Mekân ile ilgili olan genişliğe misal, Yüce Allah’ın şu sözlerdir: إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ Şüphesiz benim arzım geniştir. (29/Ankebût 56); قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا Allah’ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz ya? derler (4/Nisâ 97); وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ Allah’ın arzı geniştir (39/Zümer 10).
Durumu tanımlayan genişliğe ise şu âyetler verilebilir: لِيُنْفِقْ ذُو سَعَةٍ مِنْ سَعَتِهِ Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin (65/Talâk 7); وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ Onları faydalandırın; eli geniş olan hâline göre, (2/Bakara 236).
Kudretteki genişlik de görev olarak verilen güçten fazla olan kısımdır. Bu anlamda Allah buyurur ki: لاَ يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا إِلاَّ وُسْعَهَا Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez (2/Bakara 286).
Böylece, Yüce Allah’ın kuluna yükümlülük verirken bunun sınırını daima onun gücünün altında tuttuğuna dikkat çekmiştir.
Kimisi de der ki: Bu âyetin manası, ona genişliği meyve olarak verecek şeyi yükümlülük olarak verir; yani: Gökler ve yer kadar genişliği olan cenneti kazandıracak olan yükümlülükler. Nitekim Allah buyurur ki: يُرِيدُ اللَّهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ Allah size kolaylık diler zorluk dilemez (2/Bakara 185).
وَسِعَ رَبُّنَا كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا Rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır (7/A’râf 89) âyeti ise, Yüce Allah için bir sıfatı tanımlamaktadır. Tıpkı şu âyet gibi: قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا Allah’ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz (65/Talâk 12).
Yüce Allah’ın: وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ Allah’ın lütfü geniştir; O, her şeyi bilendir (2/Bakara 268) ve وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلاً مِنْ سَعَتِهِ وَكَانَ اللَّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا Eğer karı-koca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lütfüyle muhtaç bırakmaz. Allah’ın lütfü geniştir, hikmeti büyüktür (4/Nisâ 130) sözleri ise, Yüce Allah’ın kudret, ilim, rahmet ve ihsanının genişliğini anlatmaktadır. Tıpkı şu âyetler gibi: وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا Rabbim ilmiyle her şeyi kuşatmıştır, (6/En’âm 80); وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ Rahmetim de her şeyi kuşatmıştır (7/A’râf 156).
Yüce Allah’ın: وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ Biz onu genişletenleriz (51/Zâriyât 47) sözüne gelince, bu tıpkı: قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَى كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَى Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonra da yolunu gösterendir, dedi (20/Tâhâ 50).
وَسِعَ الشَّيْءُ Falan şey, genişledi.
وُسْع ise, durumun elverişli olması, yapabilme gücü ve imkân demektir. Bu anlamda يُنْفِقُ عَلَى قَدْرِ وُسْعِهِ Gücü oranınca infak eder (Allah yolunda harcar), denmiştir.
أَوْسَعَ فُلاَنٌ Falan kişi, zenginleşti, mal-mülk sahibi oldu; bolluğa, genişliğe, düze çıktı.
فَرَسٌ وَسَاعُ اْلخَطْوِ Hızlı koşan at, demektir.