27 Nisan 2024 - 18 Şevval 1445 Cumartesi

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Mü’minûn Suresi 33. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satır Altı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekâle-lmeleu min kavmihi-lleżîne keferû vekeżżebû bilikâ-i al-âḣirati veetrafnâhum fî-lhayâti-ddunyâ mâ hâżâ illâ beşerun miślukum ye/kulu mimmâ te/kulûne minhu veyeşrabu mimmâ teşrabûn(e)

Kavminin ileri gelenlerinden kafir olanlar ve ahirete ulaşmayı yalanlayanlar, onlara dünya yaşayışında nimetler verdiğimiz halde bu dediler, sizin gibi bir insandan başka bir şey değil; yediğiniz şeylerden o da yemekte ve içtiğiniz şeylerden o da içmekte.

(Fakat her peygamberin) Kendi kavminden inkâr edip ahirete kavuşmayı yalanlayan (kimseler) ve kendilerine dünya hayatında refah (imkân ve iktidar) verdiğimiz önde gelenler (zenginler ve yöneticiler) dediler ki: "Bu (elçi ve davetçi), sizin benzeriniz olan bir insandan başkası değildir, (baksanıza) kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir." (Bunları sizden farklı ve faziletli görüp itaat etmeniz gereksizdir.)

Ve yine Nuh'tan sonra gelen kuşaklardan, kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz, O Allah'tan gelen gerçekleri örtbas eden ve ahiret hayatına kavuşmayı yalanlayanların ileri gelenleri dediler ki: “Bu da sizin gibi insandan başka biri değil ki, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.

Kavminden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek ört-bas edip inkârda ısrar eden küfre saplananlar, âhirette, ebedî yurtta hesaba çekilmeyi, mükâfat ve cezayı yalanlayanlar, dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodamanlar:
“Bu sadece sizin gibi bir insan. Sizin yediklerinizden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor.” dediler.

Kavminden inkâr eden, ahiret buluşmasını yalanlayan ve kendilerine dünya hayatında bolluk, refah vermiş olduğumuz ileri gelenler dediler ki: "Bu sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor.

Kendi kavminden, inkâr edip ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenler dedi ki: 'Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir.'

Dünya hayatında kendilerine nimet (mal ve evlâd bolluğu) verdiğimiz halde, küfredip ahiretteki hesabla karşılaşmayı yalanlıyan ve o peygamberin kavminden ileri gelen bir topluluk şöyle dedi: “- Bu, ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor (bu bir peygamber olamaz).

Dünya hayatının nimetleri içinde boğulan, ahiret ile karşılaşmayı yalanlayan, kâfir olan (yüce değerleri inkâr eden) o toplumun ileri gelenleri dediler ki: “Bu elçi, ancak sizin gibi bir insandır; yediğinizden yer, içtiğinizden içer.”

İnkâr eden ve âhiret buluşmasını yalanlayan kavminin ileri gelenleri ve kendilerine dünya hayatında nimet verdiklerimiz, şöyle dediler: “Bu da sizin gibi, insandan başka bir şey değildir. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.”

Ulusundan kâfir olup, ahrette kavuşmayı yalan sayan, dünya dirliğinde geçimi olan önegelenler dediler ki: «Bu da ancak sizin gibi bir kişi, siz ne yiyorsanız, bu da yemekte; ne içiyorsanız, bu dahi içer!»

O Resulün kavminden, Allah'ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bolca nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.”

Lâkin küfür iden akvâmın eşrâfı dünyâda emvâl ve in’âm ile tesrîr iylediğimiz bu akvâmın Allâh’ın huzûrına çıkacakları keyfiyetini yalan telâkkî iylediklerinden o akvâma "Bu âdem sizin gibi bir âdemdir ekl itdiğinizi o da ekl idiyor sizin içdiğinizi içiyor."

Onun, inkarcı ve ahirete kavuşmayı yalanlayan milletinin ileri gelenleri ki Biz onlara bu dünya hayatında nimet vermiştik şöyle dediler: "Bu, yediğinizden yiyen, içtiğinizden içen sizin gibi bir insandan başka birşey değildir."

O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bizim dünya hayatında kendilerine bol bol nimet verdiğimiz ileri gelenler şöyle dediler: “O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.”

Bu elçinin kavminden olup da inkâra sapan, âhirete ulaşmayı yalan sayan, dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz hatırlı kişiler halka şöyle dediler: “Bu da olsa olsa sizin gibi sıradan bir insan. Sizin yediğinizden yemekte, içtiğinizden -içmektedir.

Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler: «Bu, dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer.»

Dünya hayatında kendilerine alabildiğine nimetler bağışlamamıza rağmen, ahiret karşılaşmasını yalanlayıp inkar eden, halkının ileri gelenleri şöyle dediler: "Bu, yalnızca sizin gibi bir insandır. Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor."

Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."

Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhıret likasını tekzib eyliyen kavminden o (mele') kodaman güruh ise şöyle dedi: «bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor

Kendi kavminden, (hakkı) inkâr edip, âhirete kavuşmayı (yeniden diriltilmeyi, cenneti, cehennemi) yalanlayan ve kendilerine, dünya hayatında refah verdiğimiz ileri gelenler dediler ki: “Bu da sizin gibi, insandan başka bir şey değildir. (Baksanıza) sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.

Dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz, gerçeği yalanlayarak nankörlük eden ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin meleleri¹: “Bu da sizin gibi bir beşerdir². Sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor.” dediler.

1- Halkın ileri gelenleri, imtiyaz sahibi seçkinleri. Din adamları/ruhban sınıfı. 2 – Yaradılışı itibariyle kendisine İlahi hiçbir özellik verilmemiş,... Devamı..

Onun kavminden — kendilerine dünyâ hayâtında refah verdiğimiz halde küfr (-ü inkâr) eden, âhirete kavuşmayı yalan sayan — bir gurüh dedi ki: «Bu, sizin gibi bir beşerden başkası değildir. Sizin yediklerinizden yiyor, içdiklerinizden içiyor».

Onun kavminden, inkâr edip âhirete kavuşmayı yalanlayan ve dünya hayâtında kendilerine refah verdiğimiz ileri gelenleri ise şöyle dedi: “Bu sâdece sizin gibi bir insandır; yemekte olduğunuzdan yiyor; içmekte olduğunuzdan içiyor.”

O toplumun inkâr eden ve ahiret gününde dirileceklerini yalanlayan, dünyada kendilerine nimetler verip rahata erdirdiğimiz o şehrin önde gelenleri “Bu elçide sizin gibi bir insan, sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.”

Onun ulusundan olup da öbür dünyaya kavuşmayı yoğumsıyanlar, dünya yaşayışında genişliğe kavuşanlar da dediler: " Bu da ancak sizin gibi bir ademoğludur. Sizin yediklerinizi yiyor, içtiklerinizi içiyor.

33, 34. Kavminden dünya diriliğinde refah verdiğimiz halde kâfir olup âhirete kavuşmayı yalan sayan ileri gelenleri avama dediler ki «— Bu, sizin gibi insandır, başka bir şey değildir. Yediklerinizden yer, içtiklerinizden içer. * Siz kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz artık her halde ziyankâr olacaksınız».

Kavminden, inkâr eden, ahireti yalanlayan ve bu dünya hayatında kendilerine nimet ve refah verdiğimiz ileri gelenleri, “Bu; sizin yediğinizden yiyen, içtiğinizden içen, sizin gibi bir beşerden başka biri değil” (dediler.)

Kendi kavminden, küfre sapıp da ahirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dünya hayatında refah verdiğimiz önde gelenleri dedi ki: “Bu, sizin benzeriniz olan bir beşerden başkası değildir, kendisi de sizin yediklerinizden yemekte ve içtiklerinizden içmektedir.”

Bunun üzerine, yine halkı içerisinden, âhiretteki o büyük buluşmayı yalanlayan ve imtihân amacıyla kendilerine bu dünyada geçici olarak bahşettiğimiz refah ve zenginlikle şımarıp azgınlaşan kâfirler, “Ey halkımız!” dediler, “Gördüğünüz gibi, Peygamber olduğunu iddia eden bu adam, sizin gibi yiyip içmeye muhtaç fânibir insandan başka bir şey değil. Allah elçi göndermek isteseydi, olağanüstü güçlere sahip bir melek gönderemez miydi?

Dünya Hayatı’nda kendilerine refah verdiğimiz, Âhiret buluşmasını yalanlamış ve inkâr etmiş, onun kavminden, Mele’ / İleri Gelen Takım dedi ki:
-“Bu, yiyeceklerinizden yiyen, içeceklerinizden içen, sizin gibi bir beşerden başkası değildir”.

Ancak, dünya hayatında mal ve mevki sahibi yaptığımız ve ahiret hayatını inkar eden yönetici kesimi dediler ki: " Bu da sizin gibi sıradan bir adam. Nitekim, o da sizin yediklerinizden yiyor ve sizin içtiklerinizden içiyor.

İnkâr edip yasalarımıza karşı çıkanlar şöyle dediler: "Resul denilen kişi sizin gibi bir insandır. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor."

Onun halkından, kâfir olan, ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz yöneticiler “Bu ancak sizin gibi bir insandır. [*]Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor!” demişlerdi. [*]

İnkârcıların bir insan olan peygamberle alay edişleriyle ilgili benzer mesajlar: Hûd 11:27; İbrâhîm 14:10-11; İsrâ 17:94; Enbiyâ 21:33, 36; Mü’minûn 2... Devamı..

(Peygambere;) kendi kavminden, kâfir olan, âhirete kavuşmayı yalanlayan ve kendilerine dünya hayatında nîmet verdiğimiz ileri gelen adamlar: “Bu, sizin yediklerinizden yiyen, içtiklerinizden içen, sizin gibi bir insandır.”¹ dediler.

1 Bu özellikler; zamanımız kâfirlerinin de en belirgin özelliklerindendir. Zamanımız kâfirleri de tıpkı dedeleri gibi Peygamberliği kabul etmemekle be... Devamı..

Ve [yine] toplumun -[sırf] kendilerine dünya hayatında bolluk ve genişlik bahşettik diye, bununla kurumlanıp- ¹⁸ hakkı kabule yanaşmayan, ahiret gerçeğini yalanlayan seçkinler çevresi [her defasında]: “Bu [adam] yediğinizden yiyen, içtiğinizden içen, sizin gibi bir ölümlüden başka bir şey değil” dediler,

18 Taberî’nin kısa fakat özlü, etrafnâhum fi’l-hayâti’d-dunyâ ifadesi için yaptığı açıklama bu yöndedir. Terife fiilinin tam açıklaması için bkz. 11:1... Devamı..

Gerçekleri örtbas eden kâfirler, ahiret buluşmasını hesaba katmayan ve dünya hayatının refahı ile şımarmış toplumun ileri gelenleri dediler ki “Bu sadece sizin gibi bir beşerdir, sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor.” 14/10, 25/4...20

Bunun üzerine, kavminin seçkinlerinden inkârda ısrar eden ve âhiret gerçeğiyle yüzleşeceğini yalanlayan kimseler -ki bunları Biz dünya hayatında refaha kavuşturmuştuk- şöyle demişlerdi: “Bu da sizin gibi ölümlü birinden başkası değil; sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor.[²⁹¹⁶]

[2916] Refah içinde şımararak Allah’tan kopmuş kesimlerin insan peygambere itirazının nedeni bellidir: Kendi azgınlık ve sapkınlıklarına bakıp insan t... Devamı..

(Onu da yalanladılar) Kavminden; -dünya hayatında refaha kavuşturduğumuz halde inkar eden ve ahireti yalan sayanların elebaşları; "O da sizin gibi bir insan!.. Sizin yediklerinizden yiyor, içtiklerinizden içiyor."

Kavminden, kendilerine dünyâ hayâtında bol ni’met verdiğimiz o kâfir olanlar ve âhiret gününü yalanlayan müreffeh hayat yaşayan takımı dedi ki: "Bu da sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor. "

Onun kavminden bir tâife ki, kâfir oldular ve ahirete kavuşmayı tekzîp ettiler ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz halde dediler ki: «Bu başka değil, ancak sizin gibi bir insan, sizin yediğinizden yiyor ve sizin içtiğinizden içiyor.»

33, 34. Onun halkından kâfir olup âhiret buluşmasını yalan sayan ve kendilerine dünya hayatında bol nimet verdiğimiz eşraf takımı: “Bu, ” dediler, “sizin gibi bir insandan başka bir şey değil, baksanıza sizin yediklerinizden yiyor, sizin içtiklerinizden içiyor. Eğer siz, sizin gibi bir beşere itaat edecek olursanız, büyük bir kayba ve hüsrana uğrarsınız. ”

Peygamberin beşer oluşuna ve onun diğer insanlarla eşit oluşuna delil olarak, diğer insanlar gibi yeme ve içmesini ileri sürdüler. Bunlar ise mutlak o... Devamı..

Kavminden, kendilerine dünya hayatında bol ni'met verdiğimiz o inkar eden ve ahiret buluşmasını (hesap ve cezasını) yalanlayan eşraf takımı dedi ki: "Bu da sizin gibi bir insandan başka bir şey değildir. Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor."

Kavminden küfür idüb âhireti tekzîb iden ve hayât-ı dünyâda müstağrak-ı ni'am iylediklerimizden bir cemâ'at: "Bu, sizin gibi bir beşerdir, yidiğinizden yir ve içdiğinizden içer."

Halkı içinden (yapılan uyarıları) görmezlik eden, dünya hayatında kendilerine geniş imkânlar verdiğimiz halde Ahiret buluşmasını yalan sayan önderler şöyle dediler: Bu adam sizin gibi bir insandan başka ne ki? O da sizin yediğinizden yiyor; içtiğinizden içiyor.”

Dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz, inkarcı ve ahirete kavuşmayı yalanlayan kavminin ileri gelenleri şöyle dediler:-Bu sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.

Kavminin ileri gelenlerinden, dünya hayatında nimetler içinde yüzdürdüğümüz halde âhirete kavuşmayı yalanlayan kâfirler dediler ki: “Bu da sizin gibi bir beşerdir. Sizin yediğinizden yer, içtiğinizden içer.

Toplumunun, dünya hayatında servet ve refaha ulaştırdığımız halde inkâra sapıp âhiretteki buluşmayı yalanlayan kodaman takımı şöyle dedi: "Bu adam, sadece sizin gibi bir insan; yemekte olduğunuzdan yiyor, içmekte olduğunuzdan içiyor."

daħı eyitti cemā'at ķavmundan anlar kim kāfir oldılar daħı yalan duttılar āħireti görmegi daħı ġarra eyledük anlar ni'met-ile yaķın dirlik içinde “degül işbu illā ādemį sizcileyin. yir andan kim yirsiz andan daħı içer andan, kim içersiz.

Daḫı eyitdi ḳavminüñ uluları, anlar ki kāfir oldılar ve yalanladılar āḫireti gör‐megi, ġarḳ eyledük anları ni‘metlerine dünyā dirliginüñ: Bu degüldür, illāki sizüñ gibi ādem oġlanı, didiler. Yir siz yidügüñüz nesneden ve içer siziçdügüñüz nesneden.

Tayfasının kafir olan, axirətə qovuşacaqlarını (qiyamət günü dirilib haqq-hesab üçün Allahın hüzurunda duracaqlarını) yalan hesab edən və dünyada ne’mət verdiyimiz ə’yan - əşrafı (tabeçiliyində olanlara) dedi: “Bu sizin kimi ancaq adi bir insandır; yediyinizdən yeyir, içdiyinizdən içir. (O nə cür peyğəmbər ola bilər?)

And the chieftains of his folk, who disbelieved and denied the meeting of the Hereafter, and whom We had made soft in the life of the world, said: This is only a mortal like you, who eateth of that whereof ye eat and drinketh of that ye drink.

And the chiefs of his people, who disbelieved and denied the Meeting in the Hereafter, and on whom We had bestowed the good things of this life, said: "He is no more than a man like yourselves: he eats of that of which ye eat, and drinks of what ye drink.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.