24 Mart 2025 - 24 Ramazan 1446 Pazartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Mâide Suresi 41. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Yâ eyyuhâ-rrasûlu lâ yahzunke-lleżîne yusâri’ûne fî-lkufri mine-lleżîne kâlû âmennâ bi-efvâhihim velem tu/min kulûbuhum(*) vemine-lleżîne hâdû(*) semmâ’ûne lilkeżibi semmâ’ûne likavmin âḣarîne lem ye/tûk(e)(s) yuharrifûne-lkelime min ba’di mevâdi’ih(i)(s) yekûlûne in ûtîtum hâżâ feḣużûhu ve-in lem tu/tevhu fahżerû(c) vemen yuridi(A)llâhu fitnetehu felen temlike lehu mina(A)llâhi şey-â(en)(c) ulâ-ike-lleżîne lem yuridi(A)llâhu en yutahhira kulûbehum(c) lehum fî-ddunyâ ḣizyun velehum fî-l-âḣirati ‘ażâbun ‘azîm(un)

Ey Peygamber, ağızlarıyla inandık diyen, fakat yürekleriyle inanmayanlardan ve Yahudilerden, boyuna kafirliğe koşuşanlar, seni mahzun etmesin. Onlar, sözleri, yalan söylemek için boyuna dinleyip dururlar, senin yanına gelmemiş olan bir başka kavim için dinlerler boyuna. Onlar, sözlerin bazısının yerlerini değiştirirler de size şu tarzda fetva verilirse derler, kabul edin, verilmezse çekinin kabul etmekten ve Allah, kime azab etmek isterse sen, Allah'ın isteğine karşı o adama hiçbir şey yapamazsın. Onlar, öyle kişilerdir ki Allah, yüreklerini temizlemeyi murad etmemiştir. Onlar içindir dünya da horluk ve onlar içindir ahirette pek büyük bir azap.

Ey Peygamber (ve her asırda Allah yoluna rehber şahsiyetler! Sakın haklı ve hayırlı bir davaya) kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla "inandık" deyip (istismar eden münafık kimselerle), Yahudilerden küfür içinde çaba gösteren (Siyonist)ler Seni üzmesin… Onlar (hem kendileri şeytani kesimlerin) yalanına kulak asanlar, (hem de açıkça) Sana gelmeyen (içinize girip sorumluluk yüklenmeyen malum ve mel’un) bir kavim adına kulak tutan (sizden haber toplayıp onlara ulaştıran) kimselerdir. Onlar, (Kur’ani) kelime (ve kavramları, temel esas ve kuralları) asli yerlerine konulmasının (ve sağlam bir düzene bağlanmasının) ardından, (onları) saptırmaya ve çarpıtmaya uğraşırlar ve (çevrelerine): "Eğer size şu (makam ve menfaatler ve lehinize hükümler) verilirse onu alın, yok eğer o (ruhsat ve fırsatlar) verilmezse ayrılıp uzaklaşın" (diyen hainlerdir). Allah kimlerin fitneye düşmesini isterse, artık Sen onun (niyeti ve tıyneti bozuk olan) için Allah’tan hiçbir şeye malik olamazsın (düzeltemezsin). İşte onlar, Allah’ın kalplerini temizleyip arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette ise onlar için büyük bir azap (gereklidir).

Ey peygamber! Kalpleriyle inanmadıkları halde, dilleriyle inandık diyen münafıklarla, Yahudilerden Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmede alabildiğine yarışanlar seni üzmesin. Onlar yalancılık etmek için dinlerler, seni kabullenmeyip bildirdiğin mesajlara karşı gelen diğer bir topluluktan yana da casusluk yaparlar. Vahyedilen sözleri asıl anlamlarından kopararak, kaydırıp değiştirirler. Ve “Eğer size şöyle şöyle bir hüküm verilirse alın; ama verilmezse uzak durun” derler. Allah bir kimseyi sapıklığa düşürmek isterse, sen onun kurtarılması için Allah'a karşı hiçbirşey yapamazsın. İşte onların kalplerini, Allah temizlemek istememiştir. Onları bu dünyada zillet, öteki dünyada da korkunç bir azap beklemektedir.

Ey Allah'ın Rasulü, akılları yatarak, kalpleriyle iman etmedikleri halde, ağızlarıyla:
“İnandık" diyenlerin ve yahudiliğin takipçilerinden küfür içinde yarışanların hali seni üzmesin. Onlar devamlı yalana kulak verirler. Senin yanına yaklaşmayan diğer bir kavmin sözlerine kulak kabartıp benimserler.
Kelimeleri, ifadeleri, aslî manalarını bozacak şekilde tahrif ediyorlar, değiştiriyorlar, bâtıl tefsirler ve te'viller yapıyorlar. Bir de:
“Eğer hakkınızda şu hükmü uygulamaya kalkarlarsa hemen kabul edin. O hükmü uygulamayıp başka hüküm uygulamak isterlerse, dikkatli olun, kendinizi savunun." derler.
Allah kimi dalâlete, sıkıntıya düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini, kafalarını arındırmak istemediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik vardır. Âhirette, ebedî yurtta da onlara büyük bir ceza var.

bk. Kur’an-ı Kerim, 2/75; 4/46.

Ey Peygamber! Ağızlarıyla "iman ettik" dedikleri halde kalpleri iman etmemiş olanlardan ve yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesinler. Onlar sürekli yalana kulak veren, sana gelmemiş bir topluluğun hesabına casusluk yapan kimselerdir. Bunlar sözlerin yerlerine konulmasından sonra onları değiştirirler. "Size bu verilirse alın, bu verilmezse o zaman sakının" derler. [5] Allah birini şaşırtmak isterse sen onun için Allah'a karşı bir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini arındırmayı dilemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır. Onlara ahirette de büyük bir azap vardır.

5.Yahudiler Resulullah (a.s.)`a zina eden evli iki kişiyle ilgili hükmü sormuş, o da Tevrat`a göre onların taşlanmalarının gerektiğini bildirmişti. An... Devamı..

Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla 'İnandık' diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, 'Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının' derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azab vardır.

Ey şanlı Rasûl! Kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle (münafıklarla) Yahudilerden küfür içinde koşuşanlar seni üzmesin. Onlar, durmadan yalan dinleyenler ve senin huzuruna gelmiyen başka bir kavim için, casusluk edenlerdir. Yerli yerinde hak olarak söylenen kelimeleri sonradan değiştirirler: “- Eğer size şu (fetva) verilirse, onu kabul edin, verilmezse sakının” derler. Allah kimin fitneye düşmesini dilerse, asla sen onun lehine Allah'dan hiç bir şeye sahip olamazsın. Onlar, öyle kimselerdir ki, Allah kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada bir perişanlık, âhirette de büyük bir azab vardır.

Ey Peygamber! Ağızlarıyla inandık deyip, kalpleri inanmamış olanlardan ve Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar yalan (propaganda) için casusluk yapıyorlar: Sana gelmemiş başka bir toplum için casusluk yapıyorlar. “Kelimeleri, yerlerinden saptırırlar: “Eğer size böyle bir şey verilirse alın, verilmezse sakının” derler. Kim ki Allah onu şaşırtırsa, sen Allah’a karşı ona bir şey yapamazsın. İşte (hakettikleri için) Allah, bunların kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada alçaklık vardır. Ve onlar için ahirette de büyük bir azap vardır.

Ey peygamber! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla “inandık” diyenlerden ve Yahudilerden inkârda yarışırcasına koşanlar seni üzmesin. Onlar daima yalana ve sana gelmeyenlere kulak verirler. Kelimeleri yerlerinden değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alınız, o verilmezse sakınınız” derler. Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse, Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik, âhirette de büyük bir azap vardır.

Ey peygamber! Yürekleri inanmayıp, dilleriyle: «inandık!» diyenlerden, küfre koşanlardan, Yahudilerden, yalan söze kulak tutanlardan, sıkıntıya düşmiyesin, onlar sana gelmeyen başka bir ulusu dinlemekteler, sözlerin yerlerini değiştirirler, «Size değişmiş olan söylenirse onaylayın, söylenmezse kaçının!» diye ısmarlıyorlar, Allah kimin sapmasını isterse, Allaha karşı bir şey gelmez elinden, işte böylelerinin yüreklerin, Allah temizlemek istememiştir, onlar hordur dünyada, ahrette de onlara ulu azap verilir

Ey Resul! Kalpleri iman etmediği halde (sırf sizi kandırmak için) ağızlarıyla “biz de inandık” diyen (münafık)larla (Yahudilerden oluşmuş) küfür yarışçıları seni üzmesin! O Yahudilerden, sürekli yalan dinlerler ve senin yanına yaklaşmayan diğer bir kavmin sözlerine kulak kabartırlar. Onlar kitaptaki kelimelerin yerlerini ve anlamlarını (kasten) değiştirirler. “Size şu hüküm verilirse alın, o verilmezse uzak durun” diye tembih ederler. Allah, (kötü niyet ve eylemlerinden dolayı) kimin düştüğü sapıklıkta kalmasını isterse, artık sen onu (kurtulması için) Allah'ın elinden alamazsın. (Kendileri istemediği için) Allah da onların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada onlar için bir zillet, ahirette ise büyük bir azap vardır.

Ey Rasûl küfre müsâra’ât idenlerden ve îmân idiyoruz diyüb de kalblerinden îmân itmeyenlerden ve yalanlara ve başkalarının sözlerine kulak asub da senin sözlerini dinlemiyen yahûdîlerden dolayı mahzûn olma. Kelâmu(A)llah’ın yerlerini tahrîf idüb de "Böyle söyler ise kabûl idiniz yoksa ictinâb idiniz" diyü diğerlerine hitâb idiyorlar Allâh’ın dalâlete sevk itdiğini kim hatâdan kurtarabilür! Allâh’ın kalblerini tathîr itmedikleri dünyâda makhûr ve âhiretde azim ’azâba dûçâr olacaklardır.

Kalbleri inanmamışken, ağızlarıyla, "İnandık" diyenler, yahudilerden yalana kulak verenler ve başka bir topluluk hesabına casusluk edenlerden inkara koşanlar seni üzmesin. Sözleri asıl yerlerinden değiştirirler de, "Böyle bir fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler. Allah'ın fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah'a karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar Allah'ın, kalblerini arıtmak istemediği kimselerdir. Dünyada rezillik onlaradır. Onlara ahirette de büyük azab vardır.

Ey Peygamber! Kalpten inanmadıkları hâlde, ağızlarıyla “İnandık” diyenler (münafıklar) ile Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Yahudiler) yalan uydurmak için (seni) dinlerler[150], sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. O verilmezse sakının.” Allah, kimin azaba uğramasını istemişse artık sen onun için asla Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi istemediği kimselerdir.[151] Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır.

150. Âyetin bu cümlesi “Onlar yalana kulak verirler. Sana gelmeyen bir topluluğa kulak verirler” şeklinde de tercüme edilebilir.151. Çünkü kendilerind... Devamı..

Ey peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “iman ettik” diyenlerden ve yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar hep yalana kulak verirler, sana gelmeyen başka bir kesimi dinler dururlar; kelimeleri konulduğu anlamlarından kaydırıp değiştirirler. “Eğer size şu verilirse hemen alın, eğer o verilmezse uzak durun” derler. Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse elbette Allah’ın iradesine karşı senin elinden hiçbir şey gelmez. İşte onlar Allah’ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onların dünyadaki hakkı büyük bir rezilliktir. Âhirette de onlar için büyük bir azap vardır.

Ey Resûl! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyle «inandık» diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin. Onlar durmadan yalana kulak verirler, ve sana gelmeyen (bazı) kimselere kulak verirler; kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. «Eğer size şu verilirse hemen alın, o verilmezse sakının!» derler. Allah bir kimseyi şaşkınlığa (fitneye) düşürmek isterse, sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara mahsus büyük bir azap vardır.  

 Hükmü ve irşadı umumî olmakla beraber âyetin hususî bir geliş sebebi vardır: Medine’de yahudi toplumu içinde meydana gelen bir zina üzerine içlerinde... Devamı..

Ağızlarıyla "İnandık," dedikleri halde kalpleriyle inanmıyanların inkarcılıktaki gayretleri seni üzmesin. Yahudilerin bir grubu var ki yalana kulak veriyor, seninle hiç karşılaşmamış bir topluluğu dinliyor. Kelimelerin anlamını kaydırıp. "Size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının," diyorlar. ALLAH birini şaşırtmak isterse ALLAH'a karşı kimse ona yardım edemez. İşte onlar, ALLAH'ın kalplerini temizlemeyi dilemediği kişiler. Onlar için dünyada aşağılanma, ve ahirette de büyük bir azap var.

Ey peygamber, ağızlarıyla "inandık" deyip, kalbleriyle inanmamış olanlardan ve yahudilerden küfürde yarış edenler seni üzmesin. Onlar yalana kulak verirler, sana gelmeyen diğer bir topluluğa kulak verirler, kelimeleri yerlerinden değiştirirler, "eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah, onların kalblerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.

Ey o şanlı Resul, seni mahzun etmesin o küfürde yarış edenler: gerek o ağızlariyle «amenna» deyib de kalbleri mü'min olmıyanlardan olsun ve gerek Yehudî olanlardan, onlar yalancılık etmek için dinlerler, sana gelmiyen diğer bir kavm için dinlerler, yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan tahrif ederler, size böyle fetva verilirse tutun verilmezse sakının derler, kim ki Allah onun fitneye düşmesini murad etmiştir sen, ihtimali yok, onun lehine Allahdan zerrece bir şey'e malik olamazsın; onlar öyle kimselerdir ki Allah kalblerini tahtir etmek murad etmemiştir, onların Dünyada hakları bir zillet, Âhırette de hakları azîm bir azabdır

Ey Resûl! Ağızlarıyla, “Îmân ettik” dedikleri hâlde, kalpleri îmân etmemiş olan (munâfık) lardan ve yahûdîlerden, küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (sadece) yalana kulak verirler ve (senin tebliğ ettiklerine değer vermedikleri için yanına gelmeye bile tenezzül etmeyen) başka bir kavmin (görüşlerini dikkate alarak, onların) sözlerini dinlerler (ve onlar adına casusluk faaliyeti yürütürler). Onlar, (Tevrât’ta yazılı bulunan, recm hükmü ile ilgili olarak) kelimelerin yerlerini değiştirirler. İnsanlara da, “(Muhammed’e gidin ve sorun!) Eğer size bu (değiştirilmiş şekliyle, bizim isteğimiz doğrultusunda fetva) verilirse onu alın, verilmezse (kabul etmekten) sakının” derler. Allah kimi, (cüz’î irâdesi ile tercih ettiği) sapkınlıkta bırakırsa, artık hiç kimse Allah (ın azabın) ’a karşı ona yardım edemez. İşte onlar, (ısrarla hakkı inkâr etmelerinden ötürü,) Allah’ın, kalplerini arındırmayı murad etmediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik, âhirette de büyük bir azap vardır.

Ey Resûl! Küfre koşuşanlar seni üzmesin. O kimseler ki ağızlarıyla inandık dedikleri halde, kalben inanmadılar. Ve bir de yalan uydurmak amacıyla kasıtlı dinleyen Yahudiler, sana gelmeyen başka bir toplum adına casusluk yapmak için dinlerler. Sözleri bağlamlarından kopararak değiştiriyorlar: “Eğer bu size verilirse onu alın, eğer bu verilmezse sakının!” diyorlar. Allah, kimin fitneye düşmesini isterse, onun için Allah'a karşı elinden hiçbir şey gelmez. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arındırmak istemediği kimselerdir.¹ Onlar için dünyada aşağılanma, ahirette de büyük bir azap vardır.

1- Kalplerinin arındırılmasını hak etmeyen kimselerdir.

Ey peygamber, kalbleriyle inanmadıkları halde ağızlariyle «İnandık» diyen (münafık) larla Yahudilerden o küfr içinde (alabildiğine) koşuşanlar seni mahzun etmesin. Onlar, durmadan yalan dinleyen, senin huzuruna gelmeyen diğer bir kavm hesabına casusluk eden (kimse) lerdir. Kelimeleri (Allah tarafından) yerlerine konuldukdan sonra (tutub) bir tarafa atarlar onlar, «Eğer size şu (fetva) verilirse onu alın, şayet o verilmezse onu (kabul etmekden) çekinin» derler, Allah kimin sapıklığını irâde ederse artık sen Allahın ona âid (meşiyyetini) önlemiye hiç bir vech ile muktedir olamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah, kalblerini temizlemek dilememişdir. Dünyâda hor ve hakıyr olmak onların hakkıdır. Âhiretde de onlara pek büyük bir azâb vardır.

