17 Şubat 2025 - 19 Şaban 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
En’âm Suresi 20. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Elleżîne âteynâhumu-lkitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum(m) elleżîne ḣasirû enfusehum fehum lâ yu/minûn(e)

Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, fakat kendilerine zarar verenlerdir inanmayanlar.

(Aslında) Bizim kendilerine Kitap verdiklerimiz Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı), çocuklarını tanır gibi tanımakta (ama bile bile inkâra sapılmakta)dır. Kendilerini hüsrana (en büyük ziyana) uğratanlar; işte onlar (inanmayanlardır ve) inanmayacaklardır.

Kendilerine kitap verdiğimiz Yahudi ve Hıristiyanlar, O hak peygamberi kendi oğullarını nasıl tanıyorlarsa, öylece tanırlar; ama onlar arasında, kendilerine yazık edenler var ya işte onlardır inanmayanlar.

Kendilerine kutsal kitaplar verdiğimiz kimseler, peygamberi, Muhammed'i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında zikredilen özellikleri sebebiyle bilirler, tanırlar. Kendilerini, birbirlerini hüsrana uğratanlar, işte onlar iman etmeyecekler.

bk. Kur’an-ı Kerim, 3/81; 26/196; 61/6.

Kendilerine kitap vermiş olduklarımız onu (Peygamberi) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanımaktadırlar. Kendilerini zarara sokanlar işte onlar iman etmezler.

Bizim kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, çocuklarını tanır gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar; işte onlar inanmayanlardır.

Kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin bilginleri, o Peygamberi (Hazreti Muhammed Aleyhisselâmı), oğullarını tanıdıkları gibi bilir ve tanırlar. Küfre varmakla nefislerine ziyan edenler, işte onlar iman etmezler...

Kendilerine kitap verdiklerimiz, çocuklarını tanıdıkları gibi o Peygamber’in (evsafını) bilirler. Fakat kendilerini zarara sokanlar, işte onlar inanmazlar.

Kendilerine kitap verdiklerimiz, Peygamberi kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.

Kendilerine kitap verilmiş olanlar, oğullarını bildiklerince, onu da bilmekteler, kendi özlerine ziyan edenler, inanmayan kimselerdir

Kendilerine kitap verdiğimiz (Yahudi ve Hristiyanlar), o (Muhammed'i öz çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar/bilirler. (Aklını kullanmayarak) kendilerini hüsrana uğratanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

Bkz. 2/76, 146, 61/6

Ehl-i kitâb Muhammed ’aleyhisselâmın nübüvvetini kendi çocuklarını nasıl tanırlar ise öyle tanırlar. Fakat kendi nefîslerine zulm idenler âna inanmıyacaklardır.

Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; fakat kendilerine yazık ettiler, çünkü onlar inanmazlar.*

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi) kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar.[172] Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar inanmazlar.

Çünkü Tevrat’ta ve İncil’de Resûlullah hakkında tanıtıcı bilgiler vardır. (Bakınız: Bakara sûresi, âyet, 146)

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenlere gelince, işte onlar inanmazlar.

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resûlullah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.

Kendilerine kitap verdiklerimiz, çocuklarını tanır gibi bunu tanır. Kişiliklerini yitirenler inanmıyanlardır

Kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, Peygamber'i, kendi oğullarını bildikleri gibi, bilirler. Kendilerine yazık edenler var ya! İşte onlar iman etmezler.

Kendilerine kitâb verdiğimiz ümmetlerin uleması o Peygamberi kendi oğullarını bilir gibi bilirler, kendilerine yazık edenlerdir ki ancak iyman getirmezler

(Kitaplarında, son peygambere dair bir bilgi bulunmadığını söyleyen o) kendilerine kitap verdiklerimize gelince… (Bile bile hakkı gizleyen o yahûdî ve hıristiyanlar, kesinlikle yalan söylüyorlar. Zira ellerindeki kitaplarda bu bilgiler mevcuttur. İşte bundan dolayıdır ki) onu (resûlümüz Muhammed’i), kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar (fakat buna rağmen bile bile hakkı inkâr ederler. Israrla hakkı inkâr ederek) kendilerini ziyana uğratanlar var ya, işte onlar îmân etmezler.

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu çocuklarını tanır gibi tanırlar. O kimseler, kendi nefislerine hüsran¹ ettiler, işte onlar iman etmezler.

1- İnsanın, ömrünü boş şeyler uğruna tüketip, ebedi kayba uğraması.

Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler onu (o hak peygamberi) öz oğullarını nasıl tanıyorlarsa öyle tanırlar. Nefislerini hüsrana uğratanlar (yok mu?) işte onlardır ki (peygambere) inanmazlar.

Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (kitablarında alâmetlerini gördükleri o âhir zaman peygamberini) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar.(1) Kendilerini hüsrâna uğratan o kimseler yok mu, işte onlar îmân etmezler.

(1)“Selmânü’l-Fârisî, o da evvel nasrânî (hristiyan) idi. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm’ın evsâfını (vasıflarını) gördükten sonra, onu arıyordu... Devamı..

Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler(in bilginleri), kendi öz oğullarını bildikleri gibi onu da (Kur’an’ın Allah tarafından vahyedildiğini de) bilirler. Ama kendilerine yazık etmiş olanlar var ya, işte onlar (bu şekilde) inanmıyorlar. *

(*) (يعرِفُونَهُ) ‘’ya’rifunehu’’ daki zamirin Kur’an’ı gösterdiği yorumu ise, bağlamla daha uyumludur. Aşağıda da İbn Aşür, bu yönde ayetin tefsirini... Devamı..

Kendilerine kitap verdiklerimiz, kendilerine gelen elçiyi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. O kimseler kendilerine yazık etmiş olanlardır. Sonra onlar kesinlikle iman etmezler.

O kimseler ki kendilerine Kitap verilmiştir, onu öz oğullarını nasıl tanırlarsa öyle tanırlar. O kimseler ki kendilerine yazık etmişlerdir, artık onlar inanmazlar.

Kitaba nâil ettiğimiz kimseler peygamberi, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Şirk ile kendilerini ziyana sokanlar ise iman getirmezler.

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu/peygamberi kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini zarara sokanlara gelince, işte onlar inanmazlar.

Kendilerine kitab verdiklerimiz, onu (peygamberi) çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar (var ya), işte onlar iman etmezler.

Kendilerine daha önce Kitap verdiklerimiz, yani Yahudi ve Hıristiyan bilginleri, Muhammed’in gerçek bir Peygamber olduğunu pekâlâ bilir, hattâ onu kendi öz evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Fakat bile bile kötülüğü tercih ederek kendilerine yazık edenler, çıkarlarına ters gördükleri için Kur’an’a inanmazlar. O hâlde:

Kitap verdiğimiz kimseler, onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanıyorlar. Nefislerini hüsrana / zarara uğratanlar artık inanmazlar.

Ehlikitap, Muhammed’i kendi çocukları kadar yakından tanırlar Ama kendilerine olan öz güvenlerini yitirmiş oldukları için inanmazlar.

Kendilerine kitap verilenler onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanılar. Kendilerine ziyan edenler var ya; onlar inanmazlar.

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu [*] kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. [*] Kendilerine yazık edenler var ya işte onlar inanmazlar.

Burada kastedilen, “Kur’an” veya “Hz. Muhammed” olabilir. Bağlam gereği “Kur’an” anlamı önceliklidir.,Benzer şekilde “kıble” ile ilgili olmak üzere bi... Devamı..

Kendilerine kitap verdiklerimiz,¹ o (Peygamberi) kendi oğullarını bildikleri gibi bilirler.² Ama buna ancak kendilerine yazık edenler, inanmazlar.

1 Yani kendilerini Yahûdî ve Hıristiyan olarak tanımlayanlar…2 Âyetin bu bölümü için Bk. (Bakara: 146)

Daha önce vahiy verdiklerimiz, bunu, ¹⁴ kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; ama [onlar arasından] kendilerine yazık edenler (var ya), işte onlardır inanmayı reddedenler.

14 Yani, bütün sahih kitaplarda vurgulanmış olan, Allah’ın aşkın benzersizliği ve birliği hakikatini.

Vaktiyle kendilerini, vahye muhatap kıldığımız kimseler bunu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana uğratanlar, işte onlar bu hakikate Kuran’a inanmayanlardır. 2/146, 23/69, 2/64, 39/15

Daha önce vahye muhatap kıldıklarımıza gelince: onlar onu[¹⁰²⁶] kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerine zarar veren kimseler var ya: işte onlardır inanmaya yanaşmayanlar.

[1026] Buradaki “o” zamiri teorik olarak Allah Rasûlü’nü gösterebileceği gibi, vahyi de gösterebilir (Krş: 2:146). Fakat zamirin doğrudan Allah Rasûlü... Devamı..

Kendilerine kitap verdiklerimiz onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar! (Çünkü kendi kitaplarında onun geleceğine ait müjde haberlerini ve vasıflarını okumaktadırlar, ancak içlerinden hakkı teslim etmeyenler) Kendilerine yazık edenler (Son peygamber kendi kavimlerinden gelmediği için hased edenler) ona iman etmezler.

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu kendi öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyana sokanlar var ya, işte onlar iman etmezler.

Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler, O'nu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanır bilirler. O kimseler ki nefislerini hüsrâna uğratmışlardır, işte onlar imân etmezler.

Kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin bilginleri o Peygamberi, kendi öz evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ama kendilerine acımayıp kendi kendilerini en büyük hüsrana uğratanlardır ki iman etmezler. [3, 81; 26, 196; 61, 6]

Yahudi ve Hıristiyanlar kutsal kitaplarında Hz. Muhammed (a.s.)’ın geleceğini müjdeleyen bilgilere sahiptiler. Ölçüleri kullanan Abdullah b. Selâm gib... Devamı..

Kendilerine Kitap verdiklerimiz, oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar (onun Allah tarafından vahyedildiğini bilirler), ama kendilerini ziyana sokanlar inanmazlar.

Ehl-i Kitâb onı (Muhammedi) kendi oğullarını bildikleri gibi bilirler. Kendi nefislerini ziyâna sokanlardır ki îmân itmezler.

Kitap verdiğimiz kimseler onu[*], kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerine yazık edenler, ona inanıp güvenecek değillerdir.

[*] Allah'ın elçisi Muhammed'i (sav). Çünkü kendi kitaplarında gelecek son nebi ile ilgili bilgiler bulunmaktaydı.

Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler Resûlü, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini hüsrana atanlar, işte onlar iman etmezler.

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu, oğullarını tanır gibi tanıyorlar. Kendilerini hüsrana sokanlar ise iman etmezler.

O kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, onu, öz oğullarını tanıdıkları gibi tanıyıp bilirler. Ama öz benliklerini hüsrana uğratan bunlar, iman etmezler.

anlar kim virdük anlara kitāb’ı [64b] ya'nį tevrįt’i daħı incįl’i bilürler anı ya'nį peyġamber nite kim bilürler oġlanlarını. anlar kim ziyān eylediler gendüzilerine anlar įmān getürmezler.

Ol kişiler ki virdük anlara kitābı Yehūdilerden, Muḥammed ḥaḳ peyġam‐ber olduġını bilürler, oġlanlarını bildükleri gibi. Ol kişiler ki ziyān eyledilernefslerini, anlar īmān getürmezler.

Kitab verilmiş şəxslər onu (Muhəmməd peyğəmbəri) öz oğullarını tanıdıqları kimi tanıyırlar. Özlərinə zərər edənlər, əlbəttə, iman gətirməzlər!

Those unto whom We gave the Scripture recognize (this Revelation) as they recognize their sons. Those who ruin their own souls will not believe.

Those to whom We have given the Book know this as they know(850) their own sons. Those who have lost their own souls refuse therefore to believe.

850 Cf. 2:146 and n. 151. In both passages the pronoun translated "this" may mean "him" and refer to Muhammad the Messenger of Allah, as some Commenta... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.