12 Şubat 2025 - 14 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 19. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Ev kesayyibin mine-ssemâ-i fîhi zulumâtun vera’dun veberkun yec’alûne esâbi’ahum fî âżânihim mine-ssavâ’iki hażera-lmevt(i)(c) va(A)llâhu muhîtun bilkâfirîn(e)

Yahut da gökten boşana boşana yağan yağmura tutulmuşa benzerler; orada karanlıklar var, gök gürlemede, şimşek çakmada. Ölüm korkusuyla yıldırımların sesini duymamak için parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Allah'sa inanmayanları çepçevre kaplamış, kavramıştır.

Ya da (bunlar); içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, ’gökten şiddetle boşanan bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle’; (her an) ölüm korkusundan (korunaklı yerlere ve Allah’ın rahmetine sığınmak yerine) parmaklarıyla kulaklarını tıkayıp (çaresizlik içinde kıvranıverirler). Çünkü Allah kâfirleri çepeçevre kuşatıcı (ve Kahredici)dir.

Ya da onların durumu zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli yağmura tutulmuş, şaşkın kimsenin perişan haline benzer ki, ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Ama Allah hakkı örtbas eden, gündemden kaldıran bu kâfirleri tamamen kuşatmıştır.

Yahut münâfıklar, karanlıklar içinde, gök gürültüleri çıkararak, şimşekler çaktırarak yağan yağmura tutulanlar gibi, şüphe, nifak ve inkâr karanlıkları içinde, tehditler ve müjdelerle dolu Kur'ân âyetlerini getiren vahiy sağanağı ile karşılaşanlardır. Ölümden çekinerek gök gürlemeleri yüzünden parmaklarıyla kulaklarını tıkayan kimseler gibi, tehdit âyetlerini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Halbuki Allah, kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah'a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenleri, kâfirleri ilmiyle ve kudretiyle her taraftan abluka altına almıştır.

bk. Kur’ân-ı Kerim, 9/56-57; 57/13-15; 63/4; Hak Dini Kur’an Dili 1/211-229; et-Tefsîru’l-Kebîr, 2/77-81; el-Câmi’ li-Ahkâmi’l-Kur’ân, 1/215-221.... Devamı..

Yahut bunlar karanlıklarla, gök gürültüsü ve şimşeklerle gelen şiddetli bir yağmura tutulmuş gibidirler. Ölümden sakınmak için yıldırımlara karşı parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

19.İbnu Cerir`in Abdullah bin Abbas (r. a.)`a, Murre (r. a.)`ye, Abdullah bin Mes`ud (r. a.)`a ve daha başka sahabilere dayanan bir rivayetle bildirdi... Devamı..

Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş (kimseler) gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.

Yahud onların hâli, gökten boşanan yağmura tutulmuşların hâli gibidir ki, o gökte (bulutlarda) yoğun karanlıklar var, bir gök gürültüsü, bir şimşek var. Yıldırımlardan ölüm korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah ilim ve kudreti ile kâfirleri kuşatandır. (Cenâb'ı Hak, Kur'an-ı Kerim karşısında bulunan kâfir ve münafıkların hâlini beyan etmek üzere, ikinci bir temsil yapmıştır. Böylece âyeti kerimede münâfıkların hâli, karanlık bir gecede gök gürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuşların hâline benzetilmiştir. Şöyle ki: Yağmur, canlıların hayatına sebep olduğu gibi, Kur'an-ı Kerim de kalblerin hayatına sebeptir. Kur'an-ı Kerimde küfrün anılışı yoğun karanlıklar gibidir. Kur'an-ı Kerimde kâfirleri azâb ve cehennem ile korkutmalar, gök gürültüsü gibidir. Kur'an-ı Kerim'in apaçık hidâyet delilleri ile cenneti anış da şimşek ve yıldırımlar gibidir. İşte, öyle bir şiddetli gecede yağmura tutulmuş olanların hâli, yâni gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımlar karşısında olanların takındıkları tavır gibi, münafıklar da küfür anılışını, cehennem ve cennet zikrini, kendilerini hakka meylettirmesin diye işitmemek için, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Onlarca bâtıl inançlarından hakka dönmek ölümdür. Halbuki Cenâb'ı Allah onları kudreti ile çevrelemiştir. Dışarı çıkıp kurtulamazlar.)

Veya onların örneği; gökten inen bir yağmur gibi ki, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Ölüm korkusuyla yıldırımlardan dolayı, parmaklarıyla kulaklarını kapatıyorlar. Şüphesiz Allah kâfirleri kuşatmıştır. (Onlar O’ndan kurtulamazlar.)

Yahut onların durumu, gökten sağanak halinde boşalan, içinde yoğun karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşekler bulunan fırtınaya tutulmuş insana benzer. O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Ya da bunlar, yıldırımlı, gürültülü, yağışlı bir gecede, gökten boşalan sağanağa tutulmuşa benzerler, şimşeklerle çarpılarak, ölmekten çekinerek, parmaklariyle kulakların tıkarlar, kâfirleri Allah her yandan sarar

Yahut onların durumu; gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşalan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Onlar ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar; oysa Allah, inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.

Bunlar o adamlara benzerler ki semâvâtda gök gürlediği ve şimşekler çakdığı zamân ölüm korkusundan parmakları ile kulaklarını tıkarlar fakat Allâh kâfirleri her tarafdan ihâta ider.

Bir kısmı da, karanlıklarda, gök gürlemeleri ve şimşek arasında gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırımlardan ölmek korkusu ile parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzer. Allah inkar edenleri kuşatmıştır.

Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Yahut onlar, karanlıklar içinde gökten boşanan gök gürültülü, şimşekli bir yağmura tutulmuş kimseler gibidirler. Yıldırımlar yüzünden ölümden korkarak parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır.

Yahut (onların durumu), gökten sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur(a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. O münafıklar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Halbuki Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Ya da, karanlık, gökgürültüsü ve şimşekler arasında gökten boşanan bir yağmur altında yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseye benzerler. ALLAH inkarcıları böyle kuşatır.

Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.

yahut semadan boşanan bir yağmur hali gibidir ki onda karanlıklar var, bir gürleme, bir şimşek var, yıldırımlardan ölüm korkusiyle parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar, ve Allah kâfirleri kuşatmıştır

19-20. Yahut (munâfıkların durumu), gökten sağanak halinde yağan, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşekler bulunan (şiddetli bir) yağmura tutulmuş kimselerin durumuna benzer ki (onlar) yıldırımlardan dolayı, ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysaki Allah (kudreti ile) kâfirleri (her taraftan) kuşatmıştır. (Allah’ın azabından kurtulamazlar). (Işığının kuvvetiyle) neredeyse gözlerini kör edecek gibi olan şimşek, önlerini aydınlattı mı o (nun ışığı) nda yürürler, (şimşeğin aydınlığı kesilip) üzerlerine karanlık çökünce de oldukları yerde dikilip kalırlar. Allah dileseydi elbette onların kulaklarını sağır, gözlerini de kör ederdi. Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir.

Ya da onların durumu; içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşekler bulunan, sağanak bir yağmurda; ölüm korkusuyla, yıldırım sesinden kulaklarını parmaklarıyla tıkayan kimselerin durumuna benzer. Oysaki Allah, gerçeği yalanlayan nankörleri, her yönden kuşatmıştır.

Yahud (onların haali) gökden (bulutdan boşanan) yağmur (a tutulmuşun haali) gibidir ki onda (o yağmurda) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek çakışı vardır. Ölüm korkusiyle yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepçevre kuşatandır.

Veya (onların misâli) gökten boşanan, (ve) kendisinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan bir yağmur(a tutulan kimselerin hâli) gibidir. Yıldırımlardan dolayı, ölümkorkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfirleri (ilim ve kudretiyle)çepeçevre kuşatıcıdır.

Yahut (onların durumu), gökten (bulutlardan) sağanak halinde boşanan, içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur (a tutulmuş kimselerin durumu) gibidir. Onlar yıldırımlardan dolayı ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, inkâr edenleri (sonsuz ilim ve kudretiyle) çepeçevre kuşatmıştır.

Veyahut onların durumu, içinde karanlık, gök gürültüsü ve şimşeklerin olduğu gökteki sağanak yağmura benzer. Yıldırımların sebep olacağı ölüm korkusundan, parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Hâlbuki Allah gerçeği kabul etmeyenleri çepe çevre kuşatmıştır.

Onların durumu o kimselerin durumuna da benzer ki kapkaranlık, durmadan gürliyen, şimşekler çakan bir gökten boşanan bir yağmura tutulmuşlardır, yıldırım çarpmasıyla ölmekten korkup parmaklarıyla kulaklarını tıkamışlardır. Allah tanımazları her yandan kuşatır.

Yahut zifiri karanlıklar içinde şimşek çıkararak, gök gürleyerek gökten boşanan bir yağmura tutulup, yıldırımların dehşetinden, ölüm korkusuyle parmaklarını kulaklarına tıkayan kimseler gibidir. Allah kâfirleri ilmiyle kuşatır. [³]

[3] Yâni onların hallerini bilir, yahut onları toplar, onlara cezalarını verir. Allah'tan kurtuluş yoktur.

Veyahut onların durumu, tıpkı zifiri karanlıklar içinde gök gürlemesi ve şimşekler eşliğinde gökten boşanan sağanak bir yağmura tutulmuş, yıldırımların yol açtığı ölüm korkusuyla da parmaklarını kulaklarına tıkayan kimselerin durumu gibidir. Allah inkâr edenleri ¹¹ çepeçevre kuşatmıştır [Muhît].

11 Kâfir: Arapçada “kefere” fiilinden gelir. “Örten, örtülü olduğu için göremeyen” demektir. Kur’an her konuda kavramları çok teknik kullanır. Her kav... Devamı..

Yahut (münafıkların durumu,) gökten (sağanak halinde boşanan), içinde yoğun karanlıklar, gürültü ve şimşek bulunan yağmur yüklü bulut gibidir. Onlar yıldırımlardan gelecek ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Hâlbuki Allah, kâfirleri çepeçevre ihata etmiştir.

Yâhut onlar; göklerin gürlediği, şimşeklerin çaktığı zifiri karanlık bir gecede; gökten boşanan şiddetli yağmura tutulmuş kimselere benzerler: Ölüm korkusunun verdiği dehşetle, yıldırımlara karşı güya korunabilmek için parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa ne yaparlarsa nâfile, çünkü Allah, inkârcıları çepeçevre sarıp kuşatmıştır.

Yahut içinde karanlıklar, gökgürlemesi ve şimşek bulunan Gök’ten
boşalan yağmur” gibidir. Ölüm kaygısıyla, Yıldırımlar’dan parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar. Allah Kâfirler’i çepeçevre kuşatandır.

İnkarcıların durumu bir de, karanlıklar içinde sağanak yağmura tutulup da: yıldırımlar, şimşekler ve gök gürültüleri arasında can havli ile ellerini kulaklarına tıkayarak -zaten Allah, inkarcıların hep dibindedir. -

Yahut onların durumu yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşeklerle yıldırımlarla sağanak halinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Sonlarının geldiğini düşünürler. Ha öldük ha öleceğiz derler. Ölüm korkusuyla ne yapacaklarını bilmezler. Yıldırımların sesini duymamak için kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah gerçeklerin üzerini örten inkârcıları çepeçevre kuşatmıştır. Onların kaçacak hiçbir yeri yoktur.

Veya (onların durumu) gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek bulunan sağanağa (tutulmuş kişilerin durumu) gibidir. Onlar (münafıklar), yıldırımlardan kaynaklanan ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kâfirleri çepeçevre kuşatandır.

Ya da (bunların durumu); zifirî karanlık, gök gürültülü ve şimşekli bir gökyüzünün her tarafından yağan şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş, gök gürültüsünü duyunca da¹ ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına sokan² kimselerin durumu gibidir. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

1 Aslında gök gürültüsünü duyup da şimşeği gördükten sonra, gök gürültüsünden korkmanın ve kulak tıkamanın bir faydası yoktur. Zâten şimşek çakınca ol... Devamı..

Ya da [onların durumu,] gökten zifiri karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle gelen şiddetli bir sağanağ(a benzer): Ölümün dehşeti içinde yıldırımlardan korunmak için parmakları ile kulaklarını tıkarlar, ama Allah hakikati inkar edenleri [kudreti ile] kuşatır.

Yahut onların durumu gökten boşanan bir yağmura benzer. O yağmurda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Onlar yıldırımlardan ölüm korkusuyla parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Şüphesiz ki Allah bu kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. 2/171, 6/39, 24/40

Ya da (durumları şu örneğe) benzer: Gökten inen bir sağanak (düşünün), onunla birlikte karanlıklar, gök gürlemesi, şimşek...[³⁶] Yıldırımlardan dolayı, ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar.[³⁷] Elbette Allah kâfirleri çepeçevre kuşatandır.

[36] Zımnen: Hakikate sırt dönmenin mazereti yoktur, küfrün bahanesi geçersizdir. Zira sağır olsanız dahi gök gürültüsünü duyar, kör olsanız dahi şimş... Devamı..

Yahut (onların Kur’an'ı dinlerken takındıkları davranış) gökten sağanak halinde yağmur boşanan, -içinde yoğun karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek çakışı bulunan- fırtınaya tutulmuş kimselerin haline benzer ki; ölüm korkusuyla (şaşırıp) yıldırımdan (cehennem azabından kurtulacaklarını sanarak azab haberlerini işitmemek için) parmaklarını kulaklarına tıkarlar... Allah, (kafirleri) çepeçevre kuşatandır!

Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Yahut (onların meseli) gökten şiddetle boşanan bir yağmur gibidir ki onda karanlıklar vardır, dehşetli bir gök gürültüsü, bir şimşek vardır. Ölüm korkusundan dolayı yıldırımlardan parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Teâlâ ise kâfirleri kuşatmıştır.

Yahut onların durumu gökten sağanak halinde boşanan ve içinde yoğun karanlıklar, gök gürlemeleri ve şimşekler bulunan yağmura tutulmuş kimselerin durumuna benzer. Yıldırımların verdiği dehşetle, ölüm korkusundan, parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Fakat Allah kâfirleri çepeçevre kuşatır. [63, 4; 9, 56-57; 57, 13-15]

Ya da (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek (ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuş) gibi(dirler). Yıldırım seslerinden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar; oysa Allah, inkarcıları tamamen kuşatmıştır.

Yâhud zifîrî karanlıkda gök gürüldileri ve şimşekler ile dolu şiddetli yağmura tutulan kimsenin misli gibidir ki yıldırımla ölmekden korkarak (gürüldileri işitmemek içün) parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Allâh Te'âlânın ('ilim ve kudreti) kâfirleri ihâta itmişdir. (Her hallerini bilir, haklarında dilediğini yapar)

Karanlıkların her yanı kapladığı, göğün gürlediği ve şimşeklerin çaktığı bir yerde, bardaktan boşanırcasına yağmura tutulmuş bir kimseye de benzerler; şiddetli gürültüden ölecekleri korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. O kâfirleri [1] çevreleyen her şeyi bilen [2] Allah’tır

[1] Âyetleri görmezlikten gelenleri. [2] Allah, yaptığı şeyin iyi mi yoksa kötü mü olduğunu kişinin içine ilham eder (Şems 91/8)

Yahut, onlar gökten boşanan bir yağmura tutulmuş kimselere benzerler. O yağmurda karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek vardır. Onlar da yıldırımlardan ve ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Şüphesiz Allah kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Yahut gökten boşanan karanlık, gökgürültülü ve şimşekli bir yağmura tutulmuş kimse gibidirler. Ölüm korkusuyla, yıldırımdan kulaklarını tıkarlar. Allah ise kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

Yahut gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Muhît'tir, küfre sapanları çepeçevre kuşatmıştır.

yā daħı üstine yaġmur yaġan gibidür gökden; anuñ içindedür ķarañulıķlar içindedür. daħı gök gürlemek daħı ıldırım ıldıramaķ. ķılurlar barmaķlarını ķulaķları içine odlardan ötürü kim bulıtdan düşer ölüm śaķınmaġından. daħı Tañrı ķaplamışdur kāfirleri.

Yāḫud onlarıñ miẟāli şöyledir ki gökden yaġmur yaġarken gök gürler ve yıldırımẓāhir olur. Yıldırımdan ölmek ve helāk olmaḳ ḳorḳusı‐y‐la işitmemek içün par‐maḳlarını ḳulaḳlarına ḳaparlar. Allāhu Ta‘ālā onlarıñ iç ve ṭışlarını bilir. Vaḳti gelin‐ce müsteḥaḳ olduḳları belā ve ‘aẕāba uġrarlar. Onlarıñ gözleriniñ nūrını yıldırımḳamaşdırır.

Yaxud (o münafiqlər) qaranlıqlarda göy gurultusu və şimşəklə səmadan şiddətlə yağan yağışa düşmüş kimsələrə bənzərlər ki, ildırımın səsindən ölmək qorxusu ilə barmaqlarını qulaqlarına tıxayarlar. Halbuki Allah kafirləri (Öz elmi, qüdrəti ilə) ehtiva edəndir (Onun əlindən əsla qaçıb qurtara bilməzlər).

Or like a rainstorm from the sky, wherein is darkness, thunder and the flash of lightning. They thrust their fingers in their ears by reason of the thunder-claps, for fear of dead Allah encompasseth the disbelievers (in His guidance).

Or (another similitude)(39) is that of a rain-laden cloud from the sky: In it are zones of darkness, and thunder and lightning: They press their fingers in their ears to keep out the stunning thunder-clap, the while they are in terror of death. But Allah is ever round the rejecters of Faith!

39 A wonderfully graphic and powerful simile applying to those who reject Faith. In their self-sufficiency they are undisturbed normally. But what ha... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.