Felemmâ câet-hum rusuluhum bilbeyyinâti ferihû bimâ ‘indehum mine-l’ilmi ve hâka bihim mâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)
Peygamberleri, apaçık delillerle onlara gelince kendilerindeki bilgiye güvenip övündüler, kendilerini gördüler de alay ettikleri şey, başlarına geliverdi.
(Ki) Resulleri (Hakk dava elçileri) kendilerine apaçık belgeler (ve Kur’ani hükümlere uygun proje ve hedefler) getirdiği zaman, onlar (şeytan kafalılar ve marazlı münafıklar) yanlarında olan (azıcık ve karışık) ilimden dolayı böbürlenip şımardılar (gururlanıp ferahlandılar ve Darwinist düzmecelere kandılar) da, (bu yüzden) alay (ve hakaret) konusu edindikleri şey, (sonunda) onları sarıp kuşatıverdi.
Peygamberleri onlara apaçık delillerle gelince, kendilerinde bulunan tüm boş bilgi ve becerilerine güvenip küstahca böbürlendiler de, böylece alay ettikleri şey başlarına geliverdi.
Rasulleri onlara apaçık bilgiler, delillerle gelince, onlar kendilerinde bulunan beşerî bilgiye güvendiler. Onu alaya aldılar. Alaya almaya devam ettikleri şeyin gücü onları kuşatıverdi, işlerini bitirdi.
Peygamberleri onlara açık delillerle geldiklerinde, onlar kendilerinde olan bilgiyle rahatla(yıp böbürlen)diler. (Ama) alaya almakta oldukları şey onları kuşatıverdi.
Resulleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, yanlarındaki bilgi dolayısıyla sevinip-böbürlendiler de, kendisini alay konusu edindikleri şey, onları sarıp-kuşatıverdi.
Çünkü onlara, peygamberleri mucizelerle geldikleri vakit, kendilerinde bulunan (batıl) ilme güvendiler de, o peygamberleri alaya aldıkları şeyin cezası kendilerini kuşatıverdi.
Peygamberleri, onlara mucizeler ile geldiğinde kendi yanlarındaki bilgi ile sevindiler. (Onunla yetindiler.) Ve alaya aldıkları (azap) başlarına gelmiş oldu.
Peygamberleri onlara apaçık deliller getirdiklerinde, kendi bildikleri ile şımarmışlar ve alay ettikleri azap kendilerini çepeçevre kuşatmıştı.
İmdi, onlara peygamberleri belgelerle geldiğinde, sevindiler kendi bildikleriyle, alay etmiş oldukları şey dahi onları sardı
Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Fakat sonunda alay konusu yaptıkları (ceza), onları çepeçevre kuşatıverdi.
Rasûller mu’cizeler ile içlerine geldikleri vakit izhâr itdikleri ’ilimler ile iftihâr idiyorlar ve rasûlleriyle istihzâ idiyorlardı lâkin ’azâb her tarafdan ânları ihâta itdi.
Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Peygamberleri onlara apaçık deliller getirince, sahip oldukları bilgi ile şımardılar (ve onları alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Elçileri onlara açık seçik kanıtlar getirdiklerinde, sahip oldukları bilgileriyle böbürlendiler. Ama alay ettikleri şey onları kuşatıverdi!
Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (beşerî) bilgiye güvendiler (onu alaya aldılar). Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.
Elçileri apaçık kanıtlarla kendilerine vardıklarında, yanlarındaki bilgiyle gururlandılar. Alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.
Çünkü onlara peygamberleri, delillerle geldikleri zaman, kendilerinde bulunan ilme güvendiler de o alay ettikleri şey onları kuşatıverdi.
Çünkü onlara Peygamberleri beyyinelerle geldikleri vakıt kendilerinde bulunan ılme güvendiler de o istihza ettikleri şey kendilerini kuşatıverdi
Peygamberleri onlara (hakka dair) apaçık delillerle geldikleri vakit, (tevhid üzere îmân etmeleri gerekirken,) sahip oldukları (dünyalık/beşerî) bilgilere güvenerek şımardılar. (Peygamberleri, mu‘cizeleri ve tehdit edildikleri azabı alaya alıp, inkâr ettiler.) Sonunda, (peygamberlerinin kendilerine bildirmiş olduğu o) alaya almakta oldukları şey (azap) kendilerini çepeçevre kuşattı.
Resûlleri kendilerine kanıt içeren açıklayıcı bilgilerle geldiği zaman, sahip oldukları bilgiye güvenerek şımardılar ve kendisi ile alay ettikleri şey onları kuşattı.
Öyle ya, kendilerine peygamberleri apaçık mu'cizeler getirince onların nezdindeki ilme karşı (eğlenerek) şımarıklık gösterdiler de hakkında istihza edegeldikleri şey kendilerini çepçevre kuşatıverdi.
Öyle ki peygamberleri onlara mu'cizeler getirince, kendilerinde bulunan bilgiden dolayı şımardılar(2) da, kendisiyle alay etmekte oldukları (azab) onları kuşatıverdi.
Elçileri onlara delillerle gelince, sahip oldukları (beşerî) bilgi ile şımardılar (ve o elçileri alaya aldılar). Sonunda alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Elçilerimiz açık delillerle onlara geldiği zaman, onlar kendi yanlarında bulunan bilgilerle övünmüşler ve bundan dolayı da, alay ettikleri şeyler onları kuşatmıştır.
Kaçan elçileri onlara apaçık belgeler getirdiler, onların taşıdıkları bilimle eğlendiler, bunun üzerine eğlendikleri azap onları çepçevre kuşatıverdi.
Elçileri onlara apaçık deliller [beyyinât] getirdiği zaman, kendilerinde bulunan ilimden dolayı şımardılar. Sonunda alaya aldıkları şey kendilerini kuşatıverdi.
Peygamberleri kendilerine apaçık belgeler getirdiği zaman, onlar, yanlarında olan ilimden dolayı sevinip şımardılar da alay konusu edindikleri şey, sonunda kendilerini sarıp kuşatıverdi.
Çünkü Elçileri onlara apaçık delillerle gelince, sahip oldukları sanatlarına, bilgilerine felsefelerine, teknolojilerine güvenip gurura kapılmışlardı; böylece, alay edip durdukları o korkunç azap, kendilerini dört bir yandan kuşatıvermişti!
Onlara rasûlleri Beyyineler / Açık Belgeler ile geldiğinde Bilgi’den yanlarındaki şeyler sebebiyle sevindirik oldular; alay ediyor oldukları şeyler onları kuşatarak içine aldı.
Tanrı elçileri gelip de diller döktükçe onlar, sahip oldukları bilgi ve beceriye güvenip şımarıyorlardı. Sonunda alay ettikleri şeyler, başlarına tebelleş oldu.
Elçilerimiz onlara apaçık bilgilerle geldi. Onlar hemen inkâr ederek atalarından kalan yalan yanlış bilgilere güvendiler. Hesap günümüzle ve vereceğimiz cezayla alay ettiler. Ayetlerimle anlatılan gerçeklerle alay ettiler. Oysaki hesap günü alay ettikleri ne varsa onları boğacak! Yaptıkları alaylar onların cehennemi olacak!
Elçileri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan (eksik) bilgiye güvenmişlerdi. (Buna karşılık) alay ettikleri şey kendilerini kuşatacaktır. [*]
Peygamberleri kendilerine apaçık deliller getirdiği zaman onlar ilim namına kendilerinde bulunana güvenip böbürlendiler, hafife aldıkları (azap da) kendilerini kuşatıverdi.¹
Çünkü elçileri onlara, hakikatin bütün kanıtlarıyla geldiklerinde, [halen] sahip oldukları bilgiye yaslanarak küstahça böbürlendiler: ⁶⁴ ve [böylece, sonunda,] küçümsedikleri şey ⁶⁵ tarafından sarılıp kuşatıldılar.
Çünkü elçileri onlara hakikatin apaçık belgeleri ile geldiğinde sahip oldukları bilgiye güvenip şımardılar, sonunda küçümseyip alay ettikleri azap onları çepeçevre kuşatıverdi. 45/23
Çünkü onlara elçileri hakikatin apaçık delilleriyle geldiğinde, elde tuttukları bir parça bilgiye güvenip küstahça şımardılar: sonunda alay ede geldikleri gerçek kendilerini çepeçevre kuşattı.[⁴²²⁶]
Peygamberleri kendilerine mucizelerle geldiği halde, yanlarındaki (beşeri) bilgilerle böbürlendiler (peygamberlerini alaya aldılar) alaya aldıkları şey (azap) ise kendilerini kuşatıverdi.
Ne zaman ki resulleri onlara açık beyanlarla gelince, yanlarındaki bilgi ile ferahlandılar. Ve sonunda da alaya almakta oldukları şey kendilerini sarıverdi.
Vaktâ ki, onlara peygamberleri zahir mûcizeler ile geldi, kendi yanlarındaki bilgiden olan ile ferahlandılar ve onları kendisiyle istihzâda bulundukları şey, şiddetle ihata etti.
Resulleri onlara açık açık delilleri getirdikçe, bunlar kendilerinde bulunan bilgi ile şımarıp böbürlendiler (Peygamberlerin getirdiği hidâyetle alay ettiler). Sonunda alaya almalarının cezası, kendilerini her taraftan kuşatıverdi.
Elçileri onlara açık kanıtlar getirince, yanlarında bulunan bilgi ile sevin(ip övün)düler (peygamberlerin getirdikleri bilgiye değer vermediler, onlarla alay ettiler). Sonunda alay edegeldikleri şey, kendilerini kuşatıverdi.
Vaktâ ki mu'cizât ile onların rasûlleri geldi, kendi bildikleriyle tefâhur iyleyub onları tekzîb ve istihzâ iylediler.
Elçileri onlara o açık belgelerle(mucizelerle) gelince, kendilerindeki bilgiyle(din diye bildikleriyle) avundular. Hafife aldıkları şey başlarına geliverdi.
Peygamberleri onlara apaçık belgelerle geldiği zaman, kendi bilgileri ile şımardılar ve alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Peygamberleri kendilerine apaçık delillerle geldiğinde, onlar sahip oldukları bilgiyle mağrur olmuşlardı. Sonunda, alay ettikleri şey onları çepeçevre kuşatıverdi.
Resulleri onlara açık-seçik beyyineler getirdiklerinde, onlar, yanlarındaki bilgiyle sevinip övündüler. Ve alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.
pes ol vaķt kim geldi anlara yalavaçları ḥüccetler-ile sevindiler aña kim ķatlarında-y-ıdı anlaruñ bilmekden. daħı indi anlara ol kim oldılardı anı yanśularlar.
Ol vaḳt ki geldi özlerine resūlleri mu‘cizātlar‐ıla. Sevindiler özleri ḳatında olan ‘ilm bile. Daḫı indi özlerine cezāsı ol nesnenüñ ki masḫaralıġa alurlardı.
Peyğəmbərləri onlara açıq-aşkar möcüzələr gətirdikdə özlərində olan elmə sevindilər, onlara (kafirlərə) isə məsxərəyə qoyduqları əzab yetişdi. (Və ya: peyğəmbərləri onlara açıq-aşkar mö’cüzələrlə gəldikləri zaman onlar öz biliklərinə - batil əqidə və fəlsəfələrinə, ticarətdən mənfəət əldə edə bilmək bacarıqlarına – qürrələndilər. Kafirləri istehza etdikləri əzab sardı).
And when their messengers brought them clear proofs (of Allah's Sovereignty) they exulted in the knowledge they (themselves) possessed. And that which they were wont to mock befell them.
For when their messengers came to them with Clear Signs, they exulted(4459) in such knowledge (and skill) as they had; but that very (Wrath) at which(4460) they were wont to scoff hemmed them in.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |