Summun bukmun ‘umyun fehum lâ yerci’ûn(e)
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, doğru yola dönemezler.
(O münafıklar) Onlar sağırlar, dilsizler ve körler gibidirler. Bundan dolayı da onlar (fasıklıktan ve münafıklıktan) artık geri dönemezler. (Tekrar Hakka ve hayra yönelmeyeceklerdir.)
İnanmış gibi görünen o gizli inkârcılar sağır, dilsiz, kördürler; artık doğru yola, hakka dönmezler.
Bunlar sağırdırlar, kördürler ve dilsizdirler. Artık girdikleri yoldan geriye dönmezler.
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
Onlar, sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (imanı ikrar etmezler), kördürler (anlayış gözü ile hakkı ayırdetmezler), artık onlar (bu hallerinden) dönmezler.
Onlar sağır, dilsiz ve kördürler ve geri de dönemiyorlar.
Onlar manen sağır, dilsiz ve kördür; gerçeğe dönmezler.
Onlar sağır, dilsiz, kör kimselerdir; artık geri dönemezler
Onlar sağırdırlar (ilahi mesajları duymak istemezler), dilsizdirler (gerçekleri konuşmayı dilemezler) ve kördürler (Hakkı görmeyi arzulamazlar). Bu sebeple onlar (dalaletten hidayete) dönemezler.
Sağır ve dilsiz ve a’mâ olduklarından artık fikirlerinden rücu’ idemezler.
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden doğru yola dönmezler.
Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
Artık onlar sağırlardır, dilsizlerdir ve körlerdir; bu yüzden geri de dönemezler.
Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri dönemezler.
Sağır, dilsiz ve kördürler; yönlerini değiştiremezler.
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık bunlar dönmezler
(Munâfıklar, manen) sağır, dilsiz ve kördürler. (Israrla hakkı inkâr ettikleri için, hakikati duymaz, konuşmaz ve görmezler. Bu sebeple) onlar (dalâletten hidâyete) dönemezler.
Sağır, dilsiz ve kördürler. Artık, doğru yola dönmezler.
(Onlar) sağırlar, dilsizler, körlerdir. Artık (Hakka) dönmezler.
(Onlar) sağırdırlar (hakkı işitmezler), dilsizdirler (hakkı söylemezler), kördürler(hakikati görmezler). Bu yüzden onlar (hakka) dönemezler.
(Onlar manen) sağırdırlar (gerçeği dinlemezler), dilsizdirler, (gerçeği söylemezler), kördürler, (gerçeği görmeye çalışmazlar). Bu yüzden onlar (sapıklıklarından) dönmezler.
(Kendilerine yol gösterici olmadığı için) Sağır, dilsiz ve kör kalmışlar, kendi başlarına asla doğru olana dönemezler.
Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onun için artık geri dönemezler.
Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık geri dönemezler.
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; bu yüzden (hakka) dönmezler.
Çünkü onlar, mânevî bakımdan sağırdırlar, gerçeği işitmeye tahammülleri yoktur, dilsizdirler, gerçeği, doğruyu itiraf etmekten çekinirler, kördürler, apaçık hakîkati görmezlikten gelirler. Bu yüzden, inkârcılık ve ikiyüzlülükten vazgeçmez, bir zamanlar terk ettikleri imana artık dönmezler.
On yedi ve on sekizinci ayetlerde, tamamen inkâra saplanmış ikiyüzlüler anlatıldı. On dokuz ve yirminci ayetlerde ise, henüz inkârda karar kılmamış, fakat çıkar kaygılarıyla inanç ile inançsızlık arasında bocalayıp duran bir başka münâfık tipi ele alınıyor:
Sağır dilsiz kördürler; artık onlar dönmezler.
Tamamen sağır dilsiz ve kör olan inkarcılar da onlar gibi olup asla geri adım atamazlar.
Çünkü onlar ön yargılarıyla sağırlaşan, dilsizleşen, körleşen kimselerdir. Artık hiçbir gerçeği göremezler. Burunlarının dikine gider, akılları bir karış havada gezer, bulutların üstünde dolaşır, bir türlü ayakları yere basmaz. Onlar bu halleriyle ayetlerdeki anlatılan gerçekleri göremez, duyamaz, konuşamazlar. Bu nedenle gerçeklerden yana olamazlar. Hâlbuki yalanları onlara cehennemi hazırlamaktadır, farkına varmazlar.
onlar, sağır, dilsiz, kördürler; ve (artık) geriye dönemezler.
Onlar sağırdırlar, dilsizdirler ve kördürler. Artık bir daha dönemezler. 6/50, 7/179, 46/26
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler:[³⁵] artık onlar (hakikate) dönemezler.
Onlar; sağırlar, dilsizler ve körler (sürüsü) gibidirler. Artık (Küfrü terk edip hakka) dönemezler! (çünkü Cenab-ı Hak onların kalplerini mühürlemiştir, tevbe hatırlarına bile gelmez)
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk’a) dönmezler.
Onlar birtakım sağırlar, dilsizler, körlerdir. Artık onlar (o dalâletten) dönmezler.
Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler. [22, 46]
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar (Hakk'a) dönmezler.
Onlar (hakkı işitmezler) sağırlar, (doğrıyı söylemezler) dilsizler, (hak yolı gözmez) körlerdir. Ve onlar (üzerlerinde bulundukları dalâletden dönmezler.
Sağır, dilsiz ve kör kesilirler; artık geri dönmezler[*].
Onlar sağır, dilsiz kör kalarak bir daha dönmezler.
Artık sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler; geri de dönemezler.
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.
śaġırlardur, dilsüzlerdür, gözsüzlerdür; pes anlar dönmezler.
Ṣaġırlardır, Ḥaḳ ḥüccetini işitmezler; dilsizlerdir, īmānı iḳrār itmezler; körlerdir,ḥaḳḳı görüp farḳ itmezler. Bu mezmūm ḥūydan ferāġat itmeyüp bu vech‐ile ḥaşr olu‐nurlar.
Onlar kar, lal və kordurlar (haqqı eşitməz, danışmaz və görməzlər). Buna görə də (öz pis adətlərindən, yaramaz əməllərindən) dönməzlər.
Deaf, dumb and blind; and they return not
Deaf, dumb, and blind, they will not return (to the path).
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |