12 Şubat 2025 - 14 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 57. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vezallelnâ ‘aleykumu-lġamâme veenzelnâ ‘aleykumu-lmenne ve-sselvâ(s) kulû min tayyibâti mâ razeknâkum(s) vemâ zalemûnâ velâkin kânû enfusehum yazlimûn(e)

Bulutla gölgelendirmiştik sizi. Rızıklandırdığımız tertemiz şeylerden yiyin diye size kudret helvasıyla bıldırcın indirmiştik. Onlar, zulmü bize etmediler, kendilerine ettiler.

(Ey Beni İsrail, hani Mısır’dan çıktıktan sonra) Bulutları üzerinize gölge yapıp (sizleri kavurucu çöl ortamında serinletmiş) ve size (gökten hazır) kudret helvası ve bıldırcın (eti) indirmiş, "Size rızık olarak verdiklerimizin (bu en lezizinden ve) temizinden yiyin" (demiştik). Ama onlar (isyan ve nankörlüğe yönelmekle) Bize zulmetmediler, lâkin kendi nefislerine zulmetmiş olmaktalardı.

Ve bulutların sizi gölgeleriyle rahatlatmasını sağladık, ayrıca “Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yararlanın” diyerek kudret helvası ve bıldırcın da gönderdik. Onlar işledikleri bu günahlarla zulmü bize değil kendilerine ettiler.

Çölde geçirdiğiniz hayat sırasında, üstünüze o bulutu gölge yaptık. Size, sebeplerini-şartlarını oluşturarak hazırladığımız kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden, helâlinden, sağlıklısında ve lezizinden yeyiniz, dedik. Onlar emrimize isyan etmekle, nimetlere nankörlük etmekle, bize zulmetmediler. Fakat onlar kendilerine, birbirlerine yazık ediyorlardı, zulmediyorlardı.

Üzerinize bulutları göndererek sizi gölgelendirdik. Size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar (nankörlükleriyle) bize zulmetmediler ancak kendi kendilerine zulmettiler.

Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler.

Tîh sahrâsında (güneşin ateşinden korunmak için) üstünüze bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik ve bu helâl rızkımızdan yeyin, dedik. Onlar itâat etmemekle bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmetmişlerdi.

Ve bulutu size gölgelik yaptık. Üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size verdiğimiz rızıktan yiyin dedik. (Fakat onlar şükretmiyorlardı.) Böylece Bize değil, yalnızca kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik de, “Verdiğimiz iyi nimetlerden yiyiniz” dedik. Hakikatte onlar bize değil, sadece kendilerine kötülük ettiler.

Gölge yaptık bulutları sizlere, gökten size, kudrethelvası, bıldırcın indirmiştik; «O güzel azıklardan sizler yiyiniz» diye; siz bize kıymadınız, kendinize kıydınız

Ve (Tih çölünde, Sina'da sizi güneşin yakıcı sıcaklığından korusun diye) üstünüze bulutları gölge yapmıştık. Size kudret helvası ile bıldırcın indirmiş, “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin,” demiştik. (Buna rağmen isyan etmişlerdi ama böyle yapmakla onlar) Bize değil, kendilerine zarar vermişlerdi.

Sizin başınızda sâyedâr bulut gezdirdik ve size ta’am gönderdik, didik ki: "Size ihsân itdiğimiz a’lâ rızıkdan mütena’’im olunız, siz bu ni’metlerin kadrini bilmediniz, kendi nefsinize karşu zulüm itdiniz."

Bulutla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" dedik. Onlar Bize değil, fakat kendilerine yazık ediyorlardı.

Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.

Ve sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik; “Verdiğimiz güzel nimetlerden yiyin” (dedik). Gerçekte onlar bize değil, kendilerine kötülük ediyorlardı.

Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve «Verdiğimiz güzel nimetlerden yeyiniz» (dedik). Hakikatta onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.

Sizi bulutlarla gölgelendirmiş ve sizin için menna ve bıldırcın indirmiştik: "Size verdiğimiz iyi rızıklardan yiyin." Fakat onlar bize değil, sadece kendilerine zulmediyorlardı.

Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Ve üstünüze o bulutu gölgelik çekdik, ve «size kısmet ettiğimiz hoş rızıklardan yeyin» diye üzerinize hem kudret helvası, hem bıldırcın indirdik, zulmü, bize etmediler lâkin kendilerine ediyorlardı.

(Ey İsrâiloğulları! Güneşin hararetinden korunmanız için) bulutu üstünüze gölge yaptık ve size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik. “Rızık olarak verdiğimiz temiz/helâl şeylerden yiyin” (buyurduk). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize değil, kendilerine zulmediyorlardı.

Ve bulutları üzerinize gölge yaptık. Size menn¹ ve bıldırcın bağışladık.² “Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin.” dedik. Onlar, Bize³ değil, yalnızca kendilerine zulmediyorlardı.

1- Kudret helvası. Veya güç, kudret, dayanma gücü. 2- Çevirilerde, “Kudret helvası ve bıldırcın indirdik.” şeklinde verilen anlam doğru değildir. Z... Devamı..

Ve («Tîh» de güneşin sıcaklığından korunmanız için) üstünüze (ince bir) bulutu gölge yapmış, size (orada) kudret helvasiyle yelve kuşunu indirmiş, «Size rızk olarak verdiğimiz şeylerin iyilerinden, güzellerinden (en temiz ve halâl olanlarından) yeyin» (onları gizlice saklayıb ve biriktirib de nankörlük ve tama'kârlık etmeyin demişdik). Onlar (o nankörlükleriyle) bize zulmetmemişler, fakat kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

Hem (Tih çölünde) üzerinizi bulutlarla gölgeledik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Ve:) “Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yiyin!” (dedik). Artık (onlar) bize zulmetmediler; fakat (aslında) kendilerine zulmediyorlardı.

Ve (Tîh sahrâsında güneşin sıcağından korunmanız için) üstünüze bulutla gölge yaptık. Ayrıca “Size rızık olarak verdiğimiz güzel (temiz ve sağlıklı) şeylerden yararlanın"(diyerek) menn (bol rızık ve ürün) ile (bol ve rahatça avlayabilmeniz için başka bölgelerden sert esen rüzgârlar vasıtasıyla sürü hâlinde bölgenize) bıldırcın gönderdik. Oysa onlar (o soydaşlarınız nankörlük etmekle) bize hiçbir zarar vermediler, fakat onlar (yaptıkları kötü işler sebebiyle) kendilerine zulmediyorlardı. *

(*) Aşağıdaki tefsir metinlerinde de geçtiği gibi, birçok müfessire göre burada geçen (المن )‘’menn’’ kelimesiyle zahmetsiz elde edilen bol ürün ve ni... Devamı..

Bulutları üzerinize gölgeler yapmış, size (bizden bir ikram olarak) helva ve bıldırcın vermiştik. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin. (Şunu bilsinler ki) Onlar bize zulmetmiyor, kendi kendilerine zulmediyorlar.

Üzerinize bulutun gölgesini düşürdük. Size kudret helvası ile bıldırcın gönderdik. « Size azık olarak verdiklerimizin en güzellerinden yiyin» dedik. Onlar Bize kıymadılar, ancak kendi kendilerine kıydılar.

Üzerinize bulutu gölge yapmıştık, size Kudret helvası ile Yelve kuşu [⁴] indirmiştik, «-verdiğimiz rızkın pâklerinden [⁵] yiyin demiştik, onlar bize zulüm etmediler, belki kendi nefislerine zulüm edip durdular. [⁶]

[4] Yelve kuşu bıldırcına benzer bir kuştur.[5] Bize adem-i ita'atta bulunmakla zulüm etmektir.[6] Bize adem-i itaatta bulunmakla zulüm etmiş olmadıla... Devamı..

Üzerinize bulutla gölge yaptık ve size kudret helvası [menn] ve bıldırcın [selvâ]⁴⁷ indirdik. “Size rızık olarak verdiğimiz temiz ve güzel [tayyib] şeylerden yiyin” dedik. Onlar bize değil asıl kendilerine zulmediyorlardı.

47 Menn, İbrani dilinde “man” ekmek anlamına gelir. Zahmetsiz elde edilen veya ikram edilen ekmeğe denir. Nitekim Hz. Peygamber: “Mantar menn’dendir” ... Devamı..

Sizi bulutla gölgelendirdik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. “Rızık olarak verdiğimiz temiz şeylerden yiyin” dedik. Onlar bize değil, kendilerine zulmedicilerdi.

Çöllerin kavurucu sıcağından sizi korumak için bulutları üzerinize gölgelik yapmış ve “Size verdiğimiz güzel nîmetlerden yiyin!” diyerek size kudret helvası ve bıldırcın göndermiştik. Sizi gökten çiğ damlası gibi dökülen, yerden mantar gibi biten tatlı bir gıda ve bıldırcın etleriyle beslemiştik.
Ama bunca nîmetlere karşılık nankörlük ettiler. Ancak onlar, böyle yapmakla bize değil, yalnızca kendilerine kötülük ediyorlardı. Şöyle ki:

Üzerinize Bulut’u gölgelik yaptık. Size Menn (Kudret Helvası) ve Selvâ (Bıldırcın) indirdik. Sizi rızıklandırdığımız şeylerin temizlerinden yiyin! Onlar bize zulmetmediler; ama kendi nefislerine zulmediyorlardı.

Üzerinize bulut salıp güneşten yana gölge olmuştuk, üzerinize bıldırcın sürüleri salmış, ayrıca sizi nişastalı gıda maddelerine boğmuştuk. “ size verdiğimiz bu nimetlerin sağlıklı olanlarını yiyin “ demiştik. Aslında onlar bize değil, hep kendilerine saygısızlık ediyorlardı.

Sizi Mısır’ın sıcak ikliminden kurtardıktan sonra; bulutu bol olan bölgeye yerleştirdik! Artık eskisi gibi sıcaklar sizi bunaltmıyordu. Yaşadığınız yerde kudret helvası ismini koyduğunuz çok güzel yiyecek vardı. Üstelik dağlarında bolca bıldırcınlar yaşıyordu. Siz onları avlayarak geçiminizi sağlıyordunuz. Size: "Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin!" dedik! Size dağlarda özgür bir hayat vermiş, üstelik türlü rızıklarla desteklemişken siz ne yaptınız? Yasalarıma karşı çıkarak kendinize zulmettiniz. Yapmayın dediklerimi yaparak insanlar arasında haksızlığı ve zulmü yaydınız. Köleliğin ne demek olduğunu bilirken, sizi kölelikten kurtarıp özgürleştirdiğimiz halde haksızlık yaparak insanları köleleştirmeye kalktınız. Bu yüzden sizi sürekli uyardık! Siz de sürekli af dilediniz ve biz sizi bağışladık!

Sizi bulutla gölgelendirmiş, size kudret helvası ile bıldırcın eti indirmiş (vermiş), [*] “Size rızık olarak verdiğimiz temiz şeylerden yiyin!” (demiştik). (Emirlerimizi dinlememekle) onlar bize zulmetmemişlerdi; ancak kendilerine yazık etmişlerdi. [*]

Benzer mesajlar: A‘râf 7:160; Tâhâ 20:80.,Benzer mesajlar: Âl-i İmrân 3:117; A‘râf 7:160, 177; Tevbe 9:70; Yûnus 10:44; Hûd 11:101; Nahl 16:33, 118; K... Devamı..

Sonra sizin üzerinize bulutla gölge yaptık ve bir de size rızık olarak verdiklerimizin, temizlerinden yiyin diye (katımızdan) tatlı ve etli yiyecekler¹ indirdik.² Ama onlar, zulmü Bize yapmadılar, (bunun tersini yaparak) esasen kendilerine zulmediyorlardı.

1 Bk. (A’raf: 160, Tâ Hâ: 80)2 Âyetin son bölümü, “üzerinize de (katımızdan) kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik.” şeklinde de tercüme edilebilir... Devamı..

Ve bulutların sizi gölgeleri ile ferahlatmasını sağladık, ayrıca “Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yararlanın” [diyerek] kudret helvası ve bıldırcın gönderdik. O soydaşlarınız [işledikleri bu günahlarla] bize hiçbir zarar vermediler, fakat [sadece] kendilerine zulmettiler.

Sizi bulutlarla gölgelendirmiş, Menn ve Selva (kudret helvası ve bıldırcın) indirmiştik. “Size rızık olarak verdiğimiz temiz ve güzel şeylerden yiyin.” Oysa onlar bize zulmetmiyor ancak kendi kendilerine zulmedip yazık ediyorlardı. 43/76, 7/160, 20/80-81

Üzerinizdeki bulutla sizi gölgeledik, size menn ve selva ikram ettik:[¹¹⁰] Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin (diyerek)… Ve Bize zulmetmediler, fakat zulmettikleri yalnızca kendi benlikleriydi.

[110] Zımnen: Hem ekmeği hem katığı ikram etmiştik. Menn (İbranice man) Eski Ahid’de şöyle tarif edilir: “Seherde ordugâhın etrafına çiğ düşmüştü. Ve ... Devamı..

(Sizi-atalarınızı- başka nimetler ile de sınadık; çölün yakıcı güneşinde) Bulutu üstünüze gölgelik kıldık! (kıtlık çektiğinizde) üzerinize kudret helvası, bıldırcın eti indirdik; size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz (helal) olanlarından yeyin; (birbirinizin hakkına tecavüz ederek, harama yanaşmayın) diye emrettik, (bu nimetlere nankörlük etmekle) Zulmü bize değil kendilerine yapıyor, kendilerine yazık ediyorlardı!...

(Çünkü dinin, iman ve amelin faydası da zararı da Allah'a değil, kullaradır, nitekim yaptıklarının cezasını da çekmişlerdir)

Ve bulutu üstünüze gölgeledik ve size kudret helvası, bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin, " (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Ve üzerinize bulutları gölgelik kıldık. Ve üzerinize kudret helvası ile (Selva denilen) Yelve kuşunu indirdik. «Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin pâk helâl (olanlarını) yiyiniz!» dedik. Bize zulmetmiş olmadılar, ancak kendi nefislerine zulmeder oldular.

Üzerinize bulutları gölge yaptık. Size kısmet ettiğimiz helâl hoş rızıklardan yiyesiniz diye kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Fakat nankörlük etmekle onlar Biz'e değil, kendilerine yazık ediyorlardı. [7, 160; 20, 80] {KM, Çıkış 13, 21; 16, 13-15}

bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik: "Size verdiğimiz güzel rızıklardan yeyin," (dedik). Ama onlar bize değil, kendi kendilerine zulmediyorlardı.

Ve üstünüze (Tîh'de) bulutları gölge itdik ve size kudret helvası ve bıldırcın kuşı indirüb rızık iylediğimiz iyi ve helâl şeylerden yiyiniz didik. Onlar (eslâf bu ni'metlerimize küfür ile) bize zulüm itmediler lâkin kendi nefislerine zulüm iylediler.

Bir de bulutları üzerinize gölgelik yapmış, kudret helvası ve bıldırcın indirmiş, “Verdiğimiz rızıkların temiz ve lezzetli olanlarından yiyin.” demiştik. Onlar bize yanlış yapmadılar; yanlışı kendilerine yapıyorlardı.

Bulutlarla sizi gölgelendirdik, kudret helvası ve bıldırcın gönderdik.-Size rızık olarak verdiğimiz güzel şeylerden yiyin, dedik. Onlar bize değil ancak kendilerine zulmediyorlardı.

Bir de sizi bulutlarla gölgeledik; size kudret helvası ile bıldırcın indirdik: size verdiğimiz güzel ve temiz rızıklardan yiyin diye. Aslında onlar Bize zulmetmiş olmadılar; kendi kendilerine kötülük edip duruyorlardı.

Ve bulutu üstünüze gölgelik yaptık ve size kudret helvasıyla bıldırcın indirdik: "Rızık olarak size verdiklerimizin, en temizlerinden yiyin." dedik. Onlar zulmü bize yapmadılar, onlar kendi benliklerine zulmetmekteydiler.

daħı gölgeliķ eyledük sizüñ üzere bulıdı. [5a] daħı indürdük sizüñ üzere terengübįni daħı bıldırcını. “yiñ arularından anuñ kim rūzį virdük size.” daħı žulm eylemediler bize; velākin oldılar nefslerine žulm eylerler.

Daḫı gölge eyledük üstüñüze bulıtları. Daḫı indürdük üstüñüze men bileselvā[yı], siz yimeg‐içün. Yiñüz ḥalāllarından size virilen rızḳuñ. Anlar bizeẓulm eylemediler, līkin oldılar kendülerine ẓulm idiciler.

(Yadınıza salın ki, Tih səhrasında yaşadığınız zaman) üstünüzə buludla kölgə saldıq və: “Ruzi olaraq verdiyimiz halal şeylərdən yeyin!” (deyərək) sizə qüdrət halvası və bildirçin göndərdik. Onlar (əcdadınız) isə (itaətdən boyun qaçırmaqla) Bizə deyil, ancaq özlərinə zülm etmiş oldular.

And We caused the white cloud to overshadow you and sent down on you the manna and the quails, (saying): Eat of the good things wherewith We have provided you We wronged them not, but they did wrong themselves.

And We gave you the shade of clouds and sent down to you Manna(71) and quails, saying: "Eat of the good things We have provided for you:" (But they rebelled); to us they did no harm, but they harmed their own souls.

71 Manna= Hebrew, Man hu: Arabic Mahuwa? = What is it? In Exod. 16:14 it is described as "a small round thing, as small as the hoar frost on the groun... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.