Fe-evhâ ilâ ‘abdihi mâ evhâ
Derken kuluna vahyetti, ne vahyettiyse.
Böylece O (Allah) kuluna vahyettiğini (Kur’an ayetlerini) vahyetmiş (O da size aynen aktarmıştı.)
Böylece Allah, kuluna vahyedilmesini uygun gördüğü şeyleri vahyetmiş oldu.
Allahın kendisine tevdî ettiği vahiy emanetini, Allah'ı ilâh tanıyan, candan müslüman olarak Allah'a bağlanan, saygılı kulu Muhammed'e vahiy yoluyla iletti.
Derken (Allah'ın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
Böylece O'nun kuluna vahyettiğini vahyetti.
(Cebrâil) vahy etti Allah'ın kuluna vahy ettiğini!...
Kulu (Muhammed’e) vahyettiğini vahyetti.
5,6,7,8,9,10. Ona, bunu çok güçlü akıl sahibi olan Cebrail öğretmiştir. Doğrulup dikildi. O, en yüksek ufuktaydı. Sonra iyice yaklaştı ve sarktı. İki yayın arası kadar, hatta daha da yakın. Böylece kuluna vahyedeceğini vahyetti.[590]
İmdi Allah vahiy eyledi kuluna, vahiy ettiği nesneyi
Allâh’ın ’abdine vahy idilecek şeyi vahy iyledi.
Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.
Böylece Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti.
Böylece Allah, kuluna vahyini iletti.
10, 11. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi. (Gözleriyle) gördüğünü kalbi yalanlamadı.
Ve sonra kuluna ne bildirilecekse onu vahyetti.
(Allah), kuluna verdiği vahyi verdi.
Verdi kuluna verdiği vahyi
(Allah,) kuluna (Resûlü Muhammed’e) vahyedeceğini, böylece (Cebrâîl vasıtası ile) vahyetti.
Kuluna vahyedeceği şeyi vahyetti.
(Allahın) kuluna vahy etdiği neyse onu vahyetdi.
İşte (Allah) kuluna vahyettiğini, vahyetti.
8,9,10. Sonra (o vahiy meleği ona) yaklaştı, derken daha da yaklaştı. Böylece iki zira’ (arşın) mesafesi kadar, hatta daha da yakın oldu. İşte (Allah vahiy meleği aracılığıyla kendi) kuluna (kulunun zihnine, bilincine ve belleğine) vahyettiğini böylece iletmiş oldu. *
Sonra kuluna Allah’dan gelen vahy edilmesi gerekenleri (vahiy meleği) vahy etti.
Derken Allah’ın kendi gönlüne bildirdiklerini, kulunun gönlüne bildirdi.
Allah/ın vahiy ettiğini kuluna vahiy etti [⁸].
Böylece (Allah) kuluna vahyedeceğini vahyetti.
Böylece kuluna vahyedeceğini vahyetti.
Böylece Cebrail, Allah’ın kuluna bildirmesini istediği şeyleri bildirmişti.
Bu o kadar açık bir gerçekti ki:
Vahyettiğini kuluna vahyetti.
Sonra resule verdi, vereceği bilgileri.
Elçimize neyi vahyettiysek, o da kulumuza onu vahyetti. Arkadaşınız dikkatle dinledi. Vahyedilenlerin hepsi hafızasına yazıldı.
(Böylece Cebrail, Allah’ın) kendisine vahyettiğini kuluna (Peygamber’e) vahyetmişti.
10,11. O anda (Cebrail, Allah’ın) kuluna gönderdiği her vahyi vahyetti. Gözünün gördüğünü de gönlü yalanlamadı.
Böylece [Allah], vahyedilmesini uygun gördüğü her şeyi ⁶ kuluna vahyetmiş oldu.
İşte o anda kuluna vahyettiğini böylece iletmiş oldu. 72/28
İşte (Cebrail, Allah’ın) kulu (Muhammed’e) vahyettiği şeyi, böylece iletmiş oldu.
(Allah'ın) Kuluna (Muhammed’e) vahyettiği neyse onu vahyetti!
Kuluna, (Cebrail) vahyettiğini vahyetti.
Hemen (Allah Teâlâ'nın) kuluna vahyettiğini vahyetti.
O da kuluna vahyetmek istediği her şeyi vahyetti.
Kuluna, vahyettiğini vahyetti.
O, Allâh'ın kulı Muhammed'e Allâh'ın vahyini bildirdi.
Allah’ın kendine vahyettiğini, Allah’ın kuluna (Muhammed’e) vahyetti.
O anda (Allah'ın) kuluna vahyettiğini iletti.
Vahyedilecek şeyi Allah'ın kuluna vahyetti.
Böylece vahyetti kuluna vahyettiğini.
pes vaḥy eyledi ķulına yaña cebreyil muḥammed'e mi'rac gicesi, anı kim vaḥy eyledi.
Pes vaḥy itdi Allāh ḳulına vaḥy idecegini.
Sonra (Cəbrail Allahın Öz) bəndəsinə (Mühəmmədə) vəhy buyurduğunu vəhy etdi.
And He revealed unto His slave that which He revealed.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |