Fece’alehum cużâżen illâ kebîran lehum le’allehum ileyhi yerci’ûn(e)
Onları paramparça etti, yalnız, ona baş vursunlar diye büyüklerini bıraktı.
Ardından o (Hz. İbrahim), sadece büyükleri hariç olmak üzere onları (bütün putlarını balyozla) paramparça etti; (kendisine yönlendirmek ve cehaletlerini göstermek üzere) belki müracaat edip ona başvururlar diye (büyüklerine ilişmedi).
O, putların hepsini paramparça etti, yalnız kendisine başvursunlar diye, en büyük putu bıraktı.
Sonunda İbrâhim onların büyük putlarının dışında, bütün putlarını paramparça etti. Büyük puta başvururlar diye düşündü.
Böylece belki ona başvururlar diye büyükleri dışında putları paramparça etti.
Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
Nihayet o putları paramparça etti, yalnız bunların büyüğünü bıraktı ki, belki ona müracaat ederler (de hadiseyi sorarlar).
Gitti, hepsini parça parça etti. Fakat onların büyüğünü bıraktı ki, ona dönsünler.
Onlar gidince hepsini paramparça edip içlerinden büyüğünü, ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
Ona sorsunlar diye, bir büyüğün bırakıp gerisini hep kırdı
Arkasından o putları kırıp paramparça etti, fakat bilgisine başvursunlar diye en büyük putu sağlam bıraktı.
Ve ne kadar put var ise parçaladı. Yalnız kabahati âna yüklesünler diyu en büyügini bırakdı.
Hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye, sağlam bıraktı.
Derken (İbrahim) belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları (putları) paramparça etti.[365]
(Onlar gidince) İbrâhim putları paramparça etti, belki ona başvururlar diye büyük putu bıraktı.
Sonunda İbrahim onları paramparça etti. Yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye.
Hepsini param parça etti; ancak belki ona danışırlar diye en büyüklerine dokunmadı.
Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
Derken onları parça parça etti, ancak bir büyüklerini bıraktı ki belki ona müracaat ederler
Nihâyet (İbrâhîm), belki kendisine başvururlar diye, (kavmini bu hususta kendisine yönlendirmek ve cehaletlerini kendilerine göstermek için, yapıca) en büyükleri hariç olmak üzere, onları (bütün putları, balta ile) paramparça etti (ve baltayı, sağlam bıraktığı, diğerlerinden yapıca daha büyük olan putun, boynuna astı).
Sonra da kendisine sorsunlar diye, büyük olanı hariç diğerlerini parça parça etti.
Derken o, bunları parça parça etdi. Yalınız onların büyüğünü bırakdı, belki ona müracaat ederler diye.
Nihâyet (İbrâhîm) onları (o putları) paramparça etti; ancak onların büyüğünü(bıraktı) ki, belki ona mürâcaat ederler!
Putların hepsini paramparça etti, yalnızca onların en büyüğünü bıraktı. putlara tapanlar döndüklerinde İbrahîm’i bulsunlar diye,
Bunun üzerine İbrahim putları parça parça etti. Yalnız büyüğünü bıraktı, ona başvursunlar diye.
Bunun üzerine İbrahim putları parça parça etti. Yalnız büyüklerini, kendisine müracaat etsinler diye bıraktı.
Nihayet İbrahim, belki kendisine başvururlar diye büyüğü hariç, diğerlerini paramparça etti.
Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine müracaat ederler diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
Böylece İbrahim, hiç kimsenin olmadığı bir saatte gizlice puthaneye girerek, eline geçirdiği bir baltayla bütün putları paramparça etti fakat en büyük puta hiç dokunmadı ki, olup bitenler hakkında bilgi edinmek üzere, o putun tanıklığına başvursunlar, böylece, onun konuşamadığı, göremediği gerçeğini idrâk ederek, putlara tapmaktan vazgeçsinler.
Derken, ona müracaat etmeleri için büyük bir tanesi dışında, onları kırarak parça parça yaptı.
dedi, ardından da bütün heykelleri parçaladı, cemaati düşündürmek için büyüğünü bıraktı.
İbrahim heykelleri kırdı! Sadece birine dokunmadı! Ne oldu diye kırılmayan heykele sorsunlar istedi!
(İbrahim), sonunda belki ona dönerler (sorarlar) diye büyükleri hariç onları (putları) paramparça etmişti.
(İbrahim hemen) putların tamamını paramparça etti ve hesabını (ondan) sormaları için de o putların en büyüğünü alıkoydu.
Onlar şehirden ayrılınca İbrahim hepsini kırıp parçaladı, ancak kendisine müracaat etsinler diye büyük saydıkları puta dokunmadı. 21/18
Nihayet, onların tümünü paramparça etti; dönüp de kendisine başvurabilsinler diye (!)[²⁷³⁶] onların en iri-yarı olanına dokunmadı.
Hepsini paramparça edip, içlerinden en büyüğünü, (ona baş vursunlar diye) sağlam bıraktı.
Ve en büyükleri dışında (putların) hepsini paramparça etti; belki dönüp (bu olup biten için) ona başvururlar diye.
Artık onları parça parça etti. Ancak onların bir büyüğünü değil, belki kendisine müracaat ederler diye.
Onların bütün putlarını paramparça etti, yalnız, halk, belki de olup biten olay hakkında kendisine sorarlar düşüncesiyle, onların büyüklerine dokunmadı.
Nihayet (İbrahim) onları parça parça etti, yalnız onların büyüğünü bıraktı; belki ona müracaat ederler diye(!)
Onları parça parça idüb yalnız büyüklerini sağlam bırakdı tâ ki 'avdetlerinde ona rücû' ideler.
Sonra onları param parça etti. Belki başvururlar diye büyük olanına dokunmadı.
Sonunda İbrahim hepsini paramparça edip, içlerinden büyüğünü ona başvursunlar diye sağlam bıraktı.
Sonra onları parça parça etti; yalnız, gelip sorsunlar diye büyüklerine dokunmadı.
Sonunda onları parça parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
pes eyledi anları ibrāhįm pāre pāre illā ulusın anlaruñ ola kim ol ķavm ol butdın yaña döneler.
Pes ol putları pāre pāre eyledi, illā putlaruñ ulusın ṣındurmadı. Ola kimözine döneler.
(Onlar gedən kimi İbrahim bütləri) parça-parça edib yalnız onların böyüyünü saxladı ki, bəlkə, qayıdıb ona baş çəkdilər. (Qoy anlasınlar ki, bu dilsiz-ağılsız bütlər nəinki başqalarını, hətta özlərini belə qorumağa qadir deyillər. Buna görə də onlara ibadət etmək ən böyük günahdır).
Then he reduced them to fragments, all save the chief of them, that haply they might have recourse to it.
So he broke them to pieces, (all) but the biggest of them, that they might turn (and address themselves) to it.(2718)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |