Kâlû tâ-irukum me’akum(c) e-in żukkirtum(c) bel entum kavmun musrifûn(e)
Onlar da, uğursuzluğunuz demişlerdi, kendinizden; öğüt verilirse de mi yapacaksınız bunu? Hayır, siz, haddi aşmış bir topluluksunuz.
(Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (huysuzluğunuz ve huzursuzluğunuz kendi küfrünüz ve kötülükleriniz sebebiyledir). Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradığınızı zannetmektesiniz)? Hayır, siz ölçüyü taşıran (israfa ve isyana kayan) bir kavimsiniz."
Buna karşı peygamberler şöyle cevap verdiler: “Bir uğursuzluk, bir huzursuzluk, bir yanlışlık varsa, bu sizdendir. Size öğüt verildi diye mi uğursuzluğa uğradınız? Hayır, siz kendilerine yazık eden bir toplumsunuz.”
Peygamberler:
“- Sizin uğurlu ve uğursuz saydıklarınız, hayırdan ve şerden payınz, rızkınız, nerede olursanız olun kendi iradî tercihlerinizden kaynaklanmaktadır. Size tebliğ yapıldı, öğüt verildi diye mi, uğursuzluğa, kıtlığa uğradınız? Doğrusu siz, meşruiyet sınırlarını aşan, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyup uygulayan, cahilce davranan bir toplumsunuz.” dediler.
(Elçiler) dediler ki: "Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz çok ileri giden bir topluluksunuz".
Dediler ki: 'Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.'
(Elçiler) dediler ki: “- Uğursuzluğunuz yanınızdadır. Nasihat edilirseniz mi (bunu uğursuzluğa yoruyorsunuz ve bizi tehdit ediyorsunuz)? Doğrusu siz, haddi aşmış bir kavimsiniz.”
“Uğursuzluk sizin içinizdedir. (Hak ve hakikat) mesajının size gelmesinden uğursuzluk mu gelir? (Fakat siz gerçekleri gören bir toplum değil) belki israf içinde yuvarlanıyorsunuz.”
Peygamberler dediler ki: “Uğursuzluk şüphesiz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa ve aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”
Peygamberler dediler ki: «Öğüt almışsanız da, uğursuzluk sizdedir; sizler taşkın ulussunuz»
Elçiler de: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz, haddi aşan bir kavimsiniz!” dediler.
Rasûller "Size nasîhat kâr itmiyor sû-i ’akaydınız ve a’mâl-i bâtılanız sizinle berâberdir hakîkatde haddi tecâvüz iden bir kavimsiniz" didiler.
Elçiler: "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, aşırı giden bir milletsiniz" demişlerdi.
Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
Onlar da dediler ki: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye öyle mi? Hayır! Siz sınırı aşmış bir topluluksunuz.”
Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.
Dediler ki, "Uğursuzluğunuz sizden kaynaklanmaktadır. Size uyarıda bulunulduğu için mi? Siz gerçekten sınırı aşan bir topluluksunuz."
Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız
(Elçiler) dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz haddi aşan bir topluluksunuz!”
(Onlar da): «Sizin uğursuzluğunuz, dediler, kendi berâberinizdedir. Size nasıyhat edilirse mi? Hayır, siz haddi aşıb taşanlar güruhusunuz».
(Elçiler:) “Uğursuzluğunuz sizinle berâberdir. Size nasîhat verildiği için mi(uğursuzluk sayıyorsunuz)? Hayır! Siz haddi aşan bir kimseler topluluğusunuz” dediler.
(Elçiler) dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir (sizden kaynaklanmaktadır). Size uyarıda bulunulduğu için mi? Doğrusu siz, (ilâhî buyrukları reddeden, hak hukuk tanımayan ve her türlü ahlaki) sınırı aşan (azgın ve zalim) bir toplumsunuz!’’ demişlerdi.
Elçiler “Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendi tutumunuzdan). Gerçekler size hatırlatıldı diye mi? (uğursuzlandınız) Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.
Elçiler dediler: "Uğursuzluk sizde! Sizi öğütlediğimiz için mi böyle yapıyorsunuz? Doğrusu, sizler hep taşkın kimselersiniz."
Peygamberler «— Uğursuzluk küfrünüzden dolayı sizdedir. Size nasihat ve ihtar olunmuşsa onu uğursuzluğa mı hamlediyorsunuz? Hayır, siz haddi aşan bir cemaatsiniz» dediler.
(Elçiler de) “Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Şayet size öğüt verilse de mi? Bilakis siz aşırı giden [musrifûn] bir kavimsiniz” (dediler).
Dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.”
Buna karşı elçilerimiz, “Sizin uğursuzluğunuz, sizinle beraberdir! Başınıza gelen kötülükler, bizzat sizden kaynaklanıyor!” diye cevap verdiler, “Size güzelce öğüt verildi diye mi siyasi, ekonomik, toplumsal, ekolojik… buhranlara, felaketlere uğradınız? Hayır; gerçekte siz, ilâhî buyrukları reddeden, hak hukuk tanımayan ve her türlü ahlâkî sınırı aşan azgın bir toplum olduğunuz için bunca felaketlere uğruyorsunuz!”
(Onlar da): -“Uğursuzluğunuz sizin katınızdadır. Uyarıldıysanız da mı? Aksine, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.
Havarîler: " Uğursuzluk sizin kendinizde. Size nasihat edildiği için mi sanki? Değil tabi ki. Siz kendiniz, har vurup harman savuran bir toplumsunuz… "
Elçilerimiz onlara dediler ki: "Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size açıklanan gerçekler mi uğursuzluk? Doğru yola çağrılmanız mı uğursuzluk? Bilakis; sizler aşırı giden, Allah’ın yasalarını çiğneyen, insanların haklarını çalan, helal haram tanımayan bir topluluksunuz. Güçsüzleri ezip geçiyor, güçlüleri alkışlıyorsunuz."
(O elçiler de): “Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. (Siz) uyarıldığınızdan dolayı mı (uğursuzluğa uğradığınızı zannediyorsunuz?) Hayır, bilakis siz, ölçüyü kaçıran bir toplum olduğunuzdan dolayı (uğursuzluğa uğradınız.)” dediler.
[Elçiler] şöyle cevap verdiler: “Kaderiniz, iyi de kötü de olsa, sizinle birlikte [olacak]tır! ¹³ [Hakikati] can kulağıyla dinlemeniz isteniyorsa [bu sizce kötü bir şey mi?] Hayır, fakat siz kendinize yazık etmiş bir toplumsunuz!” ¹⁴
Elçiler: – Uğursuzluğunuz size bağlıdır. Size öğüt verilmesini uğursuzluk mu sayıyorsunuz? Gerçekte siz haddi aşmış müsrif bir toplumsunuz, dediler. 5/2, 7/55
Bunun üzerine Elçilerimiz: "Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. (Başınıza gelen ve gelecek belalar, sizin şirk ve küfrünüzün birer cezasıdır) Size öğüt verildi diye mi? (Size öğüt verip Allah’ın birliğine çağırdığımız için mi bizi uğursuzlukla itham edip tehdide kalkışıyorsunuz) Hayır!.. Siz, çok aşırı giden bir kavimsiniz" dediler. (Onları bir kez daha uyardılar)
Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğradınız?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler.
(Elçiler de) Dediler ki: «Sizin şeametiniz sizinle beraberdir. Siz öğüt verildiğiniz halde de mi öyle şeamette bulunuyorsunuz? Hayır. Siz müsrifler olan bir kavimsiniz.»
Resuller cevap verdiler: “Uğursuzluğunuz sizinle beraber, çünkü siz imânsızsınız, irşâd edildiniz diye mi böyle söylüyorsunuz? Haddi aşan toplumun tekisiniz siz! ”
(Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz aşırı giden bir kavimsiniz."
Rasûller "Eğer düşünürseniz uğursuzluğunuz sizinle berâberdir. Belki siz haddi tecâvüz itmiş bir kavimsiniz" didiler.
Elçiler dediler ki, “sizi parçalayan sizde olandır. Doğrular hatırlatıldı diye paramparça oldunuz öyle mi[*]? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.”
-Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Sizi uyardık diye mi? Hayır, siz aşırı giden bir toplumsunuz, dediler.
Elçiler dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Yoksa size öğüt verilmesini mi uğursuzluk sayıyorsunuz? Aslında siz haddini aşmış bir toplumsunuz.”
Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."
eyittiler “şomuñuz sizüñ-iledür. eger ögütlenesiz ya'nį kāfir mı olursız belki siz ķavimsiz müşriķler.”
Nebīler eyitdiler: Sizüñ şūmuñuz sizüñledür. Eger ögütlenürseñüz. Bel kisiz müsrif ḳavmsiz, didiler.
(Elçilər) dedilər: “Sizin nəhsliyiniz (uğursuzluğunuz) öz ucbatınızdandır (öz küfrünüz üzündəndir). Məgər sizə öyüd-nəsihət verildikdə (onu uğursuzluğa, nəhsliyəmi yozursunuz)! Xeyr, siz (günah etməkdə) həddi aşan bir camaatsınız!”
They said: Your evil augury be with you! Is it because ye are reminded (of the truth)? Nay, but ye are froward folk?
They said: "Your evil omens are with yourselves:(3964) (deem ye this an evil omen). If ye are admonished? Nay, but ye are a people transgressing all bounds!"(3965)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |