Śümme beddelnâ mekâne-sseyyi-eti-lhasenete hattâ ‘afev ve kâlû kad messe âbâenâ-ddarrâu ve-sserrâu feeḣażnâhum baġteten vehum lâ yeş’urûn(e)
Sonra da kötülük yerine iyilik verdik, çoğaldılar ve atalarımız da malca zarara uğramışlardı, genişliğe kavuşmuşlardı, bu, böyledir dediler de ansızın onları azaba uğrattık, anlamadılar bile.
Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, (onları refaha ve rahata eriştirdik de) öyle ki onlar, çoğaldılar ve yine: "Atalarımıza da (böyle bazen) şiddetli sıkıntılar (bazen de) refah ve genişlikler dokunmuştu" diyerek (tekrar haksızlığa ve ahlâksızlığa yöneldiler.) Bunun üzerine, Biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir. O kadar ki, çoğalmışlar; ve doğrusu atalarımıza da bu gibi sıkıntı ve darlık dokunmuştu, demişlerdi de, ne olup bittiğinin farkına varmadan onları kıskıvrak yakalayıvermişizdir.
Sonra bu kötü, sıkıntılı, felâketli günlerin yerine düzenli bir devlet hayatı, iyilik bolluk, zenginlik ve refah getirdik. Nihayet çoğaldılar. Başlarına gelen felâketleri, Allah'ın cezalandırması ve imtihanı sayacakları yerde:
“Atalarımız da böyle sıkıntılar ve sevinçli günler, ekonomik darboğazlar ve refah günleri yaşamışlardı. Bunlar tabiî olaylardır" diyerek ikazları hafife aldılar. Biz de onları, farkına varmadıkları bir anda, ansızın, hayal edemeyecekleri bir şekilde yakalayıp işlerini bitirdik.
Sonra kötülüğün yerine iyilik verdik. Derken hayli çoğaldılar, varlıkları arttı ve: "Babalarımıza da darlık ve rahatlık dokunmuştu" dediler. Bunun üzerine onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğün yerini iyilikle değiştirdik, öyle ki onlar, çoğaldılar ve: 'Atalarımıza da (bazan) şiddetli sıkıntılar (bazan da) refah ve genişlikler dokunmuştu' dediler. Bunun üzerine, biz de onları kendileri hiç şuurunda değilken apansız kıskıvrak yakalayıverdik.
Sonra bu sıkıntının yerine iyilik ve selâmet verdik. Derken çoğaldılar ve; “- Doğrusu atalarımıza da böyle sıkıntılı haller olmuş, sevinçli ve geniş haller de gelmiş” dediler. Tam o sırada, hatırlarından geçmezken, ansızın kendilerine azabla yakalayıverdik.
Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk. Nihayet mal ve nüfusça çoğaldılar. Ve: “Babalarımıza da sıkıntı ve sevinç dokunmuştu.” (Bu normal, tabii bir kanundur) dediler. Bunun üzerine onlar farkına varmadan, aniden onları yakalayıverdik.
Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Sonra da kötülüğü, iyiliğe çevirirdik, genişlik bulunca dediler ki: «Atalarınıza da, darlık, sevinç gibi şeyler gelmişti!», onlar anlamaksızın, ansızın onları yakaladık
Sonra felâketlerine mukâbil hasenât i’tâ itdik halbuki ânlar her şeyi unutarak "Bizim âbâ ve ecdâdımıza dahî sa’âdet ve felâket irişmiş idi" diyorlar idi bağteten hiç düşünmedikleri zamânda ânları tecziye itdik.
Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk, öyle ki, çoğalıp, "babalarımız da darlığa uğramış, bolluğa kavuşmuşlardı" dediler. Bu yüzden onları haberleri olmadan, ansızın yakalayıverdik.
Sonra kötülüğün (sıkıntı ve darlığın) yerine iyiliği (bolluk ve genişliği) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve (nankörlük edip): “Atalarımız da darlığa uğramış ve bolluğa kavuşmuşlardı” dediler. Biz de, farkında değillerken onları ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik. Nihayet çoğaldılar ve “Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. (İnkârda ısrar edince) biz de onları, kendileri farkında olmadan ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve: «Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı» dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğün yerine iyiliği getirdik. Ne var ki anlayışlarını yitirdiler: "Sıkıntı ve refah atalarımıza da dokunmuştu," dediler. Bunun üzerine, haberleri olmadan onları ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik, nihayet çoğaldılar ve: "Atalarımıza da böyle darlık ve sevinç dokunmuştu." dediler ve hemen onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Sonra da fenalık yerine güzelliğe tebdil etmişizdir, tâki artmışlar ve demişlerdir: Doğrusu atalarımıza sıkıntılı haller de olmuş, sürûrlü demler de, tam o vakit biz de kendilerini hatırlarından geçmezken ansızın tutmuş bastırıvermişlerdir
Sonra o sıkıntıyı genişliğe çevirdik. Nihâyet (iznimizle tekrar mal ve evlat cihetiyle) çoğaldılar. (İnkâr ve isyanlarından dolayı başlarına gelen sıkıntılardan ibret almadılar.) “Atalarımızın da (bazen) sıkıntılı ve (bazen de) bolluk günleri olmuştu (bunlar hayatta olabilecek normal şeylerdir) dediler (ve tekrar inkâr ve isyan hallerine döndüler. Bunun üzerine) Biz de yaptıklarından dolayı onları (ansızın, azap ile) yakaladık.
Sonra kötülüğü iyiliğe çevirdik. Nihayet imkanları artınca: “Atalarımızın da sıkıntılı ve bolluk günleri olmuştu.” dediler. Bu yüzden, Biz de onları ansızın yakalayıverdik.
Sonra bu sıkıntının yerine iyilik (selâmet, bolluk) verdik. Nihayet çoğaldılar, «Atalarımıza da (gah böyle) fakirlik, şiddet, hastalık, (gâh) iyilik, genişlik dokunmuşdur» dediler. Bunun üzerine biz de kendileri farkına varmadan, onları ansızın tutub yakalayıverdik.
Sonra kötülüğün (o darlığın) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihâyet (mal ve evlâd cihetiyle) çoğaldılar ve: “Doğrusu atalarımıza (da zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdîd edildiğimiz azabla bir alâkası yok!)” dediler de, kendileri hiç farkında değillerken onları ansızın yakalayıverdik.
Sonra kötülüğün (o darlık ve sıkıntının) yerini, iyilik (bolluk)la değiştirdik. Nihayet (mal ve evlât cihetiyle) çoğaldılar ve ’’Doğrusu atalarımıza da (zaman zaman böyle) darlıklar ve bolluklar dokunmuştu. (Bunun tehdit edildiğimizle bir alakası yok!)’’ dediler (olaylardan ibret alıp şükretmediler). Bunun üzerine biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik. *
Sonra kötülüklerin yerini, iyiliklerle değiştiririz ki vaz geçsinler ve ”Atalarımıza da darlıklar ve sıkıntılar uğradı (başımıza gelenler normaldir)” diyerek oyalansınlar ki sonra haberleri yokken bizde onları, ansızın yakalayıverelim.
Sonra Biz kötülük yerine iyiliği koyduk. Onlar da bir gün gelip hepsini unuttular: "Bizim atalarımız da darlığın, bolluğun ne olduğunu bilirlerdi." Dediler. Bunun üzerine onları hiç beklemedikleri bir sırada birden bire çarptık.
Sonra bu sıkıntıyı iyiliğe çevirdik [³]. O kadar ki mal ve adetleri çoğalınca nankörlükle «— Babalarımıza da böyle hastalık, sağlık [⁴] erişmiştir.» demişlerdi. Biz de onlar farkında değillerken ansızın onları yakalayıverdik.
Sonra o kötülüğü iyiliğe/darlığı genişliğe çeviririz ki refahı tatsınlar [afev]. “Atalarımıza da darlık ve bolluk dokunmuştu” desinler. Biz de onları (yine azgınlık ettiklerinde) hiç farkında olmadıkları bir zamanda ansızın yakaladık.
Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. Nihayet çoğaldılar ve, “Babalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı” dediler. Biz de onları, kendileri farkına varmadan ansızın yakaladık.
Derken bir süre sonra bu kötü durumu kaldırıp, onun yerine güzellikler veririz. Nihâyet, refah seviyeleri iyice yükselince yavaş yavaş azgınlaşmaya başlayarak, “Atalarımız da zaman zaman böyle sıkıntılı ve sevinçli anlar yaşamışlardı. Demek ki, bu olaylar ilâhî bir uyarı, imtihân veya ceza filan değil, tamamen tesadüflere bağlı olarak öteden beri süregelen basit tabîat hâdiseleri ve sosyal olaylarmış!” derler. Böylece Allah’ın emirlerini bir kenara atıp, yeryüzünde fesat çıkarırlar. Bunun üzerine, hiç beklemedikleri bir anda, korkunç bir azap ile onları ansızın yakalayıveririz!
Yine, çoğalmaları için Kötülüğün yerini İyiliğe değiştirdik.
“Atalarımıza da Bolluk ve Darlık (Kıtlık / Ekonomik Kriz) dokundu” dediler. Bilincinde değillerken onları ansızın yakaladık.
Zamanla toparlanıp kendilerine gelince: Laf arasında: " ha yahu,vaktiyle bizimkiler de bir takım sıkıntılar yaşamış " diye konuşurlar. Ama bir gün âniden, onları da vuracağız. Neye uğradıklarını bile anlamayacaklar.
Doğal yasalarımız gereği bazen kuraklıklar, bazen verimli zamanlar yaşanır. Salgın hastalıklar toplumları yakalar, sonra iyileşirler. Başlarına depremler, doğal felaketler gelir. Bunlar hep doğal yasalarımızdan kaynaklanır. Dünyada yaşayanlar bunları bilir. Yasalarımız gereği başları sıkıştığında ne yapıyorlar bakarız. Onların çoğu: "Atalarımız da böyle sıkıntı ve sevinç yaşamışlardı" diyerek başlarına gelenlerle denendiklerini anlamazlar. Hâlbuki onlara yaşadıkları dünyanın sağlam bir yer olmadığını gösteririz. İsteriz ki dünyaya dalıp gitmesinler, yasalarımıza uyarak yaşasınlar. Ancak onların çoğu başlarına gelenlerden ibret almaz. Tam tersine yasalarımıza uymaz, dünyaya daldıkça dalarlar. Aralarında haksızlık yapar, insanları sınıflara ayırırlar. Biz de onları ansızın yakalarız. Ölümleri başlarına gelince neye uğradıklarını şaşırırlar. Çünkü onlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyorlardı.
Sonra kötülüğü iyilikle değiştirmiştik de refah içinde yaşamışlardı. “Atalarımıza da elbette böyle sıkıntı ve sevinç (vesileleri) gelmişti.” demişlerdi. Biz de onları, hiç farkına varmadıkları bir şekilde ansızın yakalamıştık (cezalandırmıştık). [*]
Sonra onlara, bu sıkıntıların yerine bolluk verdik. Bu sefer de (hayvanlar gibi) bol bol yediler¹ ve: “Atalarımıza da (zaman zaman) böyle darlık ve bolluk dokunurdu.” dediler. Biz de onları kendileri farkında bile olmadan,² ansızın helâk ediverdik.
Sonra o darlığı genişliğe çevirmişizdir ⁷⁴ ki refahı tatsınlar da [kendi kendilerine]: “Atalarımız da darlık ve sıkıntıya düşmüşlerdi” ⁷⁵ desinler, işte ancak bundan sonradır ki, kendileri daha [ne olup bittiğinin] farkına varmadan, onları kıskıvrak yakaladık. ⁷⁶
Daha sonra bu yokluk ve kıtlığı bolluk ve bereketliliğe dönüştürmüşüzdür. Onlar da bu nimetlere şükretmek yerine, ‘Atalarımız da bizim gibi yokluk ve bolluk günleri görmüşler’ diyerek şımardılar. Biz de onları hiç beklemedikleri bir anda yakalayıp cezalandırdık. 16/52...54, 30/33...36
Sonra (o) kötü durumu güzelliğe çevirmişizdir de, refaha kavuşup şımarmışlar ve “(Bir zamanlar) atalarımız da sıkıntılı ve sevinçli günler yaşamışmış” demişlerdir.[¹²²⁹] İşte bunun üzerine biz de onları, olup bitenin farkına dahi varmadan ansızın yakalayıvermişizdir.
Sonra da (bir imtihan olarak) darlığı giderip yerine bolluk, ferahlık getirdik öyle ki, çoğaldılar, (nüfus ve servetleri arttı, fakat bu uyarıdan da hiç ibret almadılar) "Muhakkak ki atalarımıza da böyle sıkıntı ve sevinç dokunmuştu. (Bunlar birer tesadüftür, bize bir ceza için değildir) dediler. (Nimet kendilerini şımarttı, evvelce çektikleri sıkıntıları unuttular zevk ve sefaya daldılar) Biz de kendilerini hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın (azabımızla) tutup yakaladık,
Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirip af ettik ve dediler ki: "Atalarımıza da darlık ve sevinç dokunmuştu (onlar da üzüntülü ve sevinçli günler geçirmişlerdi). " (Bu nankörlüklerinden dolayı) onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Sonra bu fenalık yerini güzelliğe tebdîl ettik. Tâ ki çoğaldılar ve dediler ki: «Muhakkak bizim babalarımıza da sıkıntılı haller, neşveli demler dokunmuştur.» Artık Biz de onları kendileri farkına varmadıkları halde ansızın tutup yakaladık.
Sonra o kötü durumları değiştirip güzellikleri yayarız. Zamanla ahali çoğalıp “Vaktiyle atalarımız gâh üzülmüş, gâh sevinmişlerdi. ” derler fakat olaylardan ibret alıp şükretmezler. Derken, o bilinçsiz halleriyle, hiç hatırlarından geçmezken, ansızın onları kıskıvrak yakalarız.
Sonra kötülüğü değiştirip yerine iyilik getirdik de (insanlar) çoğaldılar ve: "Atalarımıza da darlık ve sevinç dokunmuştu (onlar da üzüntülü ve sevinçli günler geçirmişlerdi)." dediler (de olaylardan ibret alıp şükretmediler). Biz de onları, hiç farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakaladık.
Sonra o fenâlıklarının yerine eyilik bedel itdik, hattâ bu ahvâl-i müellimeyi unutdılar ve "Babalarımızı da böyle zarûretler ve hastalıklar mess itmiş idi (dünyâ hâli böyledir)" didiler.. Bunun üzerine onlara bağteten 'azâb ile kahr itdik, halbuki onlar bunı hâtırlarından bile geçirmiyorlardı.
Sonra kötülüğü alır yerine iyilik veririz. Nihayet zenginleşirler ve derler ki “Atalarımız da darlık ve bolluk yaşamışlar.” Bunun üzerine onları beklemedikleri bir anda yakalarız; farkına bile varamazlar.
Sonra meşakkatin yerini iyilikle değiştirdik de (başlarına geleni unutarak) boş verdiler. Ve: -Atalarımız da hem darlık hem de bolluk görmüşlerdir, dediler. Biz de onları farkında değillerken ansızın yakaladık.
Sonra zorluk ve sıkıntının yerine mutluluk ve güzelliği getirmişiz de çoğalmışlar ve şöyle demişlerdir: "Atalarımız da zorluk ve sevinçle yüz yüze gelmişlerdi." Nihayet biz onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın yakalayıverdik.
andan, degşürdük yavuz iş yirine eyü işi tā çoķ oldılar daħı eyittiler “bayıķ yoķandı atalarumuza yavuz ḥāl daħı şādılıķ” pes duttuķ anları añśuzda anlar bilmezler iken.
Andan ṣoñra tebdīl ider‐biz zaḥmet yirine eylügi, ḥattā anlar çoḳ olınca veeyidince, yitişdi atalarumuza ziyānlar ve zaḥmetler. Pes helāk eyledük anları, añsuzın anlar ġāfiller‐iken.
Sonra sıxıntını (bəlanı, pisliyi) firəvanlıqla əvəz etdik. Beləliklə, onlar artıb çoxaldılar və dedilər: “Atalarımıza da belə yaxşı-yaman günlər üz vermişdi”. Elə bu an onları özləri də bilmədən, qəflətən (əzabla) yaxaladıq.
Then changed We the evil plight for good till they grew affluent and said: Tribulation and distress did touch our fathers. Then We seized them unawares, when they perceived not.
Then We changed their suffering into prosperity, until they grew(1066) and multiplied, and began to say: "Our fathers (too) were touched by suffering and affluence" ... Behold! We called them to account of a sudden, while they realised not (their peril).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |