Feżâkat vebâle emrihâ ve kâne ‘âkibetu emrihâ ḣusrâ(n)
Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlardır ve (kötü) işlerinin sonu (dünyada) tam bir hüsrandır (pişmanlık ve perişanlıktır).
Derken yaptıklarının vebalini tatmışlardır da işlerinin sonu, ziyan olup gitmiştir.
Derken onlar yaptıklarının karşılığını tatmışlardır ve bu dünyada yaptıkları işlerin sonu zarar ve ziyan olup gitmiştir.
Allah ve Rasulünün ortaya koyduğu düzene, şeriata karşı uyguladıkları planlarının cezasını tattılar. Hayatları dünyada da, âhirette de hüsran ile neticelendi.
Böylece onlar yaptıklarının cezasını tattılar. İşlerinin sonu da hüsran oldu.
Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü taddı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.
Öylece küfürlerinin cezasını taddılar ve işlerinin sonu bir hüsran oldu. (Ahirette de bir perişanlık içindeler.)
İşte onlar, yaptıklarının cezasını tattılar. Ve yaptıklarının sonu tam bir hüsran oldu.
Böylece yaptıklarının cezasını çekmişler ve sonuçları hüsran olmuştur.
İşlerinin günahlarını çektiler, işlerinin sonu zarara vardı
Böylece onlar kendi yaptıklarının cezasını tattılar ve yaptıklarının sonu (dünyada) yıkım oldu.
Onlar, işlerinin karşılığını tattılar; işlerinin sonu hüsran oldu.
Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
Kararlarının sonucunu tattılar. Kararlarının sonucu bir hüsran oldu.
İşlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu tam bir hüsran olmuştur.
O suretle emrinin vebalini tattı ve işinin akıbeti bir hüsran oldu
Böylece işinin vebâlini tattı. İşinin sonu da hüsran oldu.
İşte o (her memleket halkı) yapdığının ağırlığını tatmış, işinin sonu bir hüsran (ve helak) olmuşdur.
Öyle ki (onlar) işlerinin vebâlini tattı ve işlerinin âkıbeti hüsrân oldu!
Dolaysıyla yaptıkları yanlış işlerin vebalini çekmişler ve işlerinin sonucu da hüsranla sona ermiştir.
Onlar dünyada işlerinin vebalini tattılar, işlerinin akıbeti de ziyankârlık oldu.
Artık o (ülkelerin halkı), yaptığı kötülüğü tattı ve işinin sonucu da bir hüsran oldu.
Böylece, isyankârlıklarının sonucunu tattılar: Yaptıkları zulüm ve haksızlıklar, bu dünyada büyük bir hüsranla neticelendi. Ama asıl cezayı, âhirette görecekler:
(Onlar, böylece) yaptıklarının cezâsını tattılar ve işlerinin sonucu da tam bir helâk oldu.
ve böylece onlar kendi yaptıklarının kötü meyvelerini tattılar; 17 [bu dünyada,] yaptıklarının sonu yıkım oldu;
Böylece onların hepsi yaptıklarının cezasını çektiler neticede yaptıkları işlerinin sonu tam bir hüsran oldu. 18/103...105
Nihayet yaptıklarının vebalini tatmışlar, işledikleri şeyler sonucunda yıkıma uğramışlardır.
Artık işlerinin vebalini tattı ve işlerinin sonu bir hüsrândan ibaret oldu.
Böylece kötü işlerinin sorumluluğunu tattılar, işlerinin sonu tam bir hüsran oldu.
İşinin vebalini taddı. İşinin sonucu da tüm bir ziyan idi.
Böylece ettiklerini bulmuş, işlerinin sonu hüsran olmuştur.
Yaptıklarının cezasını çektiler ve yaptıklarının sonucu hüsran oldu.
Böylece yaptıklarının cezasını tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
Böylece onlar, yaptıklarının vebalini tattılar ve işlerinin sonu hüsran oldu.
pes ŧatdı işinüñ vebālin daħı oldı işinüñ śoñı ziyān.
Onlar əməllərinin cəzasını aldılar və axırda işləri ziyana uğramaq oldu.
So that it tasted the ill effects of its conduct, and the consequence of its conduct was loss.
Then did they taste the evil result of their conduct, and the End of their conduct was Perdition.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |