وَمَٓا اَرْسَلْنَا ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ
Türkçe Transcript
Vemâ erselnâ fî karyetin min neżîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ bimâ ursiltum bihi kâfirûn(e)
Abdulbaki Gölpınarlı Meali
Ve hiçbir şehre korkutuculardan birini göndermedik ki oradaki nimete, mala sahib olanlar, şüphe yok ki biz, size gönderilen şeyleri inkar ediyoruz demesinler.
Abdullah-Ahmet Akgül Meali
Biz hangi ülkeye korkutup uyarıcı (bir elçi) gönderdiysek, mutlaka oranın "refah içinde şımaran önde gelenleri": "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyleri (İlahi hüküm ve haberleri) inkâr edip tanımıyoruz" demişlerdir.
Abdullah Parlıyan Meali
Biz her ne zaman, bir ülkenin toplumuna bir uyarıcı gönderdiysek, o toplumun varlıkla şımarmış kimseleri: “Doğrusu biz, sizinle gönderilen şeyleri tanımıyoruz, reddediyoruz!” demişlerdir.
Ahmet Tekin Meali
Biz herhangi bir memlekete özgürce sorumluluklarını yerine getirmek üzere sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan bir uyarıcı gönderdiğimizde, o memleketin refah ile şımartılmış ileri gelenleri mutlaka:
“Sizin tebliğ ile görevlendirildiğiniz dini biz kabul etmiyoruz, inkâr ediyoruz” demişlerdir.bk. Kur’an-ı Kerim, 6/53-133; 7/4; 9/55; 11/18, 27; 23/55-56; 26/111.
Ahmet Varol Meali
Biz hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek muhakkak oranın varlıklıları: "Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz" dediler.
Ali Bulaç Meali
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': 'Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdir.
Ali Fikri Yavuz Meali
Biz herhangi bir memlekete azabla korkutucu bir peygamber gönderdikse, muhakkak o memleketin ileri gelen refah düşkünleri: “- Biz, sizin gönderdiğiniz şeyleri (Allah'ın emirlerini) inkâr edenleriz.” dediler. (Ey Rasûlüm, onun için sen, kavminden bir kısım elebaşlar iman etmedi diye üzülme.)
Bahaeddin Sağlam Meali
Biz, hiçbir şehre hiçbir uyarıcı peygamber göndermeyiz illa ki, oranın şımarık başkanları: “Biz, sizin getirdiğiniz mesajları kabul etmiyoruz.” demiş olmasınlar.
Bayraktar Bayraklı Meali
Biz, herhangi bir ülkeye bir uyarıcı gönderdiğimizde mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri, “Biz, size gönderilmiş şeyi inkâr ediyoruz” demişlerdir.[453][453] Mütraf/varlıklı, şımarık kişiler hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XV, 426-427.
Besim Atalay Meali (1965)
Biz bir kente, hiçbir kocunduran göndermedik ki, onun zenginleri: «Göndermiş olduğunuz şeye biz inanmayız!» dememiş olalar
Cemal Külünkoğlu Meali
Biz, ne zaman bir topluma bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri: “Biz, sizin gönderdiğiniz şeyleri (Allah'ın emirlerini) inkâr ediyoruz.” demişlerdir.
Cemil Said (1924)
34,35. Bir karyeye bir peygamber gönderdiğimiz vakit zenginler "Biz ânın me’mûriyetine inanmıyoruz, biz emvâl ve evlâdca daha zenginiz, biz ’azâb çekmeyiz" didiler.
Diyanet İşleri Meali (Eski)
Doğrusu uyarıcı göndermiş olduğumuz her kentin varlıklı kimseleri, "Biz sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz" dediler.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)
Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz” demişlerdir.
Kur'an Yolu (Diyanet İşleri)
Biz hangi topluma bir uyarıcı göndermişsek oranın sefahate dalmış olanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz sizin tebliğ ettiklerinize inanmıyoruz.”
Diyanet Vakfı Meali
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri: Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz, demişlerdir.
Edip Yüksel Meali
Bir kente her ne zaman bir uyarıcı gönderirsek, elitleri, "Sizin kendisiyle gönderildiğiniz mesajı reddediyoruz," dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Biz herhangi bir memlekete tehlikeyi haber veren bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın refah ile şımartılmış olanları: "Biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanımayız." dediler.
Elmalılı Meali (Orijinal)
Biz her hangi bir memlekette (bir nezîr) tehlikeyi haber veren bir Resul gönderdikse her halde onun refah ile şımartılmış olanları dediler ki: «biz sizin gönderildiğiniz şeyleri tanıyamayız»
Emrah Demiryent Meali
Biz, her ne zaman bir memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, “Şüphesiz biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr ediyoruz!” demişlerdir.
Erhan Aktaş Meali
Biz, hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek, oranın mutref¹ olanları: “Biz, sizin getirdiğiniz şeylere inanmıyoruz.” dediler. 1- Kodamanları, güç ve imtiyaz sahibi olanları. Varlıklı olmalarıyla şımarmış ileri gelenleri
Hasan Basri Çantay Meali
Biz hiçbir memlekete gelecek tehlikeleri haber verici bir peygamber göndermedik, ille oranın refah erbabı: «Biz, sizin gönderdiğiniz şeylere küfr edicileriz» dediler.
Hayrat Neşriyat Meali
Hem hiçbir memlekete (kendilerine Allah'ın azâbından haber veren) bir korkutucu(peygamber) göndermedik ki, mutlaka oranın ni'met içinde (şımarmış) olanları: “Gerçekten biz kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkâr edenleriz” demiş olmasın!
İlyas Yorulmaz Meali
Biz, bir şehre ne zaman bir uyarıcı göndersek, o şehrin ileri gelenleri “Biz size gönderilmiş olanı inkâr edip kabul etmiyoruz” demişlerdir.
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
Hiç bir il yoktur ki Biz oraya bir uyarıcı gönderelim de oranın varlıklı kimseleri: "Biz sizinle gönderilenleri tanımıyoruz" demiş olmasınlar.
İsmail Hakkı İzmirli
Biz, hiçbir kasabaya Allah azabıyle korkutur bir peygamber göndermedik ki o kasabanın refah sahipleri, ele basıları «— Biz, sizin bize tebliğ ettiğiniz şeyleri tanımıyoruz.» demesinler.
İsmail Yakıt
Biz bir beldeye hiçbir uyarıcı göndermemiş olalım ki oranın şımarık zenginleri, “Biz sizin beraberinizde gönderilenleri inkâr ediyoruz!” dememiş olsunlar.
Kadri Çelik Meali
Biz hangi ülkeye, bir uyarıp korkutucu gönderdiysek, mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri, “Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz” demişlerdir.
Mahmut Kısa Meali
Zaten, Biz ne zaman bir memlekete uyarıcı bir Peygamber veya dâvetçi gönderdiysek, o ülkenin zenginliklerini ellerinde bulunduran, lüks ve refah içinde yüzen ve her türlü ahlâksızlık ve sefahate dalmış olan kesimi, alışageldikleri yaşantının sona ereceği endişesiyle, İslâm dâvetçilerine, “Şunu peşinen söyleyelim, biz sizin getirdiğiniz mesajı inkâr ediyoruz!” demişlerdir.
Mahmut Özdemir Meali
Bir şehre uyarıcıdan ne gönderdiysek, oranın refah içinde şımartılmış olanları, sadece : -"Biz, gönderildiğiniz şeyi inkâr etmekteyiz" dedi.
Mehmet Çakır Meali
Evet, biz her ne zaman, bir kente bir uyarıcı göndersek ağalar hemen ileri atılıp: " Biz, sizin Tanrı elçisi olduğunuza inanmıyoruz " demişlerdir.
Mehmet Çoban Meali
Biz ne zaman bir ülkeye elçilerimizi göndermişsek oranın şımarık zenginleri; "Biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz."
Mehmet Okuyan Meali
Biz ne zaman bir şehre bir uyarıcı gönderdiysek oranın şımarıkları [*] mutlaka “Biz size gönderilmiş olan her şeyi inkâr edicileriz!” demişlerdi. [*]Kur’an’da çoğul kalıpta [mütrefû/mütrefî] şeklinde geçen [mutraf] kelimesi “şımarık, nimet ve refah içindeki zenginler, seçkinler, zorbalar” demektir. Bu kelimenin nimetler içerisinde bulunarak, zevkü safa içerisinde kibirlenmek ve dolayısıyla Yüce Allah’ın emirlerini terk etmek gibi bir anlam boyutu da vardır.,Benzer mesajlar: A‘râf 7:76; Zuhruf 43:23.
Mehmet Türk Meali
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarmış elebaşları, ona mutlaka: “Gerçekten biz sizinle gönderilen mesajları inkâr ediyoruz.” dediler.
Muhammed Esed Meali
Nitekim, ne zaman bir topluma uyarıcı gönderdiysek, toplumun sefahata dalmış olan kesimi, ⁴⁵ “[Sahip olduğunuzu iddia ettiğiniz] mesajınızın hak olduğunu inkar ediyoruz!” derler;45 Mutraf terimi, “sefahate dalan”, yani (bu yolda) bütün ahlakî endişeleri bir tarafa bırakan kişiyi ifade eder: karş. 11:116, not 147.
Mustafa Çavdar Meali
Biz hangi memlekete bir elçi gönderdiysek oranın şımarık zenginleri: – Biz sizin getirdiğinize inanmıyoruz. Derler. 18/32...45, 23/64...66,
Mustafa İslamoğlu Meali
Ve ne zaman Biz bir topluma uyarıcı göndermişsek, oranın refah içinde şımarmış seçkinleri “Sizinle gönderilen şeyin ısrarlı inkârcısıyız” derler.
Orhan Kuntman Meali
Biz hangi beldeye (ahiret ile uyaran) bir peygamber gönderdi isek, varlıkları ile övünen elebaşları her seferinde mutlaka, "Biz kuşkusuz sizinle gönderilen şeyi (kıyamet, tekrar dirilme ve hesap gibi tehditleri) inkar edicileriz" demişlerdir. (Böylece şirk ve küfürde direndikleri gibi, peygambere tabi olan fakir müminleri küçümseyerek)
Osman Fırat Meali
Biz hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın varlıkla şımarmış kimseleri: "Biz, sizinle gönderilineni inkâr ediyoruz" dediler.
Ömer Nasuhi Bilmen Meali
Ve hiçbir beldeye bir korkutucu zât göndermedik ki, illâ onun refah içinde yaşayanları dediler ki: «Biz şüphe yok ki, kendisiyle gönderilmiş olduğunuz şeyi inkar edicileriz.»
Suat Yıldırım Meali
Uyarmak üzere Peygamber gönderdiğimiz hiçbir belde yoktur kionların ileri gelen, varlıklı ve şımarık olanları: “Biz sizinle gönderilen şeyleri reddediyoruz, bunu böyle bilesiniz! ” demiş olmasınlar.
Süleyman Ateş Meali
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiysek mutlaka oranın varlıkla şımarmış kimseleri: "Biz, sizin gönderildiğiniz şeyi inkar ediyoruz" dediler.
Süleyman Tevfik (1927)
Bir şehir veyâhud kavme bir peygamber göndermedik ki illâ o mahallin ağniyâ ve ruesâsı: "Biz sizin irsâl olundığınız şeye münkirleriz"
Süleymaniye Vakfı Meali
Bir yere elçi gönderdiğimizde onların şımartılmış takımı şunu söyler: "Biz sizinle gönderilen şeyleri görmek istemiyoruz".
Şaban Piriş Meali
Bir ülkeye uyarıcı göndermedik ki oranın varlıklıları:-Biz, sizinle gönderilen şeyleri inkar ediyoruz demiş olmasınlar.
Ümit Şimşek Meali
Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiysek, oranın refah içinde şımarmış ileri gelenleri, “Sizinle gönderileni biz inkâr ediyoruz” dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Biz, hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek, onun servet ve refahla şımaranları mutlaka şöyle demişlerdir: "Biz, sizin elçilik yaptığınız şeyi inkâr ediyoruz!"
Eski Anadolu Türkçesi
daħı viribimedük bir köye ķorķıdıcı illā eyitti bayları “bayıķ biz aña kim viribinildüñüz anı kāfirlerüz.”
Satır Altı Meal (1534)
Daḫı biz viribidük her şehr ḳavmine bir peyġamber. İllā eyitdi uluları vebayları: Siz getürgen nesne[ye] biz kāfirlerüz, didiler.
Bunyadov-Memmedeliyev
Biz hər hansı bir məmləkətə (kafirləri Allahın əzabı ilə) qorxudan bir peyğəmbər göndərdikdə, onun naz-ne’mət içində yaşayan zəngin başçıları ancaq: “Biz sizinlə göndərilənləri (Allahın hökmlərini, risaləti, mö’cüzələri) inkar edirik!” – dedilər.
M. Pickthall (English)
And We sent not unto any township a warner, but its pampered ones declared: Lo! we are disbelievers in that which ye bring unto Us.
Yusuf Ali (English)
Never did We send a warner to a population, but the wealthy ones among them(3841) said: "We believe not in the (Message) with which ye have been sent."3841 Whenever the Message of Allah comes, the vested interests range themselves against it. Worldly power has made them arrogant: worldly pleasures have deadened their sensibility to Truth. They reject the Message because it attacks their false position.