Bel keżżebû bilhakki lemmâ câehum fehum fî emrin merîc(in)
Hayır, gerçek olan Kur'an, onlara gelince yalanladılar da şimdi darmadağın bir işe daldılar.
Doğrusu onlar, Hakk (Kur’an ve Resulüllah) kendilerine gelince (bile bile) onu yalanlamışlardır. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı (ve şaşkınlık) içinde bocalamaktadırlar.
Hayır, gerçek olan Kur'ân onlara gelince, yalanladılar da şimdi onlar her yönden, darmadağınık ve perişan bir haldedirler.
Doğrusu gerekçeli, hikmete dayalı, toplumda hakça düzeni gerçekleştirecek hak kitap Kur'ân ve peygamber kendilerine geldiği zaman yalanladılar. Onlar şimdi karmakarışık bir plan, bir düşünce içindeler.
Hayır, onlar hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durum içindedirler.
Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı içinde bulunuyorlar.
Doğrusu, kendilerine hak (Kur'an ve Peygamber) gelince yalanladılar da, şimdi muztarıb bir haldedirler.
Hayır, onlar, hak ve doğru bilgi kendilerine geldiğinde onu yalanladılar. İşte onlar, çelişkili bir durum içindedirler.
Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
Onlara hak gelince, onu yalanladılar, karışık bir işin içindedirler
Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
Kendilerine gelen hakîkati tekzîb itdiler. Lâkin içinden çıkamadıkları bir müşkil içindedirler.
Hayır; onlar, gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.
Hatta gerçek kendilerine gelince onu yalanladılar. Artık onlar kararsız bir hâldedirler.
Ayrıca bunlar gerçeği kendilerine geldiğinde hemen yalanladılar; tam bir tutarsızlık içindeler.
Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
Oysa onlar gerçek kendilerine geldiği zaman onu yalanladılar; kararsızlık içindedirler.
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler.
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler
Doğrusu onlar, kendilerine hak (olan Kur’ân) gelince onu yalanladılar ve bu yüzden de (peygambere ve Kur’ân’a karşı) çelişkili tavırlar içindeler.
Ne var ki onlar, kendilerine Hakk gelince onu yalanladılar. Bu yüzden karmakarışık bir durumdalar.
Hayır, onlar, kendilerine hak gelince (onu) tekzîb etdiler. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
Hayır! Kendilerine geldiğinde o hakkı yalanladılar; şimdi onlar, karmakarışık bir iş içindedirler.
Bilakis onlar, hak (Kur’an) kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir hâldedirler. *
Kendilerine gelen Kur’an’ı yalanladılar, sonra onlar (hakkı yalanlamakla) sıkıntılı bir işin içine girecekler.
Onlar inanmak şöyle dursun, kendilerine doğru gelince onu yalan saydılar. Şimdi onlar alan talan olmuşlardır.
Hayır, onlara hak peygamber gelince onu yalancı saydılar, onlar perişan bir haldedir [⁷].
Bilakis, gerçek/hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Doğrusu onlar karmakarışık bir duygu [emr] içindedirler.
Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar derin bir ıstırap içinde bulunuyorlar.
Aslında her insan gibi, inkârcılar da bunun mümkün olduğunu pekâlâ yüreklerinde hissederler. Ne var ki onlar, hakîkat kendilerine iletildiğinde onu hiç düşünmeden yalanladılar; bu yüzden çelişkili bir tavır içindeler.Vicdanlarını rahatsız eden karmakarışık duygular içinde kıvranıp duruyor, her biri ötekini yalanlayan tutarsız iddialarla kendilerini ve halkı kandırmaya çalışıyorlar.
Aksine, onlara geldiğinde Hakk’ı yalanladılar. Onlar karmaşık bir iş içindedir.
Aslında onların derdi, ayaklarına kadar gelen Kuran gerçeğini inkar etmiş olmaları. Onlar, bu yüzden tam bir ikilem içindeler...
Gerçekler böyleyken onlar yalanladılar. Yalanlamalarına rağmen şaşırmış kararsız kalmış değişik düşünceler taşıyorlar. Ya anlatılanlar doğruysa? Bu düşünce onları derinden sarsar. İnkâr ederek hesap gününe geldiklerinde, kitapları da yüzlerine okununca sarsılacaklar. Ne yapacaklarını bilemeyecekler. Kim bunların hepsini saymış, dökmüş, yazmış diye şaşkınlıkla etrafa bakınacaklar. Onları gerçeklerimizle böyle sarsarız.
Aksine onlar, kendilerine geldiğinde gerçeği yalanladılar. (Şimdi) onlar derin bir perişanlık içindedir.
Buna rağmen onlar, gerçek¹ kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar, karmakarışık bir sarsıntı² içerisindedirler.
Buna rağmen onlar, [yeniden dirilmeyi inkar edenler,] ne zaman kendilerine tebliğ edildiyse hakikati yalanladılar; ve şimdi bir şaşkınlık içindeler. ⁴
Hayır aslında onlar, kendilerine gelen hakikat karşısında yalana sarıldılar. Çünkü onlar tam bir kararsızlık ve şaşkınlık içindeler. 6/25, 7/40
Dahasını da yaptılar;[⁴⁶⁶³] ayaklarına kadar gelen hakikati yalanladılar: hasılı onlar derin bir iç karmaşası yaşıyorlar.[⁴⁶⁶⁴]
Gerçek şu ki onlar, hak kendilerine gelir gelmez yalanladılar da, şimdi şaşırmış bir haldedirler!
Aksine onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.
Fakat kendilerine geldiği vakit hakkı tekzîp ettiler. İmdi onlar karmakarışık bir ızdırap içindedirler.
Bilakis onlar, kendi önlerine kadar gelen gerçeği yalan saydılar. Artık onlar kararsızlık ve perişanlık içindedirler.
Doğrusu onlar, hak kendilerine gelince onu yalanladılar. Şimdi onlar çalkantılı bir durumun içindedirler.
Belki onlara hak geldikde onı tekzîb itdiler. İmdi onlar karışık bir işdedirler. (Ne söyleyeceklerini bilmezler.)
Hayır! Kendilerine gelen bu gerçek karşısında yalan söylediler; tam bir tereddüt içindeler.
Hayır onlar, kendilerine hak gelince yalanladılar. Çünkü onlar şaşkınlık içindedirler.
Doğrusu, onlar kendilerine hak geldiğinde onu yalanladılar; onun için şaşkın bir haldedirler.
Hayır, hayır! Onlar, hak kendilerine geldiğinde, onu yalanladılar. Şimdi perişan mı perişan bir durum içindedirler.
belki yalan duttılar ḥaķķı ol vaķt kim geldi anlara pes anlar bir işdedür ķarışmış.
Bel ki yalanladılar ḥaḳḳı, özlerine geldükde. Pes anlar ḳarışmış içindedür‐ler.
Lakin onlara haqq (Qur’an) gəldikdə onu yalan saydılar. İndi onlar dolaşıqlıq (təşvış) içindədirlər (sənə gah şair, gah sehrbaz, gah da kahin deyirlər).
Nay, but they have denied the truth when it came unto them, therefor they are now in troubled case.
But they deny the Truth when it comes to them: so they are in a confused state.(4944)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |