Velekad sarrafnâhu beynehum liyeżżekkerû feebâ ekśeru-nnâsi illâ kufûrâ(n)
Ve andolsun ki biz onu, bulundukları yerlere akıttık düşünüp ibret alsınlar diye, fakat insanların çoğu, ibret almaya yanaşmadı, nankör olup gitti.
Andolsun bunu (Kur’an’ı), onların arasında, öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde (Resulün diliyle ve bilimsel gelişmelerle) açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük ederek (bile bile) ayak diretip (karşı çıkmışlardır).
Gerçek şu ki biz, bütün bu tabiat olaylarını insanların gözü önünde, türlü türlü şekillerde tekrar ettik ki, belki ders alıp akıllarında tutarlar. Ama insanların çoğu inat edip dayattılar ve nankörlükten vazgeçmediler.
Andolsun, yağmuru, ibret almaları, şükretmeleri için, insanlar arasında, yeryüzünün değişik bölgelerinde bölüştürdük. Ama, insanların çoğu ille de nankörlük edip diretmiştir.
Andolsun bunu, onların arasında öğüt alıp-düşünsünler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlük edip ayak direttiler.
Doğrusu, yağmuru, memleketler arasında taksim ettik ki, ibret alsınlar (şükretsinler). Yine de insanların çoğu yüz çevirdiler, ancak nimeti inkâr ettiler.
Andolsun! Biz, mesaj alsınlar diye, o suyu aralarında kullandık. Fakat insanların çoğu nankörlük yapmaktan başka hiçbir nimete şükretmediler.
Gerçek şu ki, düşünüp öğüt almaları için suyu, ülkeler arasında bir nizama göre dağıtmışızdır. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmiştir.
«Öğüt alsınlar diye, aralarında onu gerçekten dağıtmışız, insanların pek çoğu kâfir olmaktan başka bir şey yapmamışlardır
Andolsun ki, o (yağmur)u, memleketler arasında taksim ettik ki, (insanlar) düşünüp ders alsınlar. Ama insanların çoğu nankörlükte direndiler.
Yağmurı her tarafda ihsân idiyoruz. Tâ ki bizi zikr iylesünler lâkin insânların ekserîsi küfürden başka bir şey yapmıyor.
And olsun ki öğüt almaları için ülkeler arasında yer yer türlü türlü yağmur yağdırmışızdır. Buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnmiştir.
Andolsun, biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.
Gerçek şu ki, biz bütün bunları, insanlar doğru dürüst düşünüp ders çıkarsınlar diye kendilerine tekrar tekrar anlatmışızdır; buna rağmen insanların çoğu nankörlükte direnip durmuşlardır.
Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.
Öğüt almaları için onu aralarında dağıtıp çevirdik. Ne var ki insanların çoğunluğu nankörlükte diretmektedir.
Andolsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşit çeşit şekillerde anlatmışızdır; ama insanların çoğu ille nankörlük edip diretmiştir.
Celâlım hakkı için onu aranızda evirip çevirmekteyiz düşünsünler ıbret alsınlar diye yine de nâsın ekserîsi dayatmakta nankörlükten başkasına yanaşmamakta
Kasem olsun ki, öğüt (ibret) almanız için onu (yağmuru yeryüzünün farklı bölgelerine farklı miktarlarda yağdırarak) aranızda evirip çevirmekteyiz. Buna rağmen insanların çoğu (bize şükretmeyerek) nankörlükte direnmektedir.
Ant olsun ki Biz, öğüt almaları için onu, onların aralarında paylaştırdık. Ancak insanların çoğu nankörlük etmekte direttiler.
Andolsun bunu, (insanların) ibret almaları için, aralarında çeşid çeşid suretlerde anlatmışızdır (yahud bu suyu evirib çevirmişizdir). Fakat insanların çoğu, ille nankörlük olmak üzere, dayatdılar (inâdlarından dönmediler).
Celâlim hakkı için, ibret alsınlar diye bunu aralarında çeşitli şekillerde açıkladık;(1)fakat insanların çoğu nankörlükten başka bir şeye yanaşmamaktadır.
Gerçekten, düşünüp öğüt almaları için onu (yağmuru), onların aralarında (ülkeler, bölgeler arasında bir düzen ve ölçüye göre) dağıtmaktayız. Ama (buna rağmen yine) insanların çoğu nankörlükte diretmektedir. *
İnsanlar aralarında düşünsünler diye o hatırlatmayı biz kullanıyoruz, fakat insanların çoğu kabul etmemekte direniyorlar.
Biz o suyu her yanlarına dağıttık ki öğütlensinler diye.ancak insanların pek çoğu iyilik nedir bilmediler, yalnız dayattılar.
Andolsun Biz bunu insanlar arasında, düşünüp ibret alsınlar diye tekrar tekrar anlatıyoruz. Buna rağmen insanların çoğu yine de nankörlük etmekte ayak dirediler [ebâ].
Şüphesiz bunu, onların arasında hatırlayıp kendilerine gelsinler diye çeşitli biçimlerde açıkladık. Ama insanların çoğu nankörlükte direnmiştir.
Gerçekten Biz, insanı hakîkate ulaştıracak delilleri ortaya seren muhteşem bir kitap indirdik ve onu türlü misallerle ve tüm yönleriyle açıkladık ki, bu ayetleri düşünüp ibret alsınlar fakat insanların çoğu, bunca öğütlerden yüz çevirerek nankörlükte diretiyor.
And olsun düşünüp öğüt almaları için aralarında onu evire çevire açıkladık! İnsanlar’ın en çoğu ancak nankörlükte / inkârda diretti.
hatta düşünmeleri için biz, bu su konusunu sık sık gündeme getiriyoruz. Buna rağmen çokları nankörlükte diretiyor...
Öğüt alsınlar diye her şeyi etraflıca anlattık! Ancak insanların çoğu inkârda diretir.
Yemin olsun ki (gerçeği) hatırlasınlar diye bu (gibi gerçekleri) aralarında etraflı bir şekilde anlattık. İnsanların çoğu küfürden başka (bir karşılık vermemekte) direttiler.
Yemin olsun Biz, bu (Kur’an’ı),¹ insanların öğüt almaları için, (tekrar tekrar) anlattık ama yine de insanların çoğu inkârdan başkasına yanaşmadılar.
Gerçek şu ki, Biz bütün bunları insanların gözü önüne hep seregelmişizdir ³⁹ ki, belki ders alıp akıllarında tutarlar; ama insanların çoğu, nankörlükte direnmektedir.
Biz, bu konuları düşünüp öğüt alsınlar diye onlara tekrar tekrar anlatıyoruz ama gel gör ki insanların çoğu nankörlükten başka bir şey yapmıyorlar. 41/39, 5/9...11, 14/52, 29/51
Doğrusu Biz, onu (ve bütün bu örnekleri)[³¹³⁸] ayrıntılı bir biçimde açıklayarak insanların önüne koyduk ki düşünüp ders alsınlar… Hal böyleyken insanların çoğu yine de yüz çevirmekte, nankörlükte direnmekteler.
And olsun ki, düşünüp ibret alsınlar diye o yağmuru, aralarında evirip çevirmekteyiz. (Bir yere yağmur yağdırıp, diğer bir yöreye yağdırmamaktayız) Buna rağmen insanların çoğu, nankörlükte direnirler.
Andolsun, biz bunu insanlar arasında, hatırlayıp ibret alsınlar diye tekrar tekrar açıkladık. Fakat insanların çoğu nankörlükte direttiler.
Zât-ı akdesim hakkı için onu (o yağmur nîmetini) tefekkür etsinler için aralarında türlü türlü sûretlerde bulundurmaktayız. Halbuki nâsın ekserisi ancak nankörlükte bulunmuştur.
Biz yağmurı, tezekkür itmeleri ve düşünmeleri içün aralarında sarf iyledik (gâh üzerine gâh buraya yağdırdık) Nâsın ekserîsi şükrümüzden imtinâ' idüb ni'metimize küfrân iylediler.
Düşünsünler, öğüt alsınlar diye, onu aralarında evirip çevirdik. Yine de insanların çoğu nankörlükten vazgeçmez.
Doğrusu, öğüt alsınlar diye Biz onu aralarında çeşitli şekillere çevirip durmaktayız.(6) Yine de insanların birçoğu nankörlükten geri durmuyor.
Yemin olsun, onu aralarında çeşitli biçimlerde ifade ettik ki öğüt alabilsinler. Ama insanların çoğu sadece nankörlükte ısrar etmektedir.
daħı bayıķ ŧaġıdduķ anı aralarında tā endįşe eyleyeler pes onamadı ādemįlerüñ eyregi illā inanmamaķlıġa.
Biz ṭaġıtduḳ anları aralarında anlar ögütlenmeg‐içün. Pes uymadı ḫalḳuñçoġı, illā kāfirlıġa.
(Zati-əqdəsimə) and olsun ki, (onlara verilən ne’mətləri) yada salsınlar deyə, Biz (həmin suyu) onların arasında paylaşdırdıq. Bununla belə, insanların əksəriyyəti nankorluqdan başqa bir şey etmədi (nankorluğunda dirənib qaldı).
And verily We have repeated it among them that they may remember, but most of mankind begrudge aught save in gratitude.
And We have distributed the (water) amongst them, in order(3107) that they may celebrate (our) praises, but(3108) most men are averse (to aught) but (rank) ingratitude.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |