Żâlike min enbâ-i-lkurâ nekussuhu ‘aleyk(e)(s) minhâ kâ-imun vehasîd(un)
Bunlar, maceralarını sana hikaye ettiğimiz şehirlere ait haberler; o şehirlerden harabeleri hala duranlar var, biçilmiş ekin gibi yerle bir olanlar, eseri bile kalmayanlar var.
(Ey Resulüm!) Bunlar, Sana (doğru bilgi ve ibretlik kıssa olarak) aktardıklarımız; (geçmişteki nesillerin ve) ülkelerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ tarihi eser kalıntıları devam etmektedir, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerle bir edilmiş, izleri silinmiş)dir.
Ey peygamber! İşte bütün bunlar, toplumları helak olmuş memleketlerin haberlerindendir. Biz onları sana ders ve ibret olsun diye anlatıyoruz. Bu kasabaların bazılarının izleri hâlâ yerinde duruyor, bazıları ise biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir.
İşte bunlar, insanlığa ders olsun diye sana anlattığımız, helâk olmuş memleketlerin başlarına gelen felâket haberlerinden bazılarıdır. Onlardan ayakta kalanlar, kalıntıları olanlar var, orakla köklerinden biçilmiş otlar misali çer-çöp haline gelenler, soyları kuruyanlar var.
Bu sana anlattıklarımız, o şehirlerin haberlerindendir. Onlardan bazıları ayakta durmakta bazıları ise tamamen silinmiştir.
Bunlar, sana doğru haber (kıssa) olarak aktardığımız (geçmişteki) nesillerin haberleridir. Onlardan kimi ayakta kalmış, (hâlâ izleri var, kimi de) biçilmiş ekin (gibi yerlebir edilmiş, kalıntısı silinmiş) dir.
İşte bu, helâk olmuş memleketlerin haberlerindendir ki, onu sana anlatıyoruz. O memleketlerin bâzısının izi kalmıştır, bâzısı da ekin gibi biçilmiş yok olmuştur.
Bunlar köy ve kasabaların haberleridir. Onları sana anlatıyoruz. Onların bazıları ayaktadır, bazıları da biçilmiş gibi yerle bir edilmiştir.
İşte bu, memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz; bugüne kadar izleri kalan da vardır, biçilmiş ekin gibi yok olan da.
İşte sana, anlatmış olduğumuz birtakım şehirlerin haberleri, bu şehirlerin kimi ayaktadır, kimi yıkılmış
(Ey Resul!) İşte bu sana anlattığımız (geçmişte helak edilmiş) kasaba halklarının (ibret verici) haberlerinden bazılarıdır. Onların bıraktıkları eserlerden ayakta kalan da var, yok olup giden de vardır.
İşte sana nakl itdiğimiz karyelerin hikâyesi budur. Bu karyelerin ba’zıları henüz kâim ve mahsûldârdır, diğerleri mahv olmuşdur.
Bu sana anlattıklarımız, kasabaların başından geçenlerdir. Onların bir kısmı hala duruyor, bir kısmı ise silinip gitmiştir.
(Ey Muhammed!) Bunlar o memleketlerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, yıkılıp gidenler de.
İşte sana anlatmakta olduğumuz eski beldelerin haberleri böyle. Kiminin izleri hâlâ ayakta, kimi de biçilip yere serilmiş.
(Ey Muhammed!) İşte bu, (halkı helâk olmuş) memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz; onlardan (bugüne kadar izleri) kalan da vardır, biçilmiş ekin (gibi yok olan) da vardır.
Sana bu aktardıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir.
İşte bu helâk olmuş memleketlerin önemli haberlerindendir. Sana onu kıssa olarak anlatıyoruz. Onlardan yerinde duranlar da var, biçilenler (yok olup gidenler) de.
İşte bu, medeniyetlerin mühim haberlerinden, sana onu kıssa olarak naklediyoruz: Onlardan duran var, biçilen var
(Resûlüm!) İşte bu sana anlattığımız (geçmişte helâk edilmiş) memleketlerin (ibret verici) haberlerinden bazılarıdır. Onlardan, (kalıntıları hâlâ) ayakta olan da vardır, biçilmiş (ekin gibi yok) olan da!
Bunlar, o kentlere ait sana bildirdiğimiz haberlerdir. O kentlerden, yerinde duran da var, biçilmiş ekin gibi olan da.
Sana kıssa olarak bildirmekde olduğumuz bu (haberler, helak olmuş) memleketlerin haberlerindendir ki onların kimi (nin izleri) ayakda kalmış, (kimi de) biçilmiş ekin (gibi yok olmuşdur).
(Habîbim, yâ Muhammed!) Bunlar (helâk edilen) şehirlerin haberlerindendir ki, onu sana anlatıyoruz; onlardan (hâlâ) ayakta olan da vardır, biçilmiş (ekin gibi yok) olan da!
(Resulüm!) İşte bütün bunlar, (zulüm ve azgınlıkları sebebiyle toplumları helâk olmuş) şehirlerin haberlerindendir. Biz onları sana (herkese ders ve ibret olsun diye) anlatıyoruz. Bunlardan bazılarının izleri hâlâ yerinde duruyor, bazıları ise biçilmiş ekin gibi yok olup gitmiştir. *
Bu, sana bir kısmını anlattığımız kasabanın haberlerindendir. Onlar ayakta idiler, sonra (biçilmiş ekinler gibi) yerle bir oldular.
Bütün bu sana anlattıklarımız o kentlerin olaylarıdır ki içlerinde ayakta duranlar da vardır, biçilmiş ekinler gibi yok olanlar da vardır.
Bu kıssa helâk olan kıssalara ait kıssalardır, onu sana hikâye ediyoruz. O kasabalardan bir kısmı kalmış, bir kısmı da biçilmiş ekin gibi yok olmuştur.
(Ey Peygamber!) Bütün bunlar o beldelerin haberlerinden bazılarıdır. Onları sana anlatıyoruz. Onlardan ayakta duranlar da var, hasadı yapılmış/işi bitirilmiş olanlar da var.
İşte bunlar, sana anlattığımız şehirlerin haberlerindendir. Onlardan kalan da var, biçilmiş ekine dönen de var.
Ey hak yolunun yolcusu! İşte bu sana anlattıklarımız, geçmişte helâk edilmiş ülkelerin başından geçen ibret verici olaylardan sadece bir kısmıdır. Bunlardan kiminin kalıntıları hâlâ ayakta duruyor, kimiyse kökünden biçilerek tamamen yok olup gitmiş! Bu âkıbet, onların kendi tercihleriydi. Nitekim:
Bu, sana anlattığımız, bir kısmı ayakta, bir kısmı da yıkılmış Şehirler’in uyarıcı haberlerindendir.
Resulüm! Sana, kimi harabe, kimi yerle bir olmuş kentlerden öyküler sunduk.
İşte bunlar, şehirlerin haberlerindendir. Sana anlattıklarımızın bazıları ayakta bazıları tamamen yeryüzünden silinmiştir.
İşte bu, (halkı helak olmuş) şehirlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz. Onlardan (izleri) kalan da vardır; biçilmiş (ekin gibi yok olan) da.
(Ey Muhammed!) Sana bu anlattıklarımız; kimi ayakta kalmış, kimi de yok olup gitmiş (geçmiş) medeniyetlerin haberleridir.
[İNSANLIĞA BİR ders olsun diye] ¹³¹ bu sana anlattıklarımız ¹³² [gelip gitmiş] kasaba [halk]ları[nı]n başından geçenlerdir ki, bu [kasaba]ların bazıları hâlâ yerinde duruyor, bazılarıysa biçilmiş tarlalar gibi [silinip gitmişler]:
Sana bu kıssasını anlattıklarımız helak olmuş o memleketlerin acı hikâyelerinden bazılarıdır, hala onlardan (kalıntıları) ayakta duran da vardır, biçilmiş ekin gibi yerinde yeller esen de/kökü kazınmış olan da vardır. 7/101, 11/120, 20/99
BÜTÜN bu kıssasını sana anlattıklarımız, (bilinen) kentlerin (acı) hikâyelerinden bir kısmıdır: onlardan (geriye) kalıntı bırakan da var, hasat edilmiş tarlalar gibi yerinde yeller esen de…
(Ey Muhammed) İşte bunlar (bu haberler halkı helak olmuş) beldelerin haberlerindendir ki onları biz sana anlatıyoruz, onlardan (izleri bu güne kadar) kalan da var, biçilmiş ekin gibi yok olan da var!
(Ey Muhammed), bu sana anlattıklarımız, o kentlerin haberlerindendir. Onlardan kimi hâlâ ayakta, kimi de (ekin gibi) yıkılıp biçilmiştir.
İşte bu, karyelerin haberlerindendir. Onu sana hikaye ediyoruz. Onlardan bâki olan da vardır, biçilmiş olan da.
İşte sana bildirdiğimiz bu haberler, helâk olmuş diyarların haberleri. Onların kiminin izleri hâlâ dururken, kimi biçilmiş ekin gibi yok olmuştur.
(Ey Muhammed), bu sana anlattıklarımız, o kentlerin haberlerinden(başlarına gelen olaylardan)dır. Onlardan kimi hala ayakta, kimi de biçilmiştir.
Bunlar geçmiş akvâma 'âid kıssalardır ki sana nakl ideriz. Helâk iylediğimiz karyelerden âsârı bâkî olanlar vardır ve ba'zıları da biçilmiş ekin gibi mahv olmuşlardır.
Bu anlattıklarımız, o kentlerin haberlerindendir; onlardan hala ayakta duranlar da vardır, yıkılıp gitmiş olanlar da.
Bu sana anlattıklarımız, yerleşim yerlerinin haberleridir ki onlardan bir kısmı hala sağlamdır; bir kısmının da kökü kazınmıştır.
İşte bunlar o beldelerin haberlerindendir ki, sana anlatıyoruz. Onlardan kalıntısı duran da var, kökten biçilen de.
İşte bunlar o kentlerin/medeniyetlerin haberlerinden bir kısmı, anlatıyoruz sana. Kimi hâlâ ayakta onların, kimi kökünden biçilip gitmiştir.
şol köyler ħaberlerindendür ḥikāyet eylerüz anı saña. anlardan dururdur ya'nį dįvarları daħı biçilmişdür ya'nį eseri ķalmamış.
Bu ḫaber iḳlīmler ḫaberlerindendür. Ḫaber virür‐biz anları saña. Ol şehrle‐rüñ niçesi durur ve niçesi ḫarāb olupdurur.
Bu, (məhv omuş) məmləkətlərin xəbərlərindəndir ki, sənə söylədik. Onların bə’zisindən əsər-əlamət qalmış, bə’zisi isə yerlə yeksan olmuşdur.
That is (something) of the tidings of the townships' (which were destroyed of old). We relate it unto thee (Muhammad). Some of them are standing and some (already) reaped.
These are some of the stories of communities which We relate unto thee: of them some are standing,(1601) and some have been mown down (by the sickle of time).(1602)
Designed by ÖFK En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir. |