12 Şubat 2025 - 14 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 75. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Efetetme’ûne en yu/minû lekum vekad kâne ferîkun minhum yesme’ûne kelâma(A)llâhi śümme yuharrifûnehu min ba’di mâ ‘akalûhu vehum ya’lemûn(e)

Bunların, size inanıvereceklerini mi umuyor, buna mı tamah ediyorsunuz? İçlerinde bir bölük var ki Allah sözünü duyduktan, akılları o sözleri aldıktan sonra da bilebile değiştirirlerdi o sözleri.

(Ey Müslümanlar!) Siz (hâlâ) onların (Yahudi ve Hristiyanların) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah’ın sözünü işittikten, (iyice algılayıp bunların yararına ve doğruluğuna kanaat getirip) akıl erdirdikten sonra (dahi), bile bile onu değiştirip (tahrif ederlerdi).

Ey peygamber ve müslümanlar! O kendilerine kitap verilenlerin, size inanacaklarını çok mu istersiniz? Aksine bunların birçoğu Allah'ın kelamını dinler ama, onu anladıktan sonra, bile bile çarpıtırlardı.

Şimdi onların, Yahudilerin size güveneceklerini, peygamberiniz Muhammed'in peygamberliğini tasdik edeceklerini ümit edebilir misiniz? Onlardan bir grup Allah'ın kelâmını işitiyor. Sonra da, akılları yattığı halde bile bile ekleyerek, çıkararak, değiştirerek, helâli haram, haramı helâl yaparak, ileri gelenlerinden cezaları kaldırarak ilâhî kelâmı tahrif ediyorlar.

Siz onların size inanmalarını mı umuyorsunuz! [12] Oysa onların içinde öyle bir topluluk vardı ki, Allah'ın sözünü duyuyor ve onu iyice kavradıktan sonra bile bile değiştiriyorlardı.

12.Yani "Ey mü`minler! Siz İsrailoğullarından olanların (yahudilerin) size inanmalarını mı umuyorsunuz!"

Siz (müslümanlar,) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü, Allah'ın sözünü işitiyor, (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra, bile bile değiştiriyorlardı.

Ey müminler, Yahûdilerin size inanacaklarını umar mısınız? Halbuki onlardan bir zümre vardı ki, Allah'ın kelâmını (Tevratı) dinlerler ve duyarlardı da, hakkı anladıktan sonra, onu bile bile değiştirirlerdi.

(Yahudilerin kalpleri böyle olduktan sonra) siz ey Müslümanlar! Onların, size inanmalarını mı umut ediyorsunuz? Hâlbuki onlardan bir fırka, Allah’ın sözünü işitir, onu anladıktan sonra da bile bile o sözü saptırırlardı. (Onlar ikiyüzlü bir yapıdadırlar.)

Artık onların, size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan bir zümre vardı ki, Allah'ın kelâmını dinlerler ve kavrayıp anladıktan sonra, bile bile onda değişiklik yaparlardı.

İstiyor musunuz onlar size inanalar? Onların bir bölüğü Allahın sözünü işitirler de, anladıktan sonra, onu bile bile bozarlar !

Şimdi siz (ey mü'minler) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Aksine, birçoğu Allah'ın kelamını dinler ama onu anladıktan sonra bilerek çarpıtırlar. 

Bkz. 2/14

Arzu ider misiniz ey mü’minîn ki sizin yerinize yâhudiler îmân itsün. Bunlardan ba’zıları Allâh’ın kelâmına itâ’at idiyorlardı. Lâkin bilâhare anladıkdan sonra bilerek Allâh’ın kelâmını tağyîr itdiler.

Size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı.

Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.[25]

Bu âyet Yahudilerin, kutsal kitapları Tevrat’ı tahrif ettiklerini açık bir ifade ile ortaya koymaktadır. Bu gerçek, Maurice Bucaille gibi Batılı bazı ... Devamı..

Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir zümre, Allah’ın kelâmını işitirler; sonra o kelâmı iyice anlamış olmalarına rağmen yine de bile bile onu tahrif ederlerdi.

Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa ki, onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu tahrif ederlerdi.

Onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Halbuki onların bir kısmı, ALLAH'ın sözünü işitip kavradıktan sonra, bile bile onu değiştirirlerdi.

Şimdi bunların, size hemen inanacaklarını ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirlerdi de sonra ona akılları yattığı halde bile bile onu tahrif ederlerdi.

Şimdi bunların size iyman edivereceklerini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan bir firka vardı ki Allahın kelâmını işitirlerdi de akılları aldıktan sonra onu bile bile tahrif ederlerdi

(Ey mü’minler,) şimdi bunların (yahûdîlerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden bir zümre vardır ki Allah’ın kelâmını (Tevrât’ı) dinler, iyice anladıktan sonra da onu bile bile tahrif ederlerdi.

Şimdi onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Onlardan bir grup, Allah'ın kelamını dinleyip iyice anladıktan sonra, onu bile bile çarpıtırlar.

Artık (ey mü'minler) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar mısınız? Hâlbuki onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allah'ın kelâmını (Tevrâtı) dinlerlerdi de akılları aldıkdan sonra onlar bunu bile bile tahrif (ve tağyir) ederlerdi.

(Ey mü'minler! Onların) size inanacaklarını mı ümîd ediyorsunuz? Hâlbuki gerçekten onlardan bir fırka vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirler, sonra onu anlamalarının ardından, kendileri bile bile onu tahrîf eder (değiştirir)lerdi.

Şimdi (ey mü’minler!) Onların size inanacaklarını (güveneceklerini) mı umuyorsunuz? Oysa ki onlardan bir zümre, Allah’ın kelamını (Musa’dan) işitirler de iyice anladıktan sonra bile bile onu tahrif ederlerdi.

(Sizler ey inananlar) Kalpleri katılaşmış olanların size inanmalarını mı bekliyorsunuz? Onlardan bir gurup Allah’ın sözlerini dinlerler, çok iyi anladıkları halde, bile bile Allah’ın sözlerini bozarlar.

Siz yine de yahudilerin size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysaki içlerinden bir takımı Allah’ın sözü olan Tevrat’ı anladıktan sonra onu bile bile bozuyorlardı.

Yahudilerin size iman edeceklerini umuyorsunuz, öyle mi? Halbuki onlardan bir güruh Allah sözü olan Tevrat/ı dinlerler de, me/ali anladıktan sonra bile bile onu tahrif ederlerdi.

Şimdi (Ey Müslümanlar!) onların size inanmalarını çok mu arzuluyorsunuz?⁵⁶ Oysa onlardan bir grup [ferîk] vardır ki, Allah’ın sözünü işitir, ne demek istediğini akledip anladıktan sonra da bile bile tahrif ederler.

56 Bu katı kalplilerin torunları olan bu Yahudilerin inanmalarını mı istiyorsunuz? demektir.

Size iman edeceklerine mi tamah ediyorsunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonrada, bile bile onu tahrif ediyorlardı.

Şimdi ey Müslümanlar, bu inatçı kâfirlerin durumu ortada iken, hâlâ onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Hayır, ne yazık ki inanmayacaklar, çünkü içlerinde öyle insanlar var ki, Allah’ın sözlerini dinleyip, onun doğruluğuna iyice kanaat getirdikten sonra, onu bile bile değiştirip çarpıtıyorlar. Öyle ki;

Onlardan bir fırka Allah’ın kelâmını işitiyorlarken, yine akıllarına yattıktan sonra bildikleri halde tahrif ediyorlarken, sizin için inanacaklarını umuyorsunuz, öyle mi?

Resulüm! Allah kelâmını dinledikten, hattâ onun makul olduğunu kabul ettikten sonra, yine de onu, bilerek tahrif eden birkaç Yahudi din adamının, size inanmalarını mı bekliyorsunuz?

Şimdi bunların size inanacaklarını mı sanıyorsunuz? Oysa içlerinden bir kısmı, Allah’ın sözünü dinler. İyice anladıktan sonra çıkarına gelmediği için bilerek tahrif eder.

Onların (kitap ehlinin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz! Oysa onlardan bir grup, Allah’ın kelamını duyarlar da iyice anladıktan sonra bilerek onu tahrif ederler(di). [*]

Benzer mesajlar: Nisâ 4:46; Mâide 5:13, 41.

(Ey îman edenler!) Siz, o (Yahûdî-lerden) Allah’ın (Tevrât’taki) sözünü işitip ve iyice anladıktan sonra, içlerinden onu bile bile değiştiren güruhun, size inanacaklarını mı umuyorsunuz?

ŞİMDİ, onların tebliğ ettiğiniz şeye inanacaklarını bekliyor musunuz? ⁶⁰ Aksine, birçoğu Allah’ın kelâmını dinler ama onu anladıktan sonra bile bile çarpıtırlar. ⁶¹

60 Burada Müslümanlara hitap edilmektedir. İslam’ın ilk döneminde özellikle o zamanlar çok sayıda Yahudinin yaşadığı Medine’ye hicretten sonra Müslüma... Devamı..

Onların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir grup vardır ki Allah’ın kelamını işitirler de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu tahrif ederler. 27/11, 67/10

Bütün bu olanlardan sonra siz, onların size inanmalarını mı bekliyorsunuz?[¹⁴²] Oysa onlardan birçoğu[¹⁴³] Allah’ın kelâmını[¹⁴⁴] işitip ne demek istediğini kavradıkları hâlde, bile bile tahrif ediyorlar.[¹⁴⁵]

[142] Soru edatının peşinden gelen fânın anlama yansıması. 39 - 75. ayetleri arasındaki kıssanın amacı bu âyette ortaya çıkar: Mü’minlere misyonlarını... Devamı..

Şimdi (Ey iman edenler) onların (böyle kalbleri katılaşmış olanların hak davet karşısında) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan (atalarından) öyle bir grup (hahamlar) vardı ki, Allah'ın kelamını (Tevrat'ı) işitip bellerlerdi de sonra, bile bile onu tahrif etmekten çekinmezlerdi. (Artık böylelerinden bir hayır umulur mu? Üstelik onlar iki yüzlü de davranırlar)

Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, aklettikten sonra da onu bile bile tahrif ederlerdi.

Artık sizin için onların imân edip inanacaklarını ümit eder misiniz? Onlardan muhakkak bir gürûh vardır ki Allah'ın kelâmını işitirler de O'nu akılları ile anladıktan sonra tağyire kalkışırlar. Halbuki onlar bilirler.

Nasıl olur onların size güvenmelerini beklersiniz ki onlardan bir zümre vardı ki Allah'ın kelamını işitip akılları aldıktan sonra, bile bile onu tahrif eder, değiştirirlerdi.

Şimdi (ey mü'minler) siz, bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vardı ki, Allah'ın sözünü işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu değiştirirlerdi.

Onların (Yahûdîlerin) size îmân itmelerini tama' mı idersiniz? Halbuki onlardan bir cemâ'at Allâh'ın kelâmını işidüb anladıkdan sonra onı, bile bile tahrîf itdiler.[²]

[2] Cenâb-ı Hak burada Benî İsrâîl'in diğer bir nev'i musâvi-i ahvâlini beyâna nakl-i kelâm ile mü'minlere hitâben: Onların size îmân itmelerini ümîd ... Devamı..

Şimdi bunların size inanıp güvenmelerini mi bekliyorsunuz? İçlerinden birtakımı, Allah’ın sözünü dinler, akıllarına da yatar, sonra onu başka tarafa çekerler. Bunu, bile bile yaparlar.

Size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir grup vardı ki Allah'ın sözünü işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu bozarlardı.

Şimdi siz onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz?(41) Oysa onlardan bir topluluk var ki, Allah'ın kelâmını dinler, onu anladıktan sonra bile bile tahrif ederler.

(41) 40’ıncı âyetten bu yana İsrailoğullarına yönelen hitap, burada mü’minlere dönmektedir.

Şimdi siz bunların size inanmalarını mı umuyorsunuz? Bunların içlerinden bir fırka vardır ki, Allah'ın kelamını dinliyorlar, sonra onu, akletmelerinin ardından, bilip durdukları halde tahrif ediyorlardı.

daħı mü’minleri ya'nį ey muḥammed ŧama' mı eylersiz kim inanalar size ol ḥalde kim, oldı bir bölük anlardan, işidürler. Tañrı sözini; andan, döndürürler anı andan śoñra kim anladılar anı anlar bilürleriken.

Umar mısız anlar īmān getürmege sizüñle? Taḥḳīḳ var‐ıdı bir bölükanlardan işidürler‐idi Tañrı Ta‘ālā kelāmını. Andan taġayyür iderlerdi, anıfehm eyledüklerinden ṣoñra, daḫı anlar ḥaḳḳı bilürler‐iken.

(Ey mö’minlər!) İndi onların (yəhudilərin) sizə inanacaqlarına ümidmi edirsiniz? Halbuki (Musa dövründə) onların içərisində elələri vardır ki, Allahın kəlamını (Tövratı) dinləyib anladıqdan sonra, onu bilə-bilə təhrif edirlər.

Have ye any hope that they will be true to you when a party of them used to listen to the Word of Allah, then used to change it, after they had understood it knowingly?

Can ye (o ye men of Faith) entertain the hope that they will believe in you?- Seeing that a party of them heard the Word of Allah, and perverted it knowingly after they understood it.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.