Feḣarace ‘alâ kavmihi fî zînetih(i)(s) kâle-lleżîne yurîdûne-lhayâte-ddunyâ yâ leyte lenâ miśle mâ ûtiye kârûnu innehu leżû hazzin ‘azîm(in)
(Karun) Böylece kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: “Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” diye (imrenmişlerdi).
Derken kavminin karşısına süslenip çıktı da dünya yaşayışını dileyenler, ne olurdu dediler, bize de Karun'a verilen verilseydi, şüphe yok ki o, dünya malından büyük bir nasibe sahip.
Kârûn, görkem ve debdebesi içinde, milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatına gözünü dikenler: “Ne olurdu bize de, Karun'a verilenin bir benzeri verilseydi. Şüphe yok ki, o ne zengin, ne büyük devlet sahibi!” dediler.
Derken Karun ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar:
“Keşke Karun'a verilen servet kadar bize de verilseydi, doğrusu o çok talihli” dediler.
Süsünün içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilen şeylerin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o büyük bir pay sahibidir" dediler.
Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: 'Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir' dediler.
(Derken bir gün Karûn) zînet ve ihtişamı içinde kavmine karşı çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “- Keşki Karûn'a verilen mal gibi, bizim de olsa! O, gerçekten büyük bir bahtiyardır.” dediler.
Bunun üzerine Karun süs ve debdebe içinde, kavminin yanına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi, şüphesiz o, büyük bir haz ve pay sahibidir.” dediler.
Kârûn, gösteriş içinde toplumun karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler, “Keşke Kârûn'a verildiği gibi bize de verilse; doğrusu o, büyük bir şans sahibidir” demişlerdi.
Karun, süsler içinde, ulusuna çıktığında, dünya dirliğini istiyenler dediler ki: «Ne olaydı Karun gibi biz de zengin olaydık, onun ne de büyük zenginliği var !»
Derken (Karun, bir gün) bütün ihtişam ve şatafatıyla kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: “Keşke Karun'a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.
Karun, ihtişam içinde milletinin karşısına çıktı. Dünya hayatını isteyenler: "Karun'a verildiği gibi bizim de olsa; doğrusu o büyük bir varlık sahibidir" demişlerdi.
Kârûn, zineti ve görkemi içerisinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler, “Keşke Kârûn’a verilen (servet) gibi bizim de (servetimiz) olsaydı. Şüphesiz o büyük bir servet sahibidir” dediler.
Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.
Bir ara, tüm görkemiyle halkının arasına çıkmıştı. Dünya hayatını seçenler, "Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok şanslı biri," dediler.
Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.
Derken ziyneti içinde kavmına karşı huruç etti, Dünya hayati arzu edenler ah, dediler, ne olurdu şu Karûna verilen gibi bizim de olsa! O cidden büyük bir bahtiyar
Kârûn, ziynetli¹ bir şekilde halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına düşkünlüğü olanlar: “Keşke bizim de Kârûn gibi varlığımız olsaydı! Gerçekten o, çok kısmetli biri.” diye iç geçirdiler.*
Derken zîneti (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıkdı. Dünyâ hayâtını arzu edenler: «Nolurdu, dediler, Kaaruna verilen (şu servet) gibi bizim de (malımız) olsaydı. O, hakıykaten büyük nasîb saahibidir.
Derken, ziyneti içinde (ihtişâmla) kavminin karşısına çıktı. Dünya hayâtını isteyenler dedi ki: “Keşke Karun'a verilen (servet) gibi bizim de olsa; şübhesiz o elbette büyük bir nasib sâhibidir.”
Karun bütün ziynetleriyle birlikte kavminin karşısına çıkmıştı. Dünya hayatını isteyenler “Keşke Karuna verilenlerin benzerleri bize de verilmiş olsaydı. Gerçekten o çok büyük zevk sahibi” dediler.
O bir gün debdebe ve dârat ile kavmine görünmüştü, dünya diriliğini isteyenler «— Keşke Karun/a verildiği gibi bize de verilseydi. Çünkü Karun büyük bir devlet ve baht sahibidir» demişlerdi.
Böylelikle kendi ihtişamlı süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar, “Ah keşke Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı! Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir” dediler.
Derken Karun, göz kamaştırıcı bir görkem ve gösteriş içindesoydaşlarının karşısına çıktı; dünya hayatına düşkün olanlar ona imrenerek, “Ah, keşke Karun’a verilen şu servet ve nîmetlerin bir benzeri bize de verilseydi; doğrusu o, gerçekten de çok şanslı biri!” dediler.
(Bir gün) Kârûn, görkemli bir şekilde toplumunun karşısına çıktı. Sadece dünya hayatını isteyenler: “Keşke bizim de Kârûn’a verilen kadar servetimiz olsaydı. Doğrusu o, çok şânslı1 bir adam!” dediler.*
[Kârûn] işte böyle görkem ve gösteriş içinde soydaşlarının karşısına çıkardı. (Öyle ki,) yalnızca dünya hayatına gözünü dikenler (ona bakıp da): “Ah, n'olurdu” derlerdi, “Kârûn'a verildiği kadar bize de verilseydi! Çünkü o gerçekten çok talihli biri!”
Karun bir gün bütün görkem ve gösterişi ile halkının karşısına çıkmıştı. Dünya hayatına düşkün olanlar: – Keşke biz de Karun gibi zengin olsaydık ne olurdu sanki. Gerçekten o ne kadar şanslı bir adammış, diye söylendiler. 14/2-3
Ve işte bu kişi kavminin karşısına tüm görkem ve gösterişi içinde çıkmıştı. Yalnızca dünya hayatını isteyenler (ona bakıp) “Ah keşke, ne olurdu Karun’a verilen kadar bize de verilseydi! Şu kesin ki o gerçekten de çok şanslı biriymiş!” derlerdi.[3456]*
Derken kavmine karşı ziynetiyle çıkıverdi. Dünya hayatını isteyenler dedi ki: «Keşke Karun'a verilmiş olan şeyin misli, bizim için de verilmiş olsa. Şüphe yok ki, o pek büyük bir baht sahibidir.»
Karun bir gün, yine bütün ihtişam ve şatafatıyla halkının karşısına çıktı. Dünya hayatına çok düşkün olanlar: “Keşke bizim de Karun'unki gibi servetimiz olsaydı. Adamın amma da şansı varmış, keyfine diyecek yok! ” dediler.
(Karun) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!"
Sonra bütün haşmetiyle halkının karşısına çıktı. Dünyalık arzusu içinde olanlar dediler ki, “Ah keşke Karun’a verilenin bir benzeri bizde de olsa? O gerçekten büyük bir paya sahip!”
Kavminin karşısına süslü takılarıyla çıkmıştı. Dünya hayatını isteyenler:-Keşke Karun'a verilen gibi bize de verilseydi. O, gerçekten çok şanslı demişlerdi.
Derken, bütün debdebesiyle kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, “Keşke Karun'a verilenin benzeri bize de verilseydi,” dediler. “Gerçekten onun çok büyük bir nasibi var.”
Karun, süsü-püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"
pes çıķdı ķaarun ķavmı üzere bezeġi içinde eyitti anlar kim dilerlerdi yaķın dirliġi “iy keşke bizüm misse beñdeşi anuñ kim virinildi ķaarun! bayıķ ol baħt issidür ulu.”
(Bir gün Qarun) faxir libas geyib ö zinəti (ehtişamı) içində (dörd min vəznəli-çuxalı ə’yanın, qızıl-gümüş yəhərli atların müşayiətilə) qövmünün qarşısına çıxdı. Dünyaya həris olanlar dedilər: “Kaş ki, Qaruna verilən (dövlət) bizə də veriləydi. Həqiqətən, o, böyük bəxt (qismət) sahibidir!”
Then went he forth before his people in his pomp. Those who were desirous of the life of the world said: Ah, would that unto us had been given the like of what hath been given unto Korah! Lo! he is lord of rare good fortune.
So he went forth among his people in the (pride of his wordly) glitter. Said those whose aim is the Life of this World: "Oh! that we had the like of what Qarun has got! for he is truly a lord of mighty good fortune!"(3410)*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |