Elleżîne âmenû velem yelbisû îmânehum bizulmin ulâ-ike lehumu-l-emnu vehum muhtedûn(e)
İman edip de imanlarına zulüm kisvesi giydirmeyen kimseler (şirke düşmeyen, haksızlık ve ahlâksızlık ameli işlemeyenler) var ya; işte güven (emniyet ve saadet) onlar içindir. Ve bunlar hidayet üzerindedir.
İnananlar ve inançlarını haksızlıkla karıştırmayanlardır emin olmaya hak kazananlar ve onlardır doğru yolu bulmuş olanlar.
İman edip, imanlarını varlık sebebine aykırı davranarak karartmayanlar, işte onlardır, güven içinde olacak olan ve doğru yola ulaşmış olanlar.
İman edenler ve imanlarına şirk, baskı, zulüm, işkence, haksızlık, isyan ve inkâr bulaştırmayanlar, bunlara âlet olmayanlar, işte onlar güven içindedirler. Doğru, hak yolda, İslâm'da sebat edenlerdir."
İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayanlar; işte güven onlaradır ve doğru yolda olanlar da onlardır.
İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.
İman edip de imanlarını zulüm ve şirkle bulaştırmayanlar (var ya), işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidâyete erenler de onlardır.
İnanıp da imanlarını zulüm ile örtmeyenler, işte güven, asıl olarak onlar için vardır. Ve onlar doğru yoldadırlar.
İnanıp da imanlarına herhangi bir şirki bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
İnan etmiş olup da, İnanlarını zulm ile, kirletmiş bulunmayanlar, güvenilmeye yaraşırlar, işte bunlar doğru yolu bulanlar
İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle (şirkle) kirletmeyenler var ya; işte onlardır güven içinde olacak olanlar. Çünkü onlar doğru yolu bulmuşlardır.*
İşte güven; onlara, inanıp haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.*
İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.
İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
İnananlar ve imanlarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hakketmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.*
İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
İyman edib de iymanlarını bir haksızlıkla telbis etmiyen kimseler işte korkudan emîn olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler onlardır
İman etmiş ve imanlarına zulmü¹ bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar² da onlardır. *
Îman edenler, bununla beraber îmanlarını haksızlıkla da bulaşdırmayanlar, işte (ancak) onlardır ki (korkudan) emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.
Îmân edip de îmanlarını bir zulümle (şirkle) bulaştırmayanlara gelince, işte onlar var ya, kendileri için (ebedî azab korkusundan) emîn olmak vardır ve onlar hidâyete erenlerdir.
İman etmiş kişiler, imanlarına (kendilerinden iman şartı ilave etmeyerek) zulmü asla karıştırmayanlardır. İşte onlar güven içerisinde olup, doğru yolda olanlardır.
Onlar ki iman edip imanlarını zulüm [¹] ile karıştırmamışlardır, işte emn-ü itimat onlara mahsustur, onlar doğru yolu da bulmuşlardır.*
İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar (var ya), işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete erenlerdir.
“Evet, Allah’a ve âhiret gününe yürekten inanan ve imanlarını şirk, inkâr, isyankârlık gibi herhangi bir zulüm ile kirletmeyenler var ya, işte her türlü tehlikeden kurtulup güvene kavuşmak onların hakkıdır; doğru yolda olanlar da, yalnızca onlardır.”
Îman edip de bu îmanlarına, zulüm1 karıştırmayanlar var ya gerçekten güven içerisinde ve doğru yolda olanlar, onlardır. *
İmana ermiş olan ve zulüm işleyerek imanlarını karartmayanlar, işte onlardır güven içinde olacak olanlar, çünkü doğru yolu bulanlar onlardır!” dedi.
İman edenler ve imanlarına zulüm/şirk bulaştırmayanlar, işte korkudan emin olmak bunların hakkıdır. Ve doğru yolda olanlar da bunlardır. 4/115, 31/2...5-13, 28/50, 47/25
İmana ulaşan ve imanlarına zulüm[1080] bulaştırmayanlar var ya: işte onlardır güvene lâyık olanlar; zira onlar doğru yoldadırlar.”*
O kimseler ki, imân etmişler ve imânlarını bir zulme bulaştırmamışlardır. İşte korkudan emin olmak onlara aittir. Ve hidâyete ermiş olanlar da onlardır.
İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.
İnananlar ve imanlarını bir haksızlıkla bulamayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.
Kimler inanıp güvenir ve bu imanlarına bir yanlışı[1] karıştırmazsa, güven onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar.*
İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır.
İman eden ve imanlarına zulüm bulaştırmamış olanlar—korkudan emin olmak işte onların hakkıdır; doğru yolda olanlar da onlardır.(13)*
İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.
anlar kim įmān getildiler daħı ķarışŧurmadılar įmānlarını žulm -ıla ya'nį şirk-ile şunlar anlaruñdur iminliķ daħı anlar ŧoġru yol dutıcılardur.
İman gətirib imanlarını zülmə qatışdırmayanlar əmin-amanlıqdadırlar. Haqq yola yönəlmişlər də onlardır!
Those who believe and obscure not their belief by wrong doing, theirs is safety; and they are rightly guided.
"It is those who believe and confuse not their beliefs with wrong(901-A) - that are (truly) in security, for they are on (right) guidance."*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |