5 Aralık 2024 - 4 Cemaziye'l-Ahir 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yâsîn Suresi 19. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Kâlû tâ-irukum me’akum(c) e-in żukkirtum(c) bel entum kavmun musrifûn(e)

Onlar da, uğursuzluğunuz demişlerdi, kendinizden; öğüt verilirse de mi yapacaksınız bunu? Hayır, siz, haddi aşmış bir topluluksunuz.

(Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (huysuzluğunuz ve huzursuzluğunuz kendi küfrünüz ve kötülükleriniz sebebiyledir). Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradığınızı zannetmektesiniz)? Hayır, siz ölçüyü taşıran (israfa ve isyana kayan) bir kavimsiniz."

Buna karşı peygamberler şöyle cevap verdiler: “Bir uğursuzluk, bir huzursuzluk, bir yanlışlık varsa, bu sizdendir. Size öğüt verildi diye mi uğursuzluğa uğradınız? Hayır, siz kendilerine yazık eden bir toplumsunuz.”

Peygamberler:
“- Sizin uğurlu ve uğursuz saydıklarınız, hayırdan ve şerden payınz, rızkınız, nerede olursanız olun kendi iradî tercihlerinizden kaynaklanmaktadır. Size tebliğ yapıldı, öğüt verildi diye mi, uğursuzluğa, kıtlığa uğradınız? Doğrusu siz, meşruiyet sınırlarını aşan, ağır-adaletsiz hükümler içeren kurallar koyup uygulayan, cahilce davranan bir toplumsunuz.” dediler.

(Elçiler) dediler ki: "Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz çok ileri giden bir topluluksunuz".

Dediler ki: 'Uğursuzluğunuz, sizinledir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.'

(Elçiler) dediler ki: “- Uğursuzluğunuz yanınızdadır. Nasihat edilirseniz mi (bunu uğursuzluğa yoruyorsunuz ve bizi tehdit ediyorsunuz)? Doğrusu siz, haddi aşmış bir kavimsiniz.”

“Uğursuzluk sizin içinizdedir. (Hak ve hakikat) mesajının size gelmesinden uğursuzluk mu gelir? (Fakat siz gerçekleri gören bir toplum değil) belki israf içinde yuvarlanıyorsunuz.”

Peygamberler dediler ki: “Uğursuzluk şüphesiz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa ve aşırılığa sapmış bir topluluksunuz.”

Peygamberler dediler ki: «Öğüt almışsanız da, uğursuzluk sizdedir; sizler taşkın ulussunuz»

Elçiler de: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır, siz, haddi aşan bir kavimsiniz!” dediler.

Rasûller "Size nasîhat kâr itmiyor sû-i ’akaydınız ve a’mâl-i bâtılanız sizinle berâberdir hakîkatde haddi tecâvüz iden bir kavimsiniz" didiler.

Elçiler: "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, aşırı giden bir milletsiniz" demişlerdi.

Elçiler de, “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.

Onlar da dediler ki: “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye öyle mi? Hayır! Siz sınırı aşmış bir topluluksunuz.”

Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.

Dediler ki, "Uğursuzluğunuz sizden kaynaklanmaktadır. Size uyarıda bulunulduğu için mi? Siz gerçekten sınırı aşan bir topluluksunuz."

Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."

Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız

(Elçiler) dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz haddi aşan bir topluluksunuz!”

“Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildi diye mi?¹ Hayır! Siz müsrif² bir halksınız.” dediler.

1- Size gerçekleri iletmemizi mi uğursuzluk sayıyorsunuz? 2- Haddi aşan.

(Onlar da): «Sizin uğursuzluğunuz, dediler, kendi berâberinizdedir. Size nasıyhat edilirse mi? Hayır, siz haddi aşıb taşanlar güruhusunuz».

(Elçiler:) “Uğursuzluğunuz sizinle berâberdir. Size nasîhat verildiği için mi(uğursuzluk sayıyorsunuz)? Hayır! Siz haddi aşan bir kimseler topluluğusunuz” dediler.

(Elçiler) dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir (sizden kaynaklanmaktadır). Size uyarıda bulunulduğu için mi? Doğrusu siz, (ilâhî buyrukları reddeden, hak hukuk tanımayan ve her türlü ahlaki) sınırı aşan (azgın ve zalim) bir toplumsunuz!’’ demişlerdi.

Elçiler “Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendi tutumunuzdan). Gerçekler size hatırlatıldı diye mi? (uğursuzlandınız) Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.

Elçiler dediler: "Uğursuzluk sizde! Sizi öğütlediğimiz için mi böyle yapıyorsunuz? Doğrusu, sizler hep taşkın kimselersiniz."

Peygamberler «— Uğursuzluk küfrünüzden dolayı sizdedir. Size nasihat ve ihtar olunmuşsa onu uğursuzluğa mı hamlediyorsunuz? Hayır, siz haddi aşan bir cemaatsiniz» dediler.

(Elçiler de) “Uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Şayet size öğüt verilse de mi? Bilakis siz aşırı giden [musrifûn] bir kavimsiniz” (dediler).

Dediler ki: “Uğursuzluğunuz, sizinle birliktedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Hayır, siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz.”

Buna karşı elçilerimiz, “Sizin uğursuzluğunuz, sizinle beraberdir! Başınıza gelen kötülükler, bizzat sizden kaynaklanıyor!” diye cevap verdiler, “Size güzelce öğüt verildi diye mi siyasi, ekonomik, toplumsal, ekolojik… buhranlara, felaketlere uğradınız? Hayır; gerçekte siz, ilâhî buyrukları reddeden, hak hukuk tanımayan ve her türlü ahlâkî sınırı aşan azgın bir toplum olduğunuz için bunca felaketlere uğruyorsunuz!”

(Onlar da): -“Uğursuzluğunuz sizin katınızdadır. Uyarıldıysanız da mı? Aksine, siz aşırı giden bir kavimsiniz” dediler.

Havarîler: " Uğursuzluk sizin kendinizde. Size nasihat edildiği için mi sanki? Değil tabi ki. Siz kendiniz, har vurup harman savuran bir toplumsunuz… "

Elçilerimiz onlara dediler ki: "Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size açıklanan gerçekler mi uğursuzluk? Doğru yola çağrılmanız mı uğursuzluk? Bilakis; sizler aşırı giden, Allah’ın yasalarını çiğneyen, insanların haklarını çalan, helal haram tanımayan bir topluluksunuz. Güçsüzleri ezip geçiyor, güçlüleri alkışlıyorsunuz."

(Elçiler şöyle demişlerdi): “Uğursuzluğunuz sizden kaynaklanıyor. [*] (Gerçekler size) hatırlatıldığı için mi (uğursuzluğa uğradınız)? Aslında siz aşırıya kaçan bir topluluksunuz.”

Benzer mesajlar: A‘râf 7:131; Neml 27:47.

(O elçiler de): “Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. (Siz) uyarıldığınızdan dolayı mı (uğursuzluğa uğradığınızı zannediyorsunuz?) Hayır, bilakis siz, ölçüyü kaçıran bir toplum olduğunuzdan dolayı (uğursuzluğa uğradınız.)” dediler.

[Elçiler] şöyle cevap verdiler: “Kaderiniz, iyi de kötü de olsa, sizinle birlikte [olacak]tır! ¹³ [Hakikati] can kulağıyla dinlemeniz isteniyorsa [bu sizce kötü bir şey mi?] Hayır, fakat siz kendinize yazık etmiş bir toplumsunuz!” ¹⁴

13 Karş. 17:13 -“Her insanın kaderini (tâir) kendi boynuna doladık” -ve ilgili not 17.14 Müsrifûn (tekili müsrif) kelimesinin bu şekilde [“kendinize y... Devamı..

Elçiler: – Uğursuzluğunuz size bağlıdır. Size öğüt verilmesini uğursuzluk mu sayıyorsunuz? Gerçekte siz haddi aşmış müsrif bir toplumsunuz, dediler. 5/2, 7/55

(Elçiler) dediler ki: “Uğurunuz/uğursuzluğunuz size bağlı. Ne yani, size öğüt verildi diye mi (böyle oldu)? Hayır, asıl haddi aşmış[³⁹³⁸] bir toplum olduğunuz için.”

[3938] Musrifûnu bu şekilde çevirimiz için bkz: 20:127, not 112.

Bunun üzerine Elçilerimiz: "Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. (Başınıza gelen ve gelecek belalar, sizin şirk ve küfrünüzün birer cezasıdır) Size öğüt verildi diye mi? (Size öğüt verip Allah’ın birliğine çağırdığımız için mi bizi uğursuzlukla itham edip tehdide kalkışıyorsunuz) Hayır!.. Siz, çok aşırı giden bir kavimsiniz" dediler. (Onları bir kez daha uyardılar)

Elçiler de, "Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğradınız?). Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz" dediler.

(Elçiler de) Dediler ki: «Sizin şeametiniz sizinle beraberdir. Siz öğüt verildiğiniz halde de mi öyle şeamette bulunuyorsunuz? Hayır. Siz müsrifler olan bir kavimsiniz.»

Resuller cevap verdiler: “Uğursuzluğunuz sizinle beraber, çünkü siz imânsızsınız, irşâd edildiniz diye mi böyle söylüyorsunuz? Haddi aşan toplumun tekisiniz siz! ”

(Elçiler) Dediler ki: "Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir. Size öğüt verildiği için mi (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır siz aşırı giden bir kavimsiniz."

Rasûller "Eğer düşünürseniz uğursuzluğunuz sizinle berâberdir. Belki siz haddi tecâvüz itmiş bir kavimsiniz" didiler.

Elçiler dediler ki, “sizi parçalayan sizde olandır. Doğrular hatırlatıldı diye paramparça oldunuz öyle mi[*]? Hayır, siz aşırı giden bir kavimsiniz.”

[*] Bir topluma Allah'ın bir elçisi geldiği zaman çözülme ve parçalanma kaçınılmaz olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "İnsanlar tek bir topluluktu; Alla... Devamı..

-Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Sizi uyardık diye mi? Hayır, siz aşırı giden bir toplumsunuz, dediler.

Elçiler dediler ki: “Sizin uğursuzluğunuz kendinizdendir. Yoksa size öğüt verilmesini mi uğursuzluk sayıyorsunuz? Aslında siz haddini aşmış bir toplumsunuz.”

Dediler: "Uğursuzluk kuşunuz sizinle beraberdir. Size öğüt verildi diye mi bütün bunlar? Hayır, siz savurganlığa, aşırılığa sapmış bir topluluksunuz."

eyittiler “şomuñuz sizüñ-iledür. eger ögütlenesiz ya'nį kāfir mı olursız belki siz ķavimsiz müşriķler.”

Nebīler eyitdiler: Sizüñ şūmuñuz sizüñledür. Eger ögütlenürseñüz. Bel kisiz müsrif ḳavmsiz, didiler.

(Elçilər) dedilər: “Sizin nəhsliyiniz (uğursuzluğunuz) öz ucbatınızdandır (öz küfrünüz üzündəndir). Məgər sizə öyüd-nəsihət verildikdə (onu uğursuzluğa, nəhsliyəmi yozursunuz)! Xeyr, siz (günah etməkdə) həddi aşan bir camaatsınız!”

They said: Your evil augury be with you! Is it because ye are reminded (of the truth)? Nay, but ye are froward folk?

They said: "Your evil omens are with yourselves:(3964) (deem ye this an evil omen). If ye are admonished? Nay, but ye are a people transgressing all bounds!"(3965)

3964 'What ye call omens arise from your own ill-deeds. Do you suppose that a man who comes to warn you and teach you the better way brings you ill-lu... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.