Ve-iż ġadevte min ehlike tubevvi-u-lmu/minîne mekâ’ide lilkitâl(i)(k) va(A)llâhu semî’un ‘alîm(un)
An o zamanı, hani insanları savaş yerlerine yerleştirmek için sabahleyin erkenden ailenden ayrılmıştın ve Allah duyuyordu, biliyordu bunu.
(Ey Resulüm!) Hani Sen, (Uhud Muharebesi’nde) mü’minleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ve ailenden ayrılmıştın. Ki Allah (sizi her an takip eden ve her şeyi) hakkıyla İşiten, her şeyi Bilendir.
Ey peygamber! Hatırla o günü ki; mü'minleri Uhud savaşı düzenine sokmak için, sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah konuştuklarınızı işitiyor ve her iki tarafın da durumlarını çok iyi biliyordu.
Hani sen, sabah erkenden mü'minleri savaş mevzilerine yerleştirip savaş düzenine koymak için ailenden ayrılmıştın. Allah konuştuklarınızı işitiyor, yaptıklarınızı biliyordu.
Hani sen, mü'minleri çarpışma yerlerine yerleştirmek üzere erkenden ailenin yanından ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.
Hani sen, mü'minleri savaşmak için elverişli yerlere yerleştirmek için evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
(Ey Rasûlüm), bir vakit erkenden Medîne'deki ailenden çıkmış, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştiriyordun. Allah, sözlerinizi işitir ve niyyetlerinizi bilir.
Hatırla o anı ki; sabahleyin evinden çıkıp müminleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun. Ve Allah (konuştuklarınızı) işitiyor (ve iki grubun fikir ayrılığını) biliyordu.
Hatırla o günü, ey Peygamber, inananları savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah her şeyi işitendir; her şeyi bilendir.
Hani, sen çarpışmak için, inanlılara bir yer ayırmak üzere sabahleyin evinden dışarı çıkmıştın ya, Allah işitici, Allah bilici
(Ey Muhammed!) Hani bir vakit, (Uhud muharebesinde) inananları savaş düzenine sokmak (ve savaşta duracakları yere yerleştirmek) için sabah erkenden ailenden/evinden ayrıldığında Allah (olup bitenleri) hakkıyla duyuyor ve biliyordu.
[ Ayetin meali iki baskıda da bulunmuyor ]
Sen inananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere, erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitir ve bilir.
Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
Hani sen sabah erkenden savaşmak için müminleri mevzilere yerleştirmek üzere ailenden ayrılmıştın. Allah her şeyi hakkıyla işitendir, bilendir.
Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın...-Allah, hakkıyle işiten ve bilendir.-
Hani sen, sabah erkenden ailenden ayrılarak inananları savaşta tutacakları noktalara yerleştiriyordun. Elbette ALLAH İşitir, Bilir.
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
Hani bir vakit erkenden ehlinden çıkmıştın mü'minleri muharebe için elverişli mevki'lere yerleştiriyordun ve Allah idi bir işiden, bilen
(Resûlüm!) Hani, (vaktiyle) sen cihat için mü’minleri (uygun yerlere) yerleştirmek (ve istişare yapmak) üzere, ailenin yanından sabah erkenden ayrılmıştın. Allah, (muharebe ile ilgili olarak yapmış olduğunuz istişaredeki sözlerinizi) hakkıyla işiten ve (niyetlerinizi) bilendir.
Hani sen, mü'minleri muhaarebeye elverişli yerlerde ta'biye etmek üzere erkenden ailenden (Medîneden) ayrılmışdın, Allah hakkıyle işidendi, (her şey'i) kemâliyle bilendi.
(Habîbim, yâ Muhammed!) Hani, mü'minleri (Uhud'da) savaş için mevzi'lere yerleştirmek üzere âilenden erkenden ayrılmıştın. Allah ise, Semî' (neler söylediğinizi işiten)dir, Alîm (ne düşündüğünüzü bilen)dir.
(Ey Resulüm!) Hani bir vakit sen (meşru müdafaa hakkını kullanmak üzere) inananları (Uhud’da saldırganlara karşı) savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. Allah ise (hakkıyla) işiten ve (hakkıyla) bilendir. *
İnananları savaş düzeninde, yerlerine yerleştirmek için sabah erkence evinden ayrılmıştın. Allah en iyi işiten ve her şeyi bilendir.
O gün sen erkenden, inananları şavaşta duracakları yerlere yerleştirmek üzere, seninkilerden ayrılıp yola çıkmıştın. Allah işticidir, bilicidir.
Hani sen iman edenleri savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Allah da işitendi, bilendi.
Ey Muhammed, hatırla: Hani sen Müslümanları Uhud dağının eteklerindesavaşa elverişli mevzilere yerleştirmek üzere, sabah erkenden hanımlarınla vedalaşarak ailenden ayrılıp yola çıkmıştın.
Allah, bütün olup bitenleri işitmekte ve bilmekteydi.
Hani, Savaş için uygun yerlere Müminler’i yerleştirmek üzere ailenden erkence ayrıldın. Allah bilen işitendir.
Hatırlarsın, hani o gün sen Müslümanları mevzilerine konuşlandırmak üzere sabahın köründe evden ayrılmıştın. Allah her şeyi bilip duyuyordu.
Hani sen Müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için sabah erkenden ailenden ayrılmıştın. Rabbinizin bundan haberi vardı. Çünkü Rabbiniz her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.
Hani sen sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah duyandır, bilendir. [*]
(Ey Muhammed!) Sen, mü’minleri savaş mevzilerine yerleştirmek için sabah erkenden evinden (Uhud’a) doğru yola çıktığında, Allah her şeyi hakkıyla işitiyor ve biliyordu.¹
VE [hatırla o günü ey Peygamber], inananları savaş düzenine sokmak için sabah erkenden evinden çıkmıştın. ⁹⁰ Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyordu,
Hani sen, müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek üzere sabah evinden ayrılmıştın. Olup biten her şeyi Allah işitiyor ve biliyordu. 2/190, 8/4
(Ey Muhammed "onların hileleri size asla zarar veremez" çünkü Rabbin size yardım eder, onları ise perişan eder, nitekim) Hani sen (Uhud savaşında) -müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek üzere- sabah erkenden evinden ayrılmıştın. (Kuvvetiniz az olduğu için endişeli idin) Allah, herşeyi hakkıyle işiten, herşeyi hakkıyle bilendir.
Hani sen, erkenden ailenden ayrılmıştın, (Uhud’da) mü’minleri savaş mevzilerine yerleştiriyordun. Allâh da işitendi, bilendi.
Hani bir vakit erkenden ehlinden ayrılmıştın. Mü'minler için savaşa elverişli mevziler hazırlıyordun. Ve Allah Teâlâ ise hakkıyla işiticidir, hakkıyla bilicidir.
Hani bir vakit, ey Resulüm, sen ailenden sabah erken ayrılmış, müminlere savaş mevzileri hazırlamak için yola çıkmıştın. Allah, semî ve alîmdir (hakkıyla işitir ve bilir).
Hani sen, erkenden ailenden ayrılmıştın, (Uhud'da) mü'minleri savaş üslerine yerleştiriyordun. Allah da işitendi, bilendi.
Şunı da yâd iyle ki: Mü'minlere kıtâl içün mevki'lerini hazırlamak üzere 'ale's sabah ehlinden (hamenden) çıkdın, Allâh Te'âlâ her şeyi işidir ve bilir.[¹]
Bir sabah evinden çıkmış, müminleri savaşacakları yerlere yerleştiriyordun. Her şeyi dinleyen ve bilen Allah’tır.
Hani sen, savaş için müminleri elverişli yerlere yerleştirmek üzere evinden ayrılmıştın. Allah işiten ve bilendir.
Hani bir sabah erkenden ailenden ayrılmış, mü'minleri savaş mevzilerine yerleştirmek için yola çıkmıştın.(22) Allah ise herşeyi işitiyor, herşeyi biliyordu.
Hani, sen ailenden erkenden ayrılmıştın da müminleri savaş için tutulması gereken noktalara yerleştiriyordun. Allah her şeyi çok iyi duyar, çok iyi bilir.
daħı ol vaķt kim irte gittüñ ķavmuñdan; indüreseñ mü’minleri duraķ yirlere, çalış içün ya'nį uḥud śavaşı vaķtında. daħı Tañrı işidicidür bilicidür.
Ẕikr eyle ol vaḳtı ki göçdüñ ehlüñden, yaraḳlarduñ mü’minleri oturacaḳyirlere ṣavaş içün. Tañrı Ta‘ālā işidicidür, bilicidür.
(Ya Rəsulum!) Sən müharibədən ötrü mö’minlərə (əlverişli) mövqelər hazırlamaq üçün sübh vaxtı öz ailəndən ayrılıb (Mədinədən Ühüdə) getdiyin vaxtı (yadına sal)! Şübhəsiz ki, Allah (hər şeyi) eşidəndir, biləndir!
And remember when thou settest forth at daybreak from thy housefolk to assign to the believers their positions for the battle, Allah was Hearer, Knower.
Remember that morning Thou didst leave Thy household (early) to post the faithful at their stations for battle:(442) And Allah heareth and knoweth all things:
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |