Ev nuriyenneke-lleżî ve’adnâhum fe-innâ ‘aleyhim muktedirûn(e)
Yahut da onlara vaadettiğimiz azabı mutlaka sana gösteririz, gerçekten de onlara gücümüz yeter bizim.
Ya da (henüz Sen hayatta iken) kendilerine va’ad ettiğimiz şeyi Sana gösterip (onları cezalandıracağız) ki, Biz gerçekten onlara karşı Muktedir durumdayız.
Yahut onları tehdit ettiğimiz şeyi sana gösteririz, yani senin gözlerinin önünde, onları azaba uğratırız. Şüphesiz biz onların hakkından geliriz.
Yahut da, onları tehdit ettiğimiz azâbı sana gösteririz. Kesinkes bizim onları cezalandırmaya gücümüz yeter.
Yahut onlara vaadettiğimizi sana gösteririz. Şüphesiz bizim onlara gücümüz yeter.
Ya da kendilerine va'dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz.
Yahud onlara (azab olarak) vaad ettiğimizi, (hayatında) muhakkak sana göstereceğiz. Elbette onlara azab etmeğe kadiriz.
Veya onlara vaadettiğimiz azabı sana göstersek, şüphesiz Biz onların hakkından gelebiliriz.
Yahut onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
Ya da söz vermiş bulunduğumuz şeyi, sana da gösteririz, onlara gücümüz yetişir bizim
41-42. (Ey Resul!) Biz seni onların arasından (vefat ettirip) yanımıza alsak da onlardan yine (yaptıkları kötülüklerin karşılığını vererek) intikamı alacağız. Yahut onlara vaad ettiğimiz azabı, dünyada sana göstereceğiz. Çünkü onlara karşı biz her zaman güçlüyüz.
41,42. Gerek seni ânların içinden almış olalım ve gerek tehdîdlerimizin îkâ’ına seni şâhid yapalım her halde ânlara ’azâb ile intikâm alacağız. Biz ânlara va’ad itdiğimiz ’azâbı göstermeğe muktediriz.
41,42. Seni onlardan uzaklaştırsak bile doğrusu Biz kendilerinden öç alırız; yahut onlara vadettiğimizi sana gösteririz. Çünkü onlara karşı gücü yetenleriz.
Yahut da, onlara yaptığımız tehdidi sana gösteririz ki, bizim onlara gücümüz yeter.
41-42. Ya seni alıp götüreceğiz, onlara da hak ettikleri cezayı vereceğiz yahut kendilerine yapacağımızı söylediğimiz şeyi sana göstereceğiz; onlara dilediğimizi yapabiliriz!
Yahut onlara vâdettiğimiz azabı, sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
Yahut, onlara söz verdiğimizi sana gösteririz; bizim onlara gücümüz yeter.
Yahut da onlara vaad ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara azap etmeye gücümüz yeter.
Yâhud onlara yaptığımız vaîdi sana gösterirsek şübhe yok ki biz ona da muktediriz
Yahut onları tehdit ettiğimiz şeyi (uğrayacakları azabı), sana (dünya hayatında) gösteririz. Şüphesiz bizim onlara (dünyada da âhirette de azap etmeye) gücümüz yeter.
Veya onları uyardığımız azabı sana gösteririz. Elbette Bizim onlara gücümüz yeter.
Yahud onlara va'd (ve tehdîd) etdiğimiz (azâb) ı (senin hayâtında) behemehal kendine göstereceğiz. Çünkü biz onların üstünde iktidar saahibleriyiz.
Yâhut onlara va'd ettiğimiz (azâb)ı sana (hayâtında) gösteririz; çünki şübhesiz biz, onların üzerine muktedir olanlarız.
41, 42. (Resulüm!) Biz seni (ölümle) alıp götürürsek (vefat ettirip yanımıza alsak) bile, şüphe yok ki biz (yine) onları (o zalim ve azgın kimseleri hak ettikleriyle) cezalandırırız. Veya onlara va’dettiğimiz (dünyevi azabı, mağlûbiyeti sen hayatta iken kendilerine tattırırız da onu) sana da gösteririz; kuşkusuz biz, onlara karşı (her zaman) muktediriz.
Veyahut onlara vaat ettiğimiz azabı sana gösterirsek ki, bizim buna gücümüz yeter.
ya da onlara adadığımız azabı sana gösteririz. Çünkü Bizim onlara karşı gücümüz yeticidir.
Yahut onlara vaadettiğimiz azabı sağlığında sana gösteririz, bizim onlara gücümüz yeter.
Ya da onlara vaat ettiğimiz azabı sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
Yâhut onlara söz verdiğimiz azap vaadini gerçekleştirerek, bu dünyada zafer ve başarıyı sana hemen göstersek de sonuç aynı olacak: Her hâlükârda sana mükâfâtını, zâlimlere de cezalarını mutlaka vereceğiz! Çünkü Biz, onlar üzerinde tam bir otoriteye sahibiz! Unutma, bu dinin sahibi Benim; senin görevin ise, sadece mesajı tebliğ etmekten ibarettir.
Yahut onlara vaad ettiğimizi sana göstersek de, şüphesiz biz, onlar üzerinde muktediriz / güç yetirecek durumdayız.
Ama, onlara yaptığımız tehditlerin sonucunu, sana mutlaka göstereceğiz. Biz onların hakkından geliriz...
Belli mi olur? İnkârlarından dolayı söz verdiğimiz cezayı bizzat sen içlerinde yaşarken veririz. Böylece onlara verdiğimiz ceza nasılmış sana da gösteririz. Bizim buna gücümüz yeter. Cezalandırmaya karar verdiğimiz gün bizi engelleyecek hiçbir güç yoktur.
Veya onlara vadettiğimiz (azabı) sana gösteririz. Şüphesiz ki bizim onlara gücümüz yeter.
Ya da (dilersek) onlara vâdettiğimiz (azabı) sana gösteririz. Çünkü onlara azap etmeye Bizim gücümüz, elbette yeter.
ve onlara vaad ettiğimiz şeyi yerine getirdiğimizi [bu dünyada] sana göstersek de [göstermesek de] -onlar üzerinde kesin bir otoriteye sahibiz!
Yahut onlara vaat ettiğimiz azabı sağlığında sana göstersek ki, her durumda bizim onları cezalandırmaya gücümüz yeter. 39/68...71
Ve (ahiret gününde de) onlara vadettiğimizi, (başlarına gelmesi mukadder olan o çetin azabı) sana gösteririz. Şüphe yok ki bizim her şeye gücümüz yeter, (hak ettikleri cezayı elbette veririz)
Veya onlara vaadettiğimiz tehdidi sana gösteririz ki, biz buna muktediriz.
Yahut onlara vaadettiğimizi sana göstereceğizdir. Çünkü Biz, muhakkak ki onların üzerlerine muktedirleriz.
41, 42. Ey Resulüm! Biz seni vefat ettirip yanımıza alsak da, yine onlardan müminlerin intikamını alırız. Yahut onlara vâd ettiğimiz azabı, sana sağlığında gösteririz. Çünkü onlara karşı Biz her zaman güçlüyüz.
Yahut onları uyardığımız şeyi sana gösteririz (senin gözlerinin önünde onları azaba uğratırız); bizim onlara gücümüz yeter.
Yâhud onlara va'd iylediğimiz 'azâbı sana gösteririz ve biz buna kâdiriz.
Onlara söz verdiğimiz azabı sana gösterebiliriz de. Çünkü kıskıvrak elimizdedirler.
Onlara vaadettiğimizi sana göstersek de.. Elbette biz, onlara güç yetiririz!
Yahut onlara vaad ettiğimiz şeyi sana da gösteririz. Nasıl olsa Bizim onlara gücümüz yeter.
Yahut da onlara yönelttiğimiz tehdidi sana gösteririz. Biz onlarla başa çıkacak güçteyiz.
yā gösterevüz saña anı kim va'de eyledük anlara bayıķ biz anlaruñ üzere ķaadırlaruz.
Yā gösterevüz saña ol ‘aẕābı ki anlara va‘de itdük. Pes anları helākitmege biz ḳādirler‐biz.
Yaxud (sən həyatda ikən) onlara və’d etdiyimizi (əzabı) göstərəcəyik. Həqiqətən, Biz onlara (əzab verməyə) qadirik!
Or (if) We show thee that wherewith We threaten them; for lo! We have complete command of them.
Or We shall show thee that (accomplished) which We have promised them: for verily We shall prevail over them.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |