Veedalle fir’avnu kavmehu vemâ hedâ
Ve saptırdı kavmini Firavun ve doğru yola sevketmedi onları.
(İşte bu) Firavun, kendi kavmini şaşırtıp saptırıyor ve onları doğruya (hidayet ve istikamet yoluna) yöneltmiyordu. (Bu yüzden belayı hak etmişti.)
Çünkü Firavun, halkını saptırmış ve onlara doğru yolu göstermemişti.
Firavun kavmini saptırdı ve onları doğru yola yöneltmedi.
Firavun, kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi.
Böylece Firavun, kavmini sapıklığa sürükledi, hidayete götürmedi.
Firavun milletini saptırdı. Çıkış yolu da bulamadı.
Firavun, toplumunu saptırdı ve onlara doğru yolu göstermedi.
Firavun da, ulusu da sapmıştı, doğru yolu bulmadılar
Firavun, halkını saptırdı, onların doğru yolu bulmasına engel oldu.
78, 79. Fir’avn ’asâkiri ile ânları ta’kîb itdi. Ve denizin sularında hepsi gâib oldılar çünki Fir’avn kavmini dalâlete sevk itdi, hidâyete sevk itmedi.
Firavun, milletini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
Firavun kavmini saptırmış, doğru yolu göstermemişti.
Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevketmedi.
Firavun, halkını saptırdı, doğru yola iletmedi.
Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.
Velhasıl Firavn kavmini dalâlete sürükledi, hidayete götürmedi
Firavun (kendisine uyan) kavmini saptırdı ve onları doğru yola iletmedi.
Firavun halkını sapkınlıkta bıraktı; onları doğru yola yöneltmedi.
Fir'avn, kavmini sapdırdı (ğı gibi onları) doğru yola (da) iletemedi,
İşte Fir'avun, kavmini dalâlete düşürdü ve hak yola sevk etmedi.
Firavun kendi toplumunu saptırmış ve kendisi de doğru yolda değildi.
Çünkü Firavun ulusunu eğri yola saptırmıştı, ona doğru yolu göstermemişti.
Firavun kavmini yoldan çıkarmış, doğru yola götürmemişti. Belki helake düşürdü.
Firavun kavmini saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi.
Firavun, kendi kavmini şaşırtıp saptırdı ve onları doğruya yöneltmedi.
Böylece Firavun, bir lider olarak halkını doğru yola ileteceği yerde, onları büsbütün sapıklığa sürükledi.
Firavun kendi kavmini saptırdı; doğru yola eriştirmedi.
Fıravun halkını yanılttı, kendi de battı...
Firavun toplumunu saptırdı, yokluğa düşürdü. İnsanları doğru yola iletmedi. Kendi bencilliği, kendi çıkarları için toplumunu kullandı.
Firavun, kendi toplumunu saptırdı ve onları hak yola iletmedi.
Çünkü Firavun halkını saptırmış ve [onlara] doğru yolu göstermemişti.
Firavun halkını saptırmış ve onlara doğru yolu göstermemişti. 40/28...46
bir kez Firavun halkını yoldan çıkarmıştı; bir daha da doğruyu bulamadı.
(Evet) Firavun, kavmini (dünyada) doğru yoldan saptırdı.
Fir’avn toplunu saptırdı ve onları doğru yola iletmedi.
Ve Fir'avun, kavmini sapıklığa düşürdü ve onları doğru bir yola götüremedi.
Böylece Firavun halkını kurtuluşa değil, yanlış yola, çıkmaza götürdü. [11, 98]
Fir'avn toplumunu saptırdı, doğru yola iletmedi.
Fir'avn, kavmini hidâyet itmeyüb şaşırtdı. [¹]
Firavun halkını yoldan çıkarmış, doğru yolu göstermemişti.
Firavun, kavmini saptırmış doğru yolu göstermemişti.
Firavun kavmini doğru yola çıkarmamış, saptırmıştı.
Firavun kendi toplumunu saptırmıştı; kılavuzluk edemedi.
daħı azdurdı fir'avn [166b] ķavmını daħı ŧoġru yol göstermedi.
Azdurdı Fir‘avn ḳavmini, hidāyet daḫı virmedi.
Fir’on (mənəm sizin ən böyük rəbbiniz, deyərək) öz tayfasını yoldan çıxartdı və (onları) doğru yola aparmadı.
And Pharaoh led his folk astray, he did not guide them.
Pharaoh led his people astray instead of leading them aright.(2600)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |