13 Şubat 2025 - 15 Şaban 1446 Perşembe

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Ra’d Suresi 37. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Vekeżâlike enzelnâhu hukmen ‘arabiyyâ(en)(c) vele-ini-tteba’te ehvâehum ba’de mâ câeke mine-l’ilmi mâ leke mina(A)llâhi min veliyyin velâ vâk(in)

İşte böylece ona Arapça bir hükümdür indirdik. Sence bilindikten sonra tutar da onların dileklerine uyarsan Allah'a karşı ne bir dost bulunur sana, ne de seni ondan koruyacak biri.

İşte böylece Biz Onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm (ve hikmet Kitabı) olarak indirdik. Andolsun, Sana gelen bu ilimden sonra, eğer onların (müşriklerin ve münafıkların) hevâ (istek ve tutku)larına uyacak (ve Kur’ani hükümlerin bir kısmını bırakacak) olursan, (artık) Senin için Allah’tan; ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu bulunacaktır.

İşte biz bu Kur'ân'ı Arap diliyle hükümler ve hikmetler yığını bir kitap olarak indirdik. Ey peygamber! Sana gelen bunca vahiy bilgisinden sonra, onların gelip geçici istek ve arzularına uyarsan bil ki, Allah'a karşı ne bir yardımcı ve ne de bir koruyucu bulamazsın.

Dinî, sosyal, siyasî esasları içeren birbirine benzer kitaplar vahyettiğimiz gibi, bunların en mükemmeli ve sonuncusu Kurân'ı açık edebî bir Arapça ile, hükümranlık sağlayan bir kitap, uygulamalı bir anayasa, bütün anlaşmazlıkları çözen hâkim bir kanun, hikmetli bir söz, muhkem bir şeriat olarak indirdik. Eğer sana gelen bu kadar bilgiden sonra, onların şahsî arzu ve ihtiraslarına uyarsan seni Allah'ın azabından koruyacak ne bir dostun, ne bir koruyanın bulunur.

bk. Kur’an-ı Kerim, 11/1; 31/2; 41/41-42.

İşte böylece biz onu Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan senin için Allah'tan ne bir yardımcı ne de bir koruyucu olur.

İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Andolsun, sana gelen bu ilimden sonra, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir yardımcı-dost, ne bir koruyucu vardır.

İşte biz, o Kur'ân'ı böyle Arapça bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki, eğer sana vahy ile gelen bu ilimden sonra, kâfirlerin arzularına uyacak olursan, senin için, Allah'ın azabından kurtaracak ne bir yardımcı, ne de bir koruyucu vardır.

(Daha önce mesajlarla yüklü kitabı gönderdiğimiz gibi,) O’nu, Arapça bir yasa ve bilgi olarak indirdik. Eğer sana gelen bu bilgiden sonra, onların isteklerine uyarsan, Allah’a karşı, kendine ne bir sahip ne bir koruyucu bulamazsın.

İşte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hikmet kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra onların arzularına uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur, ne de bir koruyucu.

İşte böyle, Arapça bir hüküm olmak üzere, sana onu indirdik, sana bilgi verildikten sonra, sen uyarsan onların havalarına, Allaha karşı, senin ne bir dostun vardır, ne de bir koruyanın

Ve işte böylece biz onu (Kur'an'ı, geldiği ve ilk muhatap olduğu toplum Arapça konuştuğu için) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Artık sana gelen (bunca) ilimden sonra onların heveslerine uyacak olursan (işte o zaman), Allah tarafından seni koruyacak ne bir dost ne de bir koruyucu vardır.

Bu ve bunun gibi bazı ayetlerde Kur’an’ın Arapça indirildiğinin üzerinde durulması, Kur’an’ın ilk muhataplarının Arapça konuştuğuna ve anlayabilmeleri... Devamı..

Bu Kur’ân’ı sana ’arabca inzâl iyledik sen ’ilme nâil oldukdan sonra ânların arzularına ittibâ’ ider isen Allâh’a karşu nerede hâmî, nerede mesken bulabilirsin?

Böylece Biz Kuran'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir dost ve seni koruyan çıkmaz.*

Böylece biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.

Biz Kur’an’ı işte böyle Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Sana bu ilim geldikten sonra, eğer onların arzularına uyarsan, (bil ki) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de bir koruyucun olur.

Ve böylece biz onu Arapça bir hüküm (hikmetli bir söz) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, (işte o zaman) Allah tarafından senin ne bir dostun ne de koruyucun vardır.

Böylece onu Arapça bir yasa olarak indirdik. Sana gelen bilgiden sonra onların keyfine uyarsan ALLAH'a karşı ne bir dostun ne de bir koruyucun olamaz.

Bu ayetin farklı bir anlamı için bak 43:3.

Ve işte biz o Kur'ân'ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Yemin olsun ki, eğer sen, sana vahiyle gelen bu bilgiden sonra onların keyiflerine uyacak olursan, sana Allah'dan ne bir dost vardır, ne de bir koruyucu.

Ve işte biz o Kur'anı böyle arabiyyen hâkim olmak üzere indirdik, kasem olsun ki eğer sen sana vahyile gelen bu ilimden sonra onların hevalarına uyacak olursan sana Allahtan ne bir velîy vardır, ne de vikaye edecek

Ve işte biz onu (Kur’ân’ı,) Arapça bir hüküm olarak vahyettik. Artık sana gelen (bunca) ilimden sonra *(farz-ı muhâl) onların (kâfirlerin) heveslerine uyacak olursan, (bil ki) Allah’ (ın azabına) karşı ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin!

* “Farz-ı muhâl”; Gerçekleşmesi asla mümkün olmayan bir konu hakkındaki varsayım, “kesinlikle olamaz ve olmayacak fakat sayalım ki oldu” manasında. * ... Devamı..

İşte böylece Biz onu Arapça bir hüküm¹ olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden² sonra onların hevalarına³ uyarsan, seni Allah'tan koruyacak bir veli⁴, bir koruyucu bulamazsın.

1- Yargılama, yasa kaynağı. 2- Vahiy. Vahiyle gelen bilgiden sonra 3- Tutku ve kuruntularına. 4- Yardımcı.

İşte biz onu (Kur'ânı) böyle Arabca bir hikmet olarak indirdik. Andolsun ki sana (vahy ile) gelen (bu) ilimden sonra onların hevâ (ve heves) lerine uyarsan Allahdan senin için ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu.

İşte böylece onu (o Kur'ân'ı) Arabca bir hüküm olarak indirdik. And olsun ki, eğer sana (vahiyle) gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, Allah'dan senin için ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır.

Ve işte böylece biz onu (Kur’an’ı, tebliğ eden elçi ve ilk muhatabı olan toplum Arapça konuştuğu için) Arapça bir hüküm (kanun) olarak indirdik. Artık sana gelen (bunca) ilimden sonra onların (ayetlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edenlerin) heveslerine (tutku ve kuruntularına) uyacak olursan (işte o zaman), Allah’tan (onun azabından) seni koruyacak ne bir veli (sahip ve yardımcı), ne de bir koruyucu vardır. *

(*) Not: Kur’an, evrensel ilahi bir kitap olduğundan, doğal olarak dünya dillerinden sadece bir dil ile gelmiştir, o da Arapçadır. Yoksa dünyada kaç d... Devamı..

Böylece kitabı sana Arapça hüküm halinde indirdik. Eğer sana gelen bunca ilimlerden sonra, onların arzularına tabi olursan, kendin için Allah’dan başka, seni ne sahiplenen, nede seni koruyan birisini bulabilirsin.

Böylece Biz Kur’an’ı Arap diliyle bir yasa olarak bildirdik. Bu bilim sana geldikten sonra sen yine de onların dürtülerine uyacak olursan, Allah’a karşı ne koruyucun, ne de sakınıcın olur.

Bunun gibi [²] onu arabî olarak halk arasında hâkim olmak üzere inzal eyledik. * Sen onların dinlerinin bâtıl olduğunu bildikten sonra onların hevesatına tâbi olacak olursan Allah/ın azabından seni kurtaracak ne işini gören, ne koruyan bir fert bulunamaz.

[2] Evvelki kitapları indirdiğimiz gibi.

Biz Kur’an’ı böylece Arapça bir hüküm/hikmet kaynağı olarak indirdik. (Ey Peygamber!) Eğer sana gelen bu ilimden sonra sen onların keyiflerine uyarsan, artık seni Allah’tan kurtaracak ne bir dost ne de bir koruyan vardır.

İşte böylece biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik. Şüphesiz sana gelen bu ilimden sonra, onların hevalarına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir veli, ne de bir koruyucu vardır.

Ey Muhammed! İşte böylece biz, Kur’an’ı önce kendi halkına, sonra onlar aracılığıyla tüm insanlığa tebliğ edebilmen için onu Arapça bir hüküm ve hikmet kitabı olarakindirdik. Sana Rabb’inden ilim geldikten sonra, eğer o zâlim insanlarınşeytânî arzu ve isteklerine uyarak Kur’an’dan sapacak olursan, yemin olsun ki, o zaman seni Allah’ın gazâbından kurtarabilecek ne bir dostun olur, ne de bir koruyucun!
Eğer inkârcılar, tabîatüstü güçleri olmayan ölümlü bir insan olduğun için seni reddediyorlarsa, şunu iyi bilsinler:

İşte böyle, onu düzgün-anlaşılır bir hüküm olarak indirdik. And olsun İlim’den sana geldikten sonra eğer onların hevâlarına uysaydın, senin için Allah’tan ne bir veliyy olurdu, ne bir koruyucu!”.

Resulüm! Tam egemenlik sağlayabilmen için Kuran’ı, Arapça indirdik. Eğer sen, sana gelen bunca ilme rağmen onların arzularına boyun eğersen, sonunda Allah'a karşı kimse sana kol kanat olmayacaktır.

Böylece biz Kur’an’ı Arapça bir hüküm olarak gönderdik! Sana bütün gerçeği açıklayan ayetlerden sonra sen inkâr edenlerin arzularına ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için bir dost ve koruyucu bulamazsın!

Böylece biz onu Arapça, doğru bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bilgiden sonra onların arzularına uyarsan, Allah’tan (gelecek azaba karşı) senin için herhangi bir dost ve koruyucu olmayacaktır.

İşte böylece Biz, o (Kur’an’ı hükümleri uygulanmak üzere) Arapça bir kanun olarak indirdik. Eğer sana gelen bu (vahiy) ilminden sonra, onların arzularına uyacak olursan, (işte o zaman) sana Allah’tan (başka) dost da koruyucu da yoktur.¹

1 Kur’an, her kitabın üstünde ve bütün milletlere hâkim Arapça hak bir kitaptır. Onun bilhassa keyfi tercümelerinden doğrudan doğruya hüküm çıkarılama... Devamı..

Biz bu [ilahî kelâmı] işte böyle Arap dilinde, bir hüküm ve hikmet (kaynağı) olarak indirdik. ⁷² Ve gerçek şu ki, eğer sana [vahyî] bilgi geldikten sonra kalkıp insanların gelgeç isteklerine uyarsan, ⁷³ (bil ki) Allah’a karşı ne bir koruyucu ne de bir yardımcı bulabilirsin!

72 Lafzen, “Arapça bir hüküm olarak”: yani, Arap Peygamber’in önce kendi yakın çevresindeki insanlara ve sonra da onların aracılığıyla bütün insanlığa... Devamı..

İşte böylece biz bu Kuran’ı, açık ve anlaşılır bir hüküm kaynağı olarak indirdik.1 Eğer sen, sana vahiy geldikten sonra onların uyduruk inançlarına uyarsan, Allah’a karşı seni koruyacak ne bir veli/dost ne de bir koruyucu vardır.2, 12/97, 17/73..75, 19/97, 41/44, 22/120, 5/48-49

Ve işte böylece Biz, onu Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik.[¹⁹⁷⁷] Artık sana ilimden bir pay verildikten sonra eğer onların keyfî arzularının peşine düşersen, senin için Allah’tan başka ne bir yâr, ne de bir sığınak var!

[1977] Kur’an bir beşer dili olan Arapça’ya ve bir beşer olan Allah Rasûlü’ne isnat edildiği her yerde inzal formunu kullanır (Bkz: 12:2, not 3). Arap... Devamı..

(Ey Muhammed) İşte biz Kur'an'ı böyle Arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra bilfarz (hüküm vermekte) onların heva ve hevesine uyacak olursan, Allah tarafından ne dost ne de yardımcı bulamazsın. (Müşrikler: "Eğer Muhammed, peygamber olsaydı onun da Yahya ve İsa gibi tek başına münzevi bir hayat yaşaması gerekmez miydi?" dediler, oysa)

Ve biz onu (Kur’an’ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafindan senin için ne bir dost, ne de bir koruyucu vardır.

Ve işte Biz onu (Kur'an'ı) Arapça bir hüküm olarak indirdik ve andolsun ki, eğer sana gelen ilmden sonra onların hevâlarına uyacak olursan senin için Allah'tan ne bir yardımcı vardır, ne de bir koruyucu.

Böylece biz Kur'ân'ı Arapça bir hüküm ve hikmet olarak indirdik. Şayet, sana gelen bunca ilimden sonra o muhaliflerin keyiflerine uyacak olursan, Allah'ın cezasından seni koruyacak ne bir dost, ne bir hâmi bulamazsın. [11, 1; 41, 41-42; 31, 2]

Ve işte biz onu, Arapça bir hüküm (hikmet gereğince hükmeden bir Kitap) olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, artık seni Allah'tan kurtaracak ne bir veli ne de koruyucu olmaz.

Senden evvelki rasûllere (kitâbı) kendi lisânlarıyla gönderdiğimiz gibi sana da Kur'ân'ı 'Arabî hüküm olarak inzâl iyledik. Eğer sana 'ilim geldikden sonra onların hevâsına tâbi' olur isen sana Allâh'dan başka bir dost ve vikâyeci bulamazsın.

Kural böyledir[*]; Kur’ân’ı Arapça hükümler olarak indirdik. Bu bilgi sana geldikten sonra onların arzularına uyarsan, Allah’a karşı senin ne bir dostun ne de koruyucun olur.

[*] Her elçiye verilen kitap, kendi toplumunun diliyle olur(Bkz: İbrahim 14/4)

İşte böylece Kur'an'ı Arabça bir hüküm olarak indirdik. Sana ilim geldikten sonra onların heveslerine uyarsan, and olsun ki, Allah katında sana bir veli ve koruyucu olamaz.

Böylece Biz onu Arapça bir hüküm ve hikmet kaynağı olarak indirdik. Sana gelmiş olan ilimden sonra sen onların heveslerine uyarsan, seni Allah'ın elinden kurtaracak ne bir dostun olur, ne bir koruyucun.

İşte biz o Kur'an'ı Arapça bir hüküm kaynağı olarak indirdik. Eğer sana gelen ilimden sonra onların keyiflerine uyarsan, Allah'tan sana ne bir dost nasip olur ne de bir koruyucu.

daħı andayuķ indürdük anı hükm iken 'arabça. daħı eger uyasın nefsleri dileklerine andan śoñra kim geldi saña bilmekden yoķdur senüñ Tañrı’dan arķa virici ne daħı śaķlayıcı.

Daḫı ancılayın indürdük anı ḥükm‐iken ‘Arabça. Eger uysañ fāsıḳlar dilegine, andan ṣoñra kim geldi saña bilmekden, yoḳdur saña Tañrıdan artuḳ arḳavirici, ne daḫı ṣaḳlayıcı.

(Ya Rəsulum!) Beləliklə, Biz onu (Qur’anı) ərəbcə bir hökm olaraq (insanlar arasında onunla hökm etmək üçün) nazil etdik. Əgər sənə (vəhylə) gələn elmdən (Qur’andan) sonra (kafirlərin) nəfslərinin istəklərinə (puç arzularına) uysan, səni Allahın əzabından qoruyan və qurtaran olmaz! (Və ya: Sənin Allah tərəfindən nə bir dostun, nə də bir qoruyucun olar!)

Thus have We revealed it, a decisive utterance in Arabic and if thou shouldst follow their desires after that which hath come unto thee of knowledge, then truly wouldst thou have from Allah no protecting friend nor defender.

Thus have We revealed it to be a judgment of authority(1859) in Arabic. Wert thou to follow their (vain) desires after the knowledge which hath reached thee, then wouldst thou find neither protector nor defender(1860) against Allah.

1859 The Qur'an is in Arabic; therefore the Arabs, among whom it was promulgated, could have no difficulty in understanding its precepts and using it ... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.