Tilke-lkurâ nekussu ‘aleyke min enbâ-ihâ(c) velekad câet-hum rusuluhum bilbeyyinâti femâ kânû liyu/minû bimâ keżżebû min kabl(u)(c) keżâlike yatbe’u(A)llâhu ‘alâ kulûbi-lkâfirîn(e)
İşte bu yurtlara ait bazı vukuatı anlatmadayız sana. Andolsun ki peygamberleri, apaçık delillerle geldi onlara, fakat önce inkar ettikleri, yalan saydıkları şeylere inanmadılar. İşte Allah, kafirlerin gönüllerini böyle mühürler.
İşte bu ülkeler (ve kavimlerle ilgili), Sana onların haberlerinden (ve tarihi hadiselerinden) aktarmalar yapıyoruz. Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden (peşinen) yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkâr edenlerin kalplerini böyle damgalayıp (hidayetlerini karartırdı.)
İşte o memleketlerin hali ey peygamber! Sana onların haberlerinden bir kısmını naklediyoruz. Onlara elçileri apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama onlar bir kere yalan saydıkları şeye bir daha inanmak istemediler. İşte böylece Allah gerçekleri örtbas edenlerin kalplerine mühür vuruyor.
İşte yok olup giden memleketler! Onların başlarına gelen felâketlerin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, Rasulleri onlara apaçık deliller, mûcizelerle gelmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları hakikatlere iman edecek değillerdi. İşte Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar eden kâfirlerin kalplerini, kafalarını böyle anlayışsız hale getirir.
İşte o kasabaların haberlerinden bazılarını sana anlatıyoruz. Şüphesiz onlara peygamberleri açık belgeler getirmişlerdi. Ancak daha önce yalanladıklarına iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böyle mühürler.
İşte bu ülkeler, sana onların 'haberlerinden aktarmalar yapıyoruz.' Gerçekten, onlara elçileri apaçık belgelerle gelmişlerdi. Ama daha önceden yalanlamaları nedeniyle iman eder olmadılar. İşte Allah, inkâr edenlerin kalplerini böyle damgalar.
İşte o memleketlerin durumu ki, ey Rasûlüm, Biz sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, O memleketlerin halkına, peygamberleri açık mûcizeler getirmişti. Öyle iken iman etmek istemediler. Çünkü ondan önce inkâr etmeyi âdet edinmişlerdi. Allah kâfirlerin kalblerini işte böyle mühürler.
İşte bu şehirlerin haberlerini sana anlatıyoruz. Şüphesiz elçileri açık deliller ile geldi. Fakat daha önce aşırı bir derecede yalanladıkları için imana gelemediler. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böylece mühürlüyor.
İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte, kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
İşte olayların nicelerin, sana salık verdiğimiz şehirler bunlardır, onlara peygamberler açık belgelerle gelmiş idiler, önce yalanlamış olduklarından inanmadılar, kâfirlerin gönüllerin Allah böyle damgalar
İşte o memleketlerin haberlerinin bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, resulleri onlara apaçık deliller getirmişti; ama onların daha önce de yalanladıkları şeye inanmaya hiç niyetleri yoktu. İşte Allah (inatları yüzünden) inkârcıların kalplerini böyle mühürler.
Biz sana bu şehirlerin hikâyelerinden ba’zılarını anlatacağız: Oralarda peygamberler zuhûr itdiler ve mu’cizeler gösterdiler fakat o kavimler evvelce kizb olarak telâkkî itmiş oldukları şeylere yine inanmıyorlar idi. Allâh kâfirlerin kalblerini işte böyle temhîr ider.
İşte o kentlerin haberlerini sana anlatıyoruz. And olsun ki onlara peygamberler belgeler getirdi; önceleri yalanladıklarından ötürü inanamadılar. Allah kafirlerin kalblerini böylece kapatıp mühürler.
İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına inanacak değillerdi. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.
İşte o ülkeler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
İşte o ülkeler... Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
Bunlar, sana haberlerini aktardığımız toplumlardır. Elçileri, onlara apaçık delillerle gitmişlerdi. Ama daha önceden yalanladıklarına inanacak değillerdi. ALLAH kafirlerin kalplerini böyle damgalar.
İşte o ülkeler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları gerçeklere iman edecek değillerdi. İşte o kâfirlerin kalplerini Allah böyle mühürler.
İşte o memleketler, bunların başına gelenlerden bâ'zısını sana kıssa olarak nakl ediyoruz; celâlım hakkı için onlara Peygamberleri beyyinelerle geldiler öyle iken iyman etmek istemediler, çünkü ondan evvel inkâr etmeği âdet etmişlerdi, Allah kâfirlerin kalblerini işte böyle tab'eder
İşte o memleketler. Sana onların haberlerinden (bazısını) anlatıyoruz. Kasem olsun ki onlara peygamberleri açık deliller getirmişti. Fakat daha önce yalanladıkları şeylere îmân edecek değillerdi. Allah, (hidâyete ulaşmak üzere gayret sarf etmeyen) kâfirlerin kalbini, işte böyle (manen) mühürler.
İşte o beldeler ki sana bazı haberlerini anlatıyoruz. Resulleri onlara beyyinat¹ getirmişlerdi. Ancak onlar, daha önce yalanlamış oldukları şeye inanmak istemediler. Allah gerçeği yalanlayan nankörlerin kalplerini işte böyle mühürler.²
İşte o memleketler (in haali! Habîbim) sana onların haberlerinden bir kısmını naklediyoruz. Andolsun ki peygamberleri onlara apaçık alâmetler (mu'cizeler) getirmişdir. Fakat daha evvelden yalanlamış oldukları şeylere îman etmediler. İşte kâfirlerin yüreklerine Allah böyle mühür basar. .
İşte o şehirler ki, sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Ve Celâlim hakkı için, peygamberleri kendilerine apaçık mu'cizeler getirdiler! Fakat daha önce(mu'cizeler gelmeden evvel) yalanladıkları şeylere, îmân edecek olmadılar. İşte Allah, kâfirlerin kalblerini (küfürlerindeki inadları sebebiyle) böyle mühürler!
İşte o ülkeler (ve kavimler) ki biz onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Doğrusu elçileri onlara açık delillerle gelmişlerdi, fakat önceden yalanlamış olduklarına inanacak değillerdi. İşte (melekler âleminde de tanınmaları için) Allah da, (inkâr edip, sapıklığı tercih etmeleri sebebiyle) o inkâr edenlerin kalbleri (akıl merkezi olan beyinleri) üzerine (beyin korteksine) böyle damga (manevi izler) bırakır.*
Bu şehirler halklarının haberlerini sana biz anlatıyoruz. İçlerinden seçilmiş elçiler onlara açıklayıcı belgeleri (delilleri) getirdiler, ama yine de önceden yalanladıkları şeylere iman etmediler. Böylece Allah gerçekleri inkâr edenlerin kalplerini doğrulara kapattı.
İşte o kentler ki sana olmuş bitmişlerini anlatıyoruz, gerçekten elçilerimiz apaçık belgelerle birlikte onlara varınca öteden beri yalan saydıkları bu belgelere yine de inanmadılar. İşte Allah, tanımazların yüreklerini böyle katılaştırır.
İşte bunlar sana haberlerini anlattığımız kasabalardır. Hiç şüphesiz onlara peygamberler apaçık belgeler getirdi de önceden yalanladıkları şeyden ötürü inanamadılar. Allah kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler!
Ey Peygamber ve onu adım adım izleyen Müslüman! İşte böylece sana, geçmişte helâk edilmiş bu toplumların yaşadığı olaylardan bir bölümünü anlatıyoruz. Gerçekten de Peygamberleri, hakîkatin bütün delillerini ortaya koyarak onlara mûcizeler göstermiş, apaçık deliller getirmişlerdi. Ne var ki onlar, başlangıçta bir kere inkâr ettikleri hakîkate, kibir ve inatları yüzünden bir türlü inanmaya yanaşmadılar. Allah, hakîkati bile bile reddeden bu gibi inkârcıların kalplerini işte böyle mühürler!
Bunlar sana uyarıcı haberlerini anlattığımız Şehirler’dir. And olsun ki onlara rasûlleri, Beyyineler / Açık Belgeler ile geldi! Önceden yalanladıkları sebebiyle inanmaya yanaşmadılar. İşte böyle, Allah Kâfirler’in kalblerine mühür vuruyor.
Resulüm! Tanrının sillesini yemiş kentlerden haberler sunmaya devam ediyoruz: Öyle kentliler var ki elçileri, mucizeler sergiledi. Ama, sırf ön yargılı oldukları için inanmadılar. Bazen Allah, bir inkarcının ferasetini böyle ön yargılarla bağlar.
İşte o ülkeler, onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Elçiler onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıkları için iman etmezler. İnkâr edenler kalplerini imana kapatırlar. Bizde onların bu tercihini değiştirmez, olduğu gibi kabul ederiz.
İşte o şehirler, haberlerinden sadece bir bölümünü [*] sana anlatmakta olduklarımızdır. Yemin olsun ki elçileri onlara apaçık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarına yine de iman edecek değillerdi. [*] İşte Allah kâfirlerin kalplerini böyle mühürler. [*]
(Ey Muhammed!) Sana, başlarına gelen olayları anlattığımız şu ülkelerin halkları Peygamberlerinin getirdiği apaçık mûcizeleri önceden yalanlamaya şartlandıkları için inanmadılar, böylece de Allah, o kâfirlerin kalplerini mühürledi.¹
Sana içlerinden bazılarının kıssalarını anlattığımız bu [önceki] toplumlara kendi içlerinden çıkan elçiler, gerçekten de hakkın ne olduğu yolunda apaçık belgeler, burhanlar getirmişlerdi; ama onlar, bir kere yalan saydıkları şeye ⁸² [bir daha] inanmak istemediler. İşte bunun içindir ki, Allah, hakikati inkar edenlerin kalplerine mühür vuruyor:
İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz apaçık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalan dediklerine bir daha iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah’ın uyarılarına kalplerini kapatan bu kâfirlerdir. 10/74, 11/120, 2099
Sana kıssalarını naklettiğimiz bu ülkeler… Doğrusu bütün bunlara kendi içlerinden elçiler hakikatin apaçık belgelerini getirdiler; fakat onlar, bir kez yalanlamış bulundukları için bir daha iman edemediler: İşte Allah inkârcıların kalplerini böyle mühürler.[¹²³⁴]
(Ey Muhammed) İşte o (harap) beldeler! Onların haberlerinden bazılarım (Nuh, Ad, Semud, Lut ve Şuayb kavimlerinin kıssalarını) sana anlattık, ki, kavmin onlardan ibret alsın! Andolsun ki, peygamberleri onlara apaçık deliller (mucizeler) getirdiler, fakat onlar evvelce yalan saymış oldukları şeylere (Allah'tan gayrı ilah olmadığına ve ahiret hayatına) yine de iman eder olmadılar; işte Allah (şirk ve küfürde direnen) kafirlerin kalplerini böyle mühürler! (de onlar gerçekleri göremezler, onlardan ibret alamazlar! Bu cezanın sebebi ise)
İşte memleketler! Onların haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Ve şüphesiz, resulleri onlara apaçık deliller getirmişti. Fakat onlar daha önce yalanladıklarına iman edecek değillerdi. Allah, kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler.
İşte o ülkeler, sana onların haberlerinden bazılarını hikaye ediyoruz. Muhakkak ki, onlara peygamberlerimiz beyyineler ile geldiler. Evvelce tekzîp etmiş oldukları şeylere yine imân eder olmadılar. İşte Allah Teâlâ kâfirlerin kalblerini böylece mühürler.
İşte o ülkelerin haberlerinden bir kısmını sana böylece anlatıyoruz. Oraların halklarına peygamberlerimiz açık deliller, mûcizeler getirdiler. Fakat onlar iman etmediler. Çünkü ondan önce tekzip ve inkâr etmeyi âdet haline getirmişlerdi. Allah kâfirlerin kalplerini işte böyle mühürler! [17, 15; 11, 101-102]
İşte o ülkeler; sana onların haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz. Andolsun, elçileri onlara açık deliller getirmişlerdi. Fakat önceden yalanladıklarından ötürü, inanmak istemediler. İşte Allah, kafirlerin kalblerini böyle mühürler.
(Yâ Muhammed) Sana ba'zı hallerini nakil ve hikâye iylediğimiz bu karyeler ve şehirler halkına âşikâr mu'cizât ile rasûlleri gelmişdi. Bunun üzerine de evvelce tekzîb ve inkâr iylediklerini ikrârla îmân itmediler. Allâh onlar gibi kâfir olan kavmin kalbleri üzerine mühür urır. (Îmâna gelmeleri mukadder olmayanlar îmâna gelmezler)
Bunlar, sana bir kısım haberlerini anlattığımız kentlerdir. Elçileri onlara o açık belgelerle (mucizelerle) gelmişlerdi de önce yalanladıkları için daha sonra inanmaya yanaşmamışlardı. Allah, kendilerini doğrulara kapatanların kalplerindeki yeni yapıyı işte böyle oluşturur.
İşte bu sana haberlerini anlattığımız ülkelerdir. Onlara elçilerimiz açık belgelerle gelmişlerdi de daha önce yalanladıklarına iman etmeye yanaşmadılar. İşte Allah, kafirlerin kalplerini bu şekilde damgalar.
İşte bunlar o beldelerdir ki, haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdi; ama onların daha önce de yalanladıkları şeye inanmaya hiç niyetleri yoktu. Kâfirlerin kalplerini Allah işte böyle mühürlüyor.
İşte o kentler/medeniyetler! Haberlerinden bir kısmını anlatıyoruz sana. Yemin olsun, resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanamadılar. Küfre sapanların kalplerini Allah işte böyle mühürler.
şol köyler, ḥikāyet eylerüz üzerüñe ħaberlerinden. daħı bayıķ geldi anlara yalavaçları ḥüccetler ile pes olmadılar kim inanlar andan ötürü kim yalan duttılar ilerüden. ancılayın mühr urur Tañrı kāfirler göñülleri üzere.
Ol şehrler ki ḫaber virdük saña anlaruñ ḥikāyetlerini. Taḥḳīḳ geldi anlarapeyġamberleri mu‘cizātlar bile. Anlar īmān getürmediler nebīleri geldükdeki nebī gelmeden yalanlamışlar‐ıdı. Anuñ gibi mühr urdı Tañrı Ta‘ālākāfirler yüregine.
(Ya Rəsulum!) O məmləkətlərin bə’zi xəbərlərini (əhvalatlarını) sənə söylədik. Peyğəmbərləri onlara açıq-aşkar dəlillər (mö’cüzələr) gətirmişdilər. (Həmin məmləkətlərin əhalisi) əvvəlcə yalan hesab etdiklərinə (mö’cüzələrə, dəlillərə) yenə də inanmadılar. Allah kafirlərin ürəklərini belə möhürləyər.
Such were the townships. We relate some tidings of them unto thee (Muhammad). Their messengers verily came unto them with clear proofs (of Allah's Sovereignty), but they could not believe because they had before denied. Thus doth Allah print upon the hearts of disbelievers (that they hear not).
Such were the towns whose story We (thus) relate unto thee: There came indeed to them their messengers with clear (signs): But they would not believe what they had rejected before.(1070) Thus doth Allah seal up the hearts of those who reject faith.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |