12 Şubat 2025 - 14 Şaban 1446 Çarşamba

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Bakara Suresi 160. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

İlle-lleżîne tâbû veaslehû vebeyyenû feulâ-ike etûbu ‘aleyhim(c) ve enâ-ttevvâbu-rrahîm(u)

Ancak içlerinden tövbe edenler, hallerini düzeltenler ve doğruyu söyleyenler müstesna. Onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri kabul eden rahimim.

Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve çevrelerini) ıslah edip düzeltenler ve (indirilen Kur’an ayetlerini) açıklayıp (insanlara bildirenlere gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri çokça kabul edenim, Esirgeyenim.

Ancak tevbe edenler, durumlarını düzeltenler ve tebliğ edilen gerçekleri önce gizledikleri halde, pişman olup tekrar insanlara duyuranlar bunun dışındadırlar: Onların tevbesini kabul edeceğim, zira yalnızca benim, tevbeleri kabul eden ve çokça acıyan.

Ancak tevbe ederek, İslâmî hakikatleri ortaya koyarak Allah'a itaate yönelenlere, yaymaya devam ettikleri yanlış bilgileri düzeltenlere, Muhammed'in bütün insanlığın son hak peygamberi, Kur'ân'ın Allah'ın son mükemmel kutsal kitabı olduğunu, İslâmî hakikatleri bütün insanlığa açıklayanlara lânet edilmez. İşte onları ben bağışlarım. Ben insanları tevbeye, itaate sevkeder, tevbeleri kabul ederim. Çok merhametliyim.

Ancak tevbe edip durumlarını düzelten ve (gerçeği) açıklayanların tevbelerini kabul ederim. Ben sürekli tevbeleri kabul eden ve rahmet sahibi olanım.

Ancak tevbe edenler, (kendilerini) ıslah edenler ve (indirileni) açıklayanlar(a gelince); artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.

Ancak Peygamberin vasfını gizlemekten tevbe edenler, hallerini düzeltenler ve gizlediklerini (Peygamberin vasıflarını) açıklayanlar başka. Ben, artık onların günahlarını bağışlarım; ve ben Tevvabım= tevbeyi kabul edenim. Rahîm'im= çok merhametliyim.

Onlardan tevbe edenler, ıslahat yapanlar, gizlediklerini açıklayanlar ise; Ben onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri çok kabul eden ve çok rahmet edenim.

Ancak, tövbe edip durumlarını düzeltenler ve bildiklerini açıklayanlar istisnadır. Ben onların tövbesini kabul ederim.

Ancak, bana tövbe eden, yararlı iş gören, hakikati açıklayan kimseleri bağışlarım, ben'im bağışlayıcı, ben'im yarlıgayıcı

Ancak tövbe edip kendilerini düzeltenler ve gerçeği ortaya koyanlar müstesnadır. İşte Ben onların tövbesini kabul ederim. Zira Ben tövbeleri çokça kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.

Bana rücû’ idenlerin, tevbe iyleyenlerin ve hakîkati diğerlerine telkîn idenlerin tevbesini kabûl ideceğim tevbe idenleri severim, rahîmim.

159,160. İndirdiğimiz belgeleri ve doğru yolu Kitab'da insanlara açıkladıktan sonra, gizleyen kimseler var ya, onlara hem Allah lanet eder, hem lanetçiler lanet eder, ancak tevbe edenler, ıslah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müstesna; işte onların tevbesini kabul ederim. Ben, tevbeleri daima kabul ve merhamet edenim.

Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.

Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler ve gerçeği açıkça ifade edenler bunun dışındadır. İşte bunların tövbesini kabul edeceğim. Doğrusu ben tövbeleri çokça kabul eden ve rahmeti bol olanım.

Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.

Ancak, yönelip kendilerini düzeltenler ve (kitabı) açıklayanlar hariç; onların tevbesini kabul ederim. Ben tevbeleri kabul edenim, Rahim'im.

Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul ederim.

ancak tevbe edib hali düzeltib hakki söyliyenler başka, ben onlara bağışlarım, öyle rahîm tavvabım ben

Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve hakikati açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Ben onların tövbelerini kabul ederim. Hiç şüphesiz ben tövbeleri çokça kabul eden ve çok merhamet edenim.

Ancak tevbe edip, kendisini düzelten ve gerçeği gizlemeyenlerin tevbelerini kabul ederim. Zira Ben, Tevbeleri Kabul Eden'im, Rahmetim Kesintisiz'dir.

Ancak tevbe (ve rücu) edenler, (hareketlerini) düzeltenler ve (hakıykatı gizlemeyib) iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günâhlarından geçerim. Ben en çok tevbeyi kabul edenim, en çok esirgeyenim.

Ancak tevbe edip (hâllerini) düzeltenler ve (gizlediklerini) açıklayanlar müstesnâ; işte onlar var ya, onların tevbelerini kabûl ederim. Çünki ben, Tevvâb (tevbeleri çok kabûl eden)im, Rahîm (merhameti bol olan)ım.

Ancak onlardan tövbe etmiş, hâllerini düzeltip gerçekleri açıklamış olanlara gelince: Ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri kabul eden, çok merhamet eden benim.

Bundan sonra, kim vazgeçer, (tövbe ederse) hatalarını düzeltir, yaptığı hatalarını açıklayıp ilan ederse, Ben de onlara azap etmekten vazgeçerim. Zira en çok ceza vermekten vazgeçen (Tevvab) ve en merhametli olan benim.

Ancak o kimseler ki tövbe ederler, düzelirler, doğruyu açıktan açığa söylerler, artık onların tövbelerini onarım. Tövbeleri onayıcı, esirgeyici olan yalnız Benim.

Ancak tövbe ve ıslah-ı nefs edenler, Tevrat/ta beyân ettiğimizi gizlemeyip belli eyleyenler başka, artık ben onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeyi çok kabul eden, bağışlayan Zât/ım.

Ancak, tevbe edenler ve kendilerini düzeltenler ve (gerçeği) açıklayanlar başka. Onların tevbesini kabul ederim. Çünkü Ben Tevvâb’ım, Rahîm’im.

Ancak (ardından) tevbe edenler, ıslah olanlar ve (gizlemiş olduklarını) açıklayanlar müstesna. İşte ben onların tevbesini kabul ederim. Şüphesiz ben tevbeleri kabullenen ve merhamet edenim.

Ancak; tövbe edip kendilerini düzelten ve gizlemiş oldukları gerçekleri açıklayanlar bunun dışındadır, işte onların tövbesini kabul edeceğim. Çünkü Ben çok bağışlayıcı ve çok merhametliyim.

Ancak tevbe etmiş, islah olmuş / düzelmiş ve bunu beyan etmiş (açıklamış) kimseler başka! İşte onlara tevbe kabul ederim. Ben Rahîm Tevvâb’ım.

Ancak, pişman olup hatalarını tamir edenleri ve suçlarını itiraf edenleri bağışlayabilirim. Çünkü engin sevgi yükümle ben yalvarılara dayanamam.

Allah’ın istemediği şeyleri yapanlar pişman olup bir daha yapmayacaklarına dair tövbe edip durumlarını düzeltirse; gerçekleri ortaya çıkarmak için mücadele etmeye başlarsa merhameti hak ederler. Aksi halde hangi nedenle olursa olsun, hangi şekilde olursa olsun ayetlerimizi gizleyenler merhametten uzaktırlar. Onun için hatalı olanlar hatalarından dönüp tövbe etsinler! Tövbe edenlerin tövbelerini kabul ederim! İnsanlara merhametli davranırım!

Ancak tevbe edip kendilerini düzeltenler [*] ve (gerçeği) açıkça ortaya koyanlar başkadır. Ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben tevbeleri çok kabul edenim; çok merhametli olanım.

Tevbe ve ıslahın cezaları düşürmesiyle ilgili bkz. Âl-i İmrân 3:89, dipnot 8.

Ancak Allah’ın istediği gibi davranıp gerçekleri açıklayarak tevbe edenler, bunun dışındadır. Ben, onların tevbelerini kabul ederim. Çünkü Ben, tevbeleri kabul eden ve çok merhamet edenim.

Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır: Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.

Ancak tövbe ile doğru yola dönenler, durumlarını düzeltenler ve bu Kuran’da ki gerçekleri beyan edenler hariç. İşte ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri çokça kabul eden ve merhamet eden sadece benim. 3/89, 20/82

Fakat tevbe edenler, kendilerini ıslah edenler ve gizlediği gerçeği açıklayanlar hariç. İşte onların tevbelerini kabul edeceğim: Zira, sadece Benim tevbeleri çokça kabul eden, merhameti sonsuz olan.[³¹⁵]

[315] Tevbe, bir “yeniden kazanma” iradesidir. Allah’a tevbe etmek, insanın kendisini yeniden kazanması için Allah’tan yardım talebidir. Bu bir onarım... Devamı..

Ancak (yaptıklarından pişman olarak) tevbe edenler, durumlarını düzeltenler, gizledikleri şeyi açıklayanlar (Peygamberlerin tümüne iman ettiklerini bildirenler) başkadır, Ben onların tevbelerini kabul ederim, çünkü Ben tevbeyi kabul eden ve çok merhamet edenim.

Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onlann tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.

Ancak tövbe edenler, ıslahta bulunanlar ve açıklayanlar müstesna. İşte onların tövbelerini kabul ederim. Ve tevvâb, rahîm olan ancak Ben'im.

Ancak onlardan tövbe edip hallerini düzelten ve gerçekleri açıklayanlara gelince: Ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan Ben'im.

Ancak tevbe edip uslananlar ve (gerçeği) açıklayanlar başka. Onları bağışlarım. Çünkü ben tevbeyi çok kabul edenim, çok esirgeyenim.

Ancak şunlar ki (bu ketm-i hak günâhından) tevbe idenler ve bozub ifsâd iylediklerini düzeltdiler (yâhud) sâlih işler işlediler ve (ketm iyledikleri şeyleri) beyân ve izhâr iylediler, ben onların günâhlarını 'afv iylerim. Çünki tevbeyi kabûlde ve îsâl-i rahmetde son derece kerîmim.

Tevbe eden (hatasından tam olarak dönen), kendini düzelten ve gizlediklerini açıklayanlar başka; onların tevbesini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden ve iyiliği bol olan Benim.

Ancak tevbe edenler, hallerini düzeltenler ve onu açıklayanlar müstesna. Bunların tevbelerini kabul ederim. Tevbeleri kabul eden, bağışlayan benim!

Ancak tevbe edip durumlarını düzelten ve sakladıkları şeyi açıklayanlar müstesnâdır; Ben onların tevbelerini kabul ederim. Çünkü Ben tevbeleri kabul eden sonsuz rahmet sahibiyim.

Tövbe edip hallerini düzeltenlerle gerçeği açıklayanlar müstesna. İşte böylelerinin tövbesini kabul ederim. Doğrusu ben tövbeleri çok çok kabul edenim, rahmeti sınırsız olanım.

illā anlar kim tevbe eylediler, daħı eyü işlediler; daħı bellü eylediler; tevbe virürin anlara ya'nį ķabūl eylerin; daħı ben tövbe viriciyin raḥmet ķılıcı.

İllā anlar kim tevbe eylediler, daḫı eylük eylediler ve beyān eylediler. Pesanlaruñ ben tevbesin ḳabūl iderin. Daḫı ben yarlıġayıcı‐men raḥmet idici‐men.

Mən ancaq tövbə edənləri, yaxşı işlər görənləri və (Tövratda buyurduqlarımı) bəlli edənləri əfv edərəm. Mən tövbələri qəbul edənəm, mərhəmətliyəm!

Except such of them as repent and amend and make manifest (the truth). These it is toward whom I relent. I am the Relenting, the Merciful.

Except those who repent and make amends and openly declare (the Truth): To them I turn; for I am Oft-returning, Most Merciful.


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.