10 Ekim 2024 - 7 Rebiü'l-Ahir 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
En’âm Suresi 82. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Elleżîne âmenû velem yelbisû îmânehum bizulmin ulâ-ike lehumu-l-emnu vehum muhtedûn(e)

İnananlar ve inançlarını haksızlıkla karıştırmayanlardır emin olmaya hak kazananlar ve onlardır doğru yolu bulmuş olanlar.

İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayan (haksızlık ve ahlâksızlığa bulaşmayan) kimseler (şirke düşmeyen ve kötülük işlemeyenler) var ya; işte güven (emniyet ve saadet) onlar içindir. Ve bunlar hidayete erenlerdir.

İman edip, imanlarını varlık sebebine aykırı davranarak karartmayanlar, işte onlardır, güven içinde olacak olan ve doğru yola ulaşmış olanlar.

İman edenler ve imanlarına şirk, baskı, zulüm, işkence, haksızlık, isyan ve inkâr bulaştırmayanlar, bunlara âlet olmayanlar, işte onlar güven içindedirler. Doğru, hak yolda, İslâm'da sebat edenlerdir."

İman edip de imanlarına zulüm karıştırmayanlar; işte güven onlaradır ve doğru yolda olanlar da onlardır.

İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar, işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.

İman edip de imanlarını zulüm ve şirkle bulaştırmayanlar (var ya), işte korkudan emin olmak onların hakkıdır ve hidâyete erenler de onlardır.

İnanıp da imanlarını zulüm ile örtmeyenler, işte güven, asıl olarak onlar için vardır. Ve onlar doğru yoldadırlar.

İnanıp da imanlarına herhangi bir şirki bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.

İnan etmiş olup da, İnanlarını zulm ile, kirletmiş bulunmayanlar, güvenilmeye yaraşırlar, işte bunlar doğru yolu bulanlar

İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle (şirkle) kirletmeyenler var ya; işte onlardır güven içinde olacak olanlar. Çünkü onlar doğru yolu bulmuşlardır.

Îmân idenler ve îmânlarını zulüm libâsıyla ilbâs itmeyenler ’azâbdan emin olurlar ve tarîk-i hidâyetdedirler" didi.

İşte güven; onlara, inanıp haksızlık karıştırmayanlaradır. Onlar doğru yoldadırlar.*

İman edip de imanlarına zulmü (şirki) bulaştırmayanlar var ya; işte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır.

İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.

İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.

İnananlar ve imanlarını bir zulümle bulaştırmayanlar güvenliği hakketmişlerdir ve onlar doğruyu bulmuşlardır.

Şirk, yani çeşitli biçimlerle Tanrı'ya ortak koşmak, Kuran'da zulüm olarak tanımlanmıştır (31:13). Peygamberin kendisine şefaat edeceğine inanmak veya... Devamı..

İman edenler ve imanlarını zulüm ile karıştırmayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

İyman edib de iymanlarını bir haksızlıkla telbis etmiyen kimseler işte korkudan emîn olmak onların hakkıdır ve hidayete erenler onlardır

(Hakikat şu ki;) Îmân edip de îmânlarına şirk bulaştırmayanlar (var ya), işte onlar (Allah’ın gazabından) güven içerisinde olup, doğru yolda olanlardır.

İman etmiş ve imanlarına zulmü¹ bulaştırmamış olanlar var ya işte emniyet içinde olanlar da hidayete ermiş olanlar² da onlardır.

1- Şirk. 2- Doğru yolu bulanlar.

Îman edenler, bununla beraber îmanlarını haksızlıkla da bulaşdırmayanlar, işte (ancak) onlardır ki (korkudan) emîn olmak hakkı kendilerinindir. Onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.

Îmân edip de îmanlarını bir zulümle (şirkle) bulaştırmayanlara gelince, işte onlar var ya, kendileri için (ebedî azab korkusundan) emîn olmak vardır ve onlar hidâyete erenlerdir.

O iman etmiş ve inançlarına zulüm (haksızlık, şirk, isyan gibi kötü şeyler) bulaştırmamış olanlar var ya; işte güven onlaradır. Hidayeti (doğru yolu) bulmuş olanlar da onlardır. *

(*) Şirk, yani çeşitli biçimlerle Allah’tan başkasına tanrısal nitelikleri yakıştırmak, Kur’an’da zulüm olarak tanımlanmıştır (31:13) (ان الشرك لظلم ع... Devamı..

İman etmiş olanlar ve imanlarına hiçbir şeyi örtmeyerek (ilaveler yapmayarak) kendilerine zulmetmeyenler, işte onlar güven içerisinde olup, doğru yolda olanlardır.

o kimseler ki inanırlar, inançlarını kıyıcılıkla bozmazlar, işte güvene kavuşacak olanlar onlardır, doğru yolu tutanlar da onlardır.

Onlar ki iman edip imanlarını zulüm [¹] ile karıştırmamışlardır, işte emn-ü itimat onlara mahsustur, onlar doğru yolu da bulmuşlardır.

[1] Masiyet veya şirk.

İnananlar ve inançlarına şirk [zulm]²⁵ bulaştırmayanlar [lem yelbisû] işte güven onlar içindir ve onlar doğru yolu bulanlardır.

25 Hz. Peygamber bu ayetteki “zulm” kavramını “şirk” ile tefsir etmiştir. (Buhari-Müslim).

İman edenler ve imanlarını zulümle karıştırmayanlar (var ya), işte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete erenlerdir.

Evet, Allah’a ve âhiret gününe yürekten inanan ve imanlarını şirk, inkâr, isyankârlık gibi herhangi bir zulüm ile kirletmeyenler var ya, işte her türlü tehlikeden kurtulup güvene kavuşmak onların hakkıdır; doğru yolda olanlar da, yalnızca onlardır.”

İman etmiş, imanlarına zulüm karıştırmamış kimselere gelince; işte onlar için Emniyet / Güvenlik vardır. Onlar hidayete ermişler’dir.

İnançlarına bir pislik bulaştırmadan inananlar, doğru yolda ve güvenlik içerisindedirler. [4]

“İnanan, zulme saparak inançlarına zarar vermeyenler var ya; onlar hesap günü güvendedirler ve onlar doğru yoldadır.”

İman edenler ve imanlarına herhangi bir [zulüm] (şirk) bulaştırmayanlar var ya [*]işte güven onlarındır ve onlar doğru yola ulaştırılmışlardır.

Hz. Muhammed’in, Lokmân 31:13’ten delil getirerek buradaki zulm’ün “şirk” olduğunu belirttiği rivayet edilmiştir (Buhârî, Tefsîru Sure-i En‘âm, 3).... Devamı..

Îman edip de bu îmanlarına, zulüm¹ karıştırmayanlar var ya gerçekten güven içerisinde ve doğru yolda olanlar, onlardır.

1 Unutulmamalıdır ki en büyük “zulüm” şirktir. Bk. (Lokman: 13)

İmana ermiş olan ve zulüm işleyerek imanlarını karartmayanlar, işte onlardır güven içinde olacak olanlar, çünkü doğru yolu bulanlar onlardır!” dedi.

İman edenler ve imanlarına zulüm/şirk bulaştırmayanlar, işte korkudan emin olmak bunların hakkıdır. Ve doğru yolda olanlar da bunlardır. 4/115, 31/2...5-13, 28/50, 47/25

İmana ulaşan ve imanlarına zulüm[¹⁰⁸⁰] bulaştırmayanlar var ya: işte onlardır güvene lâyık olanlar; zira onlar doğru yoldadırlar.”

[1080] Rasulullah, buradaki zulm sözcüğünü “şirk” olarak tefsir etmiş ve buna da Lokman 13’ü delil göstermiştir (Buhârî ve Müslim). Âyetin ibadet ya d... Devamı..

(Elbette Allah’a) İman edenler ve (aynı zamanda) imanlarına (şirk gibi) bir zulüm bulaştırmamış olanlar; işte onlardır ancak korkudan emin olanlar, onlardır ancak doğru yolu bulanlar" dedi.

O kimseler ki iman ettiler ve imanlarına zulum elbisesi giydirmediler.. İşte onlar güvendeler ve doğru yoldalar.

O kimseler ki, imân etmişler ve imânlarını bir zulme bulaştırmamışlardır. İşte korkudan emin olmak onlara aittir. Ve hidâyete ermiş olanlar da onlardır.

İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.

İnananlar ve imanlarını bir haksızlıkla bulamayanlar... İşte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.

"Îmân iden ve îmânlarını zulm olan şirkle karışdırmayanlar, emn onlaradır ve onlar hidâyete vâsıl olmuşlardır" didi.

Kimler inanıp güvenir ve bu imanlarına bir yanlışı[1] karıştırmazsa, güven onların hakkıdır. Onlar doğru yoldadırlar.

[*] Müfredat والظلم عند أهل اللغة وكثير من العلماء: وضع الشيء في غير موضعه المختص به؛ إما بنقصان أو بزيادة؛ وإما بعدول عن وقته أو مكانه، Burada imanda... Devamı..

İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar, işte emniyet onlar içindir, hidayette olanlar da onlardır.

İman eden ve imanlarına zulüm bulaştırmamış olanlar—korkudan emin olmak işte onların hakkıdır; doğru yolda olanlar da onlardır.(13)

(13) “Zulüm” sözcüğü ile, “Allah’a ortak koşmak” kastedilmiştir. Peygamberimiz, “Hangimiz nefsine zulmetmemiştir ki?” diyerek bu âyetin kapsamına girm... Devamı..

İman edip de imanlarını herhangi bir zulümle kirletmeyenler var ya, güvende olma/güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.

anlar kim įmān getildiler daħı ķarışŧurmadılar įmānlarını žulm -ıla ya'nį şirk-ile şunlar anlaruñdur iminliķ daħı anlar ŧoġru yol dutıcılardur.

Ol kişiler ki īmān getürdiler, daḫı örtmediler īmānlarını ẓulm bile. Anlar‐ıçun vardur iminlik, daḫı anlar hidāyet üstinedürler.

İman gətirib imanlarını zülmə qatışdırmayanlar əmin-amanlıqdadırlar. Haqq yola yönəlmişlər də onlardır!

Those who believe and obscure not their belief by wrong doing, theirs is safety; and they are rightly guided.

"It is those who believe and confuse not their beliefs with wrong(901-A) - that are (truly) in security, for they are on (right) guidance."

901-A The word "wrong" here refers to ascribing partners to Allah as has been stated by the Prophet (peace be on him) in his explanation of the verse.... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.