Vekad keferû bihi min kabl(u)(s) veyakżifûne bilġaybi min mekânin be’îd(in)
Ve gerçekten de önce ona kafir olmuşlardı ve uzak bir yerdeyken gizli şeye dair dillerine geleni söylüyorlardı.
Oysa daha önce Onu (Kur’an’ı ve Resulüllah’ı) kesinlikle inkâr ediyorlardı; ve onlar uzak bir yerden (asılsız ihtimallerle tahmin yürütüyor) gayba (görünmeyen karanlıklara taş) atıp duruyorlardı (ve İslam’a dil uzatıyorlardı).
Halbuki daha önce, dünyada Allah'ı, peygamberi, kitabı inkâr etmişlerdi, insan kavrayışının ötesindeki bazı şeylere yani cennet, cehennem, mahşer ve hesaba dil uzatıyorlardı.
Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi; onlar uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı (dil uzatıyorlardı).
Halbuki daha önce (dünyada) O'nu= Hz. Peygamberi inkâr etmişlerdi; ve bilmedikleri şeye haktan uzak olarak lâf atıp duruyorlardı; (Peygamber için sihirbazdır, şairdir, kâhindir diyorlardı).
Çünkü daha önce (ona yakın iken,) onu inkâr etmişlerdi. Çok uzak bir yerden, (tahminlerle) gayba taş atıyorlardı.
Onlar, bu duruma düşmeden önce inkâr etmişler, bilmeden uzaktan taş atmışlardı.
Daha önce, O'nu tanımadılar, ırak yerden görmeksizin, lâf atıyorlar
Hâlbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. O zaman insan kavrayışının ötesindeki (ahiret) hakkında uzaktan laf atıp tutuyorlardı.
Evvelce inanmıyorlardı ve uzakdan bilmedikleri şeyler hakkında dûr u dirâz söylüyorlardı.
Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.
Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
Daha önce onu inkâr etmişlerdi, gayb hakkında da körü körüne atıp tutuyorlardı.
Halbuki daha önce onu (hakkı) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
Halbuki daha önce onu yalanlamışlardı. Bilgileri olmayan konularda uzaktan atıp tutuyorlardı.
Halbuki daha önce (dünyada) O'nu inkâr etmişlerdi. Uzak yerden gayba taş atıyorlardı.
Halbuki evvel ona küfretmişlerdi, uzak yerden gaybe taş atıyorlardı
Hâlbuki daha önceden (dünyada iken) onu (Peygamberi ve tebliğ ettiklerini) inkâr ediyorlardı. Uzak bir yerden, gayb hakkında atıp tutuyorlardı. (Dünya hayatında iken, yeniden diriltiliş ve hesap günü hakkında alay edip, hadsizce ileri geri konuşuyorlardı.)
Halbuki daha evvel ona küfretmişlerdi. Uzak bir yerden gaybe atıb tutuyorlardı.
Hâlbuki daha önce onu gerçekten inkâr etmişlerdi. Ve uzak bir yerden gayba (taş)atıyor (bilmeden ileri geri konuşuyor)lardı.
Hâlbuki daha önce (dünya hayatında) onu (o ahiret gününü) inkâr etmişlerdi. O zaman insan kavrayışının ötesindeki (ahiret) hakkında uzaktan laf atıp tutuyorlardı.
Hâlbuki daha önceden Allah’ı inkâr edip, dünya hayatında hiçbir bilgileri olmadığı halde, gayb (dirilme, hesap günü) hakkında uzaktan uzağa boş boş atıp duruyorlardı.
Oysaki bundan önce Onu tanımamışlardı. Görmeden, bilmeden uzaktan uzağa Onu çekiştirip durmuşlardı.
Onlar ise bundan evvel onu tanımamışlardı. Hakikatten uzak olarak bilmediklerini dillerine dolamışlardı.
Oysa onu daha önce inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden algılayamadıkları şeye atıp tutuyorlardı.
Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi; onlar uzak bir yerden (dünyadan) gayb (ahiret) hakkında atıp tutuyorlardı (yalanlıyorlardı).
Oysa daha önce fırsat varken onu inkâr etmişlerdi! Tâ uzaklardan, nasıl da âhiret hakkında câhilce atıp tutuyorlardı!
Hâlbuki önceden onu inkâr ettiler. Uzak bir yerden Gayb ile / Görmeden atıyorlar.
Fakat vaktiyle onlar, ahret hayatına uzaktan taciz atışları yaparak peygamberi inkar etmiş idiler.
Artık boşuna inandık demesinler. Dünyada iken hesap gününü inkâr etmişler. Ayetlerimize karşı çıkmışlar. Gerçeklerimiz hakkında atıp tutmuşlar. Yasalarımıza meydan okumuşlardı. Dünyada iken bilmiş bilmiş ukalaca konuşuyorlardı. Hâlbuki hiçbir şey bilmiyorlardı.
Daha önce (dünyada) onu (gerçeği) inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden [gayb] (bilinemeyen) hakkında atıp tutuyorlardı.
Oysa daha önce onlar, o (âhireti) inkâr ediyorlar ve uzaktan ğayba dil uzatıyorlardı.
Halbuki önceleri hakikati inkara kalkışmışlar ve insan kavrayışının ötesindeki bazı şeylere uzaktan dil uzatmışlardı. ⁶⁵
Oysaki onlar bu gerçekler karşısında yalana sarılmış. Dünya gibi uzak bir mesafeden ahirete dil uzatıyorlardı. 32/21, 67/25
Oysa ki onlar daha önceden inkâr etmişler ve (dünya gibi) uzak bir noktadan (âhiret gibi) idraki aşan bir gerçeğe dil uzatmışlardı.
Oysa daha önce -dünyada- onu (Resulullah s.a.s.’ın hak davetini ve ahiret hayatını) inkâr ediyorlardı ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı! (Ona, şair, kâhin ve deli diyorlardı, ahireti, tekrar dirilmeyi ve hesabı -hiçbir kesin delilleri olmadığı halde- inkâr ediyorlardı)
Ve daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayb hakkında atıp tutuyorlardı.
Halbuki, O'nu evvelce inkar etmişlerdi ve gayba uzak bir yerden taş atıyorlardı.
Halbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi ve uzak bir yerden gayba atıp tutuyorlardı! [18, 22; 45, 32]
Onlar bundan evvel (dünyâda bulundukları zamân) ona küfür itmişlerdi. Hakîkati ve hakkı bilmeksizin uzakdan uzağa peygambere isnâd iderlerdi.
Oysa daha önce onu inkar etmişlerdi. Uzak bir yerden atıp tutuyorlardı.
Oysa daha önce onu inkâr etmişlerdi; o zaman gayb âlemi hakkında uzaktan uzağa atıp tutuyorlardı.
Daha önce inkâr etmişlerdi onu. Gayba taş atıp duruyorlardı o uzak yerden.
daħı bayıķ kāfir oldılar aña ilerüden daħı sögerlerdi gümān-ile ıraķ yirden.
Anlar kāfir oldı‐y‐ıdı aña ilerüden. Daḫı raḥm iderlerdi ẓann‐ıla ıraḳ yir‐den.
Halbuki onlar bundan əvvəl onu (Allah kəlamını, yaxud Peyğəmbəri) inkar etmişdilər və uzaq bir yerdən qeybə (qaranlığa daş) atırdılar (qeybə dair bilmədikləri şeylər barəsində danışırdılar).
When they disbelieved in it of yore. They aim at the unseen from afar off.
Seeing that they did reject Faith (entirely) before, and that they (continually) cast(3865) (slanders) on the unseen from a position far off?
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |