27 Mart 2025 - 27 Ramazan 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Zümer Suresi 49. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Fe-iżâ messe-l-insâne durrun de’ânâ śümme iżâ ḣavvelnâhu ni’meten minnâ kâle innemâ ûtîtuhu ‘alâ ‘ilm(in)(c) bel hiye fitnetun velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)

İnsana bir zarar geldi mi bizi çağırır, sonra katımızdan bir nimet verdik mi ona, der ki: Bana bu nimet, bilgim yüzünden verilmiştir; hayır, o bir sınamadır ve fakat çoğu bilmez.

İnsana bir zarar dokunduğu (ve çaresiz kaldığı zaman, hemen fıtri bir yönelişle) Bize yalvarır. Sonra (sıkıntılarını giderip) ona katımızdan bir nimet verdik mi; "Bu bana (kendi) bilgim (ve becerim) sayesinde verilmiştir" (diyerek nankörlüğe kaymaktadır). Doğrusu bu (nimetler de musibetler de insanı denemek için bir) imtihandır; fakat çokları (gerçeği) bilmediklerinden (ve İslami şuur eksikliğinden gaflete dalınmaktadır).

İşte böyle, insanın başına bir bela geldiğinde, bize yardım için yalvarır, fakat ona tarafımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman kendi kendine, bütün bunlar bana bilgim yüzünden verilmiştir der. Hayır, o nimet ve başa gelenlerin hepsi bir imtihandır, fakat onların çoğu bu imtihan gerçeğini bilmezler.

İnsanın başına bir felâket, bir sıkıntı geldiği, ekonomik darboğaza düştüğü zaman bize kulluk ve ibadet eder, yalvarır. Sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit,
“Bu, bana yalnızca ticarî bilgimden, maharetimden dolayı verildi” der. Doğrusu bu ağır bir imtihandır. Fakat onların çokları bunu bilmezler.

bk. Kur’an-ı Kerim, 28/76-78; 34/35.

İnsana bir darlık dokunduğunda bize dua eder. Sonra ona kendi katımızdan bir nimet verdiğimizde: "Bu bana ancak bir bilgi dolayısıyla verildi" der. Hayır, o bir imtihandır. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde, der ki: 'Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla verildi.' Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. Ancak çoğu bilmiyorlar.

(Nankör) insana bir zarar dokundu mu, bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir nimet verdik mi: “-Bu, bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir.” der. Doğrusu bu bir imtihandır; fakat çokları bilmezler.

İşte insana bir zarar dokunduğu zaman, Bize yalvarır. Sonra kendi katımızdan ona bir nimet ikram ettiğimizde, “Ben bunu ancak kendi bilgimle elde ettim” der. Hâlbuki o nimet, onun için bir imtihandır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimizde, “Bu bana yalnızca bilgimden dolayı verilmiştir” der. Hayır, o bir sınavdır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

İnsan bir darlığa uğradığında, yakarır bize, sonra bizden bir nimete erince, der ki: «Bu benim bilgimedir!» Hayır, o bir sınavdır, çoklarıysa bilmezler

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet (bolluk ve mevki) verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o (verilen nimetlerin hepsi) bir imtihandır. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler. 

Bkz. 28/78Burada “Ben buralara bilgimle, zekâmla, tecrübemle, yeteneğimle, tırnaklarımla kazıyarak geldim” diyenlere bir mesaj vardır. İster servet ol... Devamı..

İnsâna bir zarar ’ârız oldığı zamân bize mürâca’at ider, zararını bir ni’met ile telâfî itdik mi "Böyle olacağını ben zâten biliyor idim" dir, bu Allâh tarafından bir tecrübedir. Lâkin insânların ekserîsi bilmez.

İnsanın başına bir sıkıntı gelince Bize yalvarır. Sonra katımızdan ona bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır; o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır; sonra ona katımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bunu ancak bir bilgi sayesinde elde ettim” der. Aksine o nimet bir imtihandır ama çokları bunu bilmez.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.

İnsana bir kötülük dokunduğu zaman bizi çağırır; ancak ona bir nimet verdiğimiz zaman ise: "Bu, bana bilgimden dolayı verilmiştir," der. Aslında o bir testtir, ne var ki çokları bilmez

Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir nimet bahşettiğimiz zaman da: "O bana bir bilgi üzerine verildi." der. Belki bu bir imtihandır, fakat pek çokları bilmezler.

Fakat insana bir sıkıntı dokunuverince bize yalvarır, sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met bahşediverdiğimiz zaman da o bana bir bilgi üzerine verildi der, belki o bir fitnedir velâkin pek çokları bilmezler

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, “Bu, bana, ancak bilgim (ticaretteki kabiliyetim) sayesinde verilmiştir” der. Hayır, o (verilen nimetlerin hepsi) bir imtihândır. Fakat onların çoğu bilmezler.

İnsanın başı derde girdiği zaman Bize yönelir. Sonra ona tarafımızdan bir yardım bahşettiğimizde: “Bu bana bilgimden/yeteneğimden dolayı verilmiştir.” der. Hayır! O bir fitnedir¹. Ne var ki onların çoğu bilmezler.

1- Kişinin samimiyetinin iç yüzünün ortaya çıkması için; savaş, baskı, zulüm, zenginlik, yoksulluk, hastalık, ölüm, ün, mevki, mal, mülk gibi konulard... Devamı..

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bizi çağırır (yalvarır). Sonra kendisine bizden bir ni'met verdiğimiz vakit «Bu, bana ancak bilgi (m) den dolayı verilmişdir» der. Hayır bu, bir imtihandır. Lâkin onların çoğu bilmezler.

Fakat insana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır; sonra kendisine tarafımızdan bir ni'met verdiğimiz zaman: “(Bu) bana ancak (bendeki) bir bilgi sâyesinde verildi”(1) der. Hayır! O (kendilerine verdiğimiz ni'metler) bir imtihandır; fakat onların çoğu bilmezler.

(1)“Nasılki nazdâr (nazlı) bir çocuk, ağlamasıyla ya istemesiyle ya hazîn (hüzünlü) hâliyle matlûblarına(isteklerine) öyle muvaffak olur ve öyle kavîl... Devamı..

Ama (nankör) insana bir zarar (musibet) dokunduğunda bize yalvarır. Sonra onu tarafımızdan bir nimette (bolluk ve mevkiye) çevirdiğimizde, “Bu, bana ancak bilgim (ve becerim) sayesinde verilmiştir” der. Bilakis, o (verilen nimetlerin hepsi) bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler. *

(*) İşte burada “Ben buralara bilgimle, zekâmla, tecrübemle, yeteneğimle, tırnaklarımla kazıyarak geldim” diyenlere bir mesaj vardır.

İnsana bir zarar dokunduğunda, bize dua eder. O zararı bizden bir nimete çevirdiğimizde “Bu nimetler benim bilgimin karşılığında verilmiştir” der. Hayır, o nimetler onun için bir imtihandır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.

İnsan başı sıkılınca Bize yalvarır. Sonra Biz ona karşı bir iyilikte bulunduk mu, "Doğrusu, ben bunu kendi bilgimle elde ettim" der. Oysaki bu, bir sınamadır. Ancak, pek çoğu bunu bilmez.

İnsanın başı sıkıldı mı bize yalvarır, yakarır, sonra inayetimizden ona nimet verdik mi «— Şu bana verilen şey ancak yolunu bildiğimden [¹] dolayıdır» der. Hayır, o nimet bir mihnet ve iptilâdır. Fakat onların pek çoğu bunu bilmez.

[1] Kazanma usulünü bildiğimden, buna müstahak olduğumu Allah'ın bilmesinden.

İnsana bir sıkıntı/zarar dokunduğu zaman Biz’e yalvarır.¹⁸ Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimiz zaman da, “Bu bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir”¹⁹ der. Bilakis o bir imtihandır. Fakat onların pek çoğu bilmiyor.

18 Krş. Nahl, 16/53 19 Krş. Kasas, 28/78

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize dua eder; sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde der ki: “Bu, bana ancak (sahip olduğum) bir bilgi dolayısıyla verildi.” Hayır! Bu bir denemedir. Ancak onların çoğu bilmiyorlar.

İnsanoğlu herhangi bir belâ veya sıkıntıyla yüz yüze gelince, Bize içtenlikle yalvarıp yakarır fakat bu sıkıntının ardından ona Kendi katımızdan bir nîmet tattırdığımızda, “Bu servet bana,üstün yeteneklerim ve engin bilgim sayesinde verilmiştir ve bu da, benim doğru yolda olduğumu açıkça gösteren bir işarettir! O hâlde, mal benim, mülk benim; dilediğim gibi harcarım!” der. Hayır; aslında bu nîmetlerin verilmesi bir imtihândır fakat onların çoğu bunu bilmezler.

İnsan’a bir zorluk / sıkıntı dokunduğu zaman bize dua etti. Sonra onu bizden (gelen) bir nimete dönüştürdüğümüz zaman: -“Doğrusu bu bana bilgi üzere / bilgiye göre verildi” dedi. Oysa o bir denemedir; ama onların çoğu bilmez.

İnsanoğlu sıkışınca bize yalvarır. Kendisine biraz nimet verdik mi: " ben buna, bilgim sayesinde sahip oldum " deyip çıkar. Aslında bu bir sınamadır ama, çokları bunun farkında değildir.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. O insanın üzerinden zararı kaldırdığımız zaman: "Ben ancak kendi çabamla, kendi bilgimle uğradığım zarardan kurtuldum!" der. Hayır! Aslında biz onu imtihan ediyoruz. Böyle diyen kişi imtihanı kaybetmiştir. Fakat çokları bilmez.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. [*] Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimizde “Bu, bana ancak bilgi(m) sayesinde verilmiştir” [*] der. Hayır! O bir imtihandır fakat çoğu bilmez.

Benzer mesajlar: Yûnus 10:12; Nahl 16:54; İsrâ 17:67; ‘Ankebût 29:65; Rûm 30:33; Lokmân 31:32; Zümer 39:8; Şûrâ 42:48.,Benzer mesajlar: Kasas 28:78; F... Devamı..

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, hemen Bize duâ eder, sonra (Biz) tarafımızdan ona bir nîmet ihsan edince de: “Bu (nîmet) bana ancak bendeki bilgi sayesinde verildi.”¹ der. Hâlbuki bu bir imtihandır, ama onların çoğu bilmiyorlar.

1 Âyetin bu bölümü: “bu nîmet bana, kendi bilgilerim sayesinde verildi.” şeklinde de tercüme edilebilir.

İŞTE [böyle:] İnsanın başına bir bela geldiğinde bize yardım için yalvarır; fakat ona katımızdan bir iyilikte bulunduğumuz zaman, [kendi kendine,] “[Bütün] bunlar bana [benim kendi] hikmetimden ⁵⁵ dolayı verilmiştir!” der. Hayır! Bu [rahmetin verilmesi] bir imtihandır, ama çoğu onu anlamaz.

55 Lafzen, “bilgiden” -yani, “benim refahım, kendi kabiliyetlerimin ve kurnazlığımın eseridir”: bkz. 28:78’in ilk cümlesi ve açıklayıcı dipnotu. Bu sö... Devamı..

Ne zaman insanın başına bir sıkıntı gelse hemen bize dua eder. Sonra ona katımızdan bir nimet bahşedince, bu bana kendi bilgim ve yeteneğim sayesinde verildi der. Hâlbuki bu bir imtihandır. Fakat onların çoğu bu gerçeği bilmez. 7/189-190, 16/53-54, 28/78

İŞBU nedenle, ne zaman insanın başına bir zarar gelse Bize yalvarır; daha sonra kendisi katımızdan bir nimete kavuşsa “Bu servete ben sadece ve sadece kendi bilgim ve becerim sayesinde ulaştım” der;[⁴¹⁴⁸] ama hayır, aksine o bir sınav aracıdır: ne var ki onların çoğu bunu dahi kavrayamamaktadır.

[4148] Krş: Âyet 8. Kârun örneği için bkz: 28:76-82.

(Kâfir olan) İnsana bir sıkıntı gelince bize yalvarır yakarır. Sonra; katımızdan ona bir nimet verdiğimizde ise, "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" diyerek böbürlenir, hayır, bu bir imtihandır, fakat onların çokları bundan gafildirler.

İnsana bir zarar dokunduğunda bize yalvarır. Sonra ona tarafımızdan bir nimet verdiğimizde, "Bu, bana ancak bilgim sayesinde verilmiştir" der. Hayır, o bir imtihandır. Fakat onların çoğu bilmezler.

Fakat insana bir zarar dokunduğu vakit Bize dua eder. Sonra ona tarafımızdan bir nîmet verdiğimiz vakit de: «Bana o, şüphe yok ki bir bilgi üzerine verilmiştir» der. Belki o, bir imtihandır. Fakat onların birçokları bilmezler.

İnsanın başı derde girdi mi Biz'e yalvarır, ama sonra ona tarafımızdan nimet verince: “Ben bilgi ve becerim sayesinde bu serveti elde ettim” der. Hayır! Bu bir imtihandır, ama çokları bunu anlamazlar. [28, 76-78; 34, 35]

Dünya nimetleri bakımından zengin veya yoksul olma, Allah’ın kulunu sevip sevmediğinin ölçüsü değildir. Zira herkes bilir ki Allah’ın nice makbul kull... Devamı..

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize du'a eder. Sonra, ona bizden bir ni'met verdiğimiz vakit; "Bu, (benim) bilgi(m) sayesinde bana verildi" der. Hayır, o bir imtihandır, fakat çokları bilmiyorlar.

İnsâna bir zarar ve musîbet gelir ise bize du'â ider, sonra onı tarafımızdan ni'mete nâil itsek "Bu mal ve ni'met bana 'ilmim ve istihkâkım ile hâsıl oldı" dir. Belki bu, onlara fitne ve imtihândır lâkin ekser nâs bunı bilmezler.

İnsanın başı sıkışınca bize yalvarır. Sonra iyilik yaparak ona bir fırsat versek “Bu, bana bendeki bir ilme karşılık verildi” der. Oysa fırsat verilmesi bir fitnedir [*] (kendilerini yakan bir imtihandır) ama çoğu bunu bilmez.

[*] Musa aleyhisselamın 40 günlüğüne Tur'a çıkmasından sonra, İsrail oğullarının, Harun aleyhisselama rağmen Mısırlıların tanrı edindiği Apis'i hatırl... Devamı..

İnsana bir zarar dokundu mu hemen bize dua eder. Onu bizden bir rahmet ile değiştirdiğimiz zaman da:-Bu bana, bilgim dolayısıyla verilmiştir der. Oysa o bir imtihandır. Fakat çokları bilmez.

İnsan bir sıkıntıya düştüğünde Bize yakarır. Ona tarafımızdan bir nimet tattırdığımızda ise “Bilgim sayesinde bu benim oldu” deyiverir. Oysa o bir sınamadır; fakat çokları bunu bilmez.

İnsana bir zorluk/zarar dokunduğunda bize yalvarır-yakarır; sonra ona bizden bir nimet lütfettiğimizde şöyle der: "Bu bir ilim sayesinde verildi bana!" Hayır, öyle değil; o bir fitnedir ama onların çokları bilmiyorlar.

pes ķaçan kim yoķandı ādemiye ziyān oķıdı bizi andan ķaçan kim virdük aña ni'met bizden eyitti: “bayıķ virinildüm anı bilmek üzere” belki ol fitnedür śınamaķdur velįkin eyregi anlaruñ bilmezler.

Ḳaçan ādem oġlına ziyān degse bize du‘ā ider anı gidermeg‐içün. Andanṣoñra ḳaçan ki özine bizden ni‘metler virsevüz, eydür ki: Ben anı virilme‐düm, illā benüm ‘ilmüm‐ile. Bel ki ol imtiḥāndur. Lākin anlar çoġı bilmez‐ler.

İnsana bir zərər toxunduğu (sıxıntı üz verdiyi) zaman Bizə dua edər. Sonra dərgahımızdan ona bir ne’mət ə’ta etdikdə: “Bu mənə yalnız biliyimə (ticarətdən, qazanc işlərindən başım çıxdığına) görə verilmişdir!” – deyər. Xeyr, bu bir imtahandır, lakin onların (insanların) əksəriyyəti (cahilliyi üzündən bunu) bilməz!

Now when hurt toucheth a man he crieth unto Us, and afterward when We have granted him a boon from Us, he saith: Only by force of knowledge I obtained it. Nay, but it is a test. But most of them know not.

Now, when trouble touches man, he cries to Us:(4318) But when We bestow a favour upon him(4319) as from Ourselves, he says, "This has been given to me because of a certain knowledge (I have)!"(4320) Nay, but this is but a trial, but most of them understand not!

4318 Cf. 30:33 and n. 3545. 4319 Cf. 39:8 above. 4320 Cf. 28:78, and n. 3408. Prosperity may be a trial as much as adversity.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.