Vekeyfe tasbiru ‘alâ mâ lem tuhit bihi ḣubrâ(n)
“(Bu halini de pek yadırgamam ve kınamam) Çünkü iç yüzünü bilmediğin (hikmet ve hakikati öğretilmediğin) bir şeye, nasıl sabredip dayanacaksın?” diye (hatırlatmıştı).
İç yüzünü kavramana imkan olmayan birşeye nasıl sabredebilirsin ki?
“İç yüzünü kavramana imkan olmayan tecrübe alanı içine girmeyen bir şeye, nasıl dayanabilirsin ki?”
“İç yüzünü bilmediğin, hakikatini kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi.
Özünü etraflıca kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?"
(Böyleyken) 'Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?'
İç yüzünü bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin?
“Bilgisini elde edemediğin bir şeye karşı nasıl sabredeceksin?” dedi.
“Hakkında hiçbir bilgin olmayan şeylere sen nasıl sabredeceksin?” dedi.
İç yüzünü bilmediğin bir şeye nice susabilirsin?»
67-68. (Kul,) şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin. İç yüzünü kavrayamayacağın bir bilgiye nasıl sabredebilirsin ki?”
67,68. O: "Sen doğrusu benim yaptıklarıma dayanamazsın, bilgice kavrayamadığın bir şeye nasıl dayanabilirsin?" dedi.
“İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”
(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin?
"Bilmediğin bir şeye nasıl dayanabilirsin?"
"İçyüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredeceksin?"
Havsalanın almadığı şey'e nasıl sabredeceksin?
Haberdar edilerek iç yüzünü kavrayamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?
«(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabr edersin?» dedi.
“Hem içyüzünü kavrayamadığın (ve zâhiren yanlış anlaşılan) bir şeye (bir peygamber olarak) nasıl sabredeceksin?” (dedi).
Sonra (neden olduğunu) kavrayamadığın bir olaya nasıl sabredebilirsin ki?” dedi.
67, 68. O, dedi ki benimle bulunmaya sabır edemezsin, ilminin, iç yüzünü kavrayamadığı bir şeye nasıl sabredersin?
(Böyleyken) “İlim açısından ihata edemediğin bir şey hakkında nasıl sabredebilirsin?”
“Öyle ya, iç yüzünü bilemediğin ve daha önce öğrendiğin dînî hükümlere ters gibi görünen şeyler karşısında nasıl sabredebilirsin ki?”
(Devamla): “(Sırrını) kavrayamayaca-ğın bir bilgiye nasıl dayanacaksın?” (dedi.)
“çünkü tecrübe alanı içinde kavrayamayacağın şeye nasıl katlanabilirsin ki?” 74
– İç yüzünü bilmediğin şeylere nasıl katlanabilirsin ki? Dedi. 2/216
“Kaldı ki sen, tecrübî bilgi kapsamına tümüyle girmeyen şeye nasıl (ve neden) katlanasın ki?”
«Ve hakikatından tama men haberdar olmadığın bir şeye karşı nasıl sabredebilirsin?»
67, 68. “Doğrusu” dedi, “sen benimle beraberliğe sabredemezsin. Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki? ”
Sana bildirilmeyen bir şeye nasıl dayanabilirsin?
“İç yüzünü bilmediğin bir şeye nasıl dayanacaksın?"
Gerçek yönünü bilmediğin bir şeye nasıl sabredebilirsin?
“İçyüzünden haberdar olmadığın birşeye nasıl sabredebilirsin ki?”
"Havsalanın almadığı bir şeye nasıl dayanacaksın?"
“daħı nite ķatlanasın anuñ üzere kim ķaplamaduñ anı śınamaķdın yaña!”
Axı sən bilmədiyin (batininə, mahiyyətinə bələd olmadığın) bir şeyə necə dözə bilərsən?
How canst thou bear with that whereof thou canst not compass any knowledge?
"And how canst thou have patience about things about which thy understanding is not complete?"(2415)*
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |