğer o memleketlerin ahalisi iyman edib Allahdan korksaydılar elbette üzerlerine yerden gökten bereketler açardık, ve lâkin tekzib ettiler de kendilerini kesibleriyle tuttuk alıverdik

Eğer, o memleketlerin halkları îmân etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler (in kapılarını) açardık. Fakat onlar (hakkı) yalanladılar, biz de kendilerini, işledikleri günahlarından dolayı (azabımızla) yakaladık.

Eğer beldelerin halkı iman edip, takva sahibi olsalardı, muhakkak üzerlerine göğün ve yerin bereketini açardık. Ancak onlar yalanladılar, Biz de yaptıklarına karşılık onları kıskıvrak yakaladık.

Eğer o memleketler halkı îman edib de (küfür ve isyandan) sakınmış olsalardı elbette üzerlerine gökden ve yerden nice bereket (hazîne) ler (ini) açardık. Fakat onlar (peygamberlerini) yalanladılar da biz de kazanmakda oldukları (küfür ve isyan) yüzünden onları tutub yakaladık.

Hem gerçekten o şehirlerin halkı îmân edip (peygamberlerine karşı gelmekten)sakınsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden nice bereketler açardık; fakat (onlar, peygamberlerini) yalanladılar; bunun üzerine (biz de) onları, kazanmakta oldukları(günahlar) yüzünden (azâbımız ile) yakalayıverdik.

Ve eğer ülkelerin halkı inanmış ve (inkâr, zulüm ve azgınlıklarından) sakınmış olsalardı (o zaman), onlara göklerin ve yerin bereketlerini açardık. Fakat onlar (gerçekleri) yalanladılar, biz de yaptıklarından dolayı onları yakalayıverdik.

Keşke bu kasaba halkı iman edip sakınsalardı, bizde gökten ve yerden bereket kapılarını onlar için açardık. Fakat onlar yalanladılar, sonra bizde onları kazandıklarıyla birlikte yakalayıverdik.

Eğer o illerin kişileri inansalar, sakınsalardı, Biz de yerlerin, gökleri bütün bolluklarını onların önüne sererdik. Ancak onlar, bunları yalan saydılar. Bunu üzerine Biz de onları ettiklerine karşılık olarak çarptık.

Eğer o kasaba ahalisi iman getirip sakınmış olsalardı üzerlerine gökten ve yerden bereket kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberlerini yalancı çıkardılar. Biz de kazançlarından dolayı onları yakaladık.

Şayet o beldelerin halkı inanıp sorumluluk bilincinde olsaydı, elbette Biz onların üzerine gökten ve yerden (nice) bereket (kapılarını) açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onları kazandıklarıyla yakaladık.

Eğer kasabaların halkı iman etmiş ve sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıkları sebebiyle kıskıvrak yakalayıverdik.

Oysa helâk edilen ülkelerdeki toplumlar, elçilerinin getirdiği hakîkate iman edip dürüst ve erdemlice davranarak kötülüklerden sakınmış olsalardı, onları elbette helâk etmezdik; tam tersine, yerin ve göğün bütün nîmet ve bereketlerini önlerine sererdik! Ne var ki, hakîkati bile bile inkâr ettiler; Biz de onları, yaptıklarından dolayı cezalandırdık!

Şehirler’in ahâlisi inansalardı ve sakınıp korunsalardı, onlara Yer’den ve Gök’ten bereketler açardık; ama yalanladılar. Onları, kazanıyor oldukları sebebiyle yakaladık.

Eğer kasabalılar inanarak kendilerini sağlama alsalardı, göklerin ve yerlerin tüm bereket kapılarını onlara açardık. Ne yazık ki yalanladılar. Biz de yaptıklarına karşı onların canlarına okuduk.

Nebi gönderilen ülkelerin insanları uyarılara dikkat etmediler. Kötülüklerden, günah işlemekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökyüzünden ve yeryüzünden bereket kapıları açardık. Fakat insanların çoğu yasalarımızı yalanladı. Biz de yaptıkları yüzünden onları cezalandırdık!

O şehirlerin halkı iman edip [takvâ]lı (duyarlı) olsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat yalanlamışlardı; biz de kazandıkları şeyler nedeniyle onları yakalamıştık (cezalandırmıştık).

Oysa (helâk edilen) bu ülkelerin halkları, îman edip (Allah’tan) hakkıyla sakınsalardı, elbette onlara gökten ve yerden bolluklar yağdırırdık. Fakat onlar yalanladılar, Biz de onları kazandıkları sebebiyle helâk ettik.

Oysa bu toplumların insanları imana erip de Bize karşı sorumluluk bilinci taşıyor olsalardı onların önünde göğün ve yerin bolluklarını açardık: ama gerçeği yalanlamaya kalktılar ve Biz de [kendi] yapıp-ettiklerinden ötürü onları kıskıvrak yakaladık. ⁷⁷

77 Burada söylem, yeniden surenin başındaki (4-5. ayetler) kalkış noktasına, yani birtakım değişmeyen ahlakî gerçeklere sırt çevirerek yaşayan toplumu... Devamı..

Oysa bu ülkelerin halkları iman edip, sorumlu davransalardı, biz de onlara göklerin ve yerin bereket kapılarını ardına kadar açardık. Fakat yalana sarıldılar. Biz de onları kazandıkları günahlar sebebiyle cezalandırdık. 6/6, 72/16

Oysa, eğer bu ülkelerin insanları inansalar[¹²³⁰] ve sorumlu hareket etselerdi, onlara göklerin ve yerin bereketini ardına kadar açardık, fakat yalanladılar. Bunun üzerine biz de yaptıklarından dolayı onları kıskıvrak yakaladık.[¹²³¹]

[1230] Zımnen: daima insanın hayrını isteyen ve bu amaçla elçi gönderen Allah’a güvenip inansalardı… [1231] Bu âyetin, dinamik kadere bağlı insan d... Devamı..

Eğer o (helâke uğramış) beldelerin halkı, (Rablerinin vahdaniyetine) iman edip (şirk ve günahtan) sakınmış olsalardı, elbette ki onların üzerine gökten ve yerden bereketler saçardık. Fakat onlar (Peygamberlerini ve hak daveti) yalan saydılar, biz de kazandıklan (şirk, küfür ve günah) yüzünden onları (azap ile) tutup yakalayıverdik, (helâk ettik)

Eğer, o kentin halkları iman etselerdi ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketlerin kapılarını açardık. Fakat onlar yalanladılar, biz de kendilerini kazandıklaarından (günahlarından) dolayı yakalayıverdik.

Eğer o ülkelerin ahalisi imân etselerdi ve sakınmış olsalar idi, elbette onların üzerine gökten ve yerden bereketler açardık. Fakat tekzîp ettiler. Artık Biz de onları, kazanır oldukları şey sebebiyle tutup yakalayıverdik.

Eğer o ülkelerin ahalisi iman edip Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette Biz üzerlerine gökten, yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberleri yalancı saydılar, Biz de işledikleri kötülükler sebebiyle kendilerini cezaya çarptırdık. [37, 147-148; 10, 98; 34, 34]

(O) ülkelerin halkı inanıp (kötülüklerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık; fakat yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyle yakaladık.

Ve eğer o karyeler (memleketler) îmân idüb küfürden ve muhâlefetden sakınsalardı onların üzerlerine semâdan ve arzdan bereketler açardık. Ve lâkin tekzîb ve inkâr iylediklerinden kazndıkları günâhları sebebiyle (kendi cezâları olarak) onları kahr ve tedmîr iyledik.

Eğer o kentlerin ahalisi, inanıp güvenerek Allah’tan çekinselerdi, onlara, yerin ve göklerin bolluk ve bereketini açardık. Fakat yalana sarıldılar. Biz de onları yapıp ettiklerine karşılık yakalayıverdik.

Eğer ülkelerin halkı iman edip, korunsalardı, biz de onlara gökten ve yerden bereket açardık. Fakat yalanladılar. Bu sebeple onları yapmakta olduklarıyla yakaladık.

Eğer o beldelerin ahalisi iman edip sakınsalardı, Biz onların üzerine gökten ve yerden bereket kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberlerini yalanladılar; Biz de kendi kazandıkları günahlarla onları yakalayıverdik.

O medeniyetlerin halkı inanıp korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardık. Ama yalanladılar, biz de onları, kazanır olduklarıyla yakalayıverdik.

daħı eger bayıķ köyler ķavmı įmān getürmişler imisse daħı śaķınmışlar imisse aça-duķ anlaruñ üzere bereketler gökden daħı yirden velįkin [81b] yalan duttılar pes duttuķ anları andan ötürü kim ķazanurlar.

Eger şehrler ḫalḳı īmān getürselerdi, daḫı Tañrıdan ḳorḳsalardı açarduḳ anlarüstine berekātlar ḳapusını, gökden yaġmur yaġmaḳ bile, yirden daḫı otlarbitmek bile. Līkin yalanladılar. Pes helāk eyledük günāhları sebebi‐y‐ile.

Əgər o məmləkətlərin əhalisi iman gətirib (pis əməllərdən) çəkinsəydilər, sözsüz ki, onların başlarına göydən və yerdən bərəkət yağdırardıq (göyün və yerin bərəkət qapılarını onların üzünə açardıq). Lakin onlar (öz peyğəmbərlərini) yalançı hesab etdilər, Biz də onları qazandıqlarına (qazandıqları günahlara) görə məhv etdik.

And if the people of the township had believed and kept from evil, surely We should have opened for them, blessings from the sky and from the earth. But (unto every messenger) they gave the lie, and so We seized them on account of what they used to earn.

If the people of the towns had but believed and feared Allah, We should indeed have opened out to them (All kinds of) blessings from heaven and earth; but they rejected (the truth), and We brought them to book for their misdeeds.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.