Ey Peygamber! Kalbleri îmân etmediği hâl de, ağızlarıyla “Îmân ettik” diyenlerden ve ya hu di olanlardan küfürde koşuşanlar, seni üzmesin! (On lar sana, aslında sâdece)yalancılık etmek için çokça kulak verenlerdir; sana gelmeyen diğer bir kavim için (câsusluk yap mak üzere) can kulağıyla dinleyicidirler.
(Kitab'daki) kelimeleri yerlerin(e ko nulduk)tan sonra değiştirirler. (Üste lik) “Şâyet size bu(hüküm, değiştirdiğimiz gibi) verilirse onu hemen alın, eğer o verilmezse o hâlde (almaktan)sakının!” der ler. Böylece Allah kimin (ken di amelindeki ısrârı yüzünden) fit neye düşmesini isterse, artık sen Allah'(dan gelecek azâb)a karşı, onun le hine aslâ hiçbir şeye mâlik olamazsın!
İşte onlar öyle kimselerdir ki, Allah (oisyanları sebebiyle) onların kalb lerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada bir rezillik vardır; âhi rette ise onlar için (pek) büyük bir azab vardır!

Ey elçi! Gönülden inanmadıkları hâlde ağızlarıyla"inandık"diyenlerden inkârda koşanlar seni üzmesin; Yahudi olmuş olanlardan da (haktan hiç hoşlanmaz ve bilhassa hakkınızda) hem yalanı (iftira ve propagandayı) can kulağıyla dinleyen, hem de sana hiç gelmemiş (yalanın ve iftiranın asıl kaynağı) başka bir topluluğu dinleyenler de vardır. (Onlar adına casusluk yapıp, daima sizin açığınızı ararlar.) Onlar sözleri asıl bağlamlarından kopararak manalarını çarpıtırlar, "Eğer size şu tür bir öğreti verilirse hemen alın; yok verilmezse ondan sakının"derler. Ve (bilin ki) Allah bir kimseyi (kendisi inkâr, sapıklık ve isyanı seçtiği için bu şekilde) denemek isterse, Allah’a karşı onun lehinde sen hiçbir şey yapamazsın. İşte onlar öyle kimslerdir ki (kendileri inkâr, sapıklık ve isyanı seçip arınmak istemedikleri için) Allah da onların gönüllerini (zorla) arındırmak istememiştir. Onların hakkı, dünyada zillettir; Âhiret’te de onlar için büyük bir azap vardır. *

(*) Bu ayet, zahiren Hz. Peygamber’e seslendiği hâlde Kur’an’ın bütün izleyicilerini ilgilendirmektedir ve bu nedenle bütün zamanlar için geçerlidir. ... Devamı..

Ey Elçi (Resul)! Kalplerinde iman olamadıkları halde, ağızlarıyla iman ettik diyenler, Allah’ın dininde ki doğruları kabul etmemekte birbirleriyle yarışanlar, Yahudilerden yalan yanlış şeylere itibar edenler (dinleyenler) veya sana gelmeden, diğer başka toplulukların söylediklerine kulak verenler, sakın ola ki seni üzmesin. Onlar, kendilerine söylenen gerçek sözleri bozup, uydurdukları sözleri doğruların yerine koyarak (doğru sözleri) tahrif ediyorlar. Birde pişkinlikle! ”Bu (kitap) bize verilirse onu kabul edin, verilmezse sakının (kabul etmeyin)” derler. Allah bir kişiyi bu şekilde (kendisi inkârı ve isyanı seçmişse) bir ikilem içinde bırakırsa, Allah’ın yanında onu düzeltmeye hiç kimsenin gücü yetmez. İşte Allah, bu gibi kimselerin kalplerini temize çıkarmayı istemiyor. Onlar için dünyada aşağılanma ve ahirette de büyük bir azap var.

Ey elçi! O kimseler ki gönülleriyle inanmayıp da ağızlarıyla inandık diyenlerden olup da tanımazlık yolunda seğirtirler, bir yahudi olanlardan o kimseler ki yalana kulak asarlar, sana uymıyan bir ulusa casusluk ederler, sözlerin yerlerini bile bile değiştirirler, "Eğer size bunu verirlerse alın. Bunu verirlerse almaktan çekinin" derler, sakın onlar seni kaygılandırmasın. Allah herkimi sapkınlığa uğratmayı dilerse sen Allah’ı bundan alıkoyamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki, Allah onların gönüllerini arıtmamayı dilemiştir. Onlar için dünyada alçalma, onlar için öbür dünyada pek büyük bir azap vardır.

Ey peygamber! Ağızlarıyle inanan, kalpleriyle inanmayan münafıklardan olup küfre koşanlar seni üzmesin. Yahudi olanlardan bâzısı âlimlerinin yalanına kulak asarlar [²], yanına gelmeyen bir cemaat için kulak asarlar [³], kelimeleri [⁴] yerlerinden kaydırırlar, «size bu muharref olan hüküm verilirse kabul edin, verilmezse kaçının» derler. Allah her kimin mihnetini [⁵] isterse onu Allah/tan kurtarmak için hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalplerini temizlemeği istememiştir. Onlar için dünyada rüsvaylık; âhirette de büyük bir azap vardır.

[2] Yahut senin ağzından yalan söylemek için kulak asarlar.[3] Sözünü yanına gelmeyen diğer Yahudilere nakletmek, casusluk etmek için kulak asarlar.[4... Devamı..

Ey Elçi! Kalpleri inanmamışken ağızlarıyla “İnandık” diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler, sana gelmemiş olan başka bir topluluğu [kavm] dinleyenlerden/onlar adına casusluk edenlerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Kelimeleri yerlerinden değiştirerek tahrif edenler de “Size böyle bir (hüküm) verilirse alınız, yok eğer verilmezse sakınınız” derler. Allah kimi fitneye düşürmek/ şaşırtmak isterse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şeye mâlik değilsin. İşte onlar Allah’ın kalplerini temizlemek/ arıtmak istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada bir rezillik ve ahirette de büyük bir azap vardır.

Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla “İman ettik” diyen münafıklar ile körü körüne yalana kulak veren ve senin karşına çıkmayan bir grubun (Hayber Yahudilerinin) sözlerini dinleyen Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar (Hayber Yahudileri) ise sözleri asıl yerlerinden çarpıtan ve “Size bu (recm dışında bir hüküm) verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının” diyen kimselerdir. Allah, kimin fitneye düşmesini dilerse, artık onun için Allah'tan hiç bir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette de onlar için büyük bir azap vardır.

(Asr-ı saadette Yahudiler iç işlerinde serbest idiler ve aralarındaki davalarda, henüz İslâm Devleti’nin uyruğu olmayıp, yalnızca onunla anlaşma içind... Devamı..

Ey şanlı Peygamber! Gerek kalben inanmadıkları hâlde, sırf sizi kandırmak için ağızlarıyla “Biz de inanıyoruz!” diyen —fakat ortaya koydukları hayat tarzıyla İslâm’ı inkâr eden— ikiyüzlüler ve gerekse onlara akıl hocalığı yapan Yahudiler olsun; Allah’ın ayetlerini inkâr etmekte birbirleriyle âdetâ yarışa giren bu zâlimlerin yaptıkları, sakın seni ümitsizlik ve yılgınlığa düşürüp üzmesin!
Onlar, doğru söze tahammül edemezken, her türlü yalana kulak verirler; sanadeğer vermedikleri için yanına gelmeye bile tenezzül etmeyen diğerkâfirlerin görüşlerini dikkate alır, onların sözlerini dinler ve onlar adına casusluk faaliyeti yürütürler.
Kutsal Kitaptaki sözlerin anlamlarını kasten çarpıtarak değiştirirler.
Kur’an’ın hakemliğine başvurmak isteyenlere, “Size şu hüküm verilirse onu kabul edin, fakat işinize gelecek bir hüküm verilmezse uzak durun!” diye tembih ederler.
Ve bu davranışlarının doğal sonucu olarak, sapıklığı hak etmiş olurlar: Allah kimi saptırmayı dilemişse, artık onun kurtulması için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın.
İşte bunlar, kalplerini Allah’ın arındırmak istemediği kimselerdir. Onların hakkı, bu dünyada zillet ve alçaklığa düşmek, âhirette ise korkunç bir azâba uğramaktır!

Ey Rasûl! Kalbleri inanmadığı halde ağızlarıyla inandık / “iman ettik” demiş kimselerden, Yalan’a çok kulak verip dinleyen, sana gelmemiş diğer kavimlere de çok kulak verip dinleyen ve Yahudîleşmiş olanlardan İnkâr’da yarışanlar seni üzmesin! Kelime’yi (Söz’ü) onun mevzi’lerinden (gerçek yerlerinden) sonra tahrif ediyorlar (kaydırıyorlar / bozuyorlar).
“Bu size verildiyse onu alın; verilmediyse uyanık ve tedbirli olun!” diyorlar. Allah kimin fitnesini isterse, Allah’tan onun için bir şeye asla mâlik olmayacaksın. İşte onlar Allah’ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için Dünya’da utanç / rezalet vardır, Âhiret’te de çok büyük bir azap vardır.

Sevgili Resulüm! Küfrü yaygınlaştırmak için kıyasıya yarışanlar sakın seni üzmesinler: Çünkü bazıları: " inandık " sözcüğünü, dilinin ucuyla söylüyor, çünkü kalben inanmıyorlar. Bazı Yahudiler de haham palavrası dinlemeye pek meraklıdırlar. Bu gibiler, henüz seninle görüşmemiş olan toylara varıp kelimeleri evirirler çevirirler ve: " size bu şekilde fetva verilirse kabul edin. Yok bu şekilde verilmez ise sakın ha! " derler. Sevgili resulüm! Allah bir insanı sıkıntıya sokup denemek istedi mi, artık sen bile o şahıs için Allah'tan bir taviz koparamazsın. Demek ki Allah, bu gibilerin kalplerini temizlemek istememiştir. Bu gibilerin dünyadaki cezası aşağılanmak; ahiretteki cezası ise, çok daha ağır olacak.

Ey Resulüm! Kalpten inanmadıkları halde ağızlarıyla: "İnandık!" diyen münafıklarla, Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin! Münafıklar yalan yanlış haberler taşımak için seni dinler. Duyduklarını düşmanlarına götürürler. Böylece sürekli sizin hakkınızda kâfirlere bilgi vererek kâfirlerin elini güçlendirirler. Ayrıca senden duydukları kelimelerin yerlerini değiştirerek şöyle derler: "Eğer size şu verilirse hemen alın başka türlü verilirse sakın almayın!" Allah kimin azaba uğramasını isterse sen onun için bir şey yapamazsın! Azap edilecekler Allah’ın kalplerini temizlemeyeceği kimselerdir. Onlara dünyada bir rezillik, ahirette daha büyük bir azap vardır.

Ey Elçi! Kalpleri iman etmediği hâlde ağızlarıyla “İnandık.” diyen kişilerden ve sürekli olarak yalana kulak veren, sana gelmeyen (bazı) kişileri can kulağıyla dinleyen yahudilerin bir kısmından küfürde koşuşanlar(ın hâli) seni üzmesin! Onlar, kelimelerin yerlerini değiştirirler. (Onlar) “Size şu verilirse hemen alın; o verilmezse sakının!” derler. Allah o kişinin [fitne]sini (azabını) isterse, sen Allah’a karşı onun için hiçbir şey yapamazsın. Onlar, kalplerini Allah’ın temizlemek istemediği kişilerdir. [*] Onlar için dünyada rezillik vardır; onlar için ahirette de büyük bir azap vardır.

Burada sözü edilenler, küfürde ısrarcı ve kararlı olanlardır. Çünkü Yüce Allah kullarına hiçbir şekilde haksızlık etmez.

Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde sadece ağızlarıyla “inandık” diyerek kâfirlikte yarışanlar sakın seni üzmesin. (Mûsa’nın dinini terk edip) Yahûdî olanlara gelince; onlar¹ da sadece yalana kulak verirler,² sana gelmeyen diğer bir topluluğu dinlerler,³ kelimelerin anlamlarını değiştirirler ve “eğer size şöyle (fetva) verilirse ona uyun, verilmezse sakın uymayın!” derler. Eğer Allah birini şaşırtmak isterse sen, Allah’a karşı onun için hiçbir şey yapamazsın. İşte onlar Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada bir zillet, âhirette ise büyük bir azap vardır.⁴

1 Bunlar Nadîr, Kureyza ve Kaynuka Yahûdîlerinin şahsında tüm Yahudiler ve Yahudi zihniyetlilerdir.2 Âyetin bu bölümü: “Ey Peygamber, kalpleri inanmad... Devamı..

EY PEYGAMBER! Hakikati inkarda birbirleriyle yarışanlardan dolayı üzülme: şu, ağızlarıyla “Biz inanıyoruz!” diyen, halbuki kalben inanmayanlardan ⁵⁰ ve her türlü yalanı can kulağıyla dinleyen ve [aydınlanmak için] sana gelmek yerine ⁵¹ başka insanlara kulak veren Yahudilerden. Onlar, [vahyedilen] sözleri asıl bağlamlarından kopararak anlamlarını çarpıtırlar ve “Eğer size şöyle şöyle [bir öğreti] verilirse onu kabul edin; ama verilmezse uzak durun!” ⁵² derler. [Onlara bakıp üzülme,] çünkü Allah, bir kişinin kötülüğe meyletmesini dilemişse Allah’ın onun hakkındaki iradesine hiçbir şekilde mani olamazsın. ⁵³ İşte onlar kalplerini Allah’ın temizlemek istemedikleridir. Onları bu dünyada zillet, öteki dünyada da korkunç bir azap bekler;

50 Lafzen, “... arasından”.51 Bu ayet, zahiren Hz. Peygamber’e seslendiği halde Kur’an’ın bütün izleyicilerini ilgilendirmektedir ve bu nedenle bütün ... Devamı..

Ey elçi, kalpleri inanmadığı halde, ağızlarıyla “İman ettik” diyenler ile sana gelmeyen diğer bir toplum adına casusluk yapmak ve senin adına yalan uydurmak için seni dinlemeye gelen Yahudiler, kâfirlikte birbirleriyle yarışıyor olmaları seni üzmesin. Onlar, kelimeleri asıl bağlamından kopararak anlamını çarpıtırlar ve “Eğer size, şu fetva verilirse onu alın ama o fetva verilmezse ondan uzak durun” derler. Kalplerini arındırmak istemeyeni, Allah imtihan ederse senin yapacağın bir şey yoktur. Onların hakkı dünyada rezil rüsva olmak, ahirette ise korkunç bir azaba çarptırılmaktır. 5/13, 41/40

EY RASÛL! Yürekten iman etmedikleri hâlde ağızlarıyla “iman ettik” diyen kimseler arasından inkârda birbirleriyle yarışanlar seni üzmesin; Yahudileşenler[⁹²⁴] arasından yalanı can kulağıyla dinleyen ve sana başvurmak yerine başka insanların laflarına kulak kesilenler de... Onlar, sözleri asıl bağlamlarından kopararak mânalarını çarpıtırlar,[⁹²⁵] “Eğer size şu tür bir öğreti verilirse hemen alın; yok verilmezse sakın yaklaşmayın!” derler. Allah birini fitneye[⁹²⁶] sokmayı dilemişse, Allah’tan ona ulaşacak hiçbir şeye engel olacak gücü bulamazsın. İşte onlar, Allah’ın kalplerini temizlemeyi murad etmediği kimselerdir; ve onların dünyadaki hakkı zillet, âhiretteki hakkı korkunç bir azaptır.

[924] Çevirimizin gerekçesi için bkz: 2:62 ve 6:146, notlar. [925] Bkz: 4:46; 6:13. Krş: 2:104. [926] Fitne, Kur’an’da çokanlamlı bir kelime ola... Devamı..

Ey Peygamber, kalbleriyle inanmadıkları halde "inandık" diyen münafıklarla, yahudilerden o küfürde yarışanların hali seni üzmesin! (onları imana getirmek için uğraşma) Onlar daima yalana kulak veren, senin huzuruna gelmeyen bir topluluk hesabına casusluk eden kimselerdir, (işte asıl küfrün kaynağı bunlardır, kitaplarındaki) Kelimeleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size (Muhammed s.a.s. tarafından) şu fetva verilirse alın, şayet o verilmezse onu kabul etmekten çekinin" derler. (Ey Muhammed) Allah bir kimsenin fitneye (sapıklığa) düşmesini murad ederse, artık sen, onun lehine hiçbir şey yapamazsın, (çünkü, küfürde direndikleri için) Allah onların kalblerini temizlemek dilememiştir! Onlar için ancak, dünyada hor ve hakir olarak yaşamak ve ahirette büyük bir azap vardır.

Ey Resul, ağızlariyle "iman ettik" dedikleri halde kalbleri iman etmemiş olanlar arasında küfürde yarışanlar seni üzmesin. Yahûdiler arasında da yalan için kulak veren, henüz sana gelmemiş olan bir kavim için de sana kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer size bu şekilde verilirse alın, bu şekilde verilmezse sakının!" derler. Allâh birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allâh’ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyâda rezillik var ve yine onlar için âhirette de büyük bir azâb vardır.

Ey Resûl! Küfr içinde yarış edenler seni mahzun etmesin. O kimselerdir ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri halde kalbleri imân etmemiştir. Ve Yahûdi olan kimselerden ki, bunlar pek ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir kavmi de ziyâdesiyle dinleyicidirler. Kelimeleri, yerlerine konulduktan sonra tebdîl ederler. Derler ki: «Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız.» Ve Allah Teâlâ her kimin fitnesini murad ederse elbette sen onun için Allah Teâlâ tarafından bir şeye mâlik olamazsın. Onlar o kimselerdir ki Allah Teâlâ onların kalblerini temizlemek murad etmemiştir. Onlar için dünyada mezellet vardır ve onlar için ahirette de pek büyük bir azap vardır.

Ey Peygamber! Kalpleri iman etmediği halde ağızlarıyla “iman ettik. ” diyen münafıklarla, Yahudilerden kâfirlikte yarışanlar seni üzmesin. Zira onlar yalancılık etmek için dinlerler. Senin yanında olmayan bir grup hesabına casusluk için dinlerler. Kelimeleri konuldukları yerlerden çıkarıp tahrif ederler. “Size şu fetva verilirse onu kabul edin, o verilmezse onu kabul etmekten geri durun” derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun lehinde Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah onların kalplerini arındırmak istememiştir. Onların hakkı dünyada rüsvaylık olduğu gibi, âhirette de müthiş bir cezadır. [2, 75; 4, 46] {KM, İşaya 29, 13. Matta 15, 8; Markos 7, 6}

Yahudi bilginleri okur yazar olmayan dindaşlarına, Hz. Muhammed’in öğretileri kendilerine uyarsa kabul etmelerini, aksi halde reddetmelerini söylüyorl... Devamı..

Ey Elçi, ağızlariyle "inandık" dedikleri halde kalbleri inanmamış olanlar arasında küfürde yarış edenler seni üzmesin. yahudiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının!" derler. Allah birini şaşırtmak isterse, sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın, kalblerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için ahirette de büyük bir azab vardır.

Ey Rasûl! Ağızlarıyla îmân itdik diyüb kalbleri ile îmân itmeyenlerden (münâfıklardan) ve yahûdîlerden küfre müsâra'ât idenler seni mahzûn itmesün, onlar yalanları işâ'a ider ve sana gelmeyen bir kavme de câsûsluk ile Allâh'ın kelâmını mevzû'undan tahrîf iylerler. "Eğer Muhammed size bizim söylediğimiz gibi hükm iderse kabûl idin ve öyle hüküm itmezse hazr iyleyin" dirler. Küfür ve dalâletini yâhud dûçâr-ı 'azâb olmasını Allâh'ın murâd iylediği kimseler içün senin elinde bir şey yokdur. Onlar, kalblerinin temizlenmesini Allâh'ın irâde itmediği kimselerdir. Onlara dünyâda zillet ve hakâret, âhiretde büyük 'azâb vardır.

Ey Elçi, içten güvenmedikleri halde ağızları ile “İnanıp güvendik!” diyenlerin ve Yahudilerin, ayetlerin üstünü örtmede yarışması seni üzmesin. Onlar yalan için kulak kesilir, sana gelmeyen bir topluluk için dinler, kelimelerin anlamlarını yerlerinden kaydırırlar. “Size şu verilirse alın, verilmezse almayın” derler. Allah, kimi bozguna uğratmak isterse sen onun için Allah’tan bir yardım alamazsın. Onlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onların payına düşen dünyada rezil olmak, ahirette de şiddetli bir azaba çarpılmaktır.

- Ey peygamber, kalpleri inanmamışken, ağızlarıyla “iman ettik” diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenlerden ve sana gelmeyen başka bir toplum hesabına casusluk yapanlardan küfre koşturanlar seni üzmesin. Kelimeleri asıl anlamlarından saptıranlar da:- Bu fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının, derler. Allah'ın fitneye düşmesini dilediği kimse için Allah'a karşı senin elinden bir şey gelmez. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arındırmak istemediği kimselerdir. Onlara dünyada rezillik, ahirette de onlara büyük bir azap vardır.

Ey Peygamber! Kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerden inkâra koşuşanlar da, Yahudilerden yalanı can kulağıyla dinleyen(14) ve sana gelmemiş bir topluluk hesabına casusluk edenler(15) de seni üzmesin. Onlar kitaptaki kelimelerin yerlerini ve anlamlarını değiştirirler; “Size şu hüküm verilirse alın, o verilmezse kaçının” derler. Allah birisini fitneye düşürmek isterse, artık sen onu Allah'ın elinden kurtaramazsın. Allah onların kalplerini temizlemek istememiştir. Dünyada onlar için bir rezillik, âhirette ise büyük bir azap vardır.

(14) Veya “yalan uydurmak için seni dinleyen.”(15) Veya “seni dinlemek yerine, sana gelmeyen bir topluluğu dinleyen.”

Ey resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerin küfürde yarışırcasına koşanları seni üzmesin. Yahudilerden bazıları yalancılık etmek için dinlerler; huzuruna çıkmamış olan başka bir topluluk için dinlerler. Yerlerine oturmuş kelimeleri, yapılarını bozup değiştirirler. "Size şu verilirse alın, eğer o verilmezse çekinin." derler. Allah birini fitneye çarptırmak isterse sen onun için Allah karşısında hiçbir şey yapamazsın. Bunlar o kişilerdir ki, Allah kalplerini temizlemek istemiyor. Dünyada bir rezillik vardır onlar için; âhirette de büyük bir azap var onlara.

iy yalavaç! ķayġulu eylemesin seni anlar kim ya'nį münāfıķlar iverler kāfirlıķ içine ya'nį kāfirler dostuġına anlardan kim eyittiler “įmān getürdük” aġızları-y-ıla daħı įmān getürmedi göñülleri. daħı anlardan kim cuḥūd oldılar [56b] işidiciler yalanı işidicilerdür bir ķavm için ayruķlar gelmediler saña. degşürürler sözleri ya'nį recm āyetini yirlerinden śoñra eydürler “eger virinilesiz uşbun dutun anı daħı eger virinilmeyesiz anı ya'nį sengiser buyurur ise śaķınuñ. daħı her kimi diler-ise Tañrı azdurmagın hergiz mālik olmayaśañ aña Tañrı’dan. şunlar anlardur kim dilemedi Tañrı kim arıda göñüllerini. anlaruñdur dünye içinde ħorlıķ rüsvāylıķ. daħı anlaruñdur āħiretde aźāb ulu.

İy peyġamber, ḳayġurtmasun seni ol kişiler kim dürişürler kāfirlıḳda. An‐lar kim eydürler biz īmān getürdük diller‐ile. Daḫı īmān getürmez yürekle‐ri. Daḫı ol kişilerden kim Yehūdi oldılar, işidicilerdür yalan sözlere işidici‐lerdür āḫir ḳavmden, gelmezler saña illā tebdīl eylemeg‐içün kelimeleri yir‐lerinden. Eydürler: Eger virilse size bu aluñuz ve eger virilmese size ṣaḳınoluñuz. Daḫı kimüñ ki azdurmaġın dilese Tañrı Ta‘ālā elüñden gelmez anıḫalāṣ eylemek Tañrı ‘aẕābından bir vech‐ile. Anlar ol kişilerdür kim TañrıTa‘ālā dilemez yüreklerini arıtmaġa, anlar‐çun dünyāda rüsvāylıḳvardur ve āḫiretde vardur anlara ulu ‘aẕāb.

Ya Peyğəmbər (Ya Rəsulum!) ürəklərində inanmadıqları halda, dildə (ağızları ilə): “İnandıq”, deyənlərin (münafiqlərin), yəhudilərdən yalana qulaq asanların, sənin hüzuruna gəlməyən başqa bir camaata qulaq asanların (onlara casusluq edənlərin) küfr içində vurnuxanları səni kədərləndirməsin. Onlar (Tövratdakı) sözlərin yerini sonradan dəyişib təhrif edir və deyirlər: “Əgər sizə bu (təhrif olunmuş dini hökm) verilsə, onu qəbul edin. Əgər verilməsə, ondan qaçının”. Allahın fitnəyə (azğınlığa) düşməsini istədiyi şəxs üçün Allaha qarşı sənin əlindən heç bir şey gəlməz. Onlar elə kəslərdir ki, Allah onların ürəklərini təmizləmək istəməmişdir. Onları dünyada rüsvayçılıq, axirətdə isə böyük (dəhşətli) bir əzab gözləyir!

O Messenger! Let not them grieve thee who vie one with another in the race to disbelief, of such as say with their mouths: "We believe," but their hearts believe not, and of the Jews: listeners for the sake of falsehood, listeners on behalf of other folk who come not unto thee, changing words from their context and saying: If this be given unto you, receive it but if this be not given unto you, then beware! He whom Allah doometh unto sin, thou (by thine efforts) wilt avail him naught against Allah. Those are they for whom the will of Allah is that He cleanse not their hearts. Theirs in the world will be ignominy, and in the Hereafter an awful doom;

O Messenger. let not those grieve thee, who race each other into unbelief:(744) (whether it be) among those who say "We believe" with their lips but whose hearts have no faith; or it be among the Jews,- men who will listen to any lie,- will listen even to others who have never so much as come(745) to thee. They change the words from their (right) times(746) and places: they say, "If ye are given this, take it, but if not, beware!" If any one´s trial is intended by Allah, thou hast no authority in the least for him against Allah. For such - it is not Allah.s will to purify their hearts. For them there is disgrace in this world, and in the Hereafter a heavy punishment.

744 Two classes of men are meant, viz., the Hypocrites and the Jews. For both of them Mustafa laboured earnestly and assiduously, and it must have bee... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.