Meśeluhum kemeśeli-lleżi-stevkade nâran felemmâ edâet mâ havlehu żeheba(A)llâhu binûrihim veterakehum fî zulumâtin lâ yubsirûn(e)
Onlar, bir ateş yakıp ışıklanmak isteyen kimseye benzerler. Ateş, çevrelerindeki şeyleri aydınlattı mı Allah, nurlarını alıverir de onları karanlıklarda bırakır, görmezler.
Bunların (münafıkların) misali, (karanlıkta) ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini (biraz) aydınlattığı (ve tam da zulümattan kurtulduğunu sandığı bir) anda, Allah onların nurlarını giderip (hidayetlerini karartır) ve (artık) göremez (bakar kör) bir şekilde karanlıklar içinde bırakıp (kendi hallerine terk ediverir).
Onların hali, bir ateş yakan kimsenin haline benzer ki; o ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların ışığını alıp, zifiri karanlıkta bırakıvermiştir.
Münâfıkların hakka davet sırasında Muhammed'e takındıkları tavır, müjde (veya uyarı) ateşi yakarak insanları bilgilendiren bir haberciye kuşkucu-ikiyüzlü yaklaşan kimselerle ilgili söylenen darb-ı mesele benziyor. Şöyle ki, Muhammed'in, toplumların değişimi-dönüşümü için getirdiği esasları, Kur'an ayetleri ve sünnet ayan-beyan açıklarken, münafıkların düşmanca iki yüzlü tavır takınmaları, Kur'anı ve Sünneti anlamazlıktan gelmeleri sebebiyle Allah önlerini aydınlatan, hak ve hakikati gösteren nuru onlardan uzaklaştırıyor. Onları şüphe, nifak ve inkâr karanlıklarında bırakıyor. Ne doğruyu, hakkı görebiliyorlar, ne de hayrı şerden ayırt edebiliyorlar.
Bunların örneği ateş yakan bir adamın örneği gibidir ki, her ne zaman bu ateş o kişinin etrafını aydınlatsa Allah bunların gözlerinin nurunu alır da, hiçbir şeyi göremez halde karanlığın içinde kalırlar. [3]
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakır.
Onların hâli, o kimsenin hâli gibidir ki, o (korkulu bir sahrada) ateş yaktı da çevresini aydınlattığı zaman, tam o sırada Allah nurlarını giderip kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler. (İşte münafıkların hâli de böyledir. Dünyada selâmet ve emniyet üzere olduklarını sanırlar, fakat öldükleri zaman kendilerine korku ve azâb gelir.)
Onların örneği şu adam gibidir ki; bir ateş tutuşturmak ister; ateş etrafını aydınlatınca Allah onların (göz) nurunu alır, onları karanlıklar içinde bırakır. Onlar öylece göremezler.
Onların durumu, bir ateş yakan kimseye benzer. O ateş yanıp etrafını aydınlattığında, Allah hemen onların aydınlığını giderir ve onları hiçbir şey göremeyecekleri karanlıklar içinde bırakır.
Bunlar, geceleyin aydınlık için, ateş yakan bir kimseye benzerler, ateş çevresine ışık verince, Allah söyündürür ışıkların, karanlıkta bırakarak birbirlerin göremezler
Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumu gibidir ki ateş tam çevresini aydınlattığı sırada (yaptıkları yüzünden) Allah, ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde zifiri karanlıkta bırakıverir.
Bunlar etrâfın zulmetini görmek içün ateş yakan adama benzerler. Allâh ateşlerini aldığı gibi karanlıkda kalırlar ve göremezler.
Onlar, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimseye benzerler ki, Allah ışıklarını yok edince, onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakmıştır.
Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
Onların misali, bir ateş yakan insan gibidir. Ateş tam etrafını aydınlattığında Allah ışıklarını yok eder de onları karanlıklar içinde, hiçbir şeyi görmez bir halde bırakıverir.
Onların (münafıkların) durumu, (karanlık gecede) bir ateş yakan kimse misalidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah, hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (artık hiçbir şeyi) görmezler.
Durumları, ateş yakan kimselerin şu durumuna benzer: Ateş çevrelerini aydınlatmaya başlayınca ALLAH onların ışığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
bunların meseli şunun meseline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vaktaki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler
Onların (munâfıkların) durumu, (karanlık gecede) ateş yakan kimse (ile etrafındakiler) in misali gibidir. O ateş yanıp da çevresini aydınlattığı anda Allah, (yaptıkları nifaka karşılık olarak) hemen onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar içinde görmez bir halde bırakır.
Onların durumu karanlıkta ateş yakan kimselerin durumu gibidir. Ateş, etraflarını aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların ışığını yok eder ve onları karanlıklar içinde görmez halde bırakır.
Onların haali bir ateş yakanın haali gibidir ki o (ateş) çevresindekileri aydınlatınca Allah ışıklarını giderib (söndürüb) kendilerini karanlıklar içinde, görmez (ve şaşkın kimse) ler haalinde bırakıvermişdir.
Onların (o münâfıkların) misâli, (karanlıkta) ateş yakan kimsenin hâli gibidir. Derken (o ateş) etrâfını aydınlatınca, Allah onların nûrunu giderdi ve onları karanlıklar içinde görmez bir hâlde bıraktı.
Onların misali, (içlerinden) birisinin bir ateş yakıp ta, ateş çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlıklarını giderip de, onları karanlıklar içerisinde bıraktığında, hiçbir şey göremeyen kimselerin durumuna benzerler.
Onların durumu o kimselerin durumuna benzer ki ateş yakıp ortalığı aydınlatmışlardır. Ancak Allah, o ateşin ışığını yoketmiş, onları karanlıklar içinde, gözleri görmez olarak bırakmıştır.
Onların durumu; tıpkı bir ateş yakıp da ateş etrafını aydınlattığında Allah’ın ışıklarını giderdiği/ateşini söndürdüğü ve onların artık hiçbir şey göremeyecekleri zifiri karanlıklar [zulûmât] içine terk ettiği kimselerin durumu gibidir.
Onların örneği ateş yakan, ateş etraflarını aydınlatınca Allah'ın nurlarını yok ettiği ve onları (hiçbir şeyi) göremedikleri karanlıklarda terk ettiği kimsenin örneği gibidir.
Onların durumu, ateş yakıp etrafı güzelce aydınlatmaya çalışan bir adamın çevresinde toplanıp, ateşin aydınlığından istifade eden insanların hâline benzer. Bu örnekte ateş yakan kişi Hz. Muhammed; yaktığı ateş de, güneş gibi parlak mesajıyla inkâr ve cehâlet karanlıklarını yok eden Kur’an’dır: Ateş alev alev yanıp etrafını aydınlatmaya başlayınca, adâlet ve doğruluk ilkelerine dayalı İslâm sistemi topluma egemen olmaya başlar. Bu durum, adâlete susamış mazlum halkı sevince boğarken, karanlık ortamda her türlü zulüm ve haksızlığı yapmaya alışmış olan zâlimleri çileden çıkarır. Herkes gibi ışığı gören ve başlangıçta iman etme imkânına sahip olan bu insanlar; kibir, ihtirâs, kıskançlık, çıkarcılık gibi sebeplerle ilâhî mesaja karşı düşmanca tavır takınırlar. Kan ve gözyaşıyla beslenen kölelik düzenlerinin sarsılmaya başladığını görünce de, ışığa karşı amansız bir savaş başlatırlar. Bunun üzerine, Allah’ın insan için varettiği yaratılış kanunları devreye girer: Allah, bu nankörlerin gözlerinin nurunu ve hakîkatigörme yeteneklerini ellerinden geri alarak, onları karanlıklar içinde bırakır ve böylece, ışık kaynağının yanı başında, kopkoyu inkâr karanlığına gömülürler. Öyle ki, artık en apaçık delilleri, en açık mucizeleri bilegörmezler.
Onların misâli, ateş yakmak istemiş kimsenin misâli gibidir.
(Ateş) Çevresindekileri aydınlattıkça, Allah, onların nûrunu gidermiş; onları karanlıklarda bırakmıştır, görmezler.
Onların durumu, karanlıkta ateş yakanların durumuna benziyor: Ateş tam çevrelerini aydınlatıp dururken, hani Allah'tan ışıkları söner de, zifiri karanlıklar içerisinde kalır ya insan! Hani çevresini göremez ya.
Onların durumu geceleyin ateş yakan kimsenin durumuna benzer. Gecenin karanlığında yakılan ateş sönünce nasıl karanlık içinde kalıyorlarsa; dünyadaki hayatları da karanlık içinde kalır. Söyledikleri yalanlar gecede yakılan ateş gibidir. Sadece kısa bir an için dünyalarını aydınlatır. Ancak Allah onların yalanlarını söndürünce sadece karanlık kalır. Allah’ın ayetleriyle aydınlattığı yol, onların nefislerinin, benliklerinin çirkinliğini ortaya koyacağından, bunu asla kabul etmezler. Bu yüzden de içleri karardıkça karararak, kapkara bir hale döner. Gönderdiğimiz ayetler, karanlık içindeki insana çarpan ışık gibidir. Gözlerinin kapanmasına neden olur.
Onların (münafıkların) durumu, (karanlıkta) ateş tutuşturan kişi gibidir. (Ateş), etrafını aydınlattığında Allah onların aydınlığını hemen giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır; (hiçbir şey) göremezler. [*]
Bu (münâfık)ların durumu,¹ (karanlıkta) ateş yakan, tam ateş etrafını aydınlatınca da Allah’ın görme duyularını alarak² kendilerini hiçbir şeyi göremeyecekleri koyu bir karanlıkta bıraktığı kimsenin durumu, gibidir.
Onların hali, ateş yakan öyle kimselerin haline benzer ki, o (ateş), çevrelerini aydınlatır aydınlatmaz Allah, göremesinler diye onların ışığını alıp onları zifiri karanlığa gömer;
Onların hali, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimsenin haline benzer. Ateş onun çevresini aydınlattığı sırada Allah onun ışığını giderir de hiçbir şey göremez bir halde onları karanlıklar içerisinde bırakıverir. 2/257, 6/39, 24/40
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: O kişi bir meş’ale tutuşturdu;[³³] Alevler etrafını aydınlatır aydınlatmaz Allah (gözlerinin) nurunu alıverdi ve kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler:[³⁴]
Onların durumu; (karanlık bir gecede yolu göstermek için) bir ateş yakan kimsenin haline benzer ki o ateş, çevresindekileri aydınlatınca; Allah onların (münafıkların, göz) nurlarını gidermiş (gözlerini kamaştırmış ve onları bu kez ışığın parlaklığının verdiği) karanlık (körlük) içinde, hiç bir şeyi göremez halde bırakmıştır! (nitekim Resulullah [s.a.s.]ın hak daveti karşısında Cenab-ı Hak münafıkları, -küfürleri yüzünden- hak güneşini göremez hale getirmiştir)
Onların durumu, tıpkı şuna benzer ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allâh onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Onların meseli, ateş yakmış kimsenin meseli gibidir ki, o ateş vaktâ ki çevresindekilerini aydınlattı.Hak Teâlâ hemen onların nûrunu giderdi, onları zulmetler içinde görmez bir halde bıraktı.
Bunların durumu, aydınlanmak için ateş yakan bir kimsenin durumuna benzer. Ateş çevresini aydınlatır aydınlatmaz. Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır, onlar da göremez olurlar. [63, 3]
Onların durumu, tıpkı şuna benzer ki, (aydınlanmak için) bir ateş yakmak istedi. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların nurunu giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Onların misli şu kimsenin misli gibidir ki aydınlık içün âteş yakdı. Âteş (parlayarak) etrâfında bulunan şeyleri aydınlatdığı zamân Allâh onların nûrını giderdi. Ve onları karanlık içinde hiç bir şeyi görmez bir halde bırakdı.
Onların hali, çevresini aydınlatmak için ateş yakan kimsenin haline benzer. Ateş çevresindekileri aydınlattığı sırada Allah onun ışığını giderir ve onları karanlıklar içerisinde görmez bir halde bırakır.
Onların hali, ateş yakan kimsenin durumu gibidir. Ateş parlayıp da çevresini aydınlatınca, Allah onların nurunu alıp onları karanlıkta bırakmış, birşey göremez olmuşlardır.
Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: Bir ateş tutuşturmak istedi. Ateş, çevresindekileri aydınlattığında, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
beñzeri anlaruñ beñzeri ya'nį münāfıķlar meŝeli beñzeri gibidür anuñ kim yandurdı [2b] odı. pes ol vaķt kim aydın eyledi yörendürisini giderdi Tañrı aydınuñ anlaruñ daħı ķodı anları ķarañulıķlar içinde görmezler.
Onlar şöyle ki [...] ḳorḳulu yabanda āteş yaḳanlar [gibidir] [...] āteşleriniñnūr ve żiyāsını alaraḳ ḳaranlıḳda eṭrāfını görmeyerek [...]
Onların (münafiqlərin) halı (qaranlıq gecədə) od yandıran şəxsin halına bənzər. Od (yanıb) ətrafındakıları işıqlandırdığı zaman Allah onların işıgını keçirər və özlərini zülmət içərisində qoyar, (artıq heç nə) görməzlər.
Their likeness is as the likeness of one who kindleth fire, and when it sheddeth its light around him Allah taketh away their light and leaveth them in darkness, where they cannot see,
Their similitude is that of a man(38) who kindled a fire; when it lighted all around him, Allah took away their light and left them in utter darkness. So they could not see.
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |