Hâżâ ‘atâunâ femnun ev emsik biġayri hisâb(in)
Bu, bizim vergimizdir demiştik, istersen sayısız olarak sen de ihsan et; istersen elini yum, verme.
İşte bu, Bizim sana ikramımız ve bağışımızdır. (Ey Süleyman) Artık (tercih senin, istersen) ikram edip ver, veya (bir kısmını elinde) tut (ve biriktir,) sana hesap sorulmayacaktır.
Ve O'na “Bu devlet ve bu saltanat bizim sana hediyemizdir. Sana verilen bu nimetlerden dilediğine hesapsız ver, veya elinde tut serbestsin” dedik.
İşte bunlar bizim ihsanımız. Artık ister başkalarına ikram et. İster elinde tut. Bunun hesabı sana sorulmayacak.
Bu bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine ver veya tut. (Bunun) bir hesabı yoktur.
'İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ver ya da tut.'
(Biz buyurduk ki): “- Bu bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine hesabsız olarak ver, yahud tut (verme, ey Süleyman).
“Bu, Biz’im sana ikram ettiğimiz sonsuz ihsanımızdır. İster (başkasına) ver, ister tut.” (dedik.)
İşte bu, bizim ihsanımızdır. “Sen onu ister dilediğine ver, ister verme, sorulmazsın” dedik.
İşte budur verdiğimiz, istersen sayısız ver, istersen sıkı davran
(Ve ona dedik ki: Ey Süleyman!) “Bu Bizim sana lütfumuzdur. İstersen sen de (eksilir endişesine kapılmadan ve) hiçbir hesap yapmadan onlardan başkasına verebilirsin, istersen hiç vermezsin. Her iki durumda da sorguya çekilecek değilsin.”
"İşte sana ’atiyelerimiz bunlardır, istediğine vir, istediğinden dirîğ it sen hesâbını virecek değilsin" didik.
"İşte Bizim bağışımız budur; ister ver, ister tut, hesapsızdır." dedik.
“İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme” dedik.
“Bu bizim bağışımızdır; hiçbir hesap kaygısı taşımadan ister başkalarına ver ister elinde tut” (dedik).
«İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır» dedik.
"Bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister tut, tükenmez."
"İşte bu, bizim ihsanımızdır. Artık sen dilersen başkalarına ver veya verme. Bundan hesaba çekilmeyeceksin" dedik.
Bu işte, dedik: bizim atâmız artık diler kerem et, diler imsâk hisabı yok
(Ve Süleymân’a şöyle buyurduk:) “Bu (nimetler), bizim sana ihsanımızdır, (sana lütfettiğimiz nimetler hususunda, serbestçe tasarruf yetkisine sahipsin) dilediğine ver, dilediğine verme, (kesinlikle) sana (bu hususta) hesap sorulmayacaktır.”
Bu Bizim verdiklerimizdir. Artık hesabı sana kalmış, dilediğine ver veya verme.
(Dedik ki:) «Bu, bizim vergimizdir. Artık (dilediğine) hesabsız ver, yahud tut (kıs)».
Bu bizim ihsânımızdır; artık ister (dilediğine) hesabsız olarak ver, ister tut!
Ve ona (Süleyman’a) dedik ki: “Bu (musahhar kıldıklarımız) bizim lütfumuzdur. Hiçbir hesap yapmadan (hizmetinde çalışanlardan) dilediğini serbest bırakabilir, dilediğini de yanında tutabilirsin.
Bunlar sana bizim bağışladıklarımız. Bunlara iyilik yaparak salabilirsin veya istediğin kadar kendi elinde de tutabilirsin.
İşte bu, Bizim vergimizdir. İster tutarsın, ister verirsin, hesabı yoktur.
“İşte bu Biz’im ihsanımızdır. Artık ister dilediğine hesapsızca verirsin istersen elinde tutarsın” dedik.
“İşte bu, bizim hesapsız ihsanımızdır. (Ey Süleyman!) Artık dilersen (başkalarına) ihsan et, dilersen de (elinde) tut.”
“Ey Süleyman!” dedik, “Bu nîmetler, Bizim sana armağanımızdır; ister onları başkalarına dağıt, istersen elinde tut, bu konuda sana hesap sorulmayacaktır.”
Bu bizim verişimizdir. Artık karşılıksız ver veya hesap dışı tut!
Bütün bunlar, bizim ikramımız. İster bırak ister sal sana sorgu sual yok dedik.
Süleyman’a, "İşte bu bizim sana ihsanımızdır. Artık yönettiklerine ister hesapsızca ver ister verme!" dedik. Verdiğimiz yetkileri, zenginlikleri değerlendirmeyi ona bıraktık! Bu konuda ona baskı yapmadık!
Bütün bu (verdiklerimiz ona) lütfumuzdur. “İster (dilediğine) ver (serbest bırak); ister hesapsız bir şekilde (elinde) tut!” (demiştik).
(Ve ona Ey Süleyman!): “İşte bütün bunlar senin başkalarına hesapsızca verip vermemeyi, kendine bıraktığımız ihsanımızdır.” (dedik.)
[Ve ona dedik:] “Bu Bizim hediyemizdir, onu hiçbir hesap yapmadan başkalarına dilediğin gibi vermen yahut elinde tutman sana kalmıştır!”
Ey Süleyman işte bütün bunlar bizim sana sınırsız bir lütfumuzdur. İster onları serbest bırak istersen elinde tut. 34/12...14
(ve ona) "İşte bunlar bağışımızdır, dilediğin gibi kullan, sorumlu değilsin" dedik.
Bunlar sana verdiklerimizdir. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahutverme...
(Dedik ki:) «Bu Bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine hesapsız ikram et ve tutuver.»
Bu bizim ihsanımızdır. Artık dilediğine ver veya verme, hesapsızdır. (dedik).
"Bu bizim 'atâ ve ihsânımızdır. Bilâ hesâb istediğine vir ve istediğinden imsâk it." didik.
Bu, bizim sana ikramımızdır; başkasına ister ver, ister verme, hesabı sorulmayacaktır.
Bu, bizim hesapsız bağışımızdır. İster ver, ister tut.
“Bu bizim armağanımızdır,” dedik. “İster ver, ister tut; hesabı sorulmaz.”
Bu, bizim lütfumuzdur; ister ver, ister elinde tut. Hesap yok...
“uşbu atamuzdur pes virgil yā ŧutġıl śorusuz.”
Bu bizüm baḫşişümüzdür. Pes vir kime dileseñ ḥisābsuz, yā elüñi dut.
(Və ona belə buyurduq: ) “Bu Bizim ehsanımızdır, (ondan kimə istəsən) ver, yaxud (saxlayıb) vermə! O, saysız-hesabsızdır (səndən bu ne’mətlər barəsində haqq-hesab tələb olunmayacaqdır)”.
(Saying): This is Our gift, so bestow thou, or withhold, without reckoning.
"Such are Our Bounties: whether thou bestow them(4196) (on others) or withhold them, no account will be asked."
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |