×

Hoşgeldiniz.

Kullanıcı

Şifre




Şifremi UnuttumKAYDOL
Ayarlar

 

Kalem / 17

اِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَٓا اَصْحَابَ الْجَنَّةِۚ اِذْ اَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِح۪ينَۙ

Türkçe Transcript

İnnâ belevnâhum kemâ belevnâ ashâbe-lcenneti iż aksemû leyasrimunnehâ musbihîn(e)

Abdulbaki Gölpınarlı Meali

Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sahiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsulü kesmeye ant içmişlerdi.

Abdullah-Ahmet Akgül Meali

Gerçek şu ki, Biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik (vereceğiz). Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

[Not: "Sarm": Bağ kesmek, üzüm ve meyve devşirmek anlamına geldiği gibi, bir şeyi kökünden kesip koparmak ve tamamen ayırmak anlamına da gelir. Bunlar gönüllerince bağın kendisini değil, meyvesini devşirmeyi kastetmiş olsalar da yeminlerinde şöyle demişlerdir: "Vallahi o bağı sabahleyin mutlaka ve kesinlikle keseceğiz." Oysa bu tamamen kendi ellerinde değildi. Gerek o bağın, gerek kendilerinin sabaha çıkıp çıkmayacaklarını dahi bilemezlerdi. Ama dünyaya düşkünlükleri, davalarını ve kutsallarını istismar etmeleri, kötü niyet ve tıynetleri onları böyle bir gaflet ve hıyanete sürüklemişti.]

Abdullah Parlıyan Meali

İçinde her türlü meyveler bulunan bahçe sahiplerini bela vererek imtihan ettiğimiz gibi Mekke'lileri de açlık ve kıtlıkla bela verip imtihan ettik. Hani o bahçe sahipleri sabah olunca erkenden kimse görmeden mahsulleri toplamaya yemin etmişlerdi.

Ahmet Tekin Meali

Bağlı, bahçeli ülkelerin halkını âfetlerle imtihan ettiğimiz gibi, biz onları da âfetlerle imtihan ettik. Hani o zaman bahçe sahipleri yemin etmişlerdi! Kesinlikle, sabah erken bağlarındaki bahçelerindeki gece dökülen ve kesecekleri meyvalarını fukaraya göstermeden devşireceklerdi.

Ahmet Varol Meali

Biz bahçe sahiplerini imtihan ettiğimiz gibi bunları da imtihan ettik. Hani onlar sabah vaktinde [2] onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

2.Yani erkenden, kimse görmeden ve dilenciler işin farkına varmadan.

Ali Bulaç Meali

Gerçek şu ki, biz o bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bahçeyi) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

Ali Fikri Yavuz Meali

Muhakkak ki biz, Mekke'lileri (kıtlık, açlık, ölüm ve esaret gibi belâlarla) imtihan ettik; nasıl ki o bağ sahiplerini bir belâ ile imtihan etmiştik: Hani o bağ sahipleri, sabah olunca bağın meyvelerini mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Bahaeddin Sağlam Meali

Biz o bahçe ehlini belaya attığımız gibi, bunları da (açlıkla) belaya attık. Hani o bahçe ehli, sabahleyin bahçelerinin meyvelerini toplayacaklarına yemin ettiler.

Bayraktar Bayraklı Meali

Biz, bahçe sahiplerini sınadığımız gibi onları da sınıyoruz. Hani bir vakit onlar, sabahleyin kesinlikle meyvelerini toplayacaklarına yemin etmişlerdi.

Besim Atalay Meali (1965)

Sabahleyin, bahçeleri toplamakçin sözleşmiş olanları sınadığımız gibi, onları da sınadık

Cemal Külünkoğlu Meali

17-18. Şüphesiz biz, vaktiyle “Bahçe Sahipleri” ne (yaptıkları yüzünden) belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ vereceğiz. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirlerin hakkını vermemek için onlar gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi. (Bunu tasarlarken, Allah'ın iradesi ile ilgili “İnşaallah” gibi) hiçbir istisnai kayıt da koymamışlardı.

Bkz. 18/23-4“İstisnai kayıt” tan kastedilen “inşaallah-Allah dilerse” ifadesidir. Nitekim Kehf sûresi 18/23-24 âyetlerinde: “Hiçbir şey hakkında sakın: “Yarın şunu yapacağım” deme! (Bunun yerine:) “İnşaallah (ancak Allah dilerse yapacağım de). Böyle (İnşaallah) demeyi unuttuğunda ise Rabbini an ve: “Umarım ki, Rabbim beni şimdikinden daha doğru davranışa muvaffak kılar” de.” buyrulmuştur.“İnşaallah” ifadesi, “Allah dilerse olur, dilemezse olmaz” demektir. Yani bu ifade “bir isteğin gerçekleşmesi dileğini anlatır.” İnsan kendi hür iradesiyle eylemlerini niyet ve amaçlarına göre belirleme gücüne sahiptir. Ancak ona yapma iradesini ve kabiliyetini veren Allah’tır. Onun için insan bir şeye karar verdiği zaman o işi yapacağını söylemeden ve o işe başlamadan önce “Allah dilerse yapacağım” demelidir. Sadece dille de söylemekle olmaz elbette, amellerimiz de Rabbimizin rızasına uygun olacak, iyilik ve hayır barındıracak ki “Allah dilerse” ifadesinin bir esprisi olsun.

Cemil Said (1924)

17,18. Meyvelerini irtesi sabah toplayacaklarına bilâ kayd u şart yemîn iden bağçe sâhiblerine yapdığımızı ânlara da (Mekkelilere) yaparız.

Diyanet İşleri Meali (Eski)

17,18. Biz bunları, vaktiyle bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik. Sahipleri daha sabah olmadan, bahçeyi devşireceklerine bir istisna payı bırakmaksızın yemin etmişlerdi.

Diyanet İşleri Meali (Yeni)

Şüphesiz biz, vaktiyle “bahçe sahipleri”ne belâ verdiğimiz gibi, onlara (Mekkeli inkârcılara) da belâ verdik. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.

Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)

17-18. Biz, vaktiyle şu bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara da belâ verdik. Hani bahçe sahipleri, (“Allah izin verirse” gibi) bir kayıt koymaksızın sabah erkenden bahçenin mahsulünü kesinlikle devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Diyanet Vakfı Meali

17, 18. Biz, vaktiyle «bahçe sahipleri»ne belâ verdiğimiz gibi, onlara da belâ verdik. Hani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görmeden) onu (mahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi. Onlar istisna da etmiyorlardı  

 «İnşâallah» demiyorlardı veya yoksulların payını ayırmıyorlardı.

Edip Yüksel Meali

Onları sınadık; tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi. Sabahleyin devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Elmalılı Meali (Orijinal)

O bağ sahiblerini belâlandırdığımız gibi; o sıra ki yemin etmişlerdi: sabah olunca onu mutlaka divşireceklerdi

Emrah Demiryent Meali

17-18. Şüphesiz biz, vaktiyle, bahçe sahiplerini (yaptıkları yüzünden) musibete uğrattığımız gibi, onları da (yaptıkları yüzünden) musibete uğratacağız. Hani, o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirlerin hakkını vermemek için fakir kimseler yanlarına gelmeden önce) mahsullerini toplamaya yemin etmişlerdi. (Bu planını yaparlarken, “İnşaAllah yaparız” dememiş) hiçbir istisnâî kayıt da koymamışlardı.

Erhan Aktaş Meali

Kuşkusuz Biz onları belalandırdık.¹ Tıpkı, bahçelerinin ürünlerini sabah erkenden² toplayacaklarına dair sözleşen³ bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi.

1- Sınadık, sınava tabi tuttuk. 2- İhtiyaç sahiplerinin hakkını gözetmeksizin. 3- Allah\ın iradesini hesaba katmadan.

Hasan Basri Çantay Meali

Biz, o bağçe saahiblerini nasıl belâya uğratdiysek muhakkak bunları da belâlandırdık. Hani (bağçe saahibleri) sabah olunca onu mutlakaa devşireceklerine, biçeceklerine yemîn etmişlerdi.

Hayrat Neşriyat Meali

Şübhesiz ki biz, o bahçe sâhiblerine belâ verdiğimiz gibi bunlara da (Mekkelilere de o kıtlık yıllarıyla) belâ verdik. Hani (o bahçe sâhibleri) sabaha ulaşan kimseler iken, (henüz fakirler görmeden) onu(n mahsûlünü) muhakkak devşireceklerine dâir yemîn etmişlerdi.

İlyas Yorulmaz Meali

Daha önce bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denedik. Bahçe sahipleri sabah erkence ürünlerini toplamak için yemin edip duruyorlardı.

İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu

İşte Biz onları sınayacağız. O bahçesi olanları sınadığımız gibi ki gün doğar doğmaz yemişlerini devşirmeye ant etmişlerdi.

İsmail Hakkı İzmirli

Biz, onları, bahçelerinin hasılatını sabah vakti fukaranın haberi yokken devşirmeye yemin eden bahçe sahiplerini sınadığımız gibi sınadık [²].

[2] Mekke ahalisini de kıtlığa ve açlığa uğrattık.

İsmail Yakıt

Muhakkak ki Biz tıpkı bahçe [cennet] sahiplerine belâ verdiğimiz gibi onlara da belâ veririz. Hani, onlar sabah erkenden bahçenin (ürünlerini) mutlaka devşireceklerine dair yemin etmişlerdi.¹¹

11 Bu ve devamındaki ayetlerin benzeri için bkz. Kehf, 18/32-44

Kadri Çelik Meali

Şüphesiz biz o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi, bunlara da bela verdik. Hani onlar, sabah vakti (erkenden ve kimseye haber vermeden) onu (bağı) mutlaka devşireceklerine dair and içmişlerdi.

Mahmut Kısa Meali

Oysa Biz bu nîmetleri insanlara vererek onları imtihân ediyoruz, tıpkı bir zamanlar bahçe sahiplerini sınadığımız gibi:
Hani onlar, olgunlaşan meyveleri sabahleyin toplayacaklarına yemin ediyorlardı.

Mahmut Özdemir Meali

Biz, onları denedik, bahçe arkadaşlarını denediğimiz gibi: O vakit yemin ettiler; elbette, sabahleyin meyve toplayacaklardı.

Mehmet Çakır Meali

17,18. Mekke'lilerin başına gelenler, erkenden ürün toplamaya niyet eden kardeşlerin işine benziyor, // hem de dua ne etmeden.

Mehmet Çoban Meali

İnkâr edenler hatırlasın ki; geçmişte böyle davrananlara türlü belâlar verdik. Bahçe sahiplerine belâ verdiğimiz gibi! Hani onlar sabah olunca bahçelerindeki meyveleri toplayıp, bol nimetlere kavuşacaklarını sanıyorlardı. Söyledikleri gibi olacağına yemin ediyorlardı.

Mehmet Okuyan Meali

17,18. Şüphesiz ki biz, bahçe sahiplerini denediğimiz gibi onları da denemiştik. Hani o (bahçe sahipleri) bahçeyi kesin olarak sabah hasat edeceklerine yemin etmişlerdi; istisna etmemişler(di). [*]

Burada sözü edilen “istisna etmemek” ifadesi “fakirlerin payını ayırmamak” veya “[inşallah] (Allah dilerse)” dememektir.

Mehmet Türk Meali

Biz bunları da (vaktiyle) bahçe sahiplerini denediğimiz gibi deneyeceğiz. Hani onlar, bir sabah erkenden bahçeyi mutlaka devşireceklerine dâir yemin etmişlerdi.

Muhammed Esed Meali

Ve Biz o [günahkar]ları [sadece] sınayacağız, ¹¹ tıpkı ağaçtaki meyveleri ertesi gün kesinlikle toplayacağına yemin eden bazı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi;

11 Yani, onlara manevî/ahlakî liyakatleri (-çoraklıkları) ile orantısız bir zenginlik vermek suretiyle.

Mustafa Çavdar Meali

Biz onları tıpkı bahçe sahiplerini sınadığımız gibi sınamaktayız. O bahçe sahipleri sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ürünlerini devşireceklerine dair and içiyorlardı. 18/23-24

Mustafa İslamoğlu Meali

ŞÜPHESİZ bunları sınamıştık,[⁵²⁴⁴] tıpkı malum bahçe sahiplerini[⁵²⁴⁵] sınadığımız gibi: Hani onlar, ertesi sabah kesinlikle hasat yapacaklarına dair sözleşmiştiler.[⁵²⁴⁶]

[5244] Açılımı: Liyakatleriyle orantısız güç ve servet vermek sûretiyle sınamıştık. [5245] Veya: “Cennet ehlini”. Dünya bahçesi için kullanılan Cennet, belirlilik takısıyla gelmiş. Bu, kıssanın muhataplarının “malumu” olduğunu gösterir. İbn Mes’ud, buradaki cennetin âhiret cenneti olduğu, zira kıssa sahiplerinin neticede cenneti hak ettikleri görüşündedir. [5246] Lafzen: “Yemin etmiştiler”. Tercihimiz, bu bağlamdaki en uygun karşılıktır.

Orhan Kuntman Meali

Oysa biz onları sınadık. (Onlara bir belâ verdik, kıtlık ve açlığa maruz kaldılar, mal ve oğullarının bir işe yaramadığını anlamaları gerekirdi, fakat ibret almadılar) O bahçe sahiplerini sınadığımız gibi! Ki o bahçe sahipleri, sabah olunca bahçelerini mutlaka -kimse görmeden- devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Osman Fırat Meali

Şüphesiz biz, vaktiyle "bahçe sahipleri"i sınadığımız gibi, onları da sınayacağız. Hani o bahçe sahipleri, sabah erkenden (fakirler gelmeden) bahçenin ürünlerini devşirmeye yemin etmişlerdi.

Ömer Nasuhi Bilmen Meali

Şüphe yok ki Biz bunları da, bostan sahiplerini belaya uğrattığımız gibi belaya uğrattık. O vakit ki onlar yemîn etmişlerdi ki, sabahleyin erkenden elbette o bostandaki mahsulâtı devşireceklerdi.

Suat Yıldırım Meali

17, 18. Biz tıpkı o bahçe sahiplerini sınadığımız gibi, bunları da sınadık. Onlar sabah erken mahsulü devşireceklerini yeminle pekiştirip kesin söylemiş, (inşaallah dememiş), Allah'ın iznine bağlamamışlardı. Ayrıca fakirlerin payını düşünmemişlerdi.

Süleyman Ateş Meali

Biz bunlara da bela verdik, şu bahçe sahiplerine bela verdiğimiz gibi: Hani onlar, sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Süleyman Tevfik (1927)

Biz müşrikleri, bağçe sâhiblerini dûçâr-ı belâ iylediğimiz gibi belâya dûçâr iyleriz. [²] O bağçe sâhibleri: "Yârın irkenden meyveyi toplarız" diye aralarında yemîn itdiler.

[2] Yemen'in San'a havâlisinde Salha'dan bir adamın bir bağçesi vardı. Meyveler kemâle geldiği zamân ağaçlar altına bir kilim serer ve fukarâyı da'vet iderek onlara meyvelerden bir kısmını virirdi. Vefâtında bağçe üç oğluna kaldı. Onlar: "Babamızın 'âdeti vechile hareket idersek mutazarrır oluruz. Sabâhleyin irkenden fukarânın haberi olmaksızın giidüb meyveleri toplayalım" diye karâr virdiler. Onlar bağçeye gitmezden evvel Cenâb-ı Hak bir ateş göndererek bağçeyi yakdı.

Süleymaniye Vakfı Meali

Şu bahçenin sahiplerini yıpratıcı bir imtihandan geçirdiğimiz gibi bunları da yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz. Bahçenin sahipleri, ürünü sabah erkenden devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Şaban Piriş Meali

Biz onları, sabahleyin meyvelerini toplamaya yemin eden bahçe sahiplerini denediğimiz gibi denedik.

Ümit Şimşek Meali

Onları, tıpkı bağ sahiplerini sınadığımız gibi sınadık. Onlar sabah olur olmaz bağlarının ürününü devşireceklerine yemin etmişlerdi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz onları, o bahçe sahiplerini belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani, onlar sabaha çıktıklarında, bahçeyi mutlaka kesip biçeceklerine yemin etmişlerdi.

Eski Anadolu Türkçesi

bayıķ biz śınaduk anları ya'nį ķahtıla nite kim śınaduķ bostan islerini ol vaķt kim and içdiler keseler anı irte vaķtına giricilerken.

Satır Altı Meal (1534)

Biz anları ṣınaduḳ, ṣınaduġumuz gibi bostān ehlini, Yemen iḳlīminde, andiçdükleri vaḳt ki anı keseler ṣabāḥ olduḳda.

Bunyadov-Memmedeliyev

Biz vaxtilə o bağ sahiblərini imtahana çəkdiyim kimi, bunları da (Məkkə mürşiklərini də) imtahana çəkdik. O vaxt (o bağ sahibləri) səhər açılanda (onun meyvələrini) mütləq dərəcəklərinə and içmişdilər.

M. Pickthall (English)

Lo! we have tried them as We tried the owners of the garden when they vowed they would pluck its fruit next morning.

Yusuf Ali (English)

Verily We have tried them as We tried the People of the Garden,(5606) when they resolved to gather the fruits of the (garden) in the morning.

5606 "Why do the wicked flourish?" is a question asked in all ages. The answer is not simple. It must refer to (1) the choice left to man's will, (2) his moral responsibility, (3) the need of his tuning his will to Allah's Will, (4) the longsuffering quality of Allah, which allows the widest possible chance for the operation of (5) His Mercy, and (6) in the last resort, to the nature of spiritual Punishment, which is not a merely abrupt or arbitrary act, but a long, gradual process, in which there is room for repentance at every stage. All these points are illustrated in the remarkable Parable of the People of the Garden, which also illustrates the greed, selfishness, and heedlessness of man, as well as his tendency to throw the blame on others if he can but think of a scapegoat. All these foibles are shown, but the Mercy of Allah is boundless, and even after the worst sins and punishments, there may be hope of an even better orchard than the one lost, if only the repentance is true, and there is complete surrender to Allah's Will. But if, in spite of all this, there is no surrender of the will, then, indeed, the punishment in the Hereafter is something incomparably greater than the little calamities in the Parable.


Designed by ÖFK