Vekârûne vefir’avne vehâmân(e)(s) velekad câehum mûsâ bilbeyyinâti festekberû fî-l-ardi vemâ kânû sâbikîn(e)
Ve Karun'u ve Firavun'u ve Haman'ı da helak etmiştik ve andolsun ki Musa, onlara apaçık delillerle gelmişken tuttular da, yeryüzünde ululanmaya kalkıştılar ve azabı da savuşturamadılar.
Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak onlar yeryüzünde büyüklenip (azgınlaşmıştı). Oysa onlar Bizi atlatamaz (takdirimizden kaçamaz)lardı (ve zaten azabımızdan kurtulamamışlardı).
Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helak etmiştik. Gerçekten Musa onlara, apaçık delillerle geldi. Fakat onlar, yeryüzünde büyüklük tasladılar ve O'nu reddettiler. Halbuki Allah'ı aciz bırakacak ve inecek azabın önüne geçebilecek değillerdi.
Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (helak ettik). Andolsun ki Musa onlara apaçık deliller getirmişti. Ama onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azaptan kurtulup) geçecek değillerdi.
Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi.
Karûn'u da, Firavûn'u da ve (onun veziri) Hâmân'ı da helâk ettik. Gerçekten Mûsa, onlara apaçık delillerle gelmişti de, onlar yeryüzünde kibirlenib baş kaldırdılar (iman etmediler). Halbuki (azabdan) kurtulacak değillerdi.
Karun, Firavun ve Haman’ı da helak ettik. Andolsun! Musa onlara açık deliller ile geldi de onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Fakat Bizi geçemediler (Bizden kurtulamadılar.)
Kârûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da helâk ettik. Mûsâ onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslayıp, kabul etmediler. Oysa bizden kaçıp kurtulamazlardı.
Karun'u da, Firavun'u da, Hâman'ı da yok ettik, belgelerle Musa vardığında onlara, yeryüzünde imdi, büyüklük tasladılar, azabı da savamadılar
Karun'u, Firavunu ve Hâman'ı da (yaptıkları yüzünden helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Kârûn, Fir’avn ve Hâmân’ı helâk itdik halbuki Mûsâ ânların nezdine gitmiş ve mu’cizeler göstermişdi. Arz üzerinde kendilerini büyük göriyorlar idi. Fakat kendilerine irişen ’azâbın önüne geçmediler.
Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da yok ettik. And olsun ki Musa kendilerine belgelerle gelmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa azabımızdan kurtulamazlardı.
Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da helâk ettik. Andolsun, Mûsâ kendilerine apaçık mucizeler getirmişti de yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı.
Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Karun, Firavun ve Haman'ı da... Musa, onlara apaçık delillerle gitmişti; ancak onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Atlatıp kaçamadılar.
Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.
Karuna ve Fir'avne ve Hamâne de, celâlim hakkı için onlara Musâ beyyinelerle geldi de onlar o yerde kibirlenib kafa tuttular, halbuki önüne geçecek değillerdi
Kaarunu, Fir'avnı, Hâmaanı da (helak etdik). Andolsun ki Musa (daha evvel) kendilerine apaçık bürhanlar getirmişdi de onlar yer (yüzün) de büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabın) önüne geçebilecek de değillerdi.
Karun'u, Fir'avun'u ve (vezîri) Hâmân'ı da (helâk ettik); and olsun ki, Mûsâ onlara (apaçık) deliller getirmişti de (onlar) yeryüzünde büyüklük taslamışlardı; hâlbuki(onlar, azâbımızın) önüne geçecek kimseler değillerdi.
Musa Karun, Firavun ve Hâmân’a açık deliller getirmişti. Sonra onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı, ama onlar (bizden) kaçamadılar.
Biz Karun’u, Firavun’u, Haman’ı da yok ettik. Musa onlara apaçık belgeler getirmişti. Onlar ise yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysaki azabı önliyecek değildirler.
Karun/u, Firavun/u, Haman/ı da helâk ettik. * Musa onlara açık mûcizeler getirmişti. Onlar yeryüzünde imanı kibirlerine yediremediler. Azabı da savuşturamadılar.
Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (yok ettik). Andolsun Musa onlara apaçık deliller [beyyinât] getirmişti. Onlar ise büyüklük taslamışlardı. Oysa onlar bizden kaçıp kurtulamazlar [sâbikîn].
Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (yıkıma uğrattık). Şüphesiz Musa onlara apaçık delillerle gelmişti; ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler ve onlar (sonuçta kudret ve irademizden) öne geçiler değillerdir.
Ayrıca, Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da böyle helâk etmiştik. Mûsâ onlara, hakîkati apaçık gösteren deliller ve apaçık mûcizeler getirmişti fakat onlar, yeryüzünde büyüklük taslamaya kalkıştılar. Oysa elimizden kaçıp kurtulacak değillerdi!
Karun’a, Firavun’a ve Haman’a (rasûl gönderdik).
Musa onlara Beyyineler / Açık Belgeler getirdi.
Yeryüzü’nde büyüklendiler.
Oysa öne geçecek değillerdi.
Kârûn, Fıravun ve Hâmân hep aynı akıbete uğradılar. Musa, onlara belgelerle gelmişti. Fıravunlar ise yeryüzünde büyüklük yarışına girmişlerdi, ama Tanrıyı geçememişlerdi.
Karun’u, Firavunu ve Haman’ı da helak ettik. Andolsun! Mûsâ kendilerine apaçık deliller getirmişti! İnkârcılar sunulan açık delillere karşı büyüklük tasladılar. Yeryüzünün hâkimi biziz dediler. Oysa gücümüzü engelleyip azabımızdan kurtulamazlardı.
Karun’u, Firavun’u ve Haman’ı da (helak etmiştik). Yemin olsun ki Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde kibirlenmişlerdi. (Azabımızı) geçebilecek değillerdi.
Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı¹ da (helâk ettik). Yemin olsun ki Mûsa onlara apaçık âyetler getirince onlar, güçlerinin Bize yetmeyeceğini bile bile,² hemen yeryüzünde büyüklük tasladılar.
Kârûn’u, Firavun’u ve Hâmân’ı [da böyle cezalandırdık]: ³⁵ Musa onlara hakikatin bütün kanıtlarını getirmişti, ama onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar [ve o’nu reddettiler]; halbuki onlar [elimizden] kaçıp kurtulamazlardı.
Karun, Firavun ve Haman da benzer bir akıbete uğradı Hâlbuki Musa, onlara hakikatin apaçık belgeleri ile gelmişti. Fakat onlar kibirlenip ülkede bozgunculuğa devam ettiler ama bizim azabımızdan kurtulamadılar. 28/3...6, 43/46...56
KÂRUN, Firavun ve Hâmân da (benzer bir akıbete uğradı). Doğrusu Musa, onlara hakikatin apaçık delilleriyle gelmişti; fakat onlar ülkede büyüklük tasladılar: ne ki hiç biri de asla (Bizi) aşamadılar.[³⁵¹⁶]
Ve Karun'u ve Fir'avun'u ve Hâmân'ı da (helâk ettik). Andolsun ki, onlara Mûsa beyyineler ile gelmişti. Fakat onlar yeryüzünde böbürlendiler. Halbuki, onlar (helâkin) önüne geçecek kimseler değildiler.
Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da helâk ettik. Mûsa kendilerine belgelerle, mûcizelerle geldi, ama onlar o ülkede kibirlendiler, büyüklük tasladılar, fakat hükmümüzden kurtulamadılar. [28, 76-81] {KM, Sayılar 16. bölüm}
Kaarun'u, Fir'avn'ı, Haman'ı da (helak ettik). Andolsun, Musa onlara açık kanıtlar getirdi, fakat onlar o yerde büyüklük tasla(yıp ayetlerimizi kabule tenezzül etme)diler. Ama geçip gidecek, (elimizden kurtulacak) değillerdi.
Ve Kârûn [¹] ve Fir'avn ve Hâmân'ı da helâk iyledik. Onlara Mûsâ mu'cizât-ı bâhire ile geldi. Onlar arzda kibir ve gurûr gösterdiler. Mûsâ'nın da'vetini kabûl itmediklerinden 'azâbımızdan kurtulamadılar.
Karun, Firavun ve Haman... Musa onlara açık belgelerle gelmişti. Onlar hemen kendilerini o yerin büyüğü gördüler. Bunu ilk yapan onlar değildi.
Karunu, Firavun'u ve Haman'ı (helak etti.) Musa, onlara belgelerle gelmişti. Fakat yeryüzünde büyüklendiler ama ileri gidemediler.
Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da helâk ettik. Halbuki Musa onlara apaçık deliller getirmiş, onlar ise o ülkede büyüklük taslamışlardı. Fakat azabımızdan kaçamadılar.
Karun'u, Firavun'u, Hâmân'ı da öyle yaptık. Yemin olsun, Mûsa onlara açık-seçik kanıtlarla geldiği halde, yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ama öne geçemezlerdi.
daħı ķaarun'ı daħı fir'avn’ı daħı hāmān'ı. daħı bayıķ geldi anlara mūsā ḥüccetler-ile pes ululıķ istediler boyun virmediler yirde daħı olmadılar geçiciler ya'nį fevt olıcılar.
Ḳārūnı daḫı, Fir‘avnı daḫı, Hāmānı daḫı helāk itdük. Anlara geldi‐y‐idiMūsā mu‘cizātlar‐ıla. Pes büyüklendiler yir yüzinde, anlar bizden fevtolmadılar.
Biz Qarunu da, Fir’onu da, Hamanı da (məhv etdik). Musa onların yanına açıq-aydın dəlillərlə gəldi. Lakin onlar yer üzündə (Misirdə) təkəbbürlük etdilər və (buna görə də əzabımızdan) sovuşa bilmədilər!
And Korah, Pharaoh and Haman! Moses came unto them with clear proofs (of Allah's sovereignty), but they were boastful in the land. And they were not winners (in the race).
(Remember also) Qarun,(3461) Pharaoh, and Haman: there came to them Moses with Clear Signs, but they behaved with insolence on the earth; yet they could not overreach (Us).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |