Yâ hasraten ‘alâ-l’ibâd(i)(c) mâ ye/tîhim min rasûlin illâ kânû bihi yestehzi-ûn(e)
Yazıklar olsun kullara, onlara hiçbir peygamber gelmedi ki onunla alay etmesinler.
Yazıklar olsun (bütün kâfir ve gafil) kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi (edeceklerdi).
Ah yazık o kullara ki, kendilerine gelen tüm elçileri ve mesajlarını alaya aldılar.
Kendilerine gelen bir Rasul ile, ille de alay etmeye kalkışan kullara yazıklar olsun!
Yazıklar olsun kullara! Onlara hiç bir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmesinler.
Yazıklar olsun kullara; ki onlara bir elçi gelmeyegörsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara ki, ne zaman kendilerine bir peygamber gelse, muhakkak onu alaya alırlardı.
Yazık kullara! Kendilerine hiç elçi gelmez ki onlar onunla alay ediyor olmasınlar.
Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ederlerdi.
Ne yazıktır —kendilerine gelmiş olan peygamberle —alay eden kullara!
Yazıklar olsun şu kullara ki, kendilerine ne zaman bir resul gelecek olsa, onu alaya alırlardı.
Yazık o kullarıma ki hangi rasûl kendilerine geldi ise istihzâya hedef itdiler.
Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.
Yazık o kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay ediyor olmasınlar.
O kullara yazıklar olsun! Kendilerine bir peygamber gelmeye görsün, onu mutlaka alaya alırlardı.
Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeyegörsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
Halkın durumu pek yazık. Kendilerine her ne zaman bir elçi gelse onunla alay ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı
Yazıklar olsun o kullara ki, her ne zaman kendilerine bir elçi gelse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara! Kendilerine gelen her resûlle alay ettiler.
Ey kulların üzerine (çöken büyük) hasret (ve nedamet, hazır ol! Çünkü) onlar kendilerine herhangi bir peygamber (ve elçi) gelmeye dursun, ille onunla istihza ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara! Kendilerine ne zaman bir peygamber gelse, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara ki, onlara ne zaman bir elçi gelse, hemen o’nunla alay ettiler.
Yazıklar olsun o kullara ki kendilerine hangi elçi gelmişse onlar onunla eğlenmişlerdir.
Yazık şu kullara ki kendilerine hangi bir peygamber gelse onu eğlenceye alırlar!
Yazık şu kullara! Onlara bir elçi gelmemiş olsun ki, onunla alay etmemiş olsunlar.
Yazıklar olsun kullara! Onlara bir peygamber gelmeye görsün, mutlaka onunla alay ederlerdi.
Yazıklar olsun şu kullara ki, onlara ne zaman bir elçi gelse, mutlaka onu alaya alır ve küstahça bir tavırla hakka başkaldırırlar! Bir insan düşünün ki, Allah’ın mesajıyla karşı karşıya gelecek ve alaycı sözleri, umursamaz tavrıyla ondan yüz çevirecek! Yazık ona, vah ona!
Eyvah Kullar’a!
Onlara her bir rasûl gelse, onunla ancak alay ediyorlardı.
&1616;Ah şu insanlar! Ne zaman kendilerine bir Tanrı elçisi gelse hep onunla alay edegelmişlerdir.
Kendilerine yazık edenler gönderilen Resullerle hep alay ettiler. Hâlbuki gönderilen her elçi gerçeklerden haber veriyordu. İnkâr edenler gerçeklere karşı gözlerini kapattılar, kulaklarını tıkadılar. Akıllarını boş şeylere harcadılar. Keşke dünyada insana verilen ömrün, ahiretteki ömrün yanında bir hiç olduğunu bilselerdi.
Ah, kendilerine gelen her elçi ile mutlaka alay etmiş olan kullara yazıklar olsun!
Kendilerine bir Peygamber gelir gelmez, derhâl onunla alay eden kullara yazıklar olsun!
AH! YAZIK şu insanlar[ın çoğun]a! ¹⁶ Kendilerine hangi elçi geldiyse o’nu alaya aldılar!
Yazıklar olsun şu kullara! Ne zaman kendilerine bir elçi geldiyse yaptıkları tek şey onu alaya almak olmuştur. 6/34, 11/8, 15/95
Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine bir peygamber gelmeye dursun, ille onunla alay ederlerdi.
Yazık şu kullara! Kendilerine bir peygamber gelmezdi ki, illa onunla alay ediyor olmasınlar.
Ey o kullar üzerine (teveccüh edecek) hasret! (Tam zamanın). Onlara bir resûl gelmezdi ki illâ istihzâda bulunurlar olmuşlardı.
Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine gelen her resul ile, mutlaka alay ederlerdi.
Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her elçi ile mutlaka alay ederlerdi.
Vah yazık! o kullara ki kendilerine bir rasûl geldikde onı istihzâ iderlerdi.
Yazık böyle kullara! Kendilerine bir elçi gelmeye görsün, hemen hafife alırlar.
Yazıklar olsun o kullara! Ki, kendilerine bir peygamber gelmeye görsün, onunla sadece alay ederlerdi.
Yazıklar olsun o kullara! Ne zaman kendilerine bir peygamber gelecek olsa onu alaya alırlardı.
Yazık şu kullara! Kendilerine gelen her resulle mutlaka alay ederlerdi.
iy ḥasret ķullar üzere! gelmez anlara hįç yalavaç illā oldılar anı yañśularlar.
Yā ḳullar ḥasreti ki ebedī ‘aẕāba müsteḥaḳ oldılar, gelmezdi anlara birpeyġamber, illā anı masḫaralıġa alurlardı.
Vay bu bəndələrin halına! Onlara elə bir peyğəmbər gəlməz ki, ona istehza etməsinlər! (Buna görə də əzaba düçar olarlar).
Ah, the anguish for the bondmen! Never came there unto them a messenger but they did mock him!
Ah! Alas for (My) Servants! There comes not a messenger to them but they mock him!(3975)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |