19 Ocak 2025 - 19 Receb 1446 Pazar

ANA SAYFA | SURELER  | AYET KARŞILAŞTIRMA |KUR'AN'DA ARA! |FİHRİST | DOWNLOAD | MOBİL
Kullanıcı : Şifre :   Şifremi Unuttum    KAYDOL
Yûnus Suresi 54. Ayet

Ayeti Dinle



Meal Ekle/Çıkar

Hepsini Göster/Gizle


Tercihinizin bir sonraki oturumda hatırlanması için giriş yapmalısınız.

Arapça Metin
Türkçe Transcript
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Abdullah Parlıyan Meali
Ahmet Tekin Meali
Ahmet Varol Meali
Ali Bulaç Meali
Ali Fikri Yavuz Meali
Bahaeddin Sağlam Meali
Bayraktar Bayraklı Meali
Besim Atalay Meali (1965)
Cemal Külünkoğlu Meali
Cemil Said (1924)
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Diyanet Vakfı Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Elmalılı Meali (Orijinal)
Emrah Demiryent Meali
Erhan Aktaş Meali
Hasan Basri Çantay Meali
Hayrat Neşriyat Meali
İhsan Aktaş Meali
İlyas Yorulmaz Meali
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
İsmail Hakkı İzmirli
İsmail Yakıt
Kadri Çelik Meali
Mahmut Kısa Meali
Mahmut Özdemir Meali
Mehmet Çakır Meali
Mehmet Çoban Meali
Mehmet Okuyan Meali
Mehmet Türk Meali
Muhammed Esed Meali
Mustafa Çavdar Meali
Mustafa İslamoğlu Meali
Orhan Kuntman Meali
Osman Fırat Meali
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Suat Yıldırım Meali
Süleyman Ateş Meali
Süleyman Tevfik (1927)
Süleymaniye Vakfı Meali
Şaban Piriş Meali
Ümit Şimşek Meali
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Eski Anadolu Türkçesi
Satıraltı Meal (1534)
Bunyadov-Memmedeliyev
M. Pickthall (English)
Yusuf Ali (English)
Tercihinizin hatırlanması için
giriş yapmalısınız.

Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır.
 
 

Velev enne likulli nefsin zalemet mâ fî-l-ardi leftedet bih(i)(k) veeserrû-nnedâmete lemmâ raevû-l’ażâb(e)(s) vekudiye beynehum bilkist(i)(c) vehum lâ yuzlemûn(e)

Zulmeden kişi, yeryüzünde ne varsa hepsine sahip olsaydı kurtulmak için hepsini de bağışlardı. Azabı görünce nadim olurlar ve aralarında adaletle hükmedilir. Zulüm görmez onlar.

Eğer (ellerinden gelseydi, dünyada iken küfre ve kötülüğe dalıp) zulmeden her nefis, (inkâr ve isyan eden herkes ahirette) yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa (bile) bunu (uğrayacakları azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizleyip (içten içe derin bir hasret ve nedamet çekeceklerdir), oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.

Kıyamet günü, yaratılış gayesine aykırı hareket eden herkes, dünyadaki herşey onun olsa, o gün kurtulmak için onu fidye olarak verirdi. Ve o zalimler, kendilerini bekleyen azabı görünce, pişmanlıklarını açıklayacak bir yapıda olurlar veya için için yanarlar. O gün onların arasında, adaletle hükmolunur ve asla haksızlığa uğratılmazlar.

Baskı zulüm işkence ile temel hak ve hürriyetleri Allah yolunu ve Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen, İslâm dini aleyhinde propaganda yapan herkes yeryüzündeki bütün servet ve imkâna sahip olsa, cezadan kurtulmak için elbette onu feda eder. Azâbı gördükleri zaman, için için pişmanlık duyacaklar. İşte böyle bir zamanda bile mü'minlerle kâfirler arasında hakları, mükâfatları ve cezalarının tesbiti ile ilgili âdil bir muhakeme yapılarak kararlar icra edilir. Onlara haksızlık da yapılmaz.

Zulmeden her bir can, yeryüzünde olanların tümüne sahip olsaydı bunu fidye olarak verirdi. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını açığa vururlar. Aralarında adaletle hüküm verilir ve hiç bir haksızlığa uğratılmazlar.

Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir.

Küfre varmakla zulmeden her nefis, eğer bütün yeryüzündekine sahip olsaydı, azabı gördükleri vakit, hepsi pişmanlığı açığa vurarak kendini kurtarmak için onu mahakkak feda ederdi. Fakat kendilerine zulüm yapılmaksızın, aralarında adaletle (günahları kadar azabla) hüküm verilmesi takdir edilmiştir.

Eğer yeryüzündeki her şey (küfür ile) zulmeden bir kişinin olsa (ateşten kurtulmak için) fidye olarak verir. Azabı gördüklerinde, içlerindeki pişmanlığı gizlerler. O gün adalet ile aralarında hüküm verilir. Ve asla kendilerine zulmedilmez.

Zulmeden herkes, yeryüzündeki bütün servete sahip olsa azaptan kurtulmak için elbette onu feda eder ve azabı gördükleri zaman, için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmedilir ve onlara zulmedilmez.

Yeryüzü bir zalimin olsaydı, azabı görünce hepsini de, kurtulmalık vererek, pişmanlık gösterirdi, hükmolunur araları adaletle, zulme de uğramazlar

(Hakka karşı direnerek ve kötülüğü âdet haline getirerek) kendisine zulmetmiş olan herkes, o gün yeryüzünün bütün servetine sahip olsa elbette bunu (azaptan kurtulmak için) fidye olarak verirdi. Onlar (kendilerini bekleyen) azabı görünce pişmanlıklarını gösterecek gücü dahi kendilerinde bulamayacaklar. O gün aralarında tam bir adaletle hükmedilir ve kimseye en küçük bir haksızlık yapılmaz.

Dünyâda iken zulüm iden her nefis bütün arzın zenginlikleriyle kurtulmak isterler lâkin kendilerini bekleyen ’azâbı görünce me’yûsiyetlerini saklayamazlar haklarında karâr virilecekdir. Zulüm görmiyeceklerdir.

Haksızlık etmiş olan her kişi, yeryüzünde olan her şeye sahip olsa, onu azabın fidyesi olarak verirdi. Azabı görünce pişmanlık gösterdiler. Haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmolunmuştur.

(O gün) zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir.

Haksızlık yapmış olan her insan, dünyadaki her şey kendisinin olsa (o gün) kurtulmak için onu feda ederdi. Onlar azabı gördükleri vakit pişmanlıklarını içlerinde saklayacaklar. Onlar hakkında adaletle hüküm verilecek, kendilerine haksızlık edilmeyecektir.

(O zaman) zulmeden herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak için) elbette onu feda eder. Ve azabı gördükleri zaman için için yanarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez.

Zulmetmiş bir can yeryüzündeki her şeye sahip olsa, onu fidye olarak vermek isteyecektir. Azabı gördüklerinde derin pişmanlık duyacaklar. Adaletle yargılanacaklar ve onlara zulmedilmeyecektir.

Zulüm yapmış olan herkes, azabı görünce yeryüzündeki her şeyin sahibi olsa da, (o azaptan kurtulmak için) hepsini feda ederdi. Ve içten içe pişmanlık duyardı. Fakat aralarında adaletle hüküm verilir ve hiçbirine zulüm yapılmaz.

Zulmetmiş olan her nefis bütün Arzdakine malik olsa idi, azâbı gördükleri vakıt hepsi içten içe nedamet ederek kendini kurtarmak için onu fedâ ederdi, fakat beyinlerinde kaza, adalet ile imza edilmiştir, hiç birine zulmedilmez

(Îmânsız bir şekilde ölerek ebedî cehennem azabına müstahak olan ve bu sebeple kendine) zulmeden her nefis (sahibi,) eğer yeryüzünde bulunan her şeye sahip olsaydı, (uğrayacağı azaba karşılık olarak) onu kesinlikle fidye olarak verirdi. Ve (onlar, müstahak oldukları) azabı gördükleri zaman (dünya hayatında iken îmân etmedikleri için, içten içe duydukları) pişmanlıklarını açığa vururlar. Aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar (hiçbir) haksızlığa uğratılmazlar.

Zulmedenler, yeryüzündekilerin tamamı kendilerinin olsaydı, kurtulmak için onları fidye olarak verirlerdi. Azabı gördükleri zaman içten bir pişmanlık duyarlar. Ancak aralarında hakkaniyetle¹ hüküm verilir ve haksızlığa uğratılmazlar.

1- Tarafsızca.

Zulmeden herkes, eğer yerde bulunan (bütün) eşyâye mâlik olsaydı, (azâbdan kurtulmak için) onu behemehal feda ederdi. Onlar azabı görünce peşîmanlıklarını açıklarlar. (Ne çare ki) aralarında, kendilerine haksızlık yapılmaksızın, adaletle hüküm olunmuşdur.

Şübhesiz ki zulmeden (ve böylelikle cezâyı hak eden) her nefis yeryüzünde bulunan herşey, (kendisinin) olsaydı, (o azabdan kurtulmak için) onu kesinlikle fedâ ederdi. Ve azâbı gördüklerinde, için için pişmanlık duyarlar. Artık aralarında adâletle hüküm verilir ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Zulmetmiş (baskı ve işkence ile temel hak ve hürriyetleri ve Allah yolundaki faaliyetleri engellemiş) olan herkes eğer dünyadaki her şey onun olsa, o gün (hesap günü) kurtulmak için onu fidye olarak mutlaka feda ederdi. Ve (o gün) onlar (insanlara zulmetmiş olanlar), azabı görünce (korkudan nutukları tutulur ve içten içe) duydukları pişmanlığı açığa bile vuramazlar. Ve o gün onların arasında (hak ve) adaletle hükmolunur ve asla haksızlığa uğratılmazlar.

Kendi kendilerine (inkâr etmelerinden dolayı) haksızlık yapmış olanlar, yeryüzündekilerin tamamını (azaptan kurtulmak için) feda ederlerdi. Başlarına gelecek azabı gördüklerinde, pişmanlıklarını gizlerler. Onlara haksızlık yapılmadan, adaletle aralarında hüküm verilir.

Kıyıcılık eden herkes yeryüzünde olanların hepsi de kendinin olsaydı kurtulmak için onlardan vazgeçerdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını açığa vururlar. Onların araları yine de doğrulukla yargılanır. Onlara kıyılmaz.

Küfür ile zulmeden herkes, yerde ne var ise hepsi kendisinin olsaydı, azaptan kurtulmak için onu fidye verirdi. Onlar azap gördüler mi pişmanlıklarını gizlerler [¹]. Onların araları [²] hakkaniyetle hükmolunur, onlar zulme ve gadre de uğramazlar.

[1] Gördükleri azaptan dolayı kendilerinde ağlamaya, bağırmaya takatları kalmaz.[2] Mü'minler ile kâfirler arası.

Eğer zulmeden her bir nefs, yeryüzündeki her şeye sahip olsaydı hepsini (azaptan kurtulmak için) fidye olarak verirdi.²² Azabı gördükleri zaman içlerinde derin bir pişmanlık duyarlar. Aralarında adaletle hükmolunur ve onlar asla zulme uğratılmazlar.

22 Krş. Ra’d, 13/18; Meâric, 70/11-14

Zulmeden her nefis, yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlemeye çalışırlar. Onların arasında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.

Dünyanın gelip geçici menfaatleri uğruna âhiretlerini berbat edenler, ne büyük bir aldanış içinde olduklarını o gün anlayacaklar. Öyle ki, yeryüzünün tüm serveti zâlimlerin elinde olsaydı, cehennem azâbından kurtulmak için hepsini seve seve fedâ ederlerdi. Fakat ne çare! Azâbı gördükleri zaman, pişmanlık acısı bir kor gibi yüreklerini yakıp kavuracak! Fakat son pişmanlık fayda vermeyecek. Hiç kimseye en ufak bir haksızlık yapılmaksızın, aralarında âdaletle hükmedilecek ve böylece zâlimler, sonsuz azâba mahkûm edilecekler.

Eğer Yeryüzü’ndeki şeyler zulmetmiş her bir nefse ait olsa, onu fidye verirdi / feda ederdi; Azab’ı gördüklerinde İçten Pişmanlık duydular. Oysa aralarında “Tam Adalet” ile hükmedildi. Haksızlığa uğratılmazlar.

Keşke azabı görünce pişman olan zalimler, yeryüzündeki tüm mal varlıklarını verip de kurtulabilse!? aralarında hakça bir yargılama yapılacak ve kimseye haksızlık edilmeyecektir.

Şüphesiz kendine zulmeden her nefis yeryüzündeki bütün servete sahip olsa; hepsini fidye olarak verirdi. Azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını açığa vururlar. Aralarında adaletle hükmedilir. Onlara zulmedilmez.

Haksızlık eden kişi yeryüzündeki (her şeye) sahip olsaydı (azaptan kurtulmak için) elbette onu fidye olarak verirdi. [*] Azabı gördüklerinde, pişmanlık gizlemiş (veya pişmanlıklarını açıklamış) [*] olacaklardır. Aralarında adaletle hükmedilecektir ve kendilerine haksızlık edilmeyecektir.

Benzer mesajlar: Bakara 2:48, 123; Âl-i İmrân 3:91; Mâide 5:36; En‘âm 6:70; Ra‘d 13:18; Zümer 39:47; Hadîd 57:15; Me‘âric 70:11-14.,Buradaki [eserrû] ... Devamı..

Şâyet yeryüzünde bulunan her şey, zulmeden her bir kişinin olsaydı, onlar azabı gördüklerinde pişmanlıklarını ortaya koyar, (kendilerini kurtarmak için) onu fidye olarak verirlerdi. Ama onlara, aralarında asla zulmedilmeksizin adaletle hüküm verilecektir.

Haksızlık yapan ⁷⁵ herkes, dünyadaki her şey onun olsa, [o Gün] onu kurtulmak için fidye olarak verirdi. ⁷⁶ Ve [o zalimler kendilerini bekleyen] azabı görünce pişmanlıklarını gösterecek gücü (bile) kendilerinde bulamayacaklar. ⁷⁷ Yine de onlar hakkında adaletle yargıda bulunulacak; kendilerine zulmedilmeyecektir.

75 Burada, Hz. Peygamber’i bile bile yalanlayıp Kur’an’ın mesajını reddederek.76 Karş. 3:91 ve ilgili 71. not.77 Eserrahû fiili, öncelikle, “onu gizle... Devamı..

(O gün) Kendine zulmedip yazık etmiş olan herkes, yeryüzündeki her şey kendinin olsa cehennemden kurtulmak için onu fidye olarak vermek ister. Nitekim azabı gördüklerinde pişmanlıklarını bile açığa vurmaktan aciz olacaklar. Zira aralarında adaletle hüküm verilecek ve hiç kimseye haksızlık edilmeyecektir. 13/18, 39/47, 18/49, 21/47, 40/17...20

(Şirk koşarak) zulüm işlemiş her birey, eğer yeryüzündeki her şey kendisinin olsa onu (Hesap Günü) kurtuluş akçesi olarak vermek isterdi.[¹⁶³¹] Onlar asıl pişmanlığı, kendilerini bekleyen azabı görünce yüreklerinin en derinlerinde yaşayacaklar.[¹⁶³²] Ne ki onların aralarında herkese lâyık ilâhî bir hakkaniyetle hükmolunacak; ve onlara hiç haksızlık yapılmayacak.[¹⁶³³]

[1631] Hesap Günü’nden kaçanlar, hesabı verilemeyecek bir hayat yaşayanlardır. [1632] Eserra fiilinin zıt anlamlı müşterek bir sözcük olduğunu ve h... Devamı..

O gün, o zalimlerden her biri yeryüzündeki bütün servete sahip olsa -azaptan kurtulmak için- hepsini feda ederlerdi. Çünkü onlar azabı gördükleri zaman pişmanlıklarını dile getirmişlerdir, (ne çare ki tevbe ve bağışlanma dilekleri kabul buyurulmamış ve) Aralarında -kendilerine hiç haksızlık yapılmaksızın- adaletle hükmolunmuştur.

Şayet zulmeden her nefis (insan ) yer yüzünde ne varsa onu (kurtulmak için) fidye olarak vermek isterdi. Ve azabı gördüklerinde de pişmanlıklarını gizlediler ama aralarında kıstla (adil bir ölçüyle) hüküm verilir ve onlar zulme de uğramazlar.

Eğer zulmetmiş olan her şahıs için bütün yerde bulunanlar olsa idi elbette onları feda ederdi ve azabı gördükleri zaman için için nedâmette bulunmuş olurlar. Ve onların arasında adâletle hükmolunmuş olur ve onlar zulmolunmazlar.

Kendi nefsine zulmeden her kişi, dünyadaki bütün şeylere malik olsaydı bile, cezadan kurtulmak için hepsini fidye olarak verirdi. Onlar cezaları olan azabı görünce içten içe duydukları pişmanlığı açığa vururlar. Ne çare ki, kendilerine asla haksızlık edilmeksizin, aralarında adaletle hüküm verilmiştir.

Eserre: Hem açığa vurmak, hem de, acının şiddeti sebebiyle kişinin nutku tutulduğundan söyleyememesi yani içinde gizlemek hakkında kullanılır. Yani bu... Devamı..

(O zaman), kendisine zulmeden her kişi, yeryüzünde ne varsa hepsi kendisinin olsaydı (azabdan kurtulmak için) onu fidye verirdi. Azabı gördükleri zaman, içlerinde pişmanlık duyarlar, aralarında adaletle hükmedilir, asla haksızlığa uğratılmazlar.

Zulüm iden her nefis, dünyâda bulunan şeylerin kâffesi onun olsa cümlesini, 'azâbı gördiği zamân, fedâ iderdi. O derece nâdim ve pişmân olurlar ki bunı izhâra kâdir olmazlar. Aralarında 'adâletle hüküm olunur ve zulüm olunmazlar.

Yanlışlara dalmış her bir kişinin elinde yeryüzünün bütün malları olsa, o gün tereddüt etmeden fidye olarak verirler. Azabı görünce için için pişmanlık duyacaklardır. Aralarındaki yargılama hakka uygun şekilde yapılmış ve haksızlığa uğratılmamışlardır.

Zulmetmiş herkes yeryüzündeki her şeyi fidye olarak vermek ister.. Azabı gördüklerinde pişmanlık duyarlar. Oysa onlara zulmedilmeden aralarında adaletle hükmedilmiştir.

Zulmetmiş olan herkes, o gün dünyada ne varsa fidye olarak vermek ister. Azabı gördüklerinde için için pişmanlık duyarlar. Sonra kimseye bir haksızlık yapılmadan, aralarında adaletle hükmedilir.

Zulmetmiş her benlik, yeryüzündekiler kendinin olsa, kurtulmak için tümünü fidye verecektir. Azabı gördüklerinde pişmanlığı ta içlerinde duyarlar. Aralarında adaletle hükmedilmiştir. Asla zulme uğratılmazlar!

daħı eger bayıķ olsadı her nefsüñ kim žulm eyledi ol kim yirdedür yolu viredi anı ya'nį gendüzin ķurtaradı. daħı eşikere eylediler peşimanlıķ ol vaķt kim gördiler 'aźābı. daħı hükm olındı aralarında 'adl-ıla daħı anlar žulm eylenilmezler.

Daḫı eger olsa‐y‐dı her ẓulm idici nefse her ne kim yir yüzinde var‐ısa, fidāvirürdi anı, özini ‘aẕābdan ḳurtarmaġ‐ıçun. Daḫı peşīmānlıġı yüreklerindengeçürürler ‘aẕābı gördükde. Daḫı ḥükm olur anlar ortasında ‘adl ile.Hīç daḫı anlara ẓulm olmaz.

Əgər zülm etmiş bir şəxs yer üzündə olan hər şeyə sahib olsaydı, onu (Allahın əzabından qurtarmaq üçün) fidyə verərdi. Onlar əzabı gördükləri zaman için-için peşman olarlar. İnsanlar arasında ədalətlə hökm olunar, onlara zülm edilməz. (Birinin günahı o birinin boynuna qoyulmaz və heç kəsə günahından artıq cəza verilməz).

And if each soul that doeth wrong had all that is in the earth it would seek to ransom itself therewith; and they will feel remorse within them, when they see the doom. But it hath been judged between them fairly and they are not wronged.

Every soul that hath sinned, if it possessed all that is on earth, would fain give it in ransom:(1444) They would declare (their) repentance(1445) when they see the penalty: but the judgment between them will be with justice, and no wrong will be done unto them.

1444 Cf. 3:91, and 13:18 . 1445 Declare their repentance: the verb in the original is asarru, which may mean either "declare" or "reveal" or else "con... Devamı..


Designed by ÖFK
En iyi 1024 x 768 pikselde görüntülenir.