13 Şubat 2025 - 15 Şaban 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Kâf Suresi 5. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Bel keżżebû bilhakki lemmâ câehum fehum fî emrin merîc(in)

Hayır, gerçek olan Kur'an, onlara gelince yalanladılar da şimdi darmadağın bir işe daldılar.

Doğrusu onlar, Hakk (Kur’an ve Resulüllah) kendilerine gelince (bile bile) onu yalanlamışlardır. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı (ve şaşkınlık) içinde bocalamaktadırlar.

Hayır, gerçek olan Kur'ân onlara gelince, yalanladılar da şimdi onlar her yönden, darmadağınık ve perişan bir haldedirler.

Doğrusu gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur'ân ve peygamber kendilerine geldiği zaman yalanladılar. Onlar şimdi karmakarışık bir plan, bir düşünce içindeler.

Hayır, onlar hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durum içindedirler.

Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.

Doğrusu, kendilerine hak (Kur'an ve Peygamber) gelince yalanladılar da, şimdi muztarıb bir haldedirler.

Hayır, onlar, hak ve doğru bilgi kendilerine geldiğinde onu yalanladılar. İşte onlar, çelişkili bir durum içindedirler.

Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

Onlara hak gelince, onu yalanladılar, karışık bir işin içindedirler

Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

Kendilerine gelen hakîkati tekzîb itdiler. Lâkin içinden çıkamadıkları bir müşkil içindedirler.

Hayır; onlar, gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.

Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler.

Ayrıca bunlar gerçeği kendilerine geldiğinde hemen yalanladılar; tam bir tutarsızlık içindeler.

Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.  

 Kur’an veya Peygamber gelince, müşrikler bunlar hakkında çelişkili görüşler belirterek «büyü, büyücü, şiir, şair, kehânet, kâhin» gibi ifadeler kulla... Devamı..

Oysa onlar gerçek kendilerine geldiği zaman onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.

Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler.

Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler

Doğrusu onlar, kendilerine hak (olan Kur’ân) gelince onu yalanladılar ve bu yüzden de (peygambere ve Kur’ân’a karşı) çelişkili tavırlar içindeler.

Ne var ki onlar, kendilerine Hakk gelince onu yalanladılar. Bu yüzden karmakarışık bir durumdalar.

Hayır, onlar, kendilerine hak gelince (onu) tekzîb etdiler. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

Hayır! Kendilerine geldiğinde o hakkı yalanladılar; şimdi onlar, karmakarışık bir iş içindedirler.

Bilakis onlar, hak (Kur’an) kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir hâldedirler. *

(*) Kur’an veya Peygamber gelince, müşrikler bunlar hakkında çelişkili görüşler belirterek «büyü, büyücü, şiir, şair, kehânet, kâhin» gibi ifadeler ku... Devamı..

Kendilerine gelen Kur’an’ı yalanladılar, sonra onlar (hakkı yalanlamakla) sıkıntılı bir işin içine girecekler.

Onlar inanmak şöyle dursun, kendilerine doğru gelince onu yalan saydılar. Şimdi onlar alan talan olmuşlardır.

Hayır, onlara hak peygamber gelince onu yalancı saydılar, onlar perişan bir haldedir [⁷].

[7] Yâni sana ne dediklerini şaşırdılar: Sahir dediler olmadı, şair dediler olmadı, kâhin dediler olmadı veya Kur'anda şaşıp kaldılar, şüpheye düştüle... Devamı..

Bilakis, gerçek/hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Doğrusu onlar karmakarışık bir duygu [emr] içindedirler.

Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar derin bir ıstırap içinde bulunuyorlar.

Aslında her insan gibi, inkârcılar da bunun mümkün olduğunu pekâlâ yüreklerinde hissederler. Ne var ki onlar, hakîkat kendilerine iletildiğinde onu hiç düşünmeden yalanladılar; bu yüzden çelişkili bir tavır içindeler.Vicdanlarını rahatsız eden karmakarışık duygular içinde kıvranıp duruyor, her biri ötekini yalanlayan tutarsız iddialarla kendilerini ve halkı kandırmaya çalışıyorlar.

Aksine, onlara geldiğinde Hakk’ı yalanladılar. Onlar karmaşık bir iş içindedir.

Aslında onların derdi, ayaklarına kadar gelen Kuran gerçeğini inkar etmiş olmaları. Onlar, bu yüzden tam bir ikilem içindeler...

Gerçekler böyleyken onlar yalanladılar. Yalanlamalarına rağmen şaşırmış kararsız kalmış değişik düşünceler taşıyorlar. Ya anlatılanlar doğruysa? Bu düşünce onları derinden sarsar. İnkâr ederek hesap gününe geldiklerinde, kitapları da yüzlerine okununca sarsılacaklar. Ne yapacaklarını bilemeyecekler. Kim bunların hepsini saymış, dökmüş, yazmış diye şaşkınlıkla etrafa bakınacaklar. Onları gerçeklerimizle böyle sarsarız.

Aksine onlar, kendilerine geldiğinde gerçeği yalanladılar. (Şimdi) onlar derin bir perişanlık içindedir.

Buna rağmen onlar, gerçek¹ kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar, karmakarışık bir sarsıntı² içerisindedirler.

1 Buradaki hakk; Kur’an, İslâm veya Hz. Muhammed (a.s) olabilir.2 Yani, o Peygambere kâh sihirbaz, kâh kâhin, kâh şâir diyerek, kâh şaşırarak, kâh ink... Devamı..

Buna rağmen onlar, [yeniden dirilmeyi inkar edenler,] ne zaman kendilerine tebliğ edildiyse hakikati yalanladılar; ve şimdi bir şaşkınlık içindeler. ⁴

4 Onlar ölümden sonraki hayat düşüncesini peşinen (a priori) reddettiklerinden dolayı bir şaşkınlık içindeler: insan hayatına ilişkin “neden” ve “niçi... Devamı..

Hayır aslında onlar, kendilerine gelen hakikat karşısında yalana sarıldılar. Çünkü onlar tam bir kararsızlık ve şaşkınlık içindeler. 6/25, 7/40

Dahasını da yaptılar;[⁴⁶⁶³] ayaklarına kadar gelen hakikati yalanladılar: hasılı onlar derin bir iç karmaşası yaşıyorlar.[⁴⁶⁶⁴]

[4663] Bel edatı bu vurguyu içerir (Bkz: Ebüssuud). [4664] Çevirimizin gerekçesi, merîcin aslî anlamıdır. Zımnen: ne diyeceklerini, ne yapacakların... Devamı..

Gerçek şu ki onlar, hak kendilerine gelir gelmez yalanladılar da, şimdi şaşırmış bir haldedirler!

(Kendilerini yaratmış olan Allah'ın ilmini, gönderdiği kitabını ve Peygamberini yalanladılar, kıyametten bahsedilince de, ahiret hayatından ümitsiz bi... Devamı..

Aksine onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.

Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.

Bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar. Artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler.

Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.

Belki onlara hak geldikde onı tekzîb itdiler. İmdi onlar karışık bir işdedirler. (Ne söyleyeceklerini bilmezler.)

Hayır! Kendilerine gelen bu gerçek karşısında yalan söylediler; tam bir tereddüt içindeler.

Hayır onlar, kendilerine hak gelince yalanladılar. Çünkü onlar şaşkınlık içindedirler.

Doğrusu, onlar kendilerine hak geldiğinde onu yalanladılar; onun için şaşkın bir haldedirler.

Hayır, hayır! Onlar, hak kendilerine geldiğinde, onu yalanladılar. Şimdi perişan mı perişan bir durum içindedirler.

belki yalan duttılar ḥaķķı ol vaķt kim geldi anlara pes anlar bir işdedür ķarışmış.

Bel ki yalanladılar ḥaḳḳı, özlerine geldükde. Pes anlar ḳarışmış içindedür‐ler.

Lakin onlara haqq (Qur’an) gəldikdə onu yalan saydılar. İndi onlar dolaşıqlıq (təşvış) içindədirlər (sənə gah şair, gah sehrbaz, gah da kahin deyirlər).

Nay, but they have denied the truth when it came unto them, therefor they are now in troubled case.

But they deny the Truth when it comes to them: so they are in a confused state.(4944)

4944 If they deny what has been made clear to them, their minds must necessarily get into confusion. All nature declares the glory and goodness of All... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.