13 Şubat 2025 - 15 Şaban 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Şûrâ Suresi 7. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ve keżâlike evhaynâ ileyke kur-ânen ‘arabiyyen litunżira umme-lkurâ vemen havlehâ ve tunżira yevme-lcem’i lâ raybe fîh(i)(c) ferîkun fî-lcenneti ve ferîkun fî-ssa’îr(i)

Ve işte sana, böylece Arapça Kur'an'ı vahyettik, şehirlerin aslı ve temeli olan Mekke'yi ve çevresindeki bütün şehirleri korkutman ve geleceğinde şüphe olmayan topluluk gününü haber vererek o günün dehşetiyle korkutman için; halkın bir bölüğü cennettedir ve bir bölüğü yakıp kavuran cehennemde.

"Şehirlerin aslı ve temeli" sözüyle Mekke kastedilmektedir. Çevresindeki bütün şehirlerden maksat da bütün dünyadır. Topluluk günü, kıyametten sonraki... Devamı..

(Ey Resulüm!) İşte Biz Sana böyle Arapça bir Kur’an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları (tüm insanlığı) uyarman ve kendisinde şüphe olmayan (mahşerde) toplanma gününü (haber verip onları) korkutman için de (Seni gönderdik. O gün onların) bir bölümü cennette, bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindelerdir.

Şehirlerin anası olan Mekke'lileri ve etrafında bulunan insanları uyarman ve meydana geleceğinde hiç şüphe olmayan, o toplanma gününü hatırlatıp korkutasın diye, sana böyle Arapça bir Kur'ân vahyettik. O gün insanların bir kısmı cennette, bir kısmı da yakıp kavuran cehennemdedir.

Senin sorumluluk sınırlarını belirlediğimiz gibi, görevlerini de hatırlatarak biz sana bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, açık, edebî, Arapça, okunan bir kitap, Kur'ân vahyettik. Manevî merkez Mekke'yi ve çevresindeki bütün dünyayı, bütün insanları uyarasın, gerçekleşeceği ve hesap sorulacağı konusunda şüphe olmayan toplanma günü, hesap günü ile ilgili insanları ikaz edesin diye vahyettik. Buna rağmen insanların bir kısmı cennette, bir kısmı körüklenen alev püsküren dehşetli Cehennem ateşindedir.

bk. Kur’an-ı Kerim, 11/103-105; 64/9.

İşte biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki şehirlerin anası (Mekke halkı)nı ve etrafında olanları uyarasın. Hakkında hiçbir şüphe olmayan toplanış günü konusunda uyarıda bulunasın. (O gün) bir grup cennette bir grup da alevli ateştedir.

İşte biz sana, böyle Arapça bir Kur'an vahyettik; şehirlerin anası (olan Mekke halkı)nı ve çevresinde olanları uyarman için ve kendisinde şüphe olmayan toplanma gününü (haber verip onları) uyarman için de. (O gün onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü çılgınca yanan ateşin içerisindedirler.

Şehirlerin esası olan Mekke halkını ve bütün etrafındaki memleketler halkını sakındırasın ve hakkında şübhe olmıyan o kıyamet gününün dehşetini haber veresin diye, sana böyle Arabca bir Kur'an vahyettik. O kıyamet gününde toplananlardan bir kısmı (müminler) cennettedir, bir kısmı (kâfirler) de cehennemdedir.

İşte böylece sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki ana şehri ve etrafındakileri uyarasın, kendisinde hiçbir şüphe olmayan toplanma (kıyamet) gününü de hatırlatasın. (O gün) bir grup Cennette, bir grup da şiddetli ateş içindedirler.

İşte böylece şehirlerin anası Mekke ve çevresindekileri uyarman ve gerçekleşmesinde şüphe bulunmayan toplanma günü hakkında korkutman için sana Arapça bir Kur'ân indirdik. O gün insanların bir kısmı cennette, bir kısmı da alevli ateşte olacaktır.

İşte böyle, Mekkelilerle, yüresinde olanları — hiç şüphe bulunmayan— toplanma gününden kocundurmakçin Arapça olarak Kur'-anı sana vahiy ettik; birtakım kimseler cennettedirler, birtakımı ateşte!

(Ey Muhammed!) Şehirlerin anası (durumunda olan) Mekke'de ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve hakkında asla şüphe olmayan toplanma gününün dehşeti hakkında bilgi vermen için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. O gün onların bir kısmı cennette, bir kısmı da alevli ateşte olacaktır.

Bkz. 11/105, 20/108, 78/38

Sana Kur’ân’ı ’arabca vahy iyledik ki şehirlerin vâlidesini (Mekke’yi) ve civâr ahâlîyi haberdâr idesin ve geleceğine şek ve şübhe olmayan kıyâmet gününi ânlara ihtâr idesin o gün insânların bir kısmı cehenneme gidecekdir.

Böylece şehirlerin anası olan Mekke'de ve çevresinde bulunanları uyarman, şüphe götürmeyen toplanma günü ile uyarman için sana Arapça okunan bir Kitap vahyettik. İnsanların bir takımı cennete, bir takımı da çılgın alevli cehenneme girer.

Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise cehennemdedir.

İşte sana, Ümmülkurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman ve hakkında asla şüphe bulunmayan toplanma gününün dehşetini haber vermen için böyle Arapça bir Kur’an indirdik. Onların bir kısmı cennette, bir kısmı da cehennemde olacaktır.

Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.  

 Kur’an Mekke halkına ve yeryüzündeki bütün insanlara indirilmiştir. Mekke, içinde Kâbe ve Makam-ı İbrahim bulunduğu için, şanı büyük bir şehirdir. Ây... Devamı..

Başkent ve çevresini uyarman için ve gerçekleşecek olan Toplanma Gününe karşı uyarman için biz kusursuz bir dile sahip olan bir Kuran'ı böylece sana vahyediyoruz. Onlardan bir kısmı cennete, bir kısmı da cehenneme girecektir.

Bak 43:3.

Böylece biz sana Arapça bir Kur'ân indirdik ki, şehirlerin anası (olan Mekke) halkını ve etrafındakileri uyarasın ve hakkında hiç şüphe olmayan kıyamet gününün dehşetinden onları korkutasın. Bir grup cennettedir, bir grup da cehennemdedir.

Ve işte böyle sana Arabî bir Kur'an vahiyetmekteyiz ki Ümmülkurayı ve çevresindekileri sakındırasın ve o toplama gününün dehşetini haber veresin onda şübhe yok, bir fırka Cennette, bir fırka saîrde

İşte böylece, şehirlerin anası (dünyanın merkezi konumunda olan Mekke şehrinin halkı) nı ve çevresindekileri (yeryüzündeki bütün insanları) uyarman ve gerçekleşmesinde hiçbir şüphe bulunmayan (mahşerdeki) toplanma günüyle onları korkutman için sana Arapça bir Kur’ân vahyettik. O gün insanların bir kısmı cennette, bir kısmı da alevli ateşte olacaktır.

Yahûdîlerden bir grup, bu âyet-i kerîmeyi delil getirerek, Hz. Muhammed [sallallahu aleyhi vesellem] Efendimizin yalnızca Araplara gönderilmiş bir pey... Devamı..

Kentlerin anası¹ ve civarındakileri, hakkında kuşku olmayan toplanma günü ile uyarman için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. Onların bir kısmı Cennet'tedir, bir kısmı da alevli ateştedir.

1- Mekke.

Şehirlerin anası (halkı) na ve etrafında bulunanlara gelecek tehlikeleri haber vermen için ve hakkında hiçbir şübhe bulunmayan o toplanma gününün dehşetiyle korkutman için sana böyle Arabca bir Kur'an vahyetdik. (Onlardan) bir takımı cennetde, bir takımı cehennemdedir.

İşte sana böyle Arabca bir Kur'ân vahyettik ki, şehirlerin anasını (Mekke'yi) ve onun etrâfındaki (bütün yeryüzü belde)leri(ni) korkutasın ve (geleceği) hakkında hiç şübhe olmayan o toplanma günü (kıyâmet) ile (onları) korkutasın! (O gün) bir kısım (insanlar) Cennette, bir kısım (insanlar) da alevli ateştedir.

(Resulüm!) İşte böyle! Biz sana Arapça (fasih ve kusursuz bir dile sahip) bir Kur’an vahyettik ki, (yeryüzünün) tüm yerleşim alanlarının (manevi) ana merkezi konumunda bulunan ummul-kurayı ve onun etrafında (doğudan batıya, güneyden kuzeye kadar dünyanın her yerinde) bulunan bütün insanları uyarasın ve kendisinde şüphe olmayan toplanma günü konusunda da (haber verip) uyarıda bulunasın. (O gün onların) bir bölümü (iyi olanlar) cennette, bir bölümü (azgın, zalim, kötü ve suçlu olanlar) ise çılgınca yanan ateşte olurlar. (*)

(*) Ayetteki ‘’ümmülkurâ “anakent, bütün yerleşim yerlerinin merkezi” anlamına gelir. Ayrıca aşağıdaki lügat ve tefsir metinlerinde de geçtiği gibi (م... Devamı..

Böylece sana, Mekke halkını ve Mekke civarında yaşayanları, geleceğinde hiçbir şüphenin olmadığı ve insanlardan bir gurubun cennete ve yine onlardan bir gurubunda, yakıcı ateşin içinde olacağı toplanma (hesap) günü ile uyarman için, Arapça bir Kur’an olarak vahyettik.

Biz senin gönlüne böyle arapça bir Kur’an bildirdik ki iller ili Mekke’yi, onun dolayındakileri şüphe götürmiyen o toplanma günüyle uyarasın diye. Onlardan bir kısmı Cennet’te, bir kısmı da kızgın ateşte olacaklardır.

Ana kasaba olan Mekke/yi ve etrafındakileri Arapları [⁴] azaptan, bahusus kopmasında şüphe götürecek hiçbir şey bulunmayıp mahlûkatın toplanacağı günden [⁵] korkutmaklığın için sana Arabi Kur/an/ı böyle [⁶] vahiy ettik. Onlara bildir ki birtakımı uçmağa, birtakımı Tamu/ya ayrılacak [⁷].

[4] Veya diğer memleket ahalisini.[5] Bütün halk kıyamet günü toplanacağından o güne «Yevm'il Cem' toplanma günü» denmiştir.[6] Her peygambere kendi d... Devamı..

Böylece Biz sana, şehirlerin anası/başkent olan Mekke [ummu’l-kurâ] ve çevresinde⁴ olanları uyarman ve geleceği kesin olan [lâ reybe fihi] o toplanma gününden [yevme’l-cem’] de haberdar etmen için Arapça bir Kur’an vahyettik. Bir kısmı [ferîk] cennette, bir kısmı da çılgın alevli ateştedir.

4 “Mekke ve çevresinde olanlar”dan kasıt, Mekke ve Mekke’nin dışındaki bütün yeryüzüdür (Razî).

Böylece şehirlerin anasını (Mekke halkını) ve çevresinde olanları uyarman ve kendisinden şüphe olmayan toplanma günü ile uyarıp korkutman için sana Arapça bir Kur'an vahyettik. (O gün onların) Bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgınca yanan ateşin içindedir.

Ey şanlı Elçi! Daha önceki Peygamberlere nasıl kendi halkının konuştuğu dilde kitap gönderdiysek, işte sana da Arapça okunan bir hitabe olan bu Kur’an’ı gönderdik ki, asıl adı Mekke olan ve dünya kentlerinin merkezi konumunda bulunan Anakent halkını ve aşama aşama çevresindeki diğer bütün şehirleri, toplumları, ülkeleri ve tüm dünyayı uyarasın ve böylece, gerçekleşeceğinde asla şüphe olmayan okıyamet günü, o Toplanma Gününe karşı onları ikaz etmiş olasın.Çünkü O Gün gelip çatınca, insanların bir kısmı cennete girecek, bir kısmı da çılgın bir ateşe!

Hakkında kuşku olmayan Cem’ / Toplanma günü ile uyarman ve Şehirler’in anasını (Mekke’yi) ve çevresindeki kimseleri uyarman için sana anlaşılır bir kur’ân / okuyuş olarak böyle vahyettik. Bir takımı Cennet’tedir; bir takımı da Saîr / Çılgın Alevli Ateş içindedir.

Gördüğün gibi biz bu Kitabı sana anlaşılır bir Arapça ile ifade ettik.. Bundan böyle sen, anakent Mekke ve çevresindekileri uyaracaksın Onlara, o kaçınılmaz günün dehşetini anlatacaksın. Yani, kimilerinin cennette, kimilerinin ateşte olacağı o güne karşı uyaracaksın.

Biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik! Şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın! Hakkında hiçbir şüphe olmayan hesap günüyle onları uyarasın! O gün suçlular cehenneme, inanıp yasalarımıza uyanlar cennete gönderilir.

Şehirlerin anasını [*] (Mekkelileri) ve onun çevresindekileri uyarman [*] ve asla şüphe olmayan toplanma günüyle (ilgili) onları uyarman için sana böyle Arapça bir Kur’an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemde (olacak)tır.

Ayette geçen [ümmü’l-kurâ] tamlaması “şehirlerin anası” manasına gelmekte, Mekke için kullanılmaktadır; ayette kastedilen ise elbette “Mekke şehri” de... Devamı..

Böylece Biz, sana şehirlerin anası (olan Mekke)¹ ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve (insanların) bir bölümünün cennette, bir bölümünün de çılgın alevli cehennemde olacağı ve hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle, onları korkutman için Arapça bir Kur’an vahyettik.

1 Ümm’ül-Kura: Bütün şehirlerin anası, merkezi demek olup, Mekke’nin diğer bir ismidir. Bu sebeple Mekke cihanın merkezidir ve tüm insanlığın kıblesid... Devamı..

[Sana sadece Bizim mesajımız emanet edilmiştir:] işte Biz sana Arap dilinde ⁴ bir hitabe gönderdik ki, bütün kentlerin atasını ve çevresinde oturanları ⁵ uyarabilesin; yani, [varlığı] her türlü şüphenin üstünde olan Toplanma Günü’ne karşı [onları] uyarasın: [O Gün] bazısı cennete girecek, bazısı da yakıcı ateşe.

4 Karş. 14:4 -“Biz her elçiyi, mutlaka kendi halkının diliyle [vahyedilmiş bir mesajla] gönderdik.” Bkz. ayrıca 13:37’nin ilk cümlesiyle ilgili not 72... Devamı..

Biz, Mekke ve civarındaki şehir halklarını hem uyarman hem de hakkında hiç şüphe olmayan o toplanma günü ile ikaz etmen için sana işte böyle Arapça bir Kuran vahyettik. O gün insanların bir kısmı cennettedir, bir kısmı da çılgın alevler içinde! 6/19-92, 50/45

İşte Biz sana, hem Şehirlerin Anası’nı ve onun çevresindekileri[⁴³⁰⁵] uyarman hem de kendisinde asla kuşku bulunmayan Toplanma Günü’ne karşı (insanlığı) ikaz etmen için Arapça bir Kur’an vahyettik: (Sonuçta) bir kısmı cennete girecek, bir kısmı da ateşe.

[4305] Özelde Mekke ve onun mânevî merkezi olan yer küreyi (Râzî). Zımnen: uygarlıkların merkezini.

Şehirlerin anası (olan Mekke’de) ve onun çevresinde bulunanlara (kıyamete dek bütün insanlara) gelecek tehlikeleri haber veresin, onları; hakkında hiçbir şüphe bulunmayan o toplanma günüyle uyarasın diye, sana böyle Arapça Kur'an vahyettik. (Ki o gün) onlardan kimi cennette, kimi de cehennemdedir!

Böylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, Anakent Mekke ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe bulunmayan mahşer/ toplanma günüyle onları uyarasın. Bu topluluklaradan bir kısmı cennette, bir kısmı ise ateştedir.

Ve işte sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki, Ümmü'lKurâ'yı ve onun çevresinde bulunanları korkutasın ve kendinde şüphe olmayan o toplanma gününden korkutasın. Bir fırka cennettedir ve bir fırka da cehennemdedir.

Böylece sana Arapça bir Kur'ân vahyettik ki sen Anakent olan Mekke ile bütün etrafını uyarıp irşad edesin ve gerçekleşeceğinde hiç şüphe olmayan mahşer günündeki büyük buluşmayı haber veresin. O ne müthiş manzara: Bir kısım cennette… bir kısım alevli cehennemde! [64, 9; 11, 103-105]

Biz sana böyle Arapça bir Kur'an vahyettik ki Anakent(Mekke'y)i ve çevresinde bulunanları ikaz edip; (vukuunda) asla kuşku bulunmayan toplanma gününe karşı uyarasın. (O gün), bir bölük cennette, bir bölük ateştedir.

Ve her rasûle kendi lisânıyla vahy iylediğimiz gibi sana da, ehl-i Mekke'yi ve havâlîsinde olanları, vukû'unda şek ve şübhe olmayan kıyâmet günüyle inzâr idesin içün 'arabî Kur'ân'ı vahy iyledik. O günde insânlardan bir fırka cennetde ve bir fırka da (kâfirler) cehennemdedirler.

İşte böyle. Bunu sana, Arapça kur’anlar (ayet kümeleri) halinde vahyettik ki Anakent’te (Mekke’de) ve çevresinde olanları uyarasın. Geleceğinden şüphe olmayan toplanma günü konusunda da uyarasın. Bir kesim Cennette, bir kesim de alevli ateşin içinde olacaktır.

Mekke ve çevresindekileri uyarman için, hakkında hiç bir kuşkunun bulunmadığı toplanma günü ile uyarasın diye; işte sana, böyle Arapça bir Kur'an vahyettik. O gün insanların bir takımı cennettedir, bir takımı da çılgın alevler içinde!

Beldelerin anası ile onun çevresindekileri(3) uyarman ve geleceğinde kuşku olmayan toplanma gününden sakındırman için, sana böylece Arapça bir Kur'ân vahyetmiş bulunuyoruz. O gün insanların bir kısmı Cennette, bir kısmı da çılgın alevlerin içindedir.

(3) Mekke ile onu çevreleyen yeryüzü ahalisi.

İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kur'an vahyettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplanma günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.

daħı ancılayın vaḥy eyledük saña ķur’ān 'arabca tā ķorķıdasın mekke’yi daħı anı kim yörendürisindedür daħı ķorķıdasın dimek güninden gümān yoķdur anuñ içinde. bir bölük uçmaķda daħı bir bölük ŧamuda.

Anuñ gibi biz vaḥy eyledük saña ‘Arab dilince Ḳur’ānı, sen ḳorḳutmaġ‐ıçun Mekke ḫalḳını, çevresinde olanları daḫı. Daḫı ḳorḳutmaġ‐ıçun dirnek gü‐ninde, şek yoḳdur anda. Bir bölük cennete gire ve bir bölük cehenneme.

(Ya Peyğəmbər!) Şəhərlərin anası (olan Məkkə) əhlini və onun ətrafındakıları (bütün başqa insanları) haqqında heç bir şübhə olmayan (bütün məxluqatın bir yerə cəm olacağı) toplanış (qiyamət) günü ilə qorxutmağın üçün beləcə sənə ərəbcə Qur’an vəhy etdik. (Axirətdə insanların) bir qismi (mö’minlər) Cənnətdə, bir qismi (kafirlər) isə Cəhənnəmdə olacaqdır!

And thus we have inspired in thee a Lecture in Arabic, that thou mayest warn the mother town and those around it, and mayest warn of a day of assembling whereof there is no doubt. A host will be in the Garden, and a host of them in the Flame.

Thus have We sent by inspiration to thee an Arabic Qur´an:(4533) that thou mayest warn the Mother of Cities(4534) and all around her,- and warn (them) of the Day of Assembly, of which there is no doubt: (when) some will be(4535) in the Garden, and some in the Blazing Fire.

4533 The point of the Qur'an being in Arabic is that it is plain and intelligible to the people through whom and among whom it was promulgated; see ne... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.