19 Şubat 2025 - 21 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Şu’arâ Suresi 136. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Kâlû sevâun ‘aleynâ eve’azte em lem tekun mine-lvâ’izîn(e)

Bizce bir dediler, istersen öğüt ver bize, istersen öğüt verenlerden olma.

(Onlar ise) Dediler ki: "Bizim için fark etmez; vaiz olarak öğüt verip (dursan) da, öğüt verenlerden olmasan da" (aynıdır.)

“Bütün bu uyarılara karşı onlar: “Senin öğüt vermen de, vermemen de bizim için birdir farketmez” dediler.

Kavmi:
“Sen gönül alsan, öğüt versen, sorumlulukla ilgili uyarılarda bulunsan da, öğüt verenlerden, uyarılarda bulunanlardan olmasan da, bizim için farketmez.” dediler.

Dediler ki: "Öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.

Dediler ki: 'Bizim için farketmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da.'

Onlar dediler ki: “- Sen öğüd versen de, öğüd verenlerden olmasan da bizce farkı yoktur.

Onlar. “Öğüt vermen veya öğüt verenlerden olmaman bizim için birdir.

Onlar, “Senin ögüt vermen de vermemen de bizim için birdir”;

«İster bize öğüt verme, ister ver; hepsi bizim için bir

(Onlar) dediler ki: “Sen öğüt versen de öğüt vermesen de bizim için birdir (alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyeceğiz).”

136, 137, 138. Kavm-i ’Âd: "Vaz’ itmişsin ve yâhud itmemişsin bizce müsâvîdir, anlatdıkların eski zamân işleridir biz bundan dolayı ’azâb görmeyiz" didiler.

"İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizce birdir.

Dediler ki: “Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir.”

Şöyle cevap verdiler: “Sen öğüt versen de vermesen de bizce birdir.”

(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.

Dediler ki, "Öğüt versen de vermesen de bizce birdir."

"Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."

Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir

(Onlar) dediler ki: “(Ey Hûd! Sen bize) öğüt versen de vermesen de bizim için fark etmez.

“Bize öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.” dediler.

Dediler: «Va'z etsen de, yahud va'z edicilerden olmasan da bize göre birdir».

(Onlar şöyle) dediler: “(Sen) nasîhat etsen de, nasîhat edenlerden olmasan da, bizim için birdir. (Biz vazgeçmeyiz!)”

(Onlar ise) dediler ki, «İster öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bizim için birdir.»

Kavmi “Sen öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez. İkisi de aynı (Biz bildiğimizi yaparız.)”

Dediler: «Bizim için hepsi bir, öğüt versen de, vermesen de.

Onlar «— Sen bize ister öğüt ver, ister hiç öğüt verme, hepsi birdir. Dinimizden dönmeyeceğiz.

Dediler ki: “Sen bize öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için fark etmez.”

Dediler ki: “Bizim için fark etmez; öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da.”

Buna karşılık onlar, “Ey Hûd!” dediler, Boşuna çeneni yorma! Çünkü sen bize ha öğüt vermişsin, ha vermemişsin, bizim için hiç fark etmez!”

Dediler ki: -“Öğüt verdin mi, yoksa Öğüt Verenler’den olmadın mı, bize göre eşit düzeydedir”.

Halk: " Vallahi ister vaaz et, ister nasihat, hepsi bize vız gelir.

Dediler ki; "Sen bize ne söylersen söyle, bizim için hiçbir şey fark etmez. Bizler senin dediklerine kulak asmayız. Senin söylediğin her şey, bizim için söylenmemiş gibidir. Sana karşı kulaklarımız tıkalıdır."

(Kavmi ise) şöyle demişti: “Öğüt versen de öğüt verenlerden olmasan da bizim için birdir.

(Onlar da): “(Ey Hûd!) Sen bize öğüt versen de vermesen de bizim için fark etmez.” dediler.

[Ama bütün bu uyarılara karşı onlar:] “Bize öğüt veriyor olsan da, olmasan da, bizim için fark etmez!” dediler.

Onlar da şöyle dediler: Öğüt versen de vermesen de bizim için fark etmez. 36/10

Onlar “Sen” dediler, “bize öğüt versen de öğüt vermesen de, bizim için fark eden bir şey olmaz.

Fakat onlar "Ey Hud; bize öğüt versen de, vermesen de fark etmez." (Biz dinimizden asla dönmeyiz.)

Dediler ki: "Sen ister öğüt ver, ister öğüt verenlerden olma, bize göre birdir. "

Dediler ki: «Öğüt versen de veya öğüt verenlerden olmasan da bize karşı müsavîdir.»

136, 137, 138. “Sen” dediler, “Ha böyle nasihat etmiş, ha etmemişsin, bize göre hepsi bir. Bizim tuttuğumuz yol, önceki atalarımızın sürüp gelen âdetlerinden başka bir şey değildir. Biz bundan ötürü de cezalandırılacak değiliz! ” [11, 53]

Dediler ki: "Öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da bizce birdir."

Kavm-i 'Âd: "Sen bize nasîhat itmiş olsan da olmasan da bizim içün müsâvîdir."

Dediler ki, “öğüt versen de, vermesen de bizim için bir şey değişmez.

Onlar da şöyle dediler:-Öğüt versen de vermesen de bizim için birdir.

Dediler ki: “Bize öğüt versen de bizim için birdir, vermesen de.

Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."

eyittiler: “berāberdur bizüm üzere: ögüt virdüñ-ise, yā olmaduñ-ise ögüt viricilerden.”

Eyitdiler: Berāberdür bizüm üstümüze bizi ögütleseñ daḫı, ögütlemeseñdaḫı.

Onlar dedilər: “Bizə öyüd-nəsihət versən də, verməsən də, bizim üçün eynidir (dinimizdən dönən deyilik).

They said: It is all one to us whether thou preachest or art not of those who preach;

They said: "It is the same to us whether thou admonish us or be not among (our) Admonishers!(3201)

3201 "We are not going to attend to you whether you preach to us or not." The construction of the second clause, "or be not among our admonishers" is ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.