Veneze’a yedehu fe-iżâ hiye beydâu linnâzirîn(e)
Elini de (cebinden) çekip çıkardı, bir de (baktılar ki) o, seyredenler için 'parlayıp aydınlanıvermiş' (ve bembeyaz kesilmişti).
Elini koynundan çıkardı, derhal bakanlara parıl parıl parlayan bembeyaz bir el göründü.
Ve elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlar için bembeyaz ışık saçan bir lamba gibi oluvermiş.
Elini koynundan çıkardı. Bir de ne görsünler! Bakanlara bembeyaz, ışıl ışıl göründü.*
Ardından elini çıkardı. O da bakanlara bembeyaz görünüverdi.
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.
Bir de elini çekti çıkardı; o da, bakanlara bembeyaz (nur saçan bir el) kesiliverdi.
Elini koynundan çıkardı, bakanlar için bembeyaz ışık saçan (bir lamba gibi) oluverdi.
Elini de koynundan çıkardı, bir de ne görsünler; bembeyaz olmuş.
Elini gösterince, bakanlara hemen akpak göründü !
Ve elini (koynundan) çekip çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar bembeyaz (olmuş)!*
Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.*
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.[399]*
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!
Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.
Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bem beyaz oluverdi
Ve elini çıkardı. Bakanlar ne görsün; beyaz bir el.
Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temâşâ edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir.
Ve elini (koynundan) çıkardı; bir de gördüler ki o, bakanlara bembeyaz (parlayan, ışık saçan bir el)dir.
Elini çıkarınca, Musa
ın eli bakanlara bembeyaz göründü.
Musa elini koltuğu altından çıkardı, eli derhal temaşa edenlerin gözlerini kamaştıracak surette bembeyaz oldu.
Elini de çekip çıkardı, (bir de ne görsün) bakanlara bembeyaz oluverdi.
Ve elini koynuna sokup çıkardı; bir de ne görsünler, koynuna sokmadan önce normal olan eli, görenlere hayranlık verecek derecede ışıl ışıl, bembeyaz!Böylece ne Firavunun, ne de adamlarının, Mûsâ’nın doğru söylediğine dâir en ufak bir şüpheleri kalmadı. Fakat kibir ve ihtirâsları, onları imandan alıkoydu. Bu yüzden, Mûsâ’nın dâvetini etkisiz kılmak amacıyla plânlar kurmaya başladılar:
(Sonra) elini (koynundan) çıkardı. Bir de baktılar ki; o da seyredenlere bembeyaz görünüverdi.1 *
Sonra elini ortaya çıkardı; bakanlar ne görsünler, bembeyazdı. 19
Musa elini koynuna sokup çıkardı fakat o da ne! Bakanların gözünü kamaştıran bir beyazlık! 28/30...32
Ve elini çıkardı, fakat o da ne, bu bakanların (gözünü kamaştıracak) kadar beyaz![3195]*
Ve elini çekip çıkardı. Hemen o, nazar edenlere karşı bembeyaz (kesilmiş) idi.
Bir de elini koynundan çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar parlak mı parlak! [27, 12; 28, 32]
Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.
Elini çıkardı; bakanlar için bembeyaz oluverdi.
Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi.
Elini çıkardı; o da bakanların gözlerini alan bir beyazlıktı.
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.
daħı ŧarttı elini yaķasından [196b] pes ol vaķt ol aķdur ya'nį nurlu baķıcılara.
Sonra əlini (qoltuğunun altından, yaxud qoynundan) çıxarar-çıxartmaz o, baxanlara ağappaq göründü (parlar bir nur kəsildi).
And he drew forth his hand and lo! it was white to the beholders.
And he drew out his hand, and behold, it was white to all beholders!(3157)*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |