15 Ekim 2024 - 12 Rebiü'l-Ahir 1446 Salı

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 249. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Felemmâ fasale tâlûtu bilcunûdi kâle inna(A)llâhe mubtelîkum bineherin femen şeribe minhu feleyse minnî vemen lem yet’amhu fe-innehu minnî illâ meni-ġterafe ġurfeten biyedih(i)(c) feşeribû minhu illâ kalîlen minhum(c) felemmâ câvezehu huve velleżîne âmenû me’ahu kâlû lâ tâkate lene-lyevme bicâlûte vecunûdih(i)(c) kâle-lleżîne yazunnûne ennehum mulâkû(A)llâhi kem min fi-etin kalîletin ġalebet fi-eten keśîraten bi-iżni(A)llâh(i)(k) va(A)llâhu me’a-ssâbirîn(e)

Talut, orduyla harekete geçince dedi ki: Allah sizi bir ırmakla sınayacak. Kim o ırmağın suyundan içerse benden değil, onu tatmayan benden. Yalnız eliyle bir avuç su alana söz yok. Irmağa gelince hemen hepsi içti, içlerinden pek azı içmedi. Talut ve onunla beraber bulunan inananlar, o ırmağı geçince, bizim bugün Calut'la ordusuna karşı duracak takatimiz yok dediler. Allah'a kavuşacaklarını umanlarsa nice azlık taife vardır ki dediler, Allah'ın izniyle çokluk taifeye üst olmuştur, Allah sabredenlerledir.

(Derken) Talut (yanında kalan az sayıdaki) orduyla birlikte (savaşmak üzere bulundukları yerden) ayrılıp (yola çıktığında:) "Doğrusu, Allah sizi (önümüze çıkacak) bir ırmakla imtihan edecektir. (Susamanıza rağmen, karşıya geçinceye ve ben size izin verinceye kadar) Kim bu (su)dan içerse, (artık) o benden değildir. Kim de -eliyle bir avuç hariç- doyasıya tadıp içmezse o bendendir. (Anlarım ki sadık ve sağlam birisidir)" dedi. (Ama) Küçük bir kısmı hariç, hepsi o sudan içmişlerdi. Nihayet (Talut ve) iman edenler beraberce (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur" diyerek (fesada yönelmişlerdi). Allah’(ın va’adine, nusretine ve rahmetine) kavuşacaklarına iman ve itimatları (ve Rablerine hüsnüzanları tam ve sağlam) olanlar ise dediler ki: "Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir."

Ve Tâlût ordusuyla yola koyulduğunda dedi ki: “Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek, ondan içen benden değildir, ama onu tatmayan bendendir, ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affedilmiş olacaktır.” İçlerinden pek azı hariç, hepsi ondan doya doya içtiler. Nihayet Tâlût ve kendisiyle beraber inananlar ırmağı geçince dediler ki: “Câlût ve kuvvetlerine karşı koyacak bugün hiç gücümüz yok.” Ama kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler: “Sayıca az nice topluluklar var ki; Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir. Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir” diye cevap verdiler.

Tâlût askerî erkânı ve ordusu ile hareket edince:
“Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim o nehirden su içerse benden değildir. Kim de o sudan tatmazsa işte o bendendir. Ancak herkes eliyle bir avuç su içebilir." dedi.
İçlerinden pek azı hariç, o nehre varır varmaz nehirden su içtiler. Tâlût ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde, nehri geçmeyenler:
“Bizim bu gün Câlût ordusuna karşı duracak gücümüz yok" dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp bilenler ise onlara:
“Nice az topluluklar, Allah'ın iradesi, yardımı ve desteğiyle, nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah sabrederek savaşa devam edenlerle beraberdir." dediler.

Talut askerlerle yola çıkınca: "Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa işte o bendendir. Yalnız eliyle bir avuç avuçlayan müstesnadır" dedi. İçlerinden az bir kısım dışında hepsi ondan içtiler. O (Talut) ve onunla beraber bulunan iman etmiş kişiler ırmağı geçince, bunlar (emri tutmayıp ırmaktan su içenler): "Bugün bizim Calut'a ve onun askerlerine karşı koyacak gücümüz yok" dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacakları kanaatini taşıyanlar ise: "Nice az topluluk vardır ki, Allah'ın izniyle, kalabalık topluluğa üstün gelmiştir. Allah da sabredenlerle beraberdir" dediler.

Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: 'Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariçonu tadmazsa bendendir. Küçük bir bölümü hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): 'Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok' dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: 'Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.'

Vaktaki Talût (Cihad yapmak için Kudüs'ten) askerleri ile ayrıldı, (ordusuna) şöyle dedi: “- Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan içmezse o benden (bana bağlı olanlardan) dır. Ancak eli ile alıp içenler müstesna (bu kadar içmelerine izin vardır). Nihayet nehire varır varmaz, askerlerden pek azı müstesna, ondan kana kana içtiler. Vaktaki Talût ile beraberindeki müminler o nehri geçtiler, beri tarafta kalıp nehri geçemiyenler: “- Bugün bizim Calût'a (zâlim düşman hükümdarına) ve ordusuna karşı koyacak tâkatımız yoktur” dediler. Ahirette Allah'ın rahmetine kavuşacaklarını kesin olarak bilen (o nehrin karşı tarafındaki Talût'a) bağlılar ise, şu cevabı verdiler: “- Allah'ın izniyle nice az bir topluluk, daha çok bir topluluğa üstün gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”

Talut askerleriyle savaş için ayrıldığında, askerlerine: “Allah sizi bir nehirle deneyecektir. Kim ondan içerse, o benden değildir. Kim ondan tatmazsa, o bendendir.” Meğer eliyle bir avuç alsa.. Fakat çok az bir grup hariç, hepsi ondan içtiler. O ve onunla beraber inananlar nehri geçince (karşıda kalanlar:) “Calut ve askerlerine karşı kuvvetimiz yetmez” dediler. Allah’la karşılaşacaklarını bilenler ise: “Allah’ın izniyle nice az zümre, çok olan zümreyi yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.

Tâlût, kuvvetleriyle yola koyulduğunda, “Bakın” dedi; “Allah sizi bir nehirle imtihan edecek: Ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır.” Ancak birkaçı dışında hepsi ondan içtiler. O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler, “Câlût ve askerlerine karşı bugün hiç gücümüz yok” dediler. Kesin olarak Allah'a kavuşacaklarını bilenler ise, “Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir; zira Allah güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir” diye cevap verdiler.

Tâlût ordusiyle yola çıkınca, onlara dedi ki: «Allah sizi bir ırmakla sınayor, kim ki ondan içerse benden değildir, içmiyen benden, ancak, avuçlaya avuçlaya, az kişi içmedi, çoğu içti; onunla birlikte inananlar da, suyu geçtiler, dediler ki: «Ne Câlût'la, ne de ordusiyle bugün çarpışmaya gücümüz yeter»; Allaha kavuşmaya inananlar dediler ki: «Allahın izniyle, nice azlık, çokluğu yener»; Allah da biledir sabredenlerle

Tâlût (cihat etmek için Kudüs'ten) askerleri ile ayrılınca (ordusuna) şöyle dedi: “Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan (bolca) içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç alanlar dışında kim ondan içmezse o bendendir (bana bağlı olanlardandır). İçlerinden pek azı dışında, hepsi ırmaktan bolca içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Calût'a (zalim düşman hükümdarına) ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yoktur.” dediler. Ahirette Allah'ın rahmetine kavuşacaklarını kesin olarak bilen (o nehrin karşı tarafındaki Talût'a) bağlılar ise: “Nice sayıca az bir topluluk, Allah'ın izniyle sayıca daha çok olan bir topluluğa galip gelmiştir. (Unutmayın ki) Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler.

Bu ayette Allah, Tâlût’u hükümdar seçmesinin hikmetini açık bir biçimde ortaya koyuyor. Tâlût’un komutasındaki askerler, tarihinde birçok kez bozguna ... Devamı..

Tâlût ’askerî ile hareket itdiği vakit "Allâh sizi bu nehir yanında imtihâna çekecekdir. Bu nehirden çok su içenler benden değildir. Yalnız avucının içinden biraz içmekle iktifâ idenler benden olacaklardır" didi. Bir cüz-i kalîli müstesnâ olmak üzere hepsi istedikleri kadar sudan içdiler. Hükümdar ve ânı ta’kîb iden mü’minler nehri geçince diğerleri "BizimCâlût ve ’askerine karşu bugün tâkatımız yokdır" didiler. Fakat âhiret güninde vechullahı göreceklerine îmân idenler "Allâh’ın izniyle kaç def’a küçük bir ordu büyük orduyu mağlûb itmişdir" didiler. Allâh sabır ve sebât idenler ile berâberdir.

Talut orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, onu tatmayan eliyle sadece bir avuç avuçlayan müstesna şüphesiz bendendir" dedi. Onlardan pek azı hariç, sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince, "Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok" dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacağını bilenler ise: "Nice az topluluk çok topluluğa Allah'ın izniyle üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler.

Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.”

Tâlût askerleriyle birlikte ayrılıp sefere çıkınca, “Allah muhakkak sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan içerse benden değildir, -eliyle bir avuç alan müstesna- ondan tatmayan da bendendir” dedi. İçlerinden pek azı dışındakiler ondan içtiler. Kendisi ve onunla beraber inananlar nehri geçince “Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarını umanlar ise, “Nice az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.

Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.

Talut ordunun kumandasını alınca şunları bildirdi: "ALLAH sizi bir ırmakla sınayacak. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmayıp sadece eliyle bir yudum alırsa bendendir." Pek azı dışında hepsi ondan içti. O, beraberindeki inananlarla ırmağıgeçince, "Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok," dediler. ALLAH ile karşılaşacaklarına inananlar ise şöyle dediler: "Sayıca az nice bölük, ALLAH'ın izniyle kalabalık bölükleri yenmiştir. ALLAH sabredenlerle beraberdir."

Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."

vaktaki Talut ordu ile hareket etti, muhakkak, dedi: Allah sizi bir nehrile imtihan edecek, kim ondan içerse benden değil, kim onu tatmazsa işte o benden, ancak eliyle bir avuc alan müstesna, derken varır varmaz ondan içtiler, ancak içlerinden pek azı müstesna kaldılar, derken Talut ve maiyetinde iyman edenler nehri geçtiler, o vakıt de «bizim bu gün Calut ile ordusuna takatımız yok» dediler, Allaha mülâki olacaklarına kani' olanlar ise şu cevabı verdiler «nice az bir cemiyet, çok bir cemiyete Allahın izniyle galebe çalmışlar, Allah sabırlılarla beraberdir»

*Tâlût askerleriyle beraber (cihat için Kudüs’ten) ayrıldığında şöyle dedi: “Şüphesiz ki, Allah sizi bir nehirle imtihân edecektir. Kim ondan (nehirden kana kana su) içerse, o benden değildir. Kim ondan tatmazsa (nehirden hiç su içmezse) veya eliyle sadece bir avuç içerse, işte o (nlar) bendendir.” İçlerinden pek azı hariç, hepsi (nehirden kana kana) içtiler. O (Tâlût) ve beraberindeki mü’minler nehri geçince, (nehir suyundan kana kana içenler,) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine (karşı koyacak) gücümüz yok!” dediler. (Zaman ve mekândan münezzeh olan) Allah’ (ın manevi huzurun) a kavuşacaklarına, yakinen (şeksiz/şüphesiz) inananlar ise, “(sayıca) az olan nice topluluklar, (kendilerinden sayıca) çok olan (ve güçlü sanılan) topluluklara, Allah’ın izniyle galip gelmişlerdir. Allah (’ın yardımı) sabredenlerle beraberdir!” dediler.

* “Tâlût askerleriyle beraber (cihat için Kudüs’ten) ayrıldığında şöyle dedi: “Şüphesiz ki, Allah sizi bir nehirle imtihân edecektir.” Âyet-i kerîmede... Devamı..

Tâlût, askerleriyle yola çıkınca onlara: “Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Bir avuç kadar tatmakla yetinirse o bendendir.” dedi. Çok azı hariç, ondan doyasıya içtiler. O ve yanında yer alan inananlar, nehri geçince: “Bugün Câlût'a ve askerlerine karşı savaşacak gücümüz kalmadı.” dediler. Allah'a kavuşacaklarına inananlar¹ ise: “Nice az topluluklar, Allah'ın izni ile nice çok topluluklara galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” dediler.

1- Allah\a olan bağlılıklarında tam bir içtenlik ve sadakat içinde olanlar. (59 Haşr, 23)

Vaktaki Taalut ordusiyle ayrılıb çıkdı, dedi ki: «Şübhesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edicidir, işte kim ondan (kana kana) içerse benden değil, kim onu tutmazsa artık o benden. Eliyle bir avuç alanlar başka (onlara müsâade var)». Derken (ırmağa varır varmaz), içlerinden birazı müstesna olmak üzere ondan (bol bol) içdiler. Nihayet o (Taalut) ve mahiyyetindeki mü'minler vaktaki onu (ırmağı) geçdiler, (beri yanda kalanlar) dediler ki: «Bugün bizim Câluta ve ordusuna karşı (duracak) takatimiz yokdur». (Âhiretde) muhakkak Allâha kavuşacaklarını bilenler (ve itaatle ırmağı geçenler) ise «Nice az bir cem'iyyet, daha çok bir cem'iyyete Allah'ın izniyle galebe etmişdir. Allah sabır (ve sebat) edenlerle beraberdir» dediler.

Böylece Tâlût ordu(su)yla (Kudüs'ten) ayrılınca (onlara) şöyle dedi: “Muhakkak ki Allah, sizi bir nehirle (de) imtihân edicidir. Buna rağmen kim ondan içerse, artık benden değildir. Eliyle bir avuç alan müstesnâ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şübhesiz o bendendir!” Fakat içlerinden pek azı müstesnâ, (hepsi) ondan (kana kana) içtiler.
Derken o ve berâberindeki îmân edenler onu (nehri) geçince, (sudan içenler): “Bugün Câlût ve ordusuna karşı bizim tâkatimiz yoktur!” dediler. Gerçekten kendilerinin Allah'a kavuşacak kimseler olduklarını sezenler (yakinen inananlar) ise şöyle dediler: “Nice az (sayıdaki)topluluk, (daha) çok (sayıdaki) cemâate Allah'ın izniyle galib gelmiştir!”(1) Çünki Allah, sabredenlerle berâberdir.(2)

(1)“Üç elif ittihâd etmezse (birleşmezse), üç kıymeti var. Eğer sırr-ı adediyet ile ittihâd etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı ols... Devamı..

Tâlût, askerleri ile ayrılınca, (ordusuna) şöyle dedi: “Gerçekten Allah, sizi bir nehirle imtihan edecek; kim ondan (bolca) içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç alanlar dışında kim ondan içmezse o bendendir (bana bağlı olanlardandır). İçlerinden pek azı dışında, hepsi nehirden bolca içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman etmiş olanlar nehri geçince, (suyu bolca içip geride kalanlarsa) “Bugün bizim Calût’a (işgalci zalim düşman hükümdarına) ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yoktur” dediler. (Ama) Allah’ın huzuruna varacaklarına (yakinen) inananlar: “Nice sayıları az topluluklar, Allah’ın izni ile büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Ve Allah güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir (onlara yardım edecektir)."diye cevap verdiler.

Talut, ordusuyla ayrıldığında, ordusuna “Allah sizi bir nehirle deneyecek. Kim o nehirden içerse benden değildir. Kimde kana kana içmezde, ancak eli ile bir avuç dolusu su içerse, o bendendir. Sonra onlardan pek azından başkası (kana kana) içti. Irmağı geçtikten sonra, o ve onunla beraber inananlar “Bugün Calut ve ordusuyla başa çıkacak gücümüz yok” dediler. Allah’a kavuşacaklarına inananlar da “Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle nice kalabalık topluluklara galip gelmişlerdi. Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.

O gün Talut askerleriyle oradan ayrıldıktan sonra dedi: « Gerçekten, Allah sizi bir ırmakta sınayacaktır. Böyle olunca, her kim o ırmaktan içecek olursa benden değildir. Her kim ondan içmeyecek olursa işte o bendendir. Yalnız suyu bir avuç avuçlayanlara söz yoktur.» Derken hepsi ırmağın suyundan içtiler, yalnız pek azı içmedi. Talut, kendisi ile birlikte inananlar, ırmağı geçince dediler: « Bugün bizim Calut’a, onun askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.» Allah’a kavuşacaklarına kesin olarak inananlar ise dediler: « Nice azlıklar nice çoklukları Allah’ın dileğiyle yenmişlerdir. Allah katlananlarla birliktedir.»

Vaktaki Talût askerleriyle ayrıldı, onlara dedi ki [¹] «Allah sizi bir ırmak ile imtihan ediyor [²]. Herkim ondan içerse benden [³] değildir. Herkim onu tatmazsa işte o bendendir, meğer ki eliyle bir avuç içe». İçlerinden pek azı hariç olmak üzere ondan içtiler. Vaktaki Talût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiler «bugün bizim için Calût ve askerlerine karşı gelmeğe takatimiz yoktur» dediler [⁴]. Âhirette Allah/a kavuşacaklarım [⁵] bilenler «nice az bir cemaat çok bir cemaati Allah/ın izni ile mağlûp etmiştir» dediler. Allah sabredenlerle beraberdir [⁶].

[1] Söyleyen ya Talût'tur veya İşmuil Aleyhisselâmdır.[2] Ta ki dost ile düşman ayrıla.[3] Benim etbaımdan, benim dinimden benim mezhebim» den değildi... Devamı..

Tâlût ordusuyla birlikte ayrıldığı zaman askerlerine, “Muhakkak ki Allah sizi bir nehirle sınayacaktır. Kim ondan içerse, benden değildir. Ondan tatmayan veya sadece bir avuç içen bendendir” dedi¹⁵⁹. Buna rağmen içlerinden pek azı hariç hepsi içtiler. O ve ona inananlar nehri geçtikleri sırada, (nehrin öbür kıyısında kalanlar): “Bugün bizim Câlût¹⁶⁰ ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Fakat Allah’a kavuşacaklarını bilenler [yezunnûn] ise: “Nice sayıca az topluluk [fi’e], sayıca çok topluluğu yenmiştir. Çünkü Allah (zorluklara) sabredenlerle beraberdir” dediler.

159 Tâlût, askerlerinin kendisine ne kadar bağlı olduğunu denemek istiyor olabilir. Ayrıca uzun susuzluktan sonra, suya aşırı yüklenmenin bedendeki za... Devamı..

Talut orduyla birlikte ayrıldıktan sonra, “Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, eliyle sadece bir avuç içen müstesna, kim ondan içmezse şüphesiz bendendir” dedi. Onlardan pek azı hariç, sudan içtiler. Kendisi ve beraberindeki iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar), “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Allah'a kavuşacaklarını bilenler ise, “Nice az topluluk Allah'ın izniyle çok topluluğa üstün gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir” dediler.

Talut ordusuyla yola çıkınca:
“Muhakkak Allah, sizin sadakat ve sabrınızı bir ırmakla deneyecek; kim ondan içerse benden değildir, kim de ondan tatmazsa, işte o bendendir, yani beni seven ve emirlerime uyan disiplinli bir askerdir. Irmaktan doyasıya su içenler, Allah’a isyan etmiş olurlar, ancak sadece eliyle bir avuç alanlara izin var.” dedi. Fakatırmağa varır varmaz, içlerinden pek azı hariç, ondan içtiler. Nihâyet, Talut ve beraberindeki müminler ırmağı geçince, o zamana kadar imtihanı başarıyla geçenlerden bir gurup:
“Bu gün, Câlût ve ordusuna karşı savaşacak gücümüz yoktur!” dediler. Mahşer günü Allah’ın huzuruna çıkacaklarına yürekten inananlar ise:
“Nice küçük ve inançlı topluluklar vardır ki, Allah’ın izniyle, büyük fakat inançtan yoksun nice orduları, kalabalıkları bozguna uğratmıştır. Unutmayın arkadaşlar; Allah, zorluklara karşı sabredenlerle beraberdir!” dediler.

Tâlût, Ordular ile birlikte ayrıldığında:
“Allah, sizi bir nehir ile sınamaktadır. Ondan kim içtiyse, benden değildir. Eliyle bir avuç almış kimse hariç, kim ondan doymadıysa / doya doya içmediyse, şüphesiz o, bendendir” dedi. Onların birazı hariç ondan içtiler. Tâlût ve onunla birlikte inanmış olanlar onu geçtiğinde:
“Câlût’a ve ordularına karşı Bugün yeterli gücümüz yok!” dediler. Allah’ın huzuruna varacaklarını kesin bilenler:
“Nice az gruplar, Allah’ın izniyle çok gruplara galip gelmiştir. Allah Sabredenler’le birliktedir” dedi.

Talût şehirden uzaklaştı, askerlerine hitaben: " Şimdi dedi Allah sizi bir nehirle imtihan edecek, o nehirden içenler benden değildir. İçmeden sadece avucuyla tadına bakıp geçenler bendendir. " Pek azı hariç çoğu içtiler. Talût ve onun yanında yer alan müminler nehri geçer geçmez: " Artık bugün Calût ve ordusuna, karşı koyacak halimiz kalmadı " dediler. Allah'a kavuşmaya can atanlar ise: " Allah'ın izni ile nice azlar, nice çoklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerin yanındadır " diyorlardı.

Talut ordu ile hareket edince, "Şüphesiz Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim sudan içerse benden değildir. Kim sudan tatmazsa O bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka!" dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Talut ve O’nunla beraber iman edenler ırmağı geçince, su içtikleri için şişip geride kalanlar; "Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah’a kavuşacaklarına kesin olarak inananlar şu cevabı verdiler: "Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah sabredenlerle beraberdir."

Talut askerlerle birlikte (savaş için) ayrılınca şöyle demişti: “Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Ondan içen benden değildir, onu tatmayan bendendir; eliyle (sadece) bir avuç alan hariç.” [*] İçlerinden azı hariç hepsi ırmaktan içmişlerdi. O (Talut) ve onunla birlikte iman edenler birlikte ırmağı geçince “Bugün bizim Calut’a [*] ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur.” demişlerdi. Allah’(ın huzurun)a varacaklarına inananlar, “Sayıca az nice birlik(ler), Allah’ın izniyle sayıca çok birlik(ler)i yenmiştir. [*] Allah sabredenlerle beraberdir.” demişlerdi.

Burada nehirden tadılmaması emredilmesine rağmen bir avuç suyun istisna tutulmasının sebebi, muhtemelen suyun içilmesi değil, o suyla yüzün yıkanması ... Devamı..

Tâlût, ordusu ile birlikte sefere çıkınca (askerlerine): “Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim bu ırmağın suyundan içerse benden değildir. Kim de onun suyundan içmez, sadece bir avuç dolusu ile yetinirse o, bendendir.” dedi. Askerlerin az bir kısmı dışında, onların çoğu bu ırmaktan içtiler. O, yanında kalan Müslümanlarla birlikte ırmağı geçince, o (geride kalanlar):¹ “Bizim bugün Câlût ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Fakat Allah’ın huzuruna çıkacaklarına kesinlikle inananlar: “Allah’ın izni ile nice az sayıdaki topluluklar, nice çok sayıdaki topluluklara galip gelmiştir.” dediler. Doğrusu Allah, sabredenlerle beraberdir.

1 Bu bölüm, “onunla birlikte suyu geçen askerlerin bir kısmı” şeklinde de anlaşılabilir.

Ve Tâlût, kuvvetleriyle yola koyulduğunda “Bakın,” dedi, “Allah sizi şimdi bir nehirle imtihan edecek: ondan içen benden olmayacak, onu tatmaktan sakınan ise benden olacaktır; ondan sadece bir avuç dolusu içen ise affa mazhar olacaktır.” ²⁴¹ Ancak, birkaçı dışında hepsi ondan [dolu dolu] içtiler. O ve ona inananlar nehri geçer geçmez ötekiler: “Câlût ve kuvvetlerine karşı [koymak için] bugün hiç gücümüz yok!” dediler. [Ama] kesin olarak Allah’a kavuşacaklarını bilenler: “Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniyle büyük kalabalıklara üstün gelmiştir! Zira Allah, güçlüklere karşı sabırlı olanlarla beraberdir.” diye cevap verdiler.

241 Lafzen, “ancak ondan sadece bir avuç dolusu içen müstesna”. Bunun sembolik anlamı şudur: İnanç -birinin kendi dâvâsının haklılığına inanması- yüks... Devamı..

Talût, ordusuyla birlikte ayrıldığında: “Allah, sizi bir ırmakla sınayacaktır. Kim o sudan içerse benden değildir, kim de ondan tatmazsa o bendendir, sadece eliyle bir avuç içen hariç.” dedi. Onlardan pek azı hariç o sudan içtiler. Nihayet o ve onunla birlikte iman edenler ırmağı geçince, emri dinlemeyenler: “Bugün Câlût’a ve onun ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Rablerine/sahiplerine kavuşacaklarını düşünenler ise: “Nice sayıca az topluluklar, Allah’ın izni ile sayıca çok olan toplulukları yenmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir.” dediler. 21/34, 3/173

Ve Tâlût ordusuyla harekete geçtiği zaman dedi ki: “Bakın, Allah sizi bir ırmakla sınayacak; kim ondan içerse benden değildir, kim de ondan tatmazsa bendendir; ancak bir avuç içen bundan müstesnadır.[⁴⁵⁸] Onlardan pek azı dışında, hepsi ondan (kana kana) içtiler. O ve ona inananlar ırmağı geçtikleri sırada, (ırmağın beri tarafında kalanlar) dediler ki: “Bugün Câlût ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok”.[⁴⁵⁹] (Fakat) Allah’a kavuşacaklarına kesin gözüyle bakanlar[⁴⁶⁰] da dediler ki: “Nice sayıca az (örgütlü ve disiplinli) topluluk, Allah’ın izniyle nice sayıca çok (örgütsüz ve başı bozuk) topluluklara galip gelmiştir: Zira Allah direnenlerle beraberdir.”[⁴⁶¹]

[458] Uzun süre susuzluktan sonra aniden aşırı su tüketiminin, böbrek ve kalp yetmezliği sonucu ölüme kadar varan olumsuz sonuçlara yol açtığı bilinme... Devamı..

Tâlût, ordusuyla hareket ettiğinde onlara: "(Biliniz ki) Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek! Her kim ondan kana kana içerse o, benden değildir, kim de ona ağzını sürmezse o, şüphe yok ki bendendir. (Benim askerlerimden, bana gönülden bağlananlardandır) Çok susayan olursa, ancak eliyle bir avuç su alabilir (kana kana içmeye ise asla izin yoktur)" diye emretti. Irmağa geldiklerinde ise, -içlerinden pek azı hariç- ondan kana kana içtiler. (Rablerinin emrini dinlemediler) Tâlût ile beraberindeki müminler ırmağı geçtiler, (kana kana su içenler ise, beri yanda kaldılar ve) "Bu gün bizim Câlût'un askerleriyle savaşacak gücümüz yok" dediler. (Tâlût'la beraber ırmağı geçen) Allah'ın huzuruna varacaklarına iman edenler ise: "Nice az sayıda bir birlik, Allah'ın izniyle, çok sayıdaki düşmana karşı galip gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir" dediler.

Tâlût, ordu ile( hareket edip) ayrılınca onlara dedi ki: "Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka. ". İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) "Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: "Allah’ın izniyle nice küçük topluluklar büyük topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabredenlerle beraberdir."

Vaktâ ki Tâlut, ordusu ile hareket etti. Dedi ki: «Allah Teâlâ sizi bir ırmak ile imtihan edecektir. İmdi her kim ondan içerse benden değildir ve her kim ondan tatmazsa o şüphesiz bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan müstesna.» Fakat onlardan birazı müstesna olmak üzere hepsi de ondan içiverdiler. Vaktâ ki Tâlût ve maiyetindeki imân edenler ırmağı geçtiler. Dediler ki: «Bizim bugün Câlût ile ordusuna karşı takatimiz yok.» Allah Teâlâ'ya mülâki olacaklarına kani olanlar ise dediler ki: «Nice az bir fırka, nice çok fırkalara Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Ve Allah Te-âlâ sabredenler ile beraberdir.»

Talut ordusunu harekete geçirip sefere çıkınca askerlerine şöyle dedi: “Allah sizi, bir ırmakla imtihan edecektir: İmdi onun suyundan içen benden sayılmayacak; Sadece avucuyla aldığı miktar muaf olmak üzere, Kim onun suyunu içmezse o da benden sayılacaktır. ” Derken onların pek azı hariç, varır varmaz ondan içtiler. Talut ile yanındaki müminler ırmağı geçince O vakit beri yanda kalanlar “Bugün bizim Câlut ve ordusuna karşı duracak takatimiz yoktur” dediler. Ölümden sonra diriltilip Allah'ın huzuruna çıkacaklarını bilenler ise şöyle dediler: “Nice küçük topluluklar vardır ki, Allah'ın izniyle, büyük cemaatlere galip gelmiştir. Doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir. ” [KM, Hakimler 7, 4-7]

Talut, askerleri(ni) yürütüp (ordugahtan) çıkarınca dedi ki: "Allah sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Ondan (kana kana) tadmayıp sadece eliyle bir avuç alan bendendir." İçlerinden pek azı hariç, hepsi ondan içtiler. Nihayet Talut ve kendisiyle beraber inananlar, ırmağı geçince: "Bugün Calut'a ve askerlerine karşı bizim gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına kanaat getirenler ise: "Nice az bir topluluk var ki, Allah'ın izniyle çok topluluğa galib gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir." dediler.

(Tâbût'ın vurûdıyla taraf-ı ilâhîden ta'yîni tebeyyün iyledikden sonra) Tâlût ile 'askeri, gazâ içün Beytü'l Makdis'den (Kudüs'den) ayrıldıklarında Tâlût berâberinde bulunanlara: Allâh sizi bir nehir [¹] ile imtihân idecekdir. O nehirden su içen benden değildir. İçmeyen, ancak eliyle bir avuç alan bendendir didi. Onlar (Tâlût'un 'askeri) pek azı müstesnâ olarak o nehirden içdiler. Tâlût ile ona îmân idenler (emrine itâ'atle nehirden ancak bir avuç alanlar) nehri diğer tarafa geçdiklerinde: Bu gün bizim Câlût [²] ile 'askerine karşu tâkatımız yokdur didiler. Öldükden sonra (ba's ile) Cenâb-ı Hakk'a mülâkî olacaklarına inananlar: Ne kadar az cemâ'at vardır ki Allâh'ın izniyle çokluk olan cemâ'atlere galebe itmişlerdir. Allâh sabır idenlerle (cihâd ve gazada ahvâl ve müşkülâta sabır ile sebât idenlerle) berâberdir didiler.

[1] Bu nehir Taberiye gölünden çıkub Bahr-i Lût'a dökilen Erden nehridir. [2]Câlût benî İsrâîl'i mağlûb iden 'Amâlika'nın pâdişâhı idi. Memleketi ely... Devamı..

Tâlût askerleriyle birlikte ayrılınca dedi ki “Allah bir ırmakla sizi ağır imtihandan geçirecektir. Kim ondan içerse benden değildir, eliyle bir avuç alan alabilir. Kim de yiyeceğine bile katmazsa bendendir.” Sonra pek azı dışında hepsi ondan içtiler. O ve beraberindeki müminler ırmağı geçince şöyle dediler: “Bugün Câlût’a ve askerlerine karşı koymayı göze alacak durumda değiliz” Allah’ın huzuruna çıkacakları inancında olanlar ise şöyle dediler: “Nice küçük birlikler, Allah’ın izniyle, büyük birlikleri alt etmiştir. Sabredenlerin yanında olan Allah’tır.”

Talut, ordusuyla birlikte ayrıldığında:-Allah, sizi bir ırmakla deneyecektir. Kim sudan içerse benden değildir, sadece eliyle bir avuç almasından başka ondan tatmayan bendendir, dedi. Onlardan pek azı hariç o sudan içtiler. Nihayet Talut ve kendisiyle beraber iman edenler ırmağı geçince, ötekiler:-Bugün Câlût'a ve onun ordusuna karşı koyacak gücümüz yok, dediler. Rablerine kavuşacaklarını düşünenler ise:-Nice sayıca az topluluklar, Allah'ın izni ile sayıca çok olan toplulukları yenmişlerdir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.

Tâlût ordusuyla sefere çıktığında onlara “Allah sizi bir ırmakla sınayacak,” dedi. “Ondan içen, benden değildir. Kim ondan içmezse işte o bendendir. Ancak bir avuç içen müstesna.” Pek azı hariç, hepsi ondan içti. Tâlût ve beraberindeki mü'minler ırmağı geçince, onlar, “Bugün bizim Câlût ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Allah'a kavuşacaklarını bilenler ise dediler ki: “Nice küçük topluluklar, Allah'ın izniyle nice kalabalık topluluklara üstün gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”

Tâlût, askerleriyle yola çıkınca dedi ki: " Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. O halde, ondan içen benden değildir. Ama onu tatmayan bendendir. Eliyle bir avuç alan kişi başka." Bunun ardından, pek azı müstesna olmak üzere ondan içtiler. Nihayet o ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçtiklerinde şöyle dediler: "Bugün bizim Câlût'a ve ordusuna karşı hiçbir gücümüz yoktur." Allah'a kavuşacaklarını düşünenler ise şöyle konuştular: "Sayıca az nice topluluk vardır ki, sayıca çok nice topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir."

pes ol vaķt kim çıķdı ŧālūt süler-ile eyitti: “bayıķ Tañrı śınayıcıdur sizi bir ırmaġ-ıla. pes her kim içe andan, degül benden; daħı her kim ŧatmaya andan, bayıķ ol bendendür; illā ol kim avuçladı bir avuç, eli-y-ile.” pes içdiler andan, illā az anlardan illā üç yüz on üç gişi. pes ol vaķt kim geçdi andan ol, daħı anlar kim įmān getürdiler anuñ-ile; eyittiler: “gücümüz yoķdur bizüm bugün, cālūt’a daħı sülerine.” ey ittiler anlar kim bayıķ anlar, iricilerdür Tañrı’ya: “niçe bölük az, yindi bölügi çoķ. Tañrı dilegi-y-ile; daħı Tañrı ķatlanıcılar-ıladur.”

Pes ol vaḳt kim yürüdi Ṭālūt çeriler bile. Eyitdi: Tañrı Ta‘ālā sizi ṣınaya‐caḳdur bir ulu ırmaḳ‐ıla. Pes kim içse andan, benden degüldür, didi. Daḫı kim dadmasa anı, ol bendendür, didi, illā ol kimse ki bir avuç avuçlayup eli bileiçse. Pes içdiler andan illā az kişi anlardan içmedi. Ol vaḳt kim geçdi ol ṣu‐yı özi bilesince īmān getürenler. Daḫı eyitdiler: Bizüm gücümüz yitmez bugün Cālūt‐ıla çerisine. Eyitdi: Ol kişiler kim yaḳīn bilürler, kendüler Tañrı Ta‘ālā ḥażretine dursalar gerek. İy niçe az çeri ṣındurupdur Allāh iẕni‐y‐le. Daḫı Tañrı Ta‘ālā nuṣreti ṣabr eyleyiciler biledür.

Talut qoşunu ilə (öz yurdundan, Qüdsdən) ayrıldığı zaman (əsgərlərinə) dedi: “Allah sizi (axar) bir çay vasitəsilə imtahan edəcək. Kim onun suyundan içsə, o məndən (mənə tabe olanlardan) deyildir. Kim ondan dadmasa, dadsa da, bir ovucdan artıq içməsə, o məndəndir”! Lakin onların az bir qismi müstəsna olmaqla, (hamısı) o sudan içdi. O (Talut) və onunla birlikdə olan mö’minlər (çayı) keçdikdən sonra (düşmən qoşununu görüb) dedilər: “Bu gün bizim Calut (düşmən tərəfin hökmdarı) və onun qoşunu ilə vuruşmağa taqətimiz yoxdur”! (İçərilərindən) Allahın rəhmətinə qovuşacaqlarına (Allahın dərgahına qayıdacaqlarına) inanalar isə dedilər: “Neçə dəfə olub ki, az bir dəstə Allahın izni (iradəsi) ilə çox bir dəstəyə qalib gəlib! Allah səbr edənlərlədir!”

And when Saul set out with the army, be said: Lo! Allah will try you by (the ordeal of) a river. Whosoever therefore drinketh thereof he is not of me, and whosoever tasteth it not he is of me, save him who taketh (thereof) in the hollow of his hand. But they drank thereof, all save a few of them. And after he had crossed (the river), he and those who believed with him, they said: We have no power this day against Goliath and his hosts. But those who knew that they would meet their Lord exclaimed: How many a little company hath overcome a mighty host by Allah's leave! Allah is with the steadfast.

When Talut set forth with the armies, he said(284): "(Allah) will test you at the stream: if any drinks of its water, He goes not with my army: Only those who taste not of it go with me: A mere sip out of the hand is excused." but they all drank of it, except a few. When they crossed the river,- He and the faithful ones with him,they said: "This day(285) We cannot cope with Goliath and his forces." but those who were convinced that they must meet Allah, said: "How oft, by Allah.s will, Hath a small force vanquished a big one? Allah is with those who steadfastly persevere."

284 A Commander is hampered by a large force if it is not in perfect discipline and does not wholeheartedly believe in its Commander. He must get rid ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